ANA DİLDE EĞİTİM
Ana
Dilde Eğitim, Türkiye’nin çekinceleri:
1982
Anayasamızın 3, 14 ve 42’ci maddelerine irdeleyelim.
MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle
bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
III.
Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması
MADDE 14- (Değişik: 3/10/2001-4709/3 md.)
Anayasada yer alan hak ve
hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan
kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete
veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini
veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan
bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette
bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi
MADDE 42- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun
bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit
edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve
inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin
gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim
yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya
sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün
vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların
bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun
olarak, kanunla düzenlenir.
(Ek fıkra: 9/2/2008-5735/2 md.; İptal:
Anayasa Mahkemesinin 5/6/2008 tarihli ve E.: 2008/16, K.: 2008/116 sayılı
Kararı ile)
Devlet, maddî imkânlardan yoksun
başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve
başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel
eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece
eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu
faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve
öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve
öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile
yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla
düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.
25. ocak.2004 tarihinde yürürlüğe giren ‘’ Ana
Dil Yönetmeliği ‘’ Türkçe dışında dil ve lehçelerde yayınlara ilişkin
yönetmelikle İletişim Türkçedir. Türkçenin kullanılması zorunluluğu
getirilmiştir.
Yönetmeliğin 4 ve 8 maddeleri.
Yayınların dili
Madde 4 — Yayınların Türkçe yapılması esastır.
Türkçeden başka bir dil ve lehçede yayın yapılamaz
Türkiye
bu yasal gerekçeler ile Ana dilde Eğitime ve Türkçe dışında başka dillerin
kullanılmasının yasaklanması veya şartlara bağlanması nedeniyle karşı
çıkmaktadır.
Siyaseten
ise Ana dilde eğitimin serbest
bırakılması Türkiye’yi böler görüşü hâkimdir.
MİLLETLER
ARASI SÖZLEŞMELER
ANA
DİL YÖNETMELİĞİ MİLLETLER ARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRIDIR.
Şöyle
ki;
1. AGİT (Avrupa Güvenlik İşbirliği
Teşkilatı) Genel İlkeler bölümü ve 1.
Maddesi ‘’ ulusal
azınlıklara
mensup olanlar dahil, herkesin seçtiği dilde herhangi bir engelle
karşılanmaksızın ifade, bilgi alma,
arama ve verme özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hakların kullanımı ancak Uluslar
arası yasalara uygun olması şartıyla kısıtlanabilir. ‘’
2004
tarihli yönetmelikte, İletişim dilinin Türkçe olduğu, Türkçenin kural ve
özeliklerinin bozulmadan kullanılması zorunluluğu ve Türkiye’nin kültür, eğitim
ve bilim dili olarak tanıtılması AGİT’İN yukarıdaki ilkesiyle çelişiyor.
Yönetmeliğin
5. maddesinin 2 ve 3 bendinde yer verilen "Bu dil ve lehçelerde yayınyetişkinlere, haber, müzik ve kültüre yönelik
olacak", "yayınlar bu dil ve lehçelerin öğretimine yönelik
yapılamaz" ifadeleri, yine AGİT'in "Kültür ve Dil Çeşitliliği"
başlığı altında yer verilen "Devletler, çeşitli düşünce ve bilgilerin
değişik dillerde ifadesini bulabileceği bir ortam yaratarak tercih özgürlüğünü
güvence altına almamıdır" kriterlerine aykırılık gösteriyor.
Kimliği koruma ve gelişme güvencesi Yönetmeliğin aynı düzenlemeyle ihlal ettiği bir başka ilke de, "Kimliğin
Korunması" başlıklı, "Ulusal azınlıklar dâhil, herkes kendi dilini kullanarak veya medya yoluyla
kendi kimliğini geliştirme hakkına sahiptir" ifadesinde yer alıyor.
2. Lozan'da "ulusal azınlıklar"
güvencesi Lozan Anlaşması'nda Türkiye, "özel, ticaret, din, basın
Ve yayıncılık, kamu ve her alanda" hiçbir şekilde dil
kullanımını engellemeyeceğini taahhüt etti.
3. AİHM (Ana dilde eğitim hakkı talebi, İfade
özgürlüğüdür.
13. Ocak.1995‘te kurulan Eğitim-Sen, Eylül 2001 de
tüzüğünün 2. Maddesinin 3 fıkrasına şu ifade eklendi.
‘’Toplumun bütün bireylerinin, temel insan hakları ve
özgürlükleri doğrultusunda, herkesin
kendi anadilinde, cins
ayrımcı olmayan, eşit, demokratik, laik, bilimsel, parasız ve kamusal nitelikli eğitim görmesini savunur."
Yargı süreci sonucunda Eğitim-Sen 3.Temmuz.2005’ te
tüzüğünden ifadeyi kaldırdı.
Sendika AİHM’e başvurusunda Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin ‘’ ifade özgürlüğü’’ ‘’sendika kurma özgürlüğünü ‘’ düzenleyen 10
ve 11 maddelerine ihlal edildiğini ileri sürdü.
AİHM Kararında ‘’ Ana dil talebinin, ulusal güvenliği
yada kamu düzenini tehdit etmediğini..’’
Eğitim- Sen ‘’ana dilde eğitim’’ ifadesini
15.Mayıs.2011 deki 8. Olağan Genel Kurulunda tekrar tüzüğüne koymuştur
4. 1945 yılında kabul
edilen Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne (Şartı'na) taraf olan Türkiye
Cumhuriyeti, 1966 yılında kabul edilen ve 1976
yılında yürürlüğe giren “İkiz Sözleşmeler” adı ile de bilinen
* İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme
*Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşme
Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeleri, 15.08.2000
tarihinde imzalamıştır. 4867 ve 4868 numaralı kanunlarla onaylanan Sözleşmeler,
23.09.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Anayasa m.90/5 uyarınca, Anayasaya aykırılığı dahi
iddia edilemeyecek bu sözleşmeler,
‘’ Milletlerarası andlaşmaları uygun
bulma
MADDE 90. – Usulüne göre
yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar
hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine
başvurulamaz.Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi
nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas
alınır. ‘’
Türkiye Cumhuriyeti'nin imzaladığı bu sözleşmeler
Yüce Meclisten de geçmiştir.
Türkiye bu
sözleşmeleri imzalarken, Birleşmiş Milletler İktisadi, Sosyal ve Kültürel
Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin “Eğitim - öğrenim hakkı” ile ilgili
13. maddesine Türkçe lisanı konusunda Anayasanın 3, 14 ve 42. maddelerini ,
Birleşmiş
Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin de azınlık
hakları ile ilgili 27. maddesine de Lozan Sözleşmesi'ni gerekçe göstermek
suretiyle çekince koymuştur.
Türkiye Cumhuriyeti şu an, başta eğitim - öğrenimde
olmak üzere Türkçe resmi dilinin kamu hizmetlerinde tek dil olarak kullanımını kabul etmiştir.
Bu uluslararası sözleşmelere göre, halklar kendi
kaderlerini tayin hakkına sahiptir.
Halklar, bu hak vasıtasıyla kendi siyasi
statülerini serbestçe tayin edebilecekler, iktisadi, sosyal ve siyasi
varlıklarını serbestçe sürdürebileceklerdir. Tüm halklar, bulundukları coğrafya
üzerinde mevcut doğal kaynakları ve zenginlikleri kendi yararına serbestçe
kullanabileceklerdir. Bir halk, sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir şekilde
yoksun bırakılamayacaktır. Sözleşmelere taraf olan tüm devletler, halkların
kendi kaderlerinin tayin hakkının sağlanması için çaba gösterecekler ve
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne uygun olarak bu hakka saygılı olacaklardır.
Türkiye
burada Üniter yapı içinde ‘’Ayrı Halk ‘’ olarak nitelendirilmesi ve ‘’ Özerklik’’ kazanma olarak yaklaşım
göstermektedir.
Bu sözleşmeleri imzalayacaksın ve
TBMM de kabul edilerek Anayasamızın 90/5 maddesi gereğince Türkiye’yi bağlayıcı
olarak kabul edeceksin ve bugünde Kürtlerin bu hakkı talep edince de karşı
çıkacaksın
Ya sözleşmelerden imzanı çek,
Ya Birleşmiş Milletlere
çekincelerini anlatmalısın,
Ya halkların kendi kaderlerini tayin
hakkı konusunda çekinceni koymalısın
Yâda; Sözleşmelerin gereğini yapmalısın ve ortada
kalınmamalıdır.
Ya da Sözleşmeler değil de Türkiye
güçlü devlet olarak bu sorunu kendisinin
Demokrasi içinde çözmelidir.
Yüzyıllardır Kürtlerin Demokratik hak ve talepleri Önceleri ‘’Düşman
Talepler’’ Daha sonra ‘’ Vatanı Bölme’’ talepleri ve günümüz de ise ‘’ Terörist
‘’ talepler denilmektedir.
Kürtlerin Demokratik Hak Ve
Taleplerinden olan Ana Dilde Eğitim talebi Silahlı direniş yada Şiddet
kullanımını özendiren bir kapsamda değildir.
İfade
özgürlüğü kapsamındadır.
Sözlerimi Mustafa Kemal ATATÜRK
‘ün bir söylemi ile bitireyim
Mustafa
Kemal Paşa, meclisin ikinci toplantı yılını açarken (1 Mart 1921) yaptığı
konuşma ve meclisin üçüncü toplantı yılını açarken (1 Mart 1922) yaptığı açılış
konuşmasında;
‘’Efendiler! Türkiye Halkı ırkan
veya dinen ve hasen, birlik halinde birbirine karşı; karşılıklı
saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu ve kaderleri ve çıkarları ortak olan bir
sosyal topluluktur. Bu toplulukta etnik haklar, toplumsal haklar ve
yöresel koşullara saygı iç siyasetimizin esas noktalarındandır. İç idare
teşkilatımızın bu esas noktanın, halk idaresinin en kapsamlı anlamda layık
olduğu gelişme düzeyine ulaştırılması siyasetimizin gereğidir. ‘’
Av.
Mesut DEĞER
CHP 22. Dönem Diyarbakır Milletvekili
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder