27 Eylül 2013 Cuma





                       

                     ANA DİLDE EĞİTİM

 

Ana Dilde Eğitim,  Türkiye’nin çekinceleri:

1982 Anayasamızın 3, 14 ve 42’ci maddelerine irdeleyelim.

MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

 

III.  Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması

MADDE 14- (Değişik: 3/10/2001-4709/3 md.)

Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.

 

 

II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi

MADDE 42- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.

Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.

Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.

İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.

Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.

(Ek fıkra: 9/2/2008-5735/2 md.; İptal: Anayasa Mahkemesinin 5/6/2008 tarihli ve E.: 2008/16, K.: 2008/116 sayılı Kararı ile)

Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.

Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.

Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.

 

 25. ocak.2004 tarihinde yürürlüğe giren ‘’ Ana Dil Yönetmeliği ‘’ Türkçe dışında dil ve lehçelerde yayınlara ilişkin yönetmelikle İletişim Türkçedir. Türkçenin kullanılması zorunluluğu getirilmiştir.

Yönetmeliğin  4 ve 8 maddeleri.

Yayınların dili

Madde 4 — Yayınların Türkçe yapılması esastır.

       Türkçeden başka bir dil ve lehçede yayın yapılamaz

 

Türkiye bu yasal gerekçeler ile Ana dilde Eğitime ve Türkçe dışında başka dillerin kullanılmasının yasaklanması veya şartlara bağlanması nedeniyle karşı çıkmaktadır.

Siyaseten ise  Ana dilde eğitimin serbest bırakılması Türkiye’yi böler görüşü hâkimdir.

MİLLETLER ARASI SÖZLEŞMELER

ANA DİL YÖNETMELİĞİ MİLLETLER ARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRIDIR.

Şöyle ki;

1.      AGİT (Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı)  Genel İlkeler bölümü ve 1. Maddesi ‘’ ulusal

azınlıklara mensup olanlar dahil, herkesin seçtiği dilde herhangi bir engelle karşılanmaksızın  ifade, bilgi alma, arama ve verme özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hakların kullanımı ancak Uluslar arası yasalara uygun olması şartıyla kısıtlanabilir. ‘’

2004 tarihli yönetmelikte, İletişim dilinin Türkçe olduğu, Türkçenin kural ve özeliklerinin bozulmadan kullanılması zorunluluğu ve Türkiye’nin kültür, eğitim ve bilim dili olarak tanıtılması AGİT’İN yukarıdaki ilkesiyle çelişiyor.

       Yönetmeliğin 5. maddesinin 2 ve 3 bendinde yer verilen "Bu dil ve lehçelerde yayınyetişkinlere, haber, müzik ve kültüre yönelik olacak", "yayınlar bu dil ve lehçelerin öğretimine yönelik yapılamaz" ifadeleri, yine AGİT'in "Kültür ve Dil Çeşitliliği" başlığı altında yer verilen "Devletler, çeşitli düşünce ve bilgilerin değişik dillerde ifadesini bulabileceği bir ortam yaratarak tercih özgürlüğünü güvence altına almamıdır" kriterlerine aykırılık gösteriyor.

Kimliği koruma ve gelişme güvencesi Yönetmeliğin aynı düzenlemeyle ihlal ettiği bir başka ilke de, "Kimliğin Korunması" başlıklı, "Ulusal azınlıklar dâhil, herkes kendi dilini kullanarak veya medya yoluyla kendi kimliğini geliştirme hakkına sahiptir" ifadesinde yer alıyor.

 

 

 

 

2.       Lozan'da "ulusal azınlıklar" güvencesi Lozan Anlaşması'nda Türkiye, "özel, ticaret, din, basın

Ve yayıncılık, kamu ve her alanda" hiçbir şekilde dil kullanımını engellemeyeceğini taahhüt etti.

3.      AİHM (Ana dilde eğitim hakkı talebi, İfade özgürlüğüdür.

13. Ocak.1995‘te kurulan Eğitim-Sen, Eylül 2001 de tüzüğünün 2. Maddesinin 3 fıkrasına şu ifade eklendi.

‘’Toplumun bütün bireylerinin, temel insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda, herkesin kendi anadilinde, cins ayrımcı olmayan, eşit, demokratik, laik, bilimsel, parasız ve kamusal nitelikli eğitim görmesini savunur."

Yargı süreci sonucunda Eğitim-Sen 3.Temmuz.2005’ te tüzüğünden  ifadeyi kaldırdı.

Sendika AİHM’e başvurusunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ‘’ ifade özgürlüğü’’ ‘’sendika kurma özgürlüğünü ‘’ düzenleyen 10 ve 11 maddelerine ihlal edildiğini ileri sürdü.

AİHM Kararında ‘’ Ana dil talebinin, ulusal güvenliği yada kamu düzenini tehdit etmediğini..’’

Eğitim- Sen ‘’ana dilde eğitim’’ ifadesini 15.Mayıs.2011 deki 8. Olağan Genel Kurulunda tekrar tüzüğüne koymuştur

4.      1945 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne (Şartı'na) taraf olan Türkiye

Cumhuriyeti, 1966 yılında kabul edilen ve 1976 yılında yürürlüğe giren “İkiz Sözleşmeler” adı ile de bilinen

* İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme

*Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme

Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeleri, 15.08.2000 tarihinde imzalamıştır. 4867 ve 4868 numaralı kanunlarla onaylanan Sözleşmeler, 23.09.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Anayasa m.90/5 uyarınca, Anayasaya aykırılığı dahi iddia edilemeyecek bu sözleşmeler,

 

 

 

‘’ Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma

MADDE 90. – Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. ‘’

Türkiye Cumhuriyeti'nin imzaladığı bu sözleşmeler Yüce Meclisten de geçmiştir.

 Türkiye bu sözleşmeleri imzalarken, Birleşmiş Milletler İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin “Eğitim - öğrenim hakkı” ile ilgili 13. maddesine Türkçe lisanı konusunda Anayasanın 3, 14 ve 42. maddelerini ,

 Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin de azınlık hakları ile ilgili 27. maddesine de Lozan Sözleşmesi'ni gerekçe göstermek suretiyle çekince koymuştur.

Türkiye Cumhuriyeti şu an, başta eğitim - öğrenimde olmak üzere Türkçe resmi dilinin kamu hizmetlerinde tek dil  olarak kullanımını kabul etmiştir.

Bu uluslararası sözleşmelere göre, halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir.

Halklar, bu hak vasıtasıyla kendi siyasi statülerini serbestçe tayin edebilecekler, iktisadi, sosyal ve siyasi varlıklarını serbestçe sürdürebileceklerdir. Tüm halklar, bulundukları coğrafya üzerinde mevcut doğal kaynakları ve zenginlikleri kendi yararına serbestçe kullanabileceklerdir. Bir halk, sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir şekilde yoksun bırakılamayacaktır. Sözleşmelere taraf olan tüm devletler, halkların kendi kaderlerinin tayin hakkının sağlanması için çaba gösterecekler ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne uygun olarak bu hakka saygılı olacaklardır.

Türkiye burada Üniter yapı içinde ‘’Ayrı Halk ‘’ olarak nitelendirilmesi ve  ‘’ Özerklik’’ kazanma olarak yaklaşım göstermektedir.

 

           Bu sözleşmeleri imzalayacaksın ve TBMM de kabul edilerek Anayasamızın 90/5 maddesi gereğince Türkiye’yi bağlayıcı olarak kabul edeceksin ve bugünde Kürtlerin bu hakkı talep edince de karşı çıkacaksın

          Ya sözleşmelerden imzanı çek,

           Ya Birleşmiş Milletlere çekincelerini anlatmalısın,

           Ya halkların kendi kaderlerini tayin hakkı konusunda çekinceni koymalısın

           Yâda;  Sözleşmelerin gereğini yapmalısın ve ortada kalınmamalıdır.

             Ya da Sözleşmeler değil de Türkiye güçlü devlet olarak bu sorunu kendisinin  Demokrasi  içinde çözmelidir.

             Yüzyıllardır Kürtlerin Demokratik hak ve talepleri Önceleri ‘’Düşman Talepler’’ Daha sonra ‘’ Vatanı Bölme’’ talepleri ve günümüz de ise ‘’ Terörist ‘’ talepler denilmektedir.

             Kürtlerin Demokratik Hak Ve Taleplerinden olan Ana Dilde Eğitim talebi Silahlı direniş yada Şiddet kullanımını özendiren bir kapsamda değildir.

İfade özgürlüğü kapsamındadır.

 

              Sözlerimi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün bir söylemi ile bitireyim

Mustafa Kemal Paşa, meclisin ikinci toplantı yılını açarken (1 Mart 1921) yaptığı konuşma ve meclisin üçüncü toplantı yılını açarken (1 Mart 1922) yaptığı açılış konuşmasında;

             ‘’Efendiler! Türkiye Halkı ırkan veya dinen ve hasen, birlik halinde birbirine karşı;  karşılıklı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu ve kaderleri ve çıkarları ortak olan bir sosyal topluluktur. Bu toplulukta etnik haklar, toplumsal haklar ve yöresel koşullara saygı iç siyasetimizin esas noktalarındandır. İç idare teşkilatımızın bu esas noktanın, halk idaresinin en kapsamlı anlamda layık olduğu gelişme düzeyine ulaştırılması siyasetimizin gereğidir. ‘’

 

                                                                                                          Av. Mesut DEĞER

                                                                                    CHP 22. Dönem Diyarbakır Milletvekili

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder