MİSAK-I MİLLİ
VE KÜRTLER
·
8.OCAK.1918
‘ de ABD Başkanı Woodrow Wilson, kongrede yaptığı konuşmada;
‘’ Osmanlı
İmparatorluğu’nun Türk olan kısımlarının egemenliği sağlanacak. Fakat Türk
olmayan milliyetlere muhtar gelişme imkânı verilecek.’’
Wilson,
Osmanlı İmparatorluğunun tasfiye edilerek yerine milliyetler esasına dayalı
devletlerin kurulmasını öneriyordu.
·
Osmanlı
Devletinin 30.Ekim.1918 de Mondros Mütarekesi’ni imzaladı.
Mondros
Mütarekesi’nden bir süre sonra zararlı faaliyetler yapıldığı gerekçesiyle
Osmanlı topraklarının büyük bir kısmını da işgal ettiler.
Mondros
Mütarekesi ile Osmanlı İmparatorluğunun tasfiye projesinden rahatsızlık duyan
bir başka kesimde Kürtlerdi. Bu proje ile Kürtlerin üzerinde yaşadığı
toprakların büyük bir bölümü üzerinde Ermenistan Devleti’nin kurulması
öngörülüyordu.
Bu arada
Anadolu’da
Türk – Kürt
birliği çalışmaları uygun olarak yürüyordu.
Gelişen Sevr
süreci karşısında kendisini yalnız hisseden Osmanlı – Türk yönetiminin tek
müttefiki Kürtlerdi.
Bu nedenle o
döneme ait Mustafa Kemal’in bir cümlesini ifade edeyim.
‘’ Devlet için milli yeni bir sınır
kabul ettik. Türk ve Kürt unsurlarının yerleşik bulunduğu vatan topraklarını
belirler. ‘’
( 28. Aralık.1919 Atatürk’ün Söylev ve
Demeçleri II. S. 12 )
‘’ Erzurum Kongresi ulusal sınırları
çizmiştir. .. Kardeş milletlerin milli sınırlarıdır. ..’’
( 24.Nisan.1920 Atatürk’ün Söylev ve
Demeçleri, I cilt, II. Baskı, s.30)
‘’ Yüce meclisiniz oluşturan
şahsiyetler yalnız Türk değildir. Yalnız Kürt değildir. Yalnız Laz değildir.
Yalnız Çerkez değildir. Fakat hepsinin bileşkesi İslam unsurlarıdır.
Vatandaşlar karşılıklı saygılıdırlar
ve biri diğerinin her türlü hakkına: etnik, toplumsal, coğrafi haklarına daima
saygılı olduğunu tekrarladık ve doğruladık. Ve hep birlikte bugün samimiyetle
kabul ettik. ‘’
( 1 Mayıs.
1920 Atatürk’ün söylev ve demeçleri 1 cilt, 2 baskı s. 73-73)
‘’
Milli sınırlar içinde Kürt, Türk, Laz, Çerkez vesair bütün bu İslam unsurlar ortak
çıkarlara sahiptir. Beraber çalışmaya karar vermişlerdir.’’
( 3 Temmuz
1920 TBMM gizli celse zabıtları, I. S.73)
‘’ Türkiye halkı etnik olarak veya
dinsel ve Kültürel olarak birlik oluşturulmuş, birbirlerine karşı karşılıklı
saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu ve kaderleri ve çıkarları ortak olan bir
topluluktur.’’
(1.Mart.1922, Atatürk’ün söylev ve demeçleri
1.cilt, 2 baskı s.221)
·
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman
GÜLER
24.OCAK.2013 TBMM ‘de yaptığı
konuşmada ‘’Türk ulusu ile Kürt Milliyeti eşit, eş değerde gösteremezsiniz.’’ Dedi.
Misak-ı
Milli ve diğer Anayasal belgelerle, Devletin ‘’ çok etnili ‘’ ‘’ çok toplumlu
‘’ ve ‘’ çok bölgeli ‘’ temelde
yeniden yapılandırılması projesinin oluşturulan fikri temelleri 1921 Teşkilat-ı
Esasiye Kanunun çıkartılması ile yasal bir zemine oluşturuldu.
Bu arada
önemli bir gelişmeden bahsedelim;
Kürdistan
hakkında Büyük Millet Meclisi vekiller heyetinin El-cezire cephesi
kumandanlığına talimatıdır. Şeklinde gönderilen mektupla Kürtlere yönelik
adımlarında atıldığını göstermektedir.
Talimat 5
maddeyi içermektedir. 2. maddesi ‘’ Milletlerin kendi kaderlerini kendilerini n
tayin hakkı bütün dünyada kabul edilen bir prensiptir. Bizde bu prensibi kabul
ediyoruz.’’
Şeklindeki
bu TALİMATTI Mustafa KEMAL, Teşkilat-ı Esasiye Kanunun 21. Maddesi gereğince
yayınlattı.
Ve
‘’ Büyük Millet Meclis Vekiller heyeti
tarafından zat-ı devletlerine mahsus olmak üzere Kürdistan hakkında düzenlenen
talimat yukarıda olduğu gibi tebliğ olunur. ‘’
( Büyük
Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal, 22.Temmuz.1922 TBMM gizli celse zabıtları
C. 3, s.551 İş bankası Kültür yayınları)
·
‘’
MUHTARİYETÇİ’’ Görüşünü yansıtan önemli
tarihsel bir belge niteliğindeki Mustafa
Kemal’in
İstanbul Gazetecileriyle yaptığı görüşmeyi örnekliye biliriz.
GAZETECİ
AHMET EMİN YALMAN : Kürt meselesine değinmiştiniz. Kürtlük meselesi nedir? İç
bir mesele olarak değinirseniz çok iyi olur.
GAZİ PAŞA
: Milli
sınırlarımız içinde mevcut Kürt unsuru öyle bir biçimde yerleşmiştir ki,
yoğunluklarını yitire yitire ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır
olmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istenirse Türk’ü ve Türkiye’yi
mahvetmek gerekir. Faraza Erzurum’a
kadar giden. Erzincan’a, Sivas’a kadar giden, Harput’a kadar giden, bir sınır
aramak gerekir. Ve hatta Konya
çöllerindeki Kürt aşiretlerini de gözden uzak tutmamak gerekir.
Bu nedenle başlı başına bir Kürtlük
düşünmektense bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir nevi yerel
özerklik oluşturulacaktır.
O halde hangi vilayetin halkı Kürt
ise onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir.
Bundan başka Türkiye’nin halkı söz
konusu edildiğinde onları da birlikte ifade etmek gerekir. İfade edilmedikleri
zaman, bundan kendilerine ait mesele ortaya çıkmaları her zaman söz konusudur.
Şimdi TBMM, hem Kürtlerin Hem de Türklerin
yetki sahibi vekillerinden oluşmaktadır. Ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve
kaderlerini birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu ortak bir şeydir. Ayrı
bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.
( 16-17.
Ocak. 1923 İstanbul Gazetecileri’yle İzmit Kasrı görüşmesi, Mustafa Kemal,
Eskişehir-İzmit konuşmaları 1923. Kaynak yayınları 1993)
1921 TEŞKİLAT-I ESASİYE KANUNU
Vilayet,
kaza ve nahiye’den oluşan İdari Örgütlenme sisteminde, vilayet ve Nahiye’ye
özerklik tanınıyordu.. ‘’ Bunun
İstisnası ise; ‘’ Dış ve İç siyaset, şer’i, adli ve askeri işler,
Uluslar arası ekonomik ilişkiler ayrı olmak üzere..’’dir.
TEŞKİLAT-I
ESASİYE KANUNA BİR GÖZ ATALIM
Madde 11: ‘’Vakıflar,
Üniversiteler, Milli Eğitim, Sağlık, Ekonomi, Ziraat, Bayındırlık, Sosyal
Yardımlaşma işlerin düzenlenmesi ve yönetilmesi kurulacak olan vilayet
meclislerinin yetkisi içinde ‘’
( madde 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve 21)
maddelerinde özerklik unsurları yer almaktadır.
Madde 22 : Umumi
müfettişlik adı altında bir bölgesel idari sisteme de yer verildiği
görülmektedir.
Teşkilat-ı
Esasiye Kanunun kabulünden önce;
·
Mustafa
Kemal ve Arkadaşları, ‘’ özerlikçi’’ fikirlerini ilk olarak ‘’ Halkçı
Programı’’nda
Ortaya
koymuşlardı. Vilayetlerin ‘’ Yerel işlerde manevi şahsiyet ve tam özerkliğe
sahip ‘’ oldukları savunuluyordu. Bu
program da Vilayet Meclis üyelerinin ‘’ beş bin kişiye bir üye olmak üzere
genel oyla vilayet halkı tarafından seçilecek üyelerden oluşması ‘’ ilkesi
kabul edilerek Vilayet halkına ‘’ Tam
Özerklik ‘’ verilmesi benimsenmişti.
Bu program
daha sonra Teşkilat-ı Esasiye Kanununda aynen benimsenmişti.
Bugün CHP
‘nin Halkçı Programında ne var…
Söylemlerinde
ne var…
Mecliste
yapılan görüşmelerde ‘’ tam özerklik’’ sözünden rahatsızlık duyan muhalefete
Mustafa Kemal şu sözlerle cevap veriyordu.
‘’ Türkiye
halkı etnik olarak, dinsel olarak ve kültür olarak birleşmiş, birbirlerine
karşılıklı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu, kaderleri ve çıkarları ortak
olan bir sosyal topluluktur. Bu toplulukta etnik haklara, toplumsal haklara ve
bölgesel koşullara saygı, iç siyasetimizin esas noktalarındandır.’’
(İstanbul Hükümeti ve Milli Mücadele. C. II.
Son Meşrutiyet/1919-1920)
Mustafa
Kemal Paşa, meclisin ikinci toplantı yılını açarken (1 Mart 1921) yaptığı
konuşma ve meclisin üçüncü toplantı yılını açarken (1 Mart 1922) yaptığı açılış
konuşmasında;
‘’TBMM Hükümetinin
iç idare ve siyasette prensibinin Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 1. Ve Misak’ı
Milli’nin 1. Ve 5. Maddelerinde gösterilen ilkeler olduğunu ‘yönetim biçiminin
bağımsız, koşulsuz egemenliğine sahip olan halkın kaderini bizzat ve bilfiil
belirlenmesi esasına dayandığını’
söylemiştir. Ve devamında;
‘’Efendiler!
Türkiye Halkı ırkan veya dinen ve hasen, birlik halinde birbirine karşı; karşılıklı saygı ve fedakârlık duygularıyla
dolu ve kaderleri ve çıkarları ortak olan bir sosyal topluluktur. Bu toplulukta
etnik haklar, toplumsal haklar ve yöresel koşullara saygı iç siyasetimizin esas
noktalarındandır. İç idare teşkilatımızın bu esas noktanın, halk idaresinin en
kapsamlı anlamda layık olduğu gelişme düzeyine ulaştırılması siyasetimizin
gereğidir. ‘’
(TBMM’nin
düşünce yapısı/ 1920-1923 /Sayfa 205 )
Mütareke
döneminde Kürt’lere verilen sözlerle Kürt Meselesinde inisiyatifi elde tutmayı
başarmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder