5 Mart 2014 Çarşamba


  TARİHSEL       

   DEĞİŞİM

 
                Karşılıklı ilişkiler içinde sorunun barışçıl çözümüne yönelik adımlar  

                                                                                                       Tarihsel değişimdir.

 

 

 NASIL BİR BARIŞ?

 

 BÜTÜN SORUN BURADA DÜĞÜMLENMEKTEDİR.

 

 

 

KENDİ TARİHİ İLE HESAPLAŞMAYAN GELEÇEĞİ YAKALAYAMAZ

 

 
NEYİ İSTEDİĞİNİ BİLMEYENE KİMSE BİR ŞEY VERMEZ.



VERECEĞİ ZAMANDA KENDİSİ TAYİN EDER

 
TÜRKİYE’DE DE OLAN BUDUR.

 

 

GİRİŞ

 

·         Çözüm sürecinden önceki günlerimize dönersek, Kürtlerin siyasallaşması ve

Kurumsallaşmaları yönünde gelişmelerin olduğunu ve özelikle Kürt Halk kitlelerin sokaklara dökülmesinin gündeme gelme ihtimalinin olması sonrasında Kürtler bağımsızlıktan yana tavır sergilemeleri gibi gelişmelerin doğabileceğini ve ayrıca Türk Baharı – Kürt Baharı yaşanabilir ihtimalini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu kaçınılmaz olgusunun tespitini sanırım yapmıştır ki;

             Türkiye Cumhuriyeti Devlet adına MİT eski Müsteşar Yardımcısı CEVAT ÖNEŞ ’in bir gazetede çıkan demecindeki açıklamalar düşüncemi doğrular niteliktedir.

Şöyle ki;

 ‘’ 2006 dan sonra Abdullah ÖCALAN ile görüşme istihbaratının devreye girdiğini, Görüşmelerin Devletin ihtiyaçları için yapıldığını, Çözüme kilitlenmiş- Barışa kilitlenmiş işbirliğin var olduğunu, silahların bıraktırılması için ayrı ancak paralel giden bir projenin lazım olduğunu, silahtan tecrit edip demokratik süreç içerisine sokulmasını’’

 ‘’ Siyaset ve toplumun kabullenmediğini’’

‘’Siyasal iktidarın kabullenmediğini ‘’

‘’ Toplumun desteğinin alınmasını ve silahların bırakılmasından sonra genel af ‘’ demiştir.

Sn. Cevat ÖNEŞ’ in açıklaması önemli bir açıklamadır.

              Evet, o gün Siyasi İktidarın desteği yok ama bugün siyasi iktidar bu projenin arkasında olduğu inancımı koruyorum.

Öncelikle Barış sürecine Toplumun büyük çoğunluğunun desteğinin olduğunu, ancak bu desteğin yeterli olmadığını ve desteğin daha da artırılması gerektiğini ifade edelim.

            CHP 22 Dönem Diyarbakır Milletvekili ve Eski Genel Başkan Yardımcısı olarak Ben Mesut DEĞER, Çözüm sürecini destekleyen ve bu sürecin mutlaka korunması gerektiğinin açıklayan Cumhuriyet Halk Partiliyim. Hatta AK Parti ve BDP dışında farklı bir siyasi görüş olarak düşüncelerini açıklayan tek isim benim.

·         Çünkü Milletin BİRLİK olarak Dünyaya gösterilmesi gerekir düşüncesindeyim.

 


 

                        TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN  KURULUŞ

 

                  ÖNCESİ -  SONRASINDAKİ   OLAYLAR VE  KÜRTLER

 

 

1923 ÖNCESİ  – 1923 SONRASI

 

1923 ÖNCESİ

 

·         Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün,  1923 öncesi ve 1923 sonrası süreç irdelendiğinde   

Hareketin 2 aşamasının olduğunu:

Birinci aşaması; Milliyetçi toparlanmaya geçtiği dönemdir.

           Bu dönemde Anadolu Müslüman halkın birliğini hedef alıyordu. Bu anlamda Türk, Kürt, Laz, Çerkez vb. tüm halkın Hıristiyan tehlikesine karşı birliğinden yanaydı.

           Erzurum ve Sivas kongre tutanakları bunu açıklamaya yeterlidir.

İkinci aşaması; İktidarın kesin bir biçimde Türk halkının eline geçtiği ve Türkçülüğün açık bir ideolojik haline getirildiği dönemdir.

            Ulusalcı görünümün savaş sonrasında milliyetçilik eksenine kaymasıdır.

‘’ Güneş Dil Teorisi ‘’

‘’ Türk Tarihi’’

 Üzerine yapılan çalışmalar bunun açık örnekleridir.

             Mustafa Kemal; Doğu ve Güneydoğuda baş gösteren Ermeni tehlikesine karşı Kürtleri yanına çekmekte ve Müslüman halkın Hıristiyan halka karşı birliğini sağlamakta kullanırken, 


             Yunan işgalini de Padişah idaresine karşı Ulusalcı unsurla hareket etmiştir. Bu tavrı ile ordu komutanlarını yanına çekmiştir.  Özelikle Mondros Ateşkes sonrası emekliye sevk edilen subaylar Mustafa Kemal’in yanında yer almışlardır.

Bu iki olay Mustafa Kemal’in etkin gücünün nedenlerini oluşturmaktadır.

Örnek: 13.Ağustos.1919 Eski Üçüncü ordu Müfettişi Mustafa Kemal’in Şeyh Mahmut Berzenci Hazretlerine yazdığı mektup.

·         1921 Yılında sürekli olarak Dağınıkta olsa Kürtler seslerini çıkarmaktadır. Ve kendi

Ulusal sorunlarının ne olacağını sormaktadırlar.

Kürtler ortak bir bildiri ile TBMM’den 6 maddelik bir talepte bulunurlar. (Haziran 1921)

Bu 6 maddelik bildiriden burada sadece 2 maddeyi belirteyim.

1.)    Kürtlerin yaşadığı bölgede otonom

 ( OTONOM: Ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme yetkisi olan (devlet )   yani bir Kürt Devletinin tanınması.

2.)    Sınırların Kürtler tarafından çizilmesi

       O yıllarda TBMM de Kürtlere yönelik otonomi planını tartışmaya açılır.  Ancak Kürtlerden görüşmeleri yönlendirecek siyasi bir kadro bulmak oldukça güçtür. Bu boşluktan Türk Milliyetçileri yararlanırlar.

      Ankara hükümeti tarafından otonom Kürdistan bölgesinin statüsü şöyle tespit edilir.

* Kürdistan Genel Valisi TBMM tarafından Ankara Hükümetinin önerisi üzerine Meclisteki Kürt Temsilciler tarafından önerilecektir.

* Otonom yönetim süresi 5 yıl olacaktır.

* Kürt halkının bağımsızlığı yapılacak olan bir Referandumla belirlenecektir.

.*12 üyelik Kürt Konseyi oluşturulacaktır. Bölgede devlet memurlarının yarısı Türk yarısı Kürt olacaktır.

Bu arada; Mustafa Kemal delegasyonda din adamı Şeyh Ahmet SENUSİ ’Yİ görevlendirir

 
KİMDİR ŞEYH AHMET SENUSİ?

        Kürtler ve Araplar üzerinde etkili dini ve siyasi güce sahiptir. Kemalist görüşleri bölgede ustaca işleyendir.   

          Otonom gibi bazı önemli gelişmeler karşısında Ankara hükümetinin tavrı ise,                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

          Ankara, ulusalcıların taşıdığı problemlerden ve Askeri sorunlardan ötürü karışıklıkları sakinleştirmek için bu taleplere razı olmaktadır.

 

LOZAN

           LOZAN’ a giden heyette Meclisteki Kürt Milletvekillerinin heyet içinde kendi adlarına bir temsilci veya gözlemci bulundurmamaları Türk heyetine önemli serbestlik hakkı tanınmıştır.

           Oysa bir temsilcinin bulundurulması en azından kendi statülerinin uluslar arası bir görüşmede resmileşmesi olanağını verecekti.

O zaman ki propaganda

‘’ Türk – Kürt kardeşliği’’dır.

            Bu propagandanın Türkiye’de ve Lozan’da herkesi büyüleyici bir etkisi altında aldığından bu arada  Kürtlerin ulusal istemleri sürekli ‘’düşman kışkırtması’’ olarak nitelenmiştir.

          *Lozan’da  Kürtler kendi insani haklarıyla ilgili yasaları elde edememişlerdir.

          .*Lozan da Ankara’dan gelen  heyetin Türkleri ve Kürtleri temsil ettiği söylenmiştir.

 İsmet paşa, Lozan Konferansında TBMM Hükümet için;

 ‘’ Türklerin olduğu kadar Kürtlerinde Hükümetidir.’’ 

‘’Kürtlerin gerçek ve meşru temsilcileri Millet Meclisine girmiştir. Ve Türklerin temsilcileriyle aynı ölçüde ülkenin hükümetine ve yönetimine katılmaktadır.’’

Deme gereğini duymuştur.

ULUSALCI Dr. Rıza Nur ise;  ‘’ Türkiye’de yalnız Türklerin ve Kürtlerin bulunduğunu, Kürtlerin kaderinin Türklerin kaderiyle ortak olduğunu, Kürtlerin azınlık haklarından yararlanmak istemediklerini ‘’ belirmiştir.

 

            Anlaşılıyor ki; Ankara’dan giden Heyet olarak uluslar arası bir antlaşmada Kürlerle ilgili bir kararın alınmaması için yoğun bir mücadele vermişlerdir.

             Ankara hükümeti anlaşmalar bitip imzalandıktan sonra Uluslar arası durumunu güçlendirdiğinden artık bu ‘’kardeşliğe’’ bir son vermenin zamanın geldiğini de hesap etmiştir.

Zira Sonraki süreçteki gelişmeler onu göstermektedir.

 * Ankara Hükümetinin bütün çabası, imalı bir biçimde da olsa Kürtleri içine alabilecek metinlere,  anlaşma maddeleri içinde yer vermemektir.

* Siyasal anlaşmalar düzeyinde bunu son derece önemli görmektedirler.

.*Türk Heyeti’nin uluslar arası bir antlaşmada Kürlerle ilgili tek bir satırın geçmesini istememesi, onların gelecekte hangi politikayı izleyeceğini göstermesi bakımından anlamlıdır.

·          Ankara hükümeti kendi iktidar erkini kuvvetlendirmesinden sonra Kürtlere yönelik

Karşı eylemlere girmesi, 1925 ayaklanmasını doğurmuştur. (Şeyh Sait Ayaklanması)

* Şeyh Sait hareketi içinde yer alan birçok önder Ankara Hükümeti ile birlikte kardeşlik adına uzun yıllar birlikte çalışmışlardı, ama onlara karşı ayaklandıklarında önlerinde hiçbir yasal dayanağının olmadığını görmüşlerdir.

*Kürtler Bu yasal dayanakları gerek milli mücadele yılları içinde gerekse Lozan Konferansında elde edebilirlerdi.  Ancak Elde edemediklerinden Ankara hükümeti Şeyh Sait ayaklanmasını Şeyh Sait isyanı olarak Dünya Kamuoyuna istendiği biçimde duyurulmasını sağlamıştır.

* ŞEYH SAİT isyanı Kürtlük duygusunu besleyip büyüten bir hareket olduğu görülmektedir.

*PKK’nın  1970’li yıllarda ilk çıkışı Marksist Lenin temelinde bir çıkıştı. Ancak o gün PKK,  Marks ve Lenin temelinde bir çıkış değil de  ve onun yerine  İslamiyet ve Din olarak çıkışı olsaydı bugün başarılıydı.

·         Osmanlı Devleti içinden gelen ve Devlet aygıtını iyi tanıyan Ankara Hükümeti’nin

Kürtlere Yönelik tavrında bilinçli bir çizgi görülmektedir.

          * Daha başından beri Kürt yardımına ihtiyaç duyduğu halde gelen yardımları tek tek birey olarak kendi hareketi içine katmayı temel prensip olarak uygulamıştır.

          *Kürtlerin bir blok olarak karşısına gelmemesi için ‘’ Türk Ulusu’’ kavramını bilinçli olarak kullanmamıştır.

 *Ermeni ve Hıristiyan tehlikesine karşı Müslüman halkın birliğinden bahsetmiştir.    

 *Amasya, Sivas ve Erzurum Kongre sonuçlarına dikkat edilirse Türk ve Kürt Ulusallığına ilişkin bir tek kelimeye rastlanmamaktadır.

  *Nitekim Türk Ulusalcılığı Misak-ı Milli içinde hâkim bir ideoloji ancak Kürtlerin hakları konusunda dayanılacak hiçbir resmi belge yoktur.

 

KÜRTLER RESMİ BELGE BİR FIRSATI ELE GEÇİRMİŞLER MİYDİ?

Sorusuna Tarih EVET demektedir.

1.)    Kongreler Döneminde

2.)    KOÇGİRİ İsyanı

Meclisteki Kürt Milletvekilleri, KOÇGİRİ sorunun da askeri çözüm şekline ve sert önlemlere karşı çıkmışlar ama diplomatik yolun ne olması gerektiği konusunda adım atmamışlardır.

3.)    Misak-ı Milli sınırları içinde otonom Kürdistan programına karşı Kürt politik çevreleri,

güçlerini yoğunlaştırıp bir  ortak tavır benimsememişler ve yetersiz kalmışlardır.

4.)    LOZAN ‘da Kürtler kendi sorunlarının gözlemcisi olabilecek bir grubu Türk heyeti

İçerisine sokmayı düşünmemişler.

5.)    Kürt guruplarının dağınık halde bulunmaları nedeniyle Tüm görüşmelerde RESMİYET

Kazanmasına Engel olmuştur.

 

6.)    KÜRTLER HER ŞEYİ İYİ NİYET GÖSTERİSİ İÇİNDE, TÜRK HEYETİNİN İNSAFINA TERK ETMİŞLERDİR.

 

Sevr antlaşmasında Kürtlerle ilgili resmi haklar uluslar arası bir antlaşmada yer almıştır. Ancak bu antlaşma geçersiz sayılmıştır.

Bu nedenle resmi belgelerde Kürtlerin haklarına dayalı tek kelime bulunmuyor.

(bugün de aynı kural geçerlidir.)

 

1923 SONRASI

 

Cumhuriyetin ilanından sonra Kürtlere karşı başlatılan kimliksizleştirme hareketinin bir boyutunu da Kürt Tarihi, Kültürü, Dili ve Coğrafyasının yok edilmesi oluşturuyordu. Bunun için bir yandan bu doğrultuda ki faaliyetler yasaklanırken diğer yandan da bu konularda ki mevcut ortadan belgelerin kaldırılması kampanyası başlatıldı.

Bu kampanya çerçevesinde Misak’ı Milli Döneminde Kürtler lehinde kabul edilen düzenlemelerin ve resmi yetkililerin açıklamaları ve yazılan yazıların ortadan kaldırılması işlemleri de yürütüldü.

Bir yandan kütüphaneler ve özel arşivler Kürtler ile ilgisi her türlü belgeden ve bilgiden arındırılırken diğer yandan; bilim adamları, ortadan kaldırılması mümkün olmayan birtakım belgelerin çarpıtılması faaliyetini yürütüyordu. Misak-ı Milli bu belgelerin başında yer alıyordu.

Misak-ı Milli bir Türk-Kürt devleti kurulmasına bağlı olarak ‘çok etnili’, ‘çok toplumlu’ ve ‘çok bölgeli’ bir millet ve devlet anlayışını ifade eden karar ve beyana rağmen Türk ve Siyaset Bilimcisi ve Tarihçisi, bilim adına bu belgeleri Türk Milliyetçiliğinin belgeleri olarak ilan etmekte sakınca görmüyorlardı.

Türk Bilim adamları, toplumsal hakları ve bölgesel koşullarına az da olsa söz ederken etnik haklarına saygılı olacakları ibaresinden hiç söz etmemekte ve hatta görmemezlikten gelmektedirler.

Türk Milliyetçiliğinin yeniden sahneye çıkışının başlangıcıdır.

Türk Yönetimi Lozan ‘da aldığı uluslar arası destek ile mütareke döneminin anayasal belgeleri ile benimsenen devlet ve millet anlayışından vazgeçerek Türk Milliyetçiliğini yeniden devletin resmi ideolojisi olarak yürürlüğe koydu.

 

Serbesti. Sayı I Sayfa 15-28

 

 

                                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder