ANA DİLDE EĞİTİM
1982 Anayasamızın 3, 14 ve 42’ci
maddeleri ve 25. Ocak.2004 tarihinde yürürlüğe giren ‘’ Ana Dil Yönetmeliği ‘’
4 ve 8 maddeleriyle Türkçe dışında dil
ve lehçelerde yayınlara ilişkin yönetmelikle İletişim Türkçedir. Türkçenin
kullanılması zorunluluğu getirilmiştir.
Madde 4 — Yayınların Türkçe yapılması esastır. Türkçeden başka bir dil ve lehçede yayın yapılamaz
Türkiye bu yasal gerekçeler ile Ana
dilde Eğitime ve Türkçe dışında başka dillerin kullanılmasının yasaklanması
veya şartlara bağlanması nedeniyle karşı çıkmaktadır.
Siyaseten
ise Ana dilde eğitimin serbest bırakılması Türkiye’yi böler görüşü hâkimdir.
ANA DİL YÖNETMELİĞİ MİLLETLER ARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRIDIR.
Şöyle
ki;
AGİT (Avrupa
Güvenlik İşbirliği Teşkilatı) Genel
İlkeler bölümü ve 1. Maddesi ‘’ ulusal
azınlıklara
mensup olanlar dahil, herkesin seçtiği dilde herhangi bir engelle
karşılanmaksızın ifade, bilgi alma,
arama ve verme özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hakların kullanımı ancak Uluslar
arası yasalara uygun olması şartıyla kısıtlanabilir. ‘’
2004
tarihli yönetmelikte, İletişim dilinin Türkçe olduğu, Türkçenin kural ve
özeliklerinin bozulmadan kullanılması zorunluluğu ve Türkiye’nin kültür, eğitim
ve bilim dili olarak tanıtılması AGİT’İN yukarıdaki ilkesiyle çelişiyor.
Yönetmeliğin
5. maddesinin 2 ve 3 bendinde yer verilen "Bu dil ve lehçelerde yayınyetişkinlere, haber, müzik ve kültüre yönelik olacak",
"yayınlar bu dil ve lehçelerin öğretimine yönelik yapılamaz"
ifadeleri, yine AGİT'in "Kültür ve Dil Çeşitliliği" başlığı altında
yer verilen "Devletler, çeşitli düşünce ve bilgilerin değişik dillerde
ifadesini bulabileceği bir ortam yaratarak tercih özgürlüğünü güvence altına
almamıdır" kriterlerine aykırılık gösteriyor.
Kimliği
koruma ve gelişme güvencesi Yönetmeliğin aynı düzenlemeyle
ihlal ettiği bir başka ilke de, "Kimliğin Korunması" başlıklı,
"Ulusal azınlıklar dâhil, herkes kendi dilini kullanarak
veya medya yoluyla kendi kimliğini geliştirme hakkına sahiptir" ifadesinde
yer alıyor.
Lozan'da "ulusal
azınlıklar" güvencesi Lozan Anlaşması'nda Türkiye, "özel, ticaret,
din, basın Ve yayıncılık, kamu ve her alanda"
hiçbir şekilde dil kullanımını engellemeyeceğini taahhüt etti.
AİHM (Ana dilde eğitim hakkı talebi, İfade
özgürlüğüdür.)
13. Ocak.1995‘te kurulan Eğitim-Sen, Eylül 2001 de
tüzüğünün 2. Maddesinin 3 fıkrası
‘’Toplumun bütün bireylerinin, temel insan hakları ve
özgürlükleri doğrultusunda, herkesin
kendi anadilinde, cins
ayrımcı olmayan, eşit, demokratik, laik, bilimsel, parasız ve kamusal nitelikli eğitim görmesini savunur."
Yargı süreci sonucunda Eğitim-Sen 3.Temmuz.2005’ te tüzüğünden
ifadeyi kaldırdı.
Sendika AİHM’e başvurusunda Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin ‘’ ifade özgürlüğü’’ ‘’sendika kurma özgürlüğünü ‘’ düzenleyen 10
ve 11 maddelerine ihlal edildiğini ileri sürdü.
AİHM Kararında ‘’ Ana dil talebinin, ulusal güvenliği
yada kamu düzenini tehdit etmediğini..’’ açıklayınca bu durumda,
Eğitim- Sen ‘’ana dilde eğitim’’ ifadesini
15.Mayıs.2011 deki 8. Olağan Genel Kurulunda tekrar tüzüğüne koymuştur
1945 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne (Şartı'na)
taraf olan Türkiye
Cumhuriyeti,
1966 yılında kabul edilen ve 1976 yılında yürürlüğe giren “İkiz Sözleşmeler”
adı ile de bilinen
* İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme
*Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşme
Türkiye
Cumhuriyeti bu sözleşmeleri, 15.08.2000 tarihinde imzalamıştır. 4867 ve 4868
numaralı kanunlarla onaylanan Sözleşmeler, 23.09.2003 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
Anayasa m.90/5 uyarınca, Anayasaya aykırılığı dahi
iddia edilemeyecek bu sözleşmeler,
Yüce Meclisten de geçmiştir.
Türkiye bu sözleşmeleri imzalarken,
Birleşmiş Milletler İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşme'nin “Eğitim - öğrenim hakkı” ile ilgili 13. maddesine Türkçe lisanı
konusunda Anayasanın 3, 14 ve 42. maddelerini,
Birleşmiş Milletler Medeni ve
Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin de azınlık hakları ile ilgili
27. maddesine de Lozan Sözleşmesi'ni gerekçe göstermek suretiyle çekince
koymuştur.
Türkiye Cumhuriyeti şu an, başta eğitim - öğrenimde olmak üzere Türkçe
resmi dilinin kamu hizmetlerinde tek dil olarak kullanımını kabul etmiştir.
Bu uluslararası sözleşmelere göre, halklar kendi
kaderlerini tayin hakkına sahiptir.
Halklar, bu hak vasıtasıyla kendi siyasi
statülerini serbestçe tayin edebilecekler, iktisadi, sosyal ve siyasi
varlıklarını serbestçe sürdürebileceklerdir. Tüm halklar, bulundukları coğrafya
üzerinde mevcut doğal kaynakları ve zenginlikleri kendi yararına serbestçe
kullanabileceklerdir. Bir halk, sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir şekilde
yoksun bırakılamayacaktır. Sözleşmelere taraf olan tüm devletler, halkların
kendi kaderlerinin tayin hakkının sağlanması için çaba gösterecekler ve
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne uygun olarak bu hakka saygılı olacaklardır.
Türkiye
burada Üniter yapı içinde ‘’Ayrı Halk ‘’ olarak nitelendirilmesi ve ‘’ Özerklik’’ kazanma olarak yaklaşım
göstermektedir.
Bu sözleşmeleri
imzalayacaksın ve TBMM de kabul edilerek Anayasamızın 90/5 maddesi gereğince
Türkiye’yi bağlayıcı olarak kabul edeceksin ve bugünde Kürtlerin bu hakkı talep
edince de karşı çıkacaksın
bu nedenle Sözleşmeler
değil de Türkiye güçlü devlet olarak bu sorunu kendisinin Demokrasi içinde
çözmelidir.
Yüzyıllardır Kürtlerin Demokratik
hak ve talepleri Önceleri ‘’Düşman Talepler’’ Daha sonra ‘’ Vatanı Bölme’’
talepleri ve günümüz de ise ‘’ Terörist ‘’ talepler denilmektedir.
Kürtlerin Demokratik Hak Ve
Taleplerinden olan Ana Dilde Eğitim talebi Silahlı direniş yada Şiddet
kullanımını özendiren bir kapsamda değildir.
İfade
özgürlüğü kapsamındadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder