28.12.2005 TARİHLİ TUTANAK
ERDOĞAN GÜRBÜZ (TOKAT VALİSİ-ESKİ HAKKARİ İL
VALİSİ)- Hoş bulduk.
Çevik Kuvvetin kurulması gündemdeydi.
Evet, o yazıların olması lazım dosyada. Genel
Müdürlüğe sorarsanız, var...
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- 9 Kasım’dan önce, yaklaşık
kaç ay önce?..
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Valla resmi yazı var; ama, şu
anda... Emniyet yazdı galiba onu.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Çevik Kuvvetle ilgili
arkadaşım sordu. Ben, diğer bir konu..
Sayın Valimiz, önce hoş geldiniz Hakkari’den Tokat’a
alındınız. Emniyet Genel Müdürlüğü bu konuda bir rapor... Dedi ki, işte, 9
Kasım’dan sonraki olaylarda, raporunda, işte, zırhlı araçların çalışmadığını,
araç ve gereçlerin yetersizliği, Sayın Valinin de beceriksizliği yüzünden bu
olaylar olmuştur.
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Kim dedi ?
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)-
Emniyet Genel Müdürlüğü’nde böyle bir rapor açılandı daha sonra.
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Ben hiç duymadım. Gelsin, mahkemeye
veririm. Bana da verirseniz memnun olurum, hukukçu vali olarak. Yani, valinin
beceriksizliği olabilir... Yani, aracı bozuksa...
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Tokat’a alınma sebebiniz...
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Kim diyor ? Böyle bir rapor olamaz.
Basındır belki... Böyle bir Emniyet genel Müdürlüğü’nün... Siz bana gönderin...
BAŞKAN- O zaman Tokat’a değil de, merkeze alınması lazım.
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Kim diyor, bu raporu kim veriyor ?
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Şimdi kaynak olarak söylemek...
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Hayır kaynak gizlidir de... Böyle bir
şeyin olması... Şu gerekçe... Araç gereç ne dediniz...
BAŞKAN- Sayın Valim, böyle bir şey yo diyorsunuz siz.
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Yani, böyle bir şeyi kabul edemem; yani,
bir vali olarak, Şu yönden, özür dilerim...
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Yalnız, Esat Canan da bizim
milletvekilimiz. Olay olduğu zaman, Yüksekova’dan olay mahalline daha erken,
sizden önce gidiyor.
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Şimdi, inanın, şu anda ben sizden çok
faydalandım. Sebebine; çünkü, benim bilmediğim çoğu şeyi siz biliyorsunuz. Yani
ben burada, ikincil bağlamda devreye giriyorum.
BAŞKAN- Mesut Bey, kısa...
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Sayın Valim dediniz ki, bir
cümlenizden bir şey çıkarmak istiyorum da. PKK terör örgütü, bölgede büyük
ailelere, aşiretlere saldırmıyor, doğru mu ?
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Doğru... Saldırsın da istemiyoruz.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Hiç kimseye saldırmasın. Aynı
şey, terör örgütüyle mücadele edilmesi ayrı...Benim sormak istediğim, bizim
Hakkari Milletvekilimiz Fehmi Özünç, Hakkari’de, bölgede büyük aile, aşiret...
Peki, Sayın Vekilimiz burada, kendi ağabeyine, amcasının
araçlarına bomba konulduğunu ve bombaların patladığını ifade etti. Şimdi, siz
bu söylediğiniz şeyle de bir çelişki...
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Çelişki değil, Hasan Özünç korucudur,
korucubaşıdır. Yani arada bir fark var. Koruculara bir düşmanlığı vardır ya
PKK’nın, o da gönüllü korucubaşısıdır. Koruculuktan dolayı arabası patlamıştır.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Diğer kardeşi ama...
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Hangi kardeşi ?
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Bir ağabeyine, bir amca
çocuğuna...
ERDOĞAN GÜRBÜZ- İsim olarak...
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- İsim olarak kayıtlara yazılı
da...
ERDOĞAN GÜRBÜZ- İkisi de... Hasan Özünç’e oldu, bir de
akrabasına oldu.
BAŞKAN- Akrabasına, bir de kendi aracına...
ERDOĞAN GÜRBÜZ- Hacı Özdemir’e diyorsun. O da şu; cevap
vereyim; Hacı Özdemir’de şaşırdı kaldı. Benim kimseyle ilişkim yok...
SELİM AKYILDIZ ( EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TERÖRLE MÜCADELE
DAİRE BAŞKANI)- Sağ olun. Polis,polis... Özel Harekat Timleri. Genel
Müdürlükten, oradan takviye olarak gönderilen, Şemdinli’de görevlendirilen
personel.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Veysel Ateş’i mi karakola
götürüyorlar ?
SELİM AKYILDIZ- Şahsı, yani, halkı bomba attı diyerek linç
etmek istedikleri şahsı, ellerinden kurtarıp Emniyet Müdürlüğü’ne
getirdiklerini söyledi.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Bu kişi Veysel Ateş değil mi ?
isim olarak...
SELİM AKYILDIZ- Şu anda biz,tabii, Veysel Ateş olarak
biliyoruz, ama, onu da ben izah edeceğim Sayın Milletvekilim.
BAŞKAN- Buyurun Mesut bey.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Sayın Başkanım, hoş geldiniz.
Birkaç sorum var. Şimdi, bir kere emniyete ilk getirilen
kişi işte halkın linç etmek istediği kişi Veysel Ateş içeriye geldiğinizde bir
kişinin oturduğunu görüyorsunuz. Bu kişiyle siz görüşmeniz oldu mu önce ?
SELİM AKYILDIZ- Hayır efendim.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Peki, Veysel Ateş’in görüştüğü telefonu
elinden aldığınızı ve bu telefondaki kişiyi, bu telefonu aramaya kapatın
dediğinizi ifade ettiniz. Görüştüğü kişi kimdi ? Karşıdaki telefonun diğer
ucundaki şahıs ?
SELİM AKYILDIZ- Benim aklımda kaldığı kadar astsubay
olduğunu arkadaşının durumunu merak ettiğini söyleyen bir şahıstı. Ama bu
şahsın astsubay olup olmadığını doğru mu söylüyor, yalan mı söylüyor, onu
bilmem mümkün değil. Bizim düşüncemiz, yani bu şahıs olabilir. Kim olursa
olsun. Şahsın tam kimliğini de bilmiyoruz. Başka suç ortakları varsa bunun
engellenmesidir., oradaki amacımız oydu.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Cumhuriyet Savcılığı bu konuda
bir çalışma var. Yani, Veysel Ateş’in o andaki telefonuyla zamanı, saati,
saniyesiyle hangi numarayla ve kiminle görüştüğüne dair telefon kayıtlara
geçiyor. Ve bu kişinin Ali kaya olduğu çıkıyor ortaya. Ali Kaya diyor ki: Sen
Veysel Ateş ile, yani alınan ifadesinde, ne görüştün, niçin aradınız, ne
konuştunuz ? Ali Kaya’nın beyanı da, “ben Veysel Ateş ile görüşmedim, Terör
Daire Başkanı Selim Akyıldız ile görüştüm” Öyle bir beyanı var.
SELİM AKYILDIZ- Ben de söyledim efendim.
AHMEY ERSİN (İZMİR)- Nerede görüşmüş ?
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)-Karakolda, telefonda.
SELİM AKYILDIZ- benim söylediğim de bu.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Evet, yani bu çelişkiler yarın
yargı safahatında çok daha değişik çıkar, Sayın başkan, olayın aydınlanması
açısından. Şimdi, yine sorum Veysel Ateş. Veysel Ateş emniyette iken, yani
Şemdinli karakoluna getirilirken siz kendiniz bu şahsın emniyet bilgisayarında
ifadesini aldınız mı?
SELİM AKYILDIZ- Alamadım efendim.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Herhangi bir ifadesini, ilk
andaki, ilk etaptaki...
SELİM AKYILDIZ- Alamadım efendim. Basında da benzer
çıkıyor ve bende hayretle izliyorum. Bunları da tabii not alıyorum. Yargısal
açıdan hakkım olan şeyleri de saklı tutuyorum.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- tamam. Bir iddia şu: Bilgisayar
üzerinde kayıtları inceleme yapıldığında Cumhuriyet savcılığında, böyle bir
ifadenin alındığı ortaya çıkıyor. Ve bu ifade Şemdinli Cumhuriyet Savcılığına
verilmiyor. Daha sonra da Veysel Ateş’in ifadeleri, yani ilk etaptaki verdiği
aydınlatıcı bilgiler daha sonraki vermiş olduğu ifadeler çok farklı bir
boyutta.
SELİM AKYILDIZ- Sayın Milletvekilim, ben şahsın ifadesini
almadım. Ben açıkça söylüyorum, ben bilgisayar yazmasını da bilen bir insan da
değilim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Personel yazabilir.
SELİM AKYILDIZ - Olabilir. Ama benim şahsım tarafından alınan bir ifade
yok. O alınmayan bir ifadenin belgesi de olmaz. Bulunduğumuz
yer belli. Kim aldı diyorsa, çıksın ortaya, söylesin efendim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Bu paralelde yine arkadaşımız...
SELİM
AKYILDIZ - Bilgisayar bunu Selim Akyıldız diyorsa, tamam diyeyim. Ama ben almadım. Ama bu bana basın yoluyla mümkün olduğu kadar forse edilmeye
çalışılıyor. Ben, şahit olduğum bir şeyi söylerim, onun
dışında yalan bir şey kim ne söylerse, zorlarsa zorlasın, söylemem
mümkün değil. Ha, gördüğümüz kadarıyla bize bir forse var.
Yani biz diyeceğiz ki, bunun İfadesini aldık, işte bu bombaları attı... Keşke
o kadar basit olsa da bu işe bu kadar uğraşmaya gerek yok
Sayın Milletvekilim. Tarafımdan kesinlikle alınmış bir ifade
yok. Şahsımca alınmadığı gibi, yanımda bulunan hiçbir
arkadaşım tarafından da alınmamıştır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Şimdi bu aynı paralelde Vekil arkadaşımın söylediği gibi, hem Emniyet Müdür Yardımcısı Oktay Gümüş'e bir zarf
içerisinde "Bu sizin sigortanız, bunu Tacettin'e verin
-yani İlçe Emniyet Müdürüne-" diyerek, yani karakolu terk
ederken, zarfın içerisinde söz konusu ifade. "Bu sizin sigortanız, bunu
Tacettin'e verin" bir cümle sarf ettiğiniz söyleniyor.
SELİM
AKYILDIZ - Hayır efendim, hayır, kesinlikle böyle bir ifade varsa yalandır. Hayır, ben ifade almış olsam aldım
derim, bunda çekinecek bir şey de yok. Şu var efendim: Türkiye'de yapılan bütün operasyonların bilgilen
bizim dairemize zaten gelir. Benim orada bir ifade almama, dosya talep etmeme, bilgi talep etmeme
gerek yok. Türkiye'de
bugün ne kadar operasyon varsa, bana akar gelir o. Ben onu analiz yaparım, ben onu değerlendiririm,
istatistiklerini çıkarırım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Az önce de Sayın Başkan, gazetedeki haberler, televizyondaki haberlere göre yorum yapmaya girdiniz de, yani siz
Türkiye'nin en önemli bir noktasında, Terörle Daire Başkanı
olarak sıfatınız var. Bütün Türkiye'deki yaşanan olaylardan
terör örgütü, yani daha ileride yaşanabilecek olaylardan da bilginiz olacağı
için, sizin bize bu şekilde, yani bir Terör Daire Başkanı olarak konuşmakta
daha fayda var. Çünkü, gazete kupürlerine, haberlerine
girerse olayın sağlık boyutuna... Şimdi, yine sizin savcı geliyor, Şemdinli
savcısı, araç üzerinde tespit yapacak, görüştüğünüzü de söylediniz helikoptere binmeden önce. Bizim milletvekilimiz Esat Canan
da var. Cumhuriyet Savcısı: "Ben olay yerine
keşfe ve tespite gidersem halk beni linç eder" diye kendi düşüncesini
ortaya koyuyor. Hatırladınız mı?
SELİM AKYILDIZ-Evet.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Siz de helikoptere binmeden önce de: "Savcı Bey, olay yerine
gitmeyin, halk sizi Öldürür" gibi bir cümle kullandığınız söyleniliyor.
SELİM AKYILDIZ - Hayır efendim,
kesinlikle.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) -Yani keşfin
yapılması...
SELİM AKYILDIZ - Ha,
öyle bir şey olsa, bizim söyleyeceğimiz ilçe müdürü var, "İlçe Müdürü, git orada güvenlik tedbirini al, gerekli keşfi
yapın" deriz.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, önemli olan şurada bir husus var: Nedir? Bir araç üzerinde tespit. Biz teröre karşıyız, terör örgütünün
eylemlerine karşı. Şimdi, cumhuriyet savcısı orada tespit
yapması gerekirken, halk artık yapamadığından olayların
oluşu şeyine göre, 500 kişi karakola da geldiğini beyan ettiniz taşkın halde. Tam bu ortam terör örgütünün kendisi için yaratılmış bir ortam gözükür,
öyle değil mi?
SELİM AKYILDIZ-Evet.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Şimdi, terör örgütü burada faaliyete girer. Ama, siz oradasınız, devletin zirvesinde önemli kişiler orada, sayın
vekilimin de söylediğim gibi, yani orayı araştırmak... Yani,
olayın oluş şekli değil, olayı kim yaptı, Ahmet Mehmet yaptı veya Ali, Veli yaptı değil. Olayın arkasındaki sebep nedir?
Araştırmanızdaki amaçlardan biri bu gözükür. Yani, bu olaylar
niye oldu, hangi sebeple oldu. Tam da orada iken ilçeyi terk etmenizi ve
ilçeden de helikopterle bir başka yöne gitmenizi verdiğiniz
cevap pek tatmin edici gibi gözükmüyor.
SELİM AKYILDIZ -
Sayın Milletvekilim, tekrar izah edeyim: Yani, benim orada oraya gönderiliş amacım belli. Ve gerekli tespitlerimizi yaptık. Sayın
Valimiz, orada mahsur kalacağımız nedeniyle helikopterle
dönmemizi söylüyor. Bunu da Genel Müdürümüze de ortaklaşa... Dönün dedikten sonra, ben orada Sayın büyüklerime, Valime, Genel müdürüme karşı”
Hayır efendim, benim burada kalmam gerekir, olayı tetkik etmem gerekir” demen
mümkün değil.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Tam bir
ortam doğmuş, orayı yatıştırmak halkı...
SELİM
AKYİLDIZ - Ama benim görevim değil Sayın Milletvekilim, ilçenin kaymakamı var, ilçenin müdürü var.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Görev açısından değil, gerekli talimatlar verilerek yani oradaki...
SELİM AKYİLDIZ - Veremem efendim,
veremem, adlî bir olay efendim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, bir de mesela siz gittiniz 12'sinde döndünüz, 15'inde raporunuzu yazdınız, 16'sında verdik dediniz.
SELİM AKYİLDIZ -
15-16'sında verdim sanıyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Hah, aldığım nota göre. Şimdi, Şemdinli ve bölgede yaşanan bu 16 bombalama, daha sonraki o 18 bombalama olayı,
bunlarla ilgili, yani sizden, yani Terör Daire Başkanlığından,
şahsınız için demiyorum, Terör Daire Başkanı olarak
görmedim, duymadım, bilgiye sahip değilim, konuşmuyorum gibi bir ima çıkıyor.
Niye bu konuda önemli bir...
SELİM AKYİLDIZ - Hangi konuda efendim
görmedim, duymadım dedim?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Yani, bu olayların oluşu, sebebi, araştırılması çalışmalarınızla
ilgili.
SELİM
AKYİLDIZ - Sayın Milletvekilim, orada ben şahit olduğum olayı aklımda tutma
durumunda değilim, ikinci elden bana intikal eden...
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Ama az önce bana verdiğimiz raporda işte teknik şu, şu, işte personel eksik, araç eksik, güvenlik kuvvetleri gitmesi
gibi, bunlar yani önemli gerekçeler değil yani raporda.
Şemdinli'deki yaşanan olayların arkasındaki sebep nedir mesela, o bölgede yaşa... Çünkü, 16 tane bombalama olayı olmuş, siz oraya
gidiyorsunuz. Bu bombalama olaylarının arkasındaki sebep
nedir, bunu araştırmaya gidiyorsunuz. Belki yani iki olay
oluyor, ayrı, ama mesela personel eksikliği olur, araç gereç eksikliği olur, silahın eksikliği olur, memurların diğer
sıkıntıları olur, onlar ayrı. Onlar üzerinde yani ciddî anlamda
kamuoyunu aydınlatacak bir bilgi gelmedi sizden. Bana da,
işte sanki Terör Daire Başkanı, görmedim, duymadım, konuşmuyorum, bilgi sahibi değilim gibi bir şeye girdi...
SELİM AKYİLDIZ -
Sayın Milletvekilim, yani biz verilen görev çerçevesinde kalmaya çalıştık. Orada bulunduğumuz süreyi ben arz ediyorum. Saat 11.30
gibi gittik, 12.00 gibi ayrılma durumunda iken patlama
oldu ve o olaydan sonraki bulunma sürecimiz 2,5-3
saat. Bu zaman diliminde ne gördüysem ben şahit olduğum bu zaman dilimi
içerisinde o zamanın arz etmeye çalıştım. Şimdi, siz Veysel Ateş diyorsunuz. orada bu şahsın isminin Veysel Ateş olduğunu ne ben biliyorum, ne ilçe emniyet müdürü biliyor, ne kaymakam biliyor, ne de diğer şahıslar.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Biz orada yokuz, onun için bilmeyiz ama, daha sonraki...
SELİM AKYİLDIZ - Ha, bu zaman
dilimi içerisinde orada şahit olduğum ne olay varsa onu arz etmeye çalıştım.
Ama bunun dışında yorum yapmak...
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, şimdi yine Ankara'ya dönelim, Ankara'da görev
içerisinde, yani Şemdinli'deki 9 Kasımda yaşanan olayları bir kenara bırakalım. Hakkari'deki komisyon olarak, heyet olarak oradasınız, ilçe
emniyet amirleriyle, il emniyet amiriyle.
BAŞKAN - İlk
gittiğiniz 8'indeki, tarihi mi diyorsunuz?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - 8'i, 9'u, 10'u, 11'i... Yani, o yaptıkları sürecin,
bulundukları...
BAŞKAN -
Hayır, Hakkari'de siz kaç gün kaldınız?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - 8'inde gittiler, 12'sinde döndüler.
SELİM AKYILDIZ-8, 9, 10, 11, 12'sinde
döndük.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - 12'sinde
dediniz de... Bu süre içerisinde...
BAŞKAN - Mesut Bey,
bir dakika şunu da öğrenelim: Bu süre içerisinde hangi ilçelere gittiniz? Hakkari merkez?
SELİM AKYİLDIZ -
Birinci gün Şemdinli'ye gittik efendim, ikinci gün Çukurca'ya gittik, sonra Yüksekova'ya gittik.
BAŞKAN - O zaman 3 ilçe 1 merkez?
SELİM AKYILDIZ-Evet.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Ve ilk gece de gittikleri zaman... beraber yemekte iken bir sohbet ettiklerini de söyledi. Şimdi, Hakkari il merkezindeki,
ilçedeki emniyet amirleri, ilçelerinde olaylar oluyor, bombalar patlıyor,
faillerini yakalamıyor, olayları çözemiyor. Yani, bu
amirler size ne anlattılar? İlçede bir olay oluyor, olayı çözemiyor, faillerini
bulamıyor, olayı çözemedikleri gibi de faili de çok... Size yani ne anlattılar,
bu olaylar nedir?
SELİM AKYILDIZ -
Değerlendirme yapmamı emrederseniz, ben şöyle bir değerlendirme yapayım: Bir defa, öncelikle fizikî emniyet tedbirlerini
alacaksınız. Yani, binalarınızı çok iyi koruyacaksınız.
Şehirdeki ilçedeki vatandaşın can güvenliğini sağlayacaksınız.
Sağlamak için de yaya devriye, motorize devriye çıkaracaksınız. Operasyon yapacaksınız, operasyon yapmanız için de size istihbari
bilgiler gelmesi lazım. İşin o boyutu da istihbarat
birimlerinin görevidir. Onlar getirecekler, ortak operasyon yapacaksınız. Terörle mücadele birimleri adlî tahkikatı yürüten
birimlerdir. Eğer bir silahlı çatışma çıkma imkânı varsa,
özel harekat birimleri bu operasyona girerler, direkt
terör birimleri de yapmaz, üçlü sacayağı vardır bizde. Çatışma çıkması halinde operasyon birimi, istihbarat birimlerinin bilgisi ve adlî
tahkikatı da yapan terörle mücadele birimleri, şubeleri... Bunların çok faal
bir şekilde çalışması gerekiyor. Bilgi olmadan operasyon
yapamazsınız. Bunu yaparken yalnız bir şeye dikkat etmeniz "gerekiyor:
Halkı kaybetmemeniz gerekiyor. Halkı sıkıntıya sokmamanız gerekiyor. Halkla örgütü özdeşleştirmemeniz gerekiyor. Bunlara dikkat
etmeniz lazım. Zırhlı aracınız olması
lazım, oralarda en önemli sizi rahatlatacak olan zırhlı araçlardır. Özel
harekat birimleridir; ama, özel
harekat birimlerini de şehir içerisinde dolaştıramazsınız, dolaştırdığınız an
antipati toplarsınız. Özel harekat biriminin olaya bakış açısı çok farklıdır, orada dost ve düşman. Yetişme tarzı
itibariyle öyle. Siz bunu çevik kuvvet olarak kullanırsanız, çevik kuvvetin
vereceği tepki ile özel harekatın tepkisi çok farklı olur. Bunun
haricinde operasyon yapılmıyor
mu? Yapılıyor. Hakkari'de
de yapılan operasyonlar var, onu da arz ederim, ben bunu
kitapçıkta da arz edeceğim. Ama şu var:
Örgüt eskisi gibi değil, eskiden 1992'den 1998'lere kadarki trendin yükseldiği dönemde,
dağda 50 kişi, 100 kişiyle karşı karşıya gelebiliyordunuz arazi arama taramalarında. Şu
andaki örgütün stratejisi bu değil. Örgüt, parçalanmış vaziyette, en fazla 4, bilemediniz 5
kişi küçük gruplar halinde alana yayılmış vaziyette ve hepsi de VDX ana maddeli
patlayıcı maddeler üzerinde bol miktarda var. Siz, operasyon yapıyorsunuz
yakalıyorsunuz. Bunlar, bir etap yetiştirildi, kırsala götürüldü, Kuzey Irak'ta 60 kişi
yetiştirildi. Arkasından bir grup daha gitti. Bunlara karşı Terörle Mücadele Daire
Başkanlığı istihbarat birimleri yapılan operasyonlar var. Bugüne kadar 5'i ölü olmak
üzere, 60 tane bu özel kuvvet dediğimiz, sırf patlayıcı yapabilme ve patlatma yeteneğine sahip kişi yakaladık. Operasyon yapılmış vaziyette. Ama, siz bir kişiyi yakalıyorsunuz, iki kişiyi yakalıyorsunuz, tekrardan yetiştirip tekrardan gönderme şeyi var. Buradan şuna varmak istiyorum: Siz ne kadar başarılı olursanız olun, örgütü ne kadar marjinal seviyelere çekerseniz çekin, dışarıdaki mevcudiyetini yok etmediğiniz sürece tehdit olma unsurunu devam ettiriyor. 3 bin, 5 bin...
Örgüt eskisi gibi değil, eskiden 1992'den 1998'lere kadarki trendin yükseldiği dönemde,
dağda 50 kişi, 100 kişiyle karşı karşıya gelebiliyordunuz arazi arama taramalarında. Şu
andaki örgütün stratejisi bu değil. Örgüt, parçalanmış vaziyette, en fazla 4, bilemediniz 5
kişi küçük gruplar halinde alana yayılmış vaziyette ve hepsi de VDX ana maddeli
patlayıcı maddeler üzerinde bol miktarda var. Siz, operasyon yapıyorsunuz
yakalıyorsunuz. Bunlar, bir etap yetiştirildi, kırsala götürüldü, Kuzey Irak'ta 60 kişi
yetiştirildi. Arkasından bir grup daha gitti. Bunlara karşı Terörle Mücadele Daire
Başkanlığı istihbarat birimleri yapılan operasyonlar var. Bugüne kadar 5'i ölü olmak
üzere, 60 tane bu özel kuvvet dediğimiz, sırf patlayıcı yapabilme ve patlatma yeteneğine sahip kişi yakaladık. Operasyon yapılmış vaziyette. Ama, siz bir kişiyi yakalıyorsunuz, iki kişiyi yakalıyorsunuz, tekrardan yetiştirip tekrardan gönderme şeyi var. Buradan şuna varmak istiyorum: Siz ne kadar başarılı olursanız olun, örgütü ne kadar marjinal seviyelere çekerseniz çekin, dışarıdaki mevcudiyetini yok etmediğiniz sürece tehdit olma unsurunu devam ettiriyor. 3 bin, 5 bin...
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Benim sorum bu değildi, benim sorum Şemdinli'de veya Yüksekova'daki ilçe emniyet amiri o ilçesinde olay
oluyor, bombalar patlıyor, failleri bulunamıyor, olayı
çözemiyor. Yani, ne gibi sıkıntıları var onların sizlere kendi sorunlarıyla,
olaylarla ilgili anlatılan?
BAŞKAN - Bununla bağlantılı ben şeyi
sorayım...
SELİM AKYILDIZ -
Efendim, işin açıkçası operasyon yapılması lazım. Ama, operasyon için de bilgi lazım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Peki Başkanım, buna paralel ben sizin şahsınıza sorayım: Şimdi, PKK bir eylem yaptığı zaman, terör örgütü, eylemlerini
yaptığı eylemlerini bölgede kendisi üstleniyor. Bir de
Roj TV kanalıyla da açıklıyorlar. Hizbullah, terör örgütü
eylemini yaptığı zaman, Hizbullah örgütü genelde eylemlerini saklıyor. Şimdi, size üç örnek vereyim bombalama olayında. 1 Eylül Dünya Barış
Gününde Şemdinli'de DEHAP'lılar büyük bir eylem ve
Dünya Barış Gününü kutluyor, büyük bir kalabalık. Bu
kalabalığın içine bomba atılıyor.İkincisi, Yüksekova'da Huzur Et Lokantasının
sahibinin oğlu PKK'da iki tane oğlu var terör örgütünün içinde. Bu lokanta da
bombalanıyor.
Üçüncü olay, Zaos'ta
bir işyerinin sahibi uyuşturucu ticaretiyle uğraşıyor ve PKK terör örgütüne de büyük miktarda para veriyor ve bu adamın işyerine iki
bombalı bir roket saldırı oluyor. Ve halkta oluşan bir kanaat, diyor ki: PKK bu
topluluğa, bu yerlere bombalı saldırıda bulunmaz. Şimdi, ben sizin
şahsınızdaki bilginize soruyorum: Nedir bu olay? Yani, bu
olayın arkasındaki sebep nedir?
SELİM AKYİLDIZ - Sayın Milletvekilim,
şöyle: PKK'nın eylemleri ve üstlenmesini iki gruba ayırmamız
gerekiyor. Birinci grup, batı bölgesindeki eylemler, doğu bölgesindeki eylemler. Batı bölgesinde genellikle hedef turistik
tesisler ve devletin ekonomik tesisleri. Buraya yapılan
eylemleri örgüt direkt olarak üstlenmiyor.Yapılan eylemleri
örgüt direkt olarak üstlenmiyor, takma adla, Özgürlük Şahinleri adı altında bir oluşum, paravan bir şey olarak. Bunu da yapması, Avrupa
Birliği ülkeleri tarafından kendilerine bir sıkıştırma
olarak, bir tehdit olarak kabul edilemezlikten karşı geldiği için,. Kendi adına kullanmıyor, takma ad kullanıyor. Batı bölgesine
geldiğimiz zaman örgüt adını kullanmıyor, çok nadirdir. Şurada yapılan 20'ye
yakın eylem vardır, bunların içerisinde --ben
takdim edeceğim- üstlendikleri 2 ya da 3'tür. Siz bunu nasıl şey
yapabilirsiniz, Kriminal Daire Başkanlığında, bu patlamalarda kullanılan
malzemeler, örgütün kullandığı malzeme mi değil mi, ancak oradan analiz ederek
neticeye varabiliyorsunuz. Yoksa, örgüt üstlenmiyor efendim, yani sizin
söylediğiniz gibi, her yaptığı eylemi ben yaptım demiyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Benim
söylediğim gibi değil; yani, genelde, PKK terör örgütü
eylemlerini üstlendi ve Roj TV'de de bunu, Hizbullah'ın eylemlerinde
sakladığını...
SELİM AKYILDIZ - Efendim, 2 tane, 3
tane var; ama, 20 eylemden 2 tane.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Bu üç örnek verdiğimde, halkta oluşan kanaati, yani
o bölgede yaşayan
halk, işte DEHAP'tır, 1 Eylül Dünya Barış Günü topluluğu yapmıştır, halk coşku
içinde, yüzlerce insan, bunların içerisine bomba atıyor. Oradaki insanlar diyor
ki, bunu PKK yapmaz; yani, oradaki düşünceyi ben size
soru olarak soruyorum, benim şahsıma ! yönelik olarak,
öyle yorumluyor diye düşünmeyin lütfen.
SELİM
AKYILDIZ - Ben de şunu söylüyorum, ben bu devletin temsilcisi olarak, buna ad koyabilmem için, ya bir elemanını yakalayacağım, bu olay daha önceden
yapılmıştır, onu itiraf edecektir, bu örgüt yapmıştır diyeceğim ya kullanılan
malzeme tutacaktır, bunu örgüt yapmıştır diyeceğim. Olmayan bir
tespit yapmadan da bunu şu yapmıştır ya da bu yapmıştır ya da imalı bir şekilde devletin üzerine bırakmak kabul edilebilecek bir
şey değil.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Çok güzel, devlet burada zan altında kalıyor. Zan altında kalmamak için olayların faiileriyle, sebepleriyle ortaya
çıkarmak, faili meçhul olarak kaldığı zaman, bu kanaati ortadan
kaldırmak için ne yapmak lazım, olayın çözülmesi lazım.
SELİM AKYILDIZ - Olayın çözülmesi
lazım; ama, her olay da çözülemiyor.
BAŞKAN - Çözülmediği zaman, şuna veya
buna kalıyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, 9 Kasıma dönelim, Şemdinli'deki araca.
Araçta üç tane silah yakalanıyor. Orada silahlardan, Ali Kaya ve Uğur Özdemir'e
ait iki silah ruhsatı çıkıyor.
AHMET ERSİN
(İzmir) - Uğur Özdemir değil, Özcan İldeniz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Araçta,
Özcan İldeniz ile Veysel Ateş...
BAŞKAN - Silahlarla ilgili bilginiz var mı diyelim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Yok; ama,
önemli bir şey söyleyeceğim.Araçta üç silah var, ruhsatların
biri Ali Kaya, biri Uğur Özdemir'e ait çıkıyor.
AHMET ERSİN (İzmir) - Özdemir dediğin, Özcan İldeniz mi?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Hayır,
hayır, bir saniye.Özcan İldeniz ile Veysel Ateş adına
ruhsatlı silahlar çıkmıyor, o kişiler yakalanıyor. Şimdi, üç tane
ruhsatlı silah. Türk Milletinde bir örf adet, gelenek var. Ben ruhsatlı
silahımı bir başkasına vermem, çünkü,
namustur. Diyelim ki Ahmet Ersin'e ruhsatlı silahımı verdiğim zaman, Ahmet Ersin'e güvensizlik açısından değil,
gidip başka bir olayda kullanabilir, tespiti çıkar, başım yanabilir; ama,
ortada üç silah var. Üç kişi araçta var. Burada, dördüncü kişinin varlığı ortaya çıkıyor. Bu yönde bir çalışmanız oldu
mu? Yani, bu silah oraya nasıl gelmiş, araca
nasıl gelmiş, bu kişi de mi oradaydı kayboldu?
BAŞKAN- Biz hiç tahkikat yapmadık
diyor zaten.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Hayır, Terör Daire Başkanı... Sayın Başkan,
karşımızdaki önemli bir kişi.
SELİM AKYILDIZ
- doğaldır sayın milletvekilim, benim
görevimdir delil toplama, oradaki birimlerin, savcıların da
onu...
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) -Ayrıldı da, sen haklısın Başkan. Yalnız, diyelim ki bir kaymakam
veya başka birisi veya bir vatandaş olsa, bu ayrı; ama, Terörle Mücadele Daire Başkanının bütün konularda bilgi sahibi olması lazım. İsterse Ankara'da
olsun, bütün konularla ilgili, dosyalarla ilgili...
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Şimdi, yine, 9
Kasımda olaylar oluyor Sayın Başkan. Emniyet Genel
Müdürlüğünde İstihbarat Daire Başkanınız bir gün sonra ivedi olarak Amerika'ya gidiyor, uzun süre Amerika'da kalıyor. Yani, devletin
zirvesindeki bir istihbarat biriminin başkanının, bu kadar
önemli olaylar olunca, birden bire yurt dışına çıkmasını nasıl değerlendirirsiniz?
SELİM AKYILDIZ-
Değerlendirmeyeceğim efendim, o benim görevim değil.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Çünkü,
önemli bir konu.Son bir sorum: Bu olayda, Veysel Ateş kilit isimlerden biri. Bu
kişinin cezaevinde can güvenliği var mıdır?
Yarın, kendisini asıp öldürebilir, intihar edebilir.
BAŞKAN -
Mesut Bey, biz de hâkimlik, savcılık yaptık, bunları biliyoruz. Cezaevindeki güvenliği sağlama... Hayır; eğer sorularda bir amacın
varsa, biz de onları bilelim.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Bu soru, Veysel Ateş yönünde, önümüzdeki süreçte, Sayın
Başkan, böyle bir olay yaşanabilir.
BAŞKAN - Hayır;
aramızda paylaşalım onu da, orada dış güvenlik jandarmaya aittir, iç güvenlik ceza infaz koruma memurlarına aittir.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Teşekkür ederim efendim; daha sorularım vardı
ama...
ama...
01.03.2006 TARİHLİ TUTANAK
BAŞKAN
- Evet, değerli arkadaşlar, komisyon üyelerimizden Mesut Değer Beyin söz isteği var. Toplantımıza başlıyoruz; çoğunluğumuz
vardır.
Mesut Bey, buyurun.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Şemdinli Cumhuriyet Savcılığının 11.11.2005 tarihli Veysel
Ateş'in alınan ifadesinde, bu konuştuğum konularla ilgili, ifade ve savcılıkla
ilgili evrakları da komisyona sunacağım. Şimdi, Şemdinli İlçesinde bazı
elemanlar ile -Veysel Ateş'in beyanı- dostlarla görüşmek, bazı elemanlardan haber toplamak ve eleman kazandırmak için,
araçla, 2 başçavuşla Şemdinli
İlçesine gittik. Yani, 9 Kasım 2005 tarihli Şemdinli İlçesine gidiş amacını bu şekilde belirlemekte. Şimdi, Umut Kitapevine,
sahibi biliyorsunuz Seferi Yılmaz'a daha önce ortaya atılan bir imza istihbari çalışma ve PKK terör örgütünden
bir paket gelmesi için, elemanlarımız oradaydı deniliyor.
BAŞKAN - Bu, Veysel Ateş'in ifadesinde mi geçiyor?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Veysel Ateş'in
savcılık ifadesinde; vereceğim ben. Bu önemli
noktayı tespit ettiğimi...
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Bizde var, burada Veysel Ateş'in ifadesini
gördüm ben.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)- Emniyetteki
ifadesidir; sizin 11 tarihli...
Burada bir çelişki vardır; amaç, istihbari
çalışma değil, amaç bilgi toplamaktır deniliyor. Yine, ben, daha önce Jandarma İl Alay Komutanı
ve Jandarma İstihbarat Müdürüyle
ortaya koyduğum konularla ilgili, Şemdinli Cumhuriyet Savcılığının 9.11.2005
tarihli olay yeri inceleme tutanağında, o günkü 9 Kasım 2005 tarihinde 30 AK
933 plakalı araçta yapılan keşifte Umut
Kitapevi sahibi Sefer Yılmaz'a ait tutanakla tespit edilen çeşitli şeyde, Sefer Yılmaz'a ait bilgi formu, nüfus kayıt
örneği, bilgiler formu, ifade tutanağı, fotoğraf, fotokopiler, evraklar ve iki adet fotoğrafın bulunduğu evrak
ve bir sürü Sefer Yılmaza ait evrakın Cumhuriyet Savcılığının tespit
tutağında, olay yeri inceleme tutanağında geçiyor. Burada dikkat edilmesi gereken
nokta; bir, 30 AK 933 sayılı araç bombanın patladığı esnada Umut Kitapevinin yakınında
bulunmakta; iki, araçta bulunan, savcılıkta tespit edilen evraklar Umut Kitapevi sahibi Sefer Yılmaz'a
aittir; üç, bomba nereye atılıyor; Sefer Yılmaz'ın dükkanına.
Yine, Savcılığın 9 Kasım 2005 tarihli olay yeri inceleme
tutanağında, olay yerinde bulunan 30 AK 933 plakalı araçta savcılıkça yapılan
keşifte ve bu keşif sonucu tutanağında ele geçirilen silah, el bombası, vesaire
malzemeler; burada iki adet el bombasının Makine Kimya Endüstrisi yapımı
olduğu, pimleri çekilmemiş olduğu denilmektedir. 14.11.2005 tarihli Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığının teslim,
tesellüm belgesi incelemesinde, biraz sonra da Jandarma İlçe Komutanını
dinleyeceğiz; bu teslim, tesellüm belgesinin ve imzalarının kendilerine ait olup olmadığı da sorulması
gerekir. Bu tutanakta, 9 Kasım 2005 günü meydana gelen patlama olayı sonrasında Şemdinli Cumhuriyet Savcılığı
tarafından yürütülen tahkikata esas
konu olmak üzere başlatılan adlî tahkikata esas olmak üzere, tanzim ve tesellüm iki adet el bombasının GGR DM 41 spiliter
comp-islost FMP-134 -buradaki tutanaktan-
olduğuna dair teslim ve tesellüm. Kim; Murat Şendoğan Jandarma Başçavuş, hazır bulunan Turgut Albayrak Uzman çavuş, teslim
alan Hülya Kahyaoğlu Cumhuriyet Savcılığı.
Yine, aynı tarihte, 14.11.2005 tarihinde teslim ve tesellüm tutanağında
Cumhuriyet Savcılığının, bu iki adet el bombasını alıp, Adlî Tıbba, krıminal
incelemek üzere, göndermek üzere teslim eden ve teslim alan Lütfiye
Kahyaoğlu, savcılığın evrakı, alan jandarma merkez il yetkilisi.
BAŞKAN - Mesut Bey, sizin sözünüzü kesmiş
olmayayım, ama, şöyle yapalım; bunu,
zaten tutanak, arada iki de fark vardı, geçen gün de onları söylediniz. Komutan
geldiğinde bunları
okuyarak, soralım. Bunun dışında, bir de şunu yapacağız ya; bugünlerde dava
açılmak üzere, zaten emniyette, savcılıkta alınan tüm ifadeleri, o dosyaların
hepsi bize zaten
gelecek.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - O aşamada, burada bir sıkıntı şu
olabilir; diyelim ki, Van Cumhuriyet
Savcılığı, söz konusu davayı bizim görev süremiz 6 Nisandan sonraya açılırsa...
BAŞKAN
-Hayır, olmaz.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - O, ayrı; ama, onun dışında, benim, şimdi, komisyona /-N 9.11.2005 tarihli olay yeri inceleme
ve tespit tutanağı...
ŞÜKRÜ
ÖNDER (Yalova) - Mesut Bey, özür dilerim; 6 Nisandan sonra, görev süremiz biter, dava oradan açılırsa ne olur, anlayamadık onu.
AHMET
ERSİN (İzmir) - Olmaz dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Onun önceden gelmesi lazım diyorum ben.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Şu açıdan olmaz...
AHMET
ERSİN (İzmir) - Nereden biliyorsunuz?
BAŞKAN - En azından
belgeleri göndersinler, dava açılmasını beklemesinler.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Bizim görev
süremiz 7 Nisanda bitip, dava 8 Nisanda açıldığı zaman, söz konusu hazırlık evrakları
inceleyemeyeceğiz gizlilik kararı aldığı için. O zaman, oradaki hukukî yönden savcılığın,
yürütmüş olduğu tahkikatları, bilgi ve belgelere biz komisyon olarak ulaşamadığımızdan büyük bir sıkıntı yaşayacağız.
BAŞKAN - Hayır, dava açılıyormuş dediniz ya
siz. Mesut Bey, geçen hafta şöyle dediniz ya geçen hafta, takip ediliyormuş, her nasılsa, bu
haftaya ertelenmiş falan dediniz ya...
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Geçen hafta cuma günü
açılacaktı, avukatlarla görüşmelerimizde, ertelendi.
BAŞKAN - Biz de zaten bekliyoruz; hatta, şöyle yapalım;
önümüzdeki hafta, çarşamba
veya perşembe günü toplantı tarihini de kararlaştıralım;hemen o şeyi de, eğer,
dava bu hafta içinde de açılmazsa, yeniden Adalet Bakanlığına bir tenkit yazısı
yazarız komisyon olarak. Bunu her
halükârda...
ŞÜKRÜ
ÖNDER (Yalova) - Ne diye; dava açsın diye mi?
BAŞKAN - Olur mu Şükrü Bey, bize belgeleri gönderin diye,
dava açın diye, öyle şey olur
mu?
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - O yanlış olur. Mesut
Beyin, endişesi o da . Mahkemeye, davayı 8 Nisandan önce açın diye bir teklif
götürmek, o mümkün değil.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Anayasa gereği, biliyorsunuz,
hiç kimse, yargının bağımsızlığı vardır. Hâkim ve savcılara telkinde, emir ve
talimatta bulunamayız..
BAŞKAN
- Bize belgelerin gönderin diye...
Evet,
şeyi çağırıyoruz...
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Ben bu belgeleri ibraz edeyim.
9.11.2005 tarihli Şemdinli Cumhuriyet
Savcılığının olay yeri tespit tutanağı. 14.11.2005 tarihinde, Şemdinli Jandarma
İlçe Komutanlığı teslim ve tesellüm belgesi...
AHMET
ERSİN (İzmir) - Onlar yok mu bizde?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Hayır yok.
Şemdinli Cumhuriyet Savcılığından 11.11.2005
tarihinde Veysel Ateş'in alınan ifadesi; yine, 10.11 komisyonda bulunan Veysel Ateş'in
Şemdinli İlçe Emniyet Amirliğinden alınan ifadesi ve en önemli, elimdeki tutanak,
yine, Veysel Ateş'in o günkü ortaya atılan iddia, iddia edildiği gibi, Veysel Ateş'in Şemdinli İlçe
Emniyet Amirliğinde ilk alınan ifadesi,buradaki tarih 10.11 gece 2 diye atılmıştır. O terör
daire başkanının bulunduğu sırada ortaya konulan
bir iddia. Buradaki ifade Veysel Ateş'in ifadelerinde hepsinin çelişkili olduğu
ortada olacak, bu beş belgeyi komisyon
başkanlığına tevdi ediyorum; yalnız, bunları da bu yargı süresi
içerisinde, özellikle istirhamım basından da gizli tutulmasını rica ediyorum.
BAŞKAN - Basından gizli tutulması, basından
gizli tutulması; evet, gizli tutması gereken arkadaşlarımız, lütfen bunları bakından gizli
tutunuz. Mesut Beyin verdiği o belgeleri aldık, yalnız, bunlar fotokopidir. Onların nereden
aldığınızı biz bilemiyoruz. Bize de ifade edilen gizlilik kararı vardır
mahkemenin diyorlardı. Adalet Bakanlığı kanalıyla da biz onları elde edemedik. Tabiî, Mesut Bey, onları
nereden aldı, biz bilemeyiz. Belki de eğer, şu aşamada değerlendirecek olursak, bu
fotokopileri göndermek suretiyle, bunlar doğru mudur, değil midir diye, onu da sorarız. Öyle
değerlendiririz veyahut da bir an önce bunlar bizim elimize geçmiştir. Bununla ilgili diğer
bilgileri, belgeleri tasdikli bir şekilde bize gönderin diye komisyonumuzun
resmî yazısıyla onu isteriz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Önemli olan orada
bir belgesinin gelmesidir. Bizim de şu veya bu sebeple elimize geçmiştir. Doğru olup
olmadığını bilemem; ama, eğer bu şekildeyse, ortada bir vahimin olduğunu şey etmemiz
gerekiyor.
BAŞKAN - Öyleyse, sizin bile şüpheli diye baktığınız bir
şeyi şu aşamada değerlendirmemiz
mümkün olmaz.
Değerli
arkadaşlar, bugün, ilk dinleyeceğimiz Şemdinli İlçe Jandarma Komutanı
Erdem
Yılmaz Bey; komisyonumuza hoş geldiniz.
JANDARMA
BİNBAŞI ERDEM YILMAZ (Şemdinli İlçe Jandarma Komutanı) -
ERDEM YILMAZ - Evet, tahkikatı devam eden...
Az önce, bahsettiğimiz 5 şehidimizle
ilgili...
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Dava açılmamış, sadece tahkikat mı sürüyor, dava açılmadı yani...
BAŞKAN
- Önceki dinlediklerimiz, evet, böyle bir .şey olduysa bile, orada kimsenin olmaması" o saatte, böyle kuvvetli de bir
patlama olduğu halde, oranın tabiî... Hatta, "lojmanları da boşaltmışlar mı" dediler; aklımda eğer doğru
kaldıysa.
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) -
Dünkü ifadelerde lojmanlar da boşaltılmış...
BAŞKAN -Lojmanlar da boşaltılmış, yani, orası âdeta
ıssızlaştınlmış, ondan sonra da
bu olay olmuş.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Büyük bir televizyon da var, alıp götürülmüş deniliyor.
ERDEM YILMAZ - Şimdi, şöyle Sayın Başkanım:
Bakın, bir de o lojman konusu var, onu unutmayalım, onu da sordunuz. Şimdi, o
da bu fotoğrafta var. Bu tam misafirhanenin karşısındaki bina.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - 1 Kasım olayı, değil mi?
ERDEMYILMAZ-Evet.
AHMET ERSİN (İzmir) - Mahallî güce haber
vermek için, şu sınır kapılarından 5 kişi,, 10 kişi geçti diye haber verebilmek
için üç gün dolaşıyor işte böyle yazı.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Anında olması gerektiğini söylemek istiyor yani.
Veysel Ateş'i tanıyor musun?
ERDEM.
YILMAZ - Veysel Ateş'i tanıyorum Sayın Milletvekilim.,
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - 2 Kasımda da geldiler mi?
ERDEM
YILMAZ- Geriye yönelik notlarıma bakmam lazım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Veya 31 Ağustosta?..
BAŞKAN-Dediyazaten16-17kerediye...
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Yok, ben başka
bir şey söylüyorum.
ERDEM YILMAZ - Müsaade ederseniz Sayın
Milletvekilim, 7 Kasımda geldiler. Zaten çok kısa bir görüşmemiz oldu. Beni özellikle Özcan
Astsubay "komutanım, şimdi zamanımız
yok, bizim Yüksekova'ya dönmemiz gerekiyor, yine bir bombadan bahsediliyor,
aman dikkatli olun..." O esnada da, biz, ilçe jandarmanın camdır, pvc'dir
diğer tamiratıyla İlgileniyorduk.
"Yurtdışından bir paket konusu var, biz bunu detaylı olarak
görüşeceğiz" dedi.
BAŞKAN - 7 Kasımda
geldiler, o gün döndüler mi, yoksa ilçede kaldılar mı?
ERDEM
YILMAZ- O gün döndüler; yani, ben çok kısa görüştüm.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - 7 Kasımdaki
görüşmeyi, bu bombalamayı yazıya döktünüz mü diye soruyor Başkan?
BAŞKAN
- 7'sinde geldi ya size...
ERDEM
YILMAZ - Onu dökmedim; çünkü, detaylı daha sonra...
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Patlamadan önce Ali Kaya, Özcan İldeniz geldiler mi?
ERDEM
YILMAZ-Yani, 9 Kasım günü hayır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - 7 Kasımda geleceğiz dediler ya...
ERDEM
YILMAZ - Gelmediler.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - 9 Kasıma geçelim.
ERDEM
YILMAZ-Emniyet Müdürlüğüne gittim ben daha sonra. İşte,
Emniyet Müdürlüğünde Özcan
Astsubayı.gördüm. Onu da gönderdim...
MESUT DEĞER
(DİYARBAKIR)-Bu arada Ali Kaya ile Özcan
Deniz'İ nereye gönderdiniz?
ERDEM YILMAZ- Ben, Taktik Alaya gönderdim.
İlk orası geldi aklıma emniyet.
BAŞKAN - Araba ile o
Seferi Yılmaz'ın kitapevi arasındaki mesafe ne kadardı?
ERDEM
YILMAZ- 160-200 metre arasıdır. En fazla 200 metredir Sayın Başkanım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - O zaman komutanlar ters tarafta yani?
ERDEM
YILMAZ - Tabiî, ters tarafta.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, Erdem Bey, Umut
Kitapevİnde bir bomba patlıyor.
Emniyet bölgesi, emniyet bölgesinde bir suç işleniyor; yani, bir bombanın
patlaması bir
kişinin ölmesi. Burada, işte, birkaç kişi görgü tanığı veya iddia ediyor, diyor
ki: Ali Kaya, Özcan
İldeniz'e bunu siz yaptınız, hani, aralarındaki tartışma, tartaklama, kavga,
Ali Kaya'nm da işte yaralı olduğunu,
Özcan İldeniz'in de olay yerinden kaçarak, emniyete gittiği... Şimdi, Ali
Kaya'nın da, Özcan İldeniz'in de can güvenliği açısından yapmış olduğunuz işlem
doğru; Ali Kaya ile Özcan İldeniz'İ
emniyete... Akşam geldiğinizde, Özcan da orada, pardon, güvenliklerini
sağlamak için hadi gidin buradan, Jandarmadan 2 Taktiğe... Pardon, 2 Taktik bizim Diyarbakır Hava Kuvvetleri de, karıştırdım.
2 Taktik Alaya gönderme açısından yetkiniz ne? Yani, emniyet bölgesinde bir suç işlenmiş, işte bir iddia var,
kişiler diyor ki, sanıklar bunlardır, olayı yapan bunlardır, doğru olup
olmadığı konusunda emniyette ifade alınması lazım, bir araştırma inceleme
yapılması lazım. Ortada iki üç tane şüpheli insan var; ama, oradan,
emniyet bölgesinden, emniyetin içerisine alıp, Taktik Alaya göndermeye, hadi
gidin buradan derken, neye dayanarak
yaptınız?
ERDEM YILMAZ-Şöyle arz edeyim Sayın
Milletvekilim: Tabiî, sizler çok tecrübeli hukukçularsınız.
Jandarma kanun ordusu, Jandarma kanun ordusudur. Bizim her şeyimiz yasaya uygun olmalıdır ve bu konuda da, savcımıza
da yardımcı olmak durumundayız. Bakın,
yine yeniliyorum, Jandarma kanun ordusudur. Dolayısıyla, sizin belirttiğiniz
gibi, o gün arkadaşları geri bölgeye,
askeri manadaki terim o, ben tahliye ettirdim. İlçe Jandarma öbür tarafta
olsaydı, tercihen kendi komutanlığıma gönderirdim; ama, İlçe Jandarma da her an
benzer saldırıya uğrayabilir.
Nitekim, ben, Özcan'ı, astsubayı gönderdiğimde bu şey başlamıştı; çünkü, kalabalık grup geliyordu.
Şimdi, tabiî, o an için, saat kaçta oldu; 12.15. Bir vatandaşın ölümü, yaralananlar; ama, ne olup
bittiğini kimse bilmiyor. Nitekim, bakın, biz aracın yanındayken
bağırtı, çağırtı seslen geldi. Pasajda ölü olduğu daha sonra ortaya çıktı. Pasaja kimse giremedi. Pasajdan ölü ve yaralılar
daha sonra, bir bekleme durum oldu.
Artı, en önemlisi Sayın Milletvekilim, bu arkadaşlarımız görevli.
Bakın, ben de şu an Ankara'ya görevli geldim.
Bu arkadaşlar görevli, devletin resmî aracı.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Tamam. Akşam saatlerinde
Şemdinli İlçe Emniyetine gittik, Özcan İldeniz
orada, Ali Kaya dışarıda, aradan bir zaman dilimi geçiyor. İşte, ondan sonra,
pasajda kişinin öldüğü, olayları ister istemez, göreviniz sebebiyle bilgi
sahibisiniz, vakıfsınız, emniyete geldiğiniz andaki... Çünkü, bir iddia var.
ERDEM YILMAZ - Özcan İldeniz'in de
gönderilmesi arasında çok zaman yok, onları aşağı
yukarı peş peşe gönderdik. Ben dedim, biri emniyette, biri... Beraber
gitsinler, bunlar görevli arkadaşlar.
Şemdinli'ye görev yapmaya gelmişler. Saat 12.20'deki o anki kararım benim.
ERDEM YİLMAZ -
Silahlar kaleşnikof marka silahlar.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Silahlar kaç adetti?
ERDAL
YILMAZ - Silahlar üç adet kaleş...
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - El bombaları kaç adetti?
ERDEM
YILMAZ - El bombası iki adetti.,.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - O olay günü, 9
Kasımda Cumhuriyet Savcısı keşif yaparken
olay yeri tutanağında, oradaki iki el bombasını, yine o gün size teslim etti
mi?
ERDEM YILMAZ - Teslimi şöyle oldu Sayın
Milletvekilim: Biz, tabiî, orada, esnaf da yanımıza geldi. Ben esnafla sohbet
ederken... Milletvekilimiz Esat Bey de oradaydı, zaten, kendisiyle de ayak üstü konuştuk. Benim
astsubayıma, savcımız, aracı açtıktan sonra, tehlikeli olabilir diye ilk önce bombayı
teslim etti. Keşif zaptını bitirdi, daha sonra iki adet el bombasını teslim etti
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, bu
paralelde, 14.11.2005 tarihinde iki el bombası Cumhuriyet Savcılığına İstanbul Adli Tip
Kurumuna incelenmek üzere gönderilmesi için, Murat Şendoğan ve Turgut Albayrak Uzman Çavuş,
Cumhuriyet Savcılığına gidip katibe söz konusu iki el bombasını teslim edip, teslim tutanağı
düzenlenmiş, bombayı alan kişi, oradaki
katip, söz konusu el bombaları adli tıp kurumunda inceleme yapılmak üzere...
Böyle bir tutanak tutulmuş mu, gönderilmiş
mi? Bu imza ve tutanaktan bilginiz var mı?
ERDEM YILMAZ - Tabiî, ben, el bombalarıma
baktığımda, bu konuda... Takdir edersiniz ki, rütbem binbaşı., çok detaylı bakmasam
bile...
BAŞKAN - Bir dakika, ben iyi irdeleyebilmem için... Bu 11.11
tarihli mi?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - 14.11 tarihli.
BAŞKAN-Önceki? ,
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - 9.11 tarihli.
BAŞKAN
- Onu kaçırmayalım bir kere. O tarihli bir tutanak var mı? ^
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - 9.11.2005 tarihindeki olay yeri
keşif zaptında iki adet \
el bombası teslim edildiğine dair imza var, orada teslim ediliyor, aynı zamanda senet
şeklinde oluyor. Daha sonra, Başkan, 9 Kasımda Cumhuriyet Savcısı iki adet el bombasını
Jandarmaya teslim ediyor, patlayabilir diye. 14.11.2005 tarihinde Şemdinli
Komutanlığımızdan görevli kişiler Cumhuriyet Savcılığına getiriyor söz konusu iki adet el
bombasını. Teslim tutanağı düzenleniyor, Alman yapımı, İşte, seri numaraları...
el bombası teslim edildiğine dair imza var, orada teslim ediliyor, aynı zamanda senet
şeklinde oluyor. Daha sonra, Başkan, 9 Kasımda Cumhuriyet Savcısı iki adet el bombasını
Jandarmaya teslim ediyor, patlayabilir diye. 14.11.2005 tarihinde Şemdinli
Komutanlığımızdan görevli kişiler Cumhuriyet Savcılığına getiriyor söz konusu iki adet el
bombasını. Teslim tutanağı düzenleniyor, Alman yapımı, İşte, seri numaraları...
BAŞKAN - Net olmadı. Aslında, hepimiz şöyle,
9.11'de savcının araba üzerinde inceleme yaptığı sırada 3 tane kaleşnikof, şu
kadar şarjör, iki tane de el bombası... Diyorum ki ben, ayın 9 unda tutulan tutanakla, 14'ündeki farklı. Bize
intikal eden, ayın 9'unda araba bagajında
bulunan Makine Kimya Enstitüsü Kurumunun el bombası deniliyor. Savcılıktakinde
ise Alman yapımı deniliyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Hayır, savcılıktaki
Makine Kimya Enstitüsü diye geçiyor
tutanağında, Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı tutanağında, komutanın da az önce belirttiği gibi, ikisinin de Alman yapımı, seri numaralı...
BAŞKAN
- Çelişki yok mu burada?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Çelişki var.
BAŞKAN - Onu diyorum
ben de işte. Onu düzelteceğiz.
ERDEM YILMAZ - Şöyle Sayın Başkan, şimdi,
benim, konudan da haberim oldu, ben, savcımla da görüştüm. Tabiî, keşif zaptını savcım
yazdı. Savcım bunu sehven MKE diye...
Çünkü, o an, ben bombaya baktığımda Alman yapımı, elime alıp incelemedim; tehlikeli olabilir, pimi çıkabilir.
BAŞKAN
- Savcı mı sehven yazdı?
ERDEM YILMAZ- Savcının sehven yazdığını
düşünüyorum, MKE...
BAŞKAN - O sizin
kanaatiniz.
ERDEM YILMAZ - Benim kanaatim o.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Bomba iade
edilirken de Alman yapımı deniliyor, iddia bu.
ERDEM YILMAZ- savcının bunu sehven yazdığını
düşünüyorum.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, 9 Kasımda
olay oldu, Ali Kaya, Özcan İldeniz, işte zanlı şeklinde gözüküyor, şüpheli diye. Bunların
ifadeleri alındı mı? Yanii 10'unda,, 11'inde
savcılığın talimatıyla veya herhangi bir sebeple herhangi bir ifadesi alındı
mı?
ERDEM
YILMAZ-Yok, alınmadı. Savcı Bey 12'sinde çağırdı, 12'sinde de gittiler.
BAŞKAN
- 12'sinde mi ifade verdiler?
ERDEM
YILMAZ-Evet.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - İstihbarî bilgi paylaşılıyor mu; yani,
jandarmanın sorumluluğunda bir istihbarî
bilgi... O gün, işte diyelim, Arif Kaya, Özcan İldeniz sizi 7'sinde ziyaret ettiğinde, Sefer Yılmaz'la ilgili
böyle bir paket gelecek, bir bilgi duyumu... Bu bilgi duyumu dahi, yani,
tam böyle somutlaştırılmadan, Şemdinli İlçe Emniyetiyle, cumhuriyet savcısıyla, kaymakamla paylaşılıyor
mu?
ERDEM YILMAZ - Tabiî ki, şimdi, eğer 9'undaki resmî
araca, devlete ait araca saldırı
olmasıydı... Varsayım üzerine konuşmayı pek sevmem Başkanım; ancak, arkadaşlar ilçeye gelmeleriyle birlikte çok
fazla bir zaman geçmeden saldırıya maruz kalmışlar.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Ama 7’sinde Sefer Yılmaz’a bir
paket geleceği, bomba ikaz edildiği... Bu bir ihbarî bilgi açısından
değerlendirilir, onun için.
ERDEM YILMAZ - Şöyle Sayın Milletvekilim:
Tabiî, komutanım, bununla ilgili detaylı çalışmamız var. O anki bilgi çok yetersiz. O an
aklınızda 50 tane soru. Komutanım, bir iki gün içerisinde geleceğiz. O bilgiyi
daha detaylı, sağlıklı paylaşmak daha sağlıklı olur sayın milletvekilim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Anladım.
ERDEM YILMAZ - Diyelim, 14 Kasım oldu, 15 Kasım oldu gelen giden
yok. Açar ben sorardım; ya böyle bir konu
diyordunuz, gelmediniz. Yani, neticede Şemdinli küçük bir yer, 14 000 nüfuslu
bir yer. Her zaman bilgi paylaşımını umuyoruz emniyetten. Herhangi problemimiz
de yok, herhangi bir sıkıntımız yok.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Yani, paylaşım olup olmadığı yönünde sordum.
ERDEM YILMAZ - Tabiî, her zaman özel bir bilgiyi paylaşıyoruz. Arz
ettiğim gibi, kaymakamımızın başkanlığında
aşağı yukarı her gün toplanıyoruz, belli bir saate de bağlı kalmaksızın her gün
toplanıyoruz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - 9'unda Şemdinli
İlçe Emniyetine gittiğinizde, Özcan İldeniz orada
-onunla ilgili düşüncenizi açıkladınız- Veysel Ateş de orada. Veysel Ateş'i de alıp götürmek veya Veysel Ateş'i
emniyetten istemek bir düşünceniz, bir talebiniz oldu mu; çünkü, Özcan İldeniz de orada, Özcan'ı alıp götürüyorsunuz.
Veysel Ateş için böyle bir talebiniz
oldu mu?
ERDEM YILMAZ - Veyse! Ateş için, tabiî,
toplumsal olay boyutuyla işin ilgilenirken kim olduğunu merak ediyorsunuz. Emniyet müdürümüzle zaten
beraberiz. Böyle bir talebim
olmadı. Böyle bir talebim olmadı. Kim olduğunu sordum; işte, sivil şahıs denilince...
BAŞKAN - Soruyu biraz daha değiştirerek soralım. Veysel Ateş haber
elemanı deniyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - '97 yılından beri Hakkâri İl
Jandarma Alay Komutanlığında
haber elemanı olarak çalışmaktayım" diyor.
BAŞKAN - Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz;
yani, bu Veysel Ateş, haber elemanı
olarak kullandılar. Onun dışında başka haber elemanları kullanıyor musunuz? Nasıl oluyor? Kayıtları kuyutları vesairesi
var mı? Bir de buraya gelen Alay Komutanımız mıydı acaba?
ERDEM
YILMAZ-Evet.
AHMET ERSİN (İzmir) - Peki, bildiriler dağıtılıyor. Yani, bu işte
yöre halkını...
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - "Kürt
Halkı" başlıklı bildiriler. Bir de "5 şehidin kanı yerde kalmayacak" bildirisi.
ERDEM YILMAZ- Öyle bir bildiri
yok.
Görmedim,
hiç görmedim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Fotokopisini verelim.
ERDEM YILMAZ - Hiç
görmedim, bu bildiriyi de hiç görmedim.
MESUTDEĞER(Diyarbakır)-Komutanım, bu Şemdinli
İlçe halkının, daha
doğrusu, halktan, karşı tarafta, yani, Irak'ta, İran'da yaşayan insanlarla akrabalık ilişkileri
var mı yok mu?
doğrusu, halktan, karşı tarafta, yani, Irak'ta, İran'da yaşayan insanlarla akrabalık ilişkileri
var mı yok mu?
ERDEM YILMAZ -
Akrabalık ilişkileri var.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bir kısım akrabaları da...
ERDEM
YILMAZ - İran'la akrabalık ilişkileri var.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Vatandaşla diyalog
çok önemli; siz de bahsettiniz. Şemdinli İlçede Jandarma Komutanlığınızda görev yapan er
veya erbaşlar, subay veya astsubaylar, bunlar
Şemdinli halkının içerisine girdiğinde, yani, tatile veya izne çıktığında veya görevliyken, esnafla alışverişleri oluyor
mu?
ERDEM
YILMAZ-Tabiî ki.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, bir iddia
da, işte, Alay Komutanlığında bu kadar er var, işte, askerler gelip halktan alışveriş
yapmıyorlar. Biz, zaten fakiriz, birde fakir olarak kaldığımız yönde söyleniliyor. Böyle
Hakkâri'de de aynı şekilde midir; yani, askerimiz esnafla...
ERDEM YILMAZ -
Şemdinli için mi soruyorsunuz, Hakkâri için mi?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şemdinli'ye cevap
verdiniz; bir de Hakkâri için, merkez
için sordum.
ERDEM YILMAZ - Hakkâri'deki durumu bilmiyorum. Şemdinli'de, tabiî,
toplumsal olayların yaşandığı dönemde...
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Onlar hariç...
ERDEM YILMAZ - Onlar
hariç. Şu an, normal, erlerimiz çarşıya çıkıyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi,
komisyonumuza ulaşan bilgiye göre, burada
gelip de düşüncelerini açıklayan kişilerden, daha önce, PKK terör örgütü, işte,
ilk silahlı eylemini Şemdinli'de yapmıştı;
siz de ondan bahsettiniz. Şimdi, 1 Eylül 2005'teki Dünya Barış Gününde, işte, bizlerde, barışın,
ateşkesin ve huzur ortamı olması açısından böyle bir etkinlik yaptık ve bu
etkinliği de Şemdinli'den başlattık. Bunu Türkiye'ye, dünyaya duyurmak için.
ERDEM YILMAZ - Geçen
yıl da yapıldı.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, oradaki 10.00'da başlayacaktı,
11.00'de gecikmeyle oldu. İşte, ölü veya yaralı kaybının daha fazla olacağı
söyleniliyordu. Bu olay nereye
oturtabiliriz? Yine, bunun hepsini PKK terör örgütü olarak...
ERDEM YILMAZ -
Bölgedeki tüm olayları PKK yaptı.
Şimdi, tabiî ki, söylediğiniz şeyler güzel. Barış, Dünya Barış
Günü, güzel şeyler söylüyorsunuz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Komisyonumuza
söylenilen cümleleri ben söyledim.
ERDEM YILMAZ - Yine, aynı şekilde, bu sefer
çadıra benzer, işte, benzer bir
kutlama şeyi, müzik çalınıyor. Bunlar güzel şeyler. Geçen sene de yapıldı, bir önceki sene
de yapılmış; yani, sadece bu seneye mahsus bir faaliyet değil o; onu bilmek lazım. Tabiî
ki, saat 10.30 sıraları sabah böyle bir patlama olayı oldu; bizler de çok üzüldük.
Çoğunluğu genç kız ve gençleri hedef alan. Hastaneleri ziyaret ettik; ama, böyle kayda
değer çok ağır yarası olan yoktu. Genelde böyle cam kırığı gibi. Bizim tesellimiz o oldu;
ancak, bölgede meydana gelen tüm olaylarda PKK'nın parmağı var.
kutlama şeyi, müzik çalınıyor. Bunlar güzel şeyler. Geçen sene de yapıldı, bir önceki sene
de yapılmış; yani, sadece bu seneye mahsus bir faaliyet değil o; onu bilmek lazım. Tabiî
ki, saat 10.30 sıraları sabah böyle bir patlama olayı oldu; bizler de çok üzüldük.
Çoğunluğu genç kız ve gençleri hedef alan. Hastaneleri ziyaret ettik; ama, böyle kayda
değer çok ağır yarası olan yoktu. Genelde böyle cam kırığı gibi. Bizim tesellimiz o oldu;
ancak, bölgede meydana gelen tüm olaylarda PKK'nın parmağı var.
SEYFETTİN ŞENER (MİT
Hakkâri Bölge Müdür Yardımcısı)
AHMET ERSİN (İzmir) -Özel bir çalışma var mı?
SEYFETTİN
ŞENER - Özel çalışmadan kastınız nedir; bilgi toplamanın dışında özel bir çalışma derken neden bahsettiğinizi
anlamadım?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Terörü önleme açısından.
SEYFETTİN ŞENER - Terörü önlemek güvenlik güçlerinin, güvenlik
güçlerinin yanı sıra bütün devlet kurumlarının zaten sorumluluk sahasındadır.
Biz, sadece istihbarat, bilgi toplama
aşamasında devreye gireriz.
BAŞKAN - Peki, arkadaşlar, buyurun soru
sormak isteyenler...
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Seyfettin Bey, hoş geldiniz.
SEYFETTİN ŞENER -
Teşekkür ederim Sayın Milletvekilim.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, Şemdinli'de 9.11.2005 tarihindeki olan olayda siz o
gün Şemdinli İlçesinde bulunuyor muydunuz?
SEYFETTİN ŞENER -
Evet oradaydım ben o gün.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Ne amaçla gitmiştiniz Şemdinli İlçesine?
SEYFETTİN ŞENER -
Tabiî ki bilgi toplama faaliyetimi sürdürmek için gittim oraya.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Aynı gün mü gittiniz, yoksa daha önceden?..
SEYFETTİN ŞENER - Bir
gün önce oradaydım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - 8'İnde gitmiştiniz. Ne zaman ilçeden ayrıldınız?
SEYFETTİN
ŞENER - 11'inde saat 20.00'de.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Peki, Veysel Ateş'in
emniyette gözaltında bulunduğu sırada Veysel Ateşin
serbest bırakılması yönünde emniyet mensuplarına böyle bir telkinde bulundunuz mu?
SEYFETTİN ŞENER - Bu
konuyla ilgili herhangi bir bilgim yok.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Siz bulundunuz mu, size soruyorum?
SEYFETTİN ŞENER - Ben de size tekrar
söylüyorum: Bu konuyla ilgili benim herhangi bir bilgim yok. Bu, zaten daha önce de Van'daki
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bana yöneltilen bir sorudur. Oradaki ifadem
geçerlidir. Herhangi bir şekilde bu konuyla ilgili bilgim yok. Bana bu konuda herhangi birisi
gelip bir teklifte bulunmadı. Aynı zamanda, ben, bu konuyla ilgili kimseye herhangi bir şey söylemedim.
BAŞKAN - Bir dakika ben kaçırdım şeyi.
Savcılıkta...
SEYFETTİN ŞENER -
Tabiî, bunun için tanık olarak benim de ifademe başvuruldu.N
BAŞKAN-Tamam.
SEYFETTİN
ŞENER - Sanırım onu kastediyordunuz değil mi?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Doğru.
SEYFETTİN
ŞENER - Teşekkür ediyorum.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Jandarma istihbarat
birimleriyle olay günü Seferi Yılmaz'a örgüt tarafından bir paket
gönderildiğini, Ali Kaya ve Özcan İldeniz bu nedenle Şemdinli İlçesinde görevlendirildiğinden
bahsediliyor.
Şimdi, Seferi
Yılmaz'ın bu faaliyeti konusunda sizin de çalışmanız oldu mu?
SEYFETTİN ŞENER - Seferi Yılmaz'a yönelik
herhangi bir çalışma, ben geldiğim tarihten
itibaren söylüyorum, 2004'ün temmuzundan itibaren bugüne kadar herhangi bir çalışmamız olmamıştır.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Jandarmanın
duyumunu teyit eden size bir bilgi de intikal etti mi?
SEYFETTİN ŞENER - Beyefendi, herhangi bir çalışmamız yok.
Demek ki, herhangi bir
bilgi intikal etmemiştir; dolayısıyla, bizim o Seferi Yılmazla ilgili
jandarmanın yapmış olduğu çalışmayı da
bilmemiz mümkün değil. Bir de ayrıca teyidini soruyorsunuz; ben nasıl teyidini yapayım ki gelmemiş olan bilginin bana?!
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, Seyfettin Bey,
2004'ten beri oradasınız. Şimdi, Komisyona gelen bilgiye göre düşüncelerini açıklayan
kişiler, bir de sizin de bir uzman olarak,
az önce Başkanımın söylediği konuya gireceğim tekrar...
SEYFETTİN ŞENER -
Haber toplama uzmanı olarak buyurun.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Haber toplama uzmanı olarak...
Şimdi,
1 Eylül 2005'te Şemdinli İlçesinde 100-150 kişinin bulunduğu bir toplulukta bir
bomba patladı.
SEYFETTİN
ŞENER- 1 Kasımdan bahsediyorsunuz herhalde?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - 1 Eylül Dünya Barış Gününde DEHAP'lıların Şemdinli İlçesinde.
Yine,
2 Kasım 2005'te Yüksekova İlçesindeki 34 AV 2054 plakalı bir otobüsle ilgili, işte, gidilecek deniliyor ve ücreti
anlaşılıyor DEHAP'lıiar tarafından. Sabah işte insanlar binip otobüse gidecek ve o akşam söz konusu otobüsün altına gece bir
bomba konuluyor.
Yine,
15 Eylül 2005'te Zağros İş merkezine bir roket saldırı oluyor, bir de işte
bombalı saldırı
eylemi oluyor. O işyerinin de PKK terör örgütüne bir maddî yönden, finans
yönünden katkılar sağladığını söyleniyor.
SEYFETTİN
ŞENER - Kim söylüyor onu?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Yine, Yüksekova'da Ferzende Yılmaz'a ait Huzur Et Lokantasına bomba atılıyor. Onun da iki
oğlunun terör örgütünün içerisinde faaliyette bulunuyor...
Şimdi,
bu bombalı eylemleri, yani, siz, bir uzman olarak nereye oturtabilirsiniz?
SEYFETTİN ŞENER - Haber toplama uzmanı
olarak ilk önce bu bilgileri size kimin verdiğini sorarım;
çünkü, bana gelen bilgiler ile
size gelen bilgiler ile size gelen bilgiler herhalde bir farklılık
gösteriyor.Size kim söyledi Herhalde
bir farklılık gösteriyor. Size bunları kim söyledi veya herhangi bir şekilde DEHAP mensuplarının otobüs tuttuğunu ve bir
yere intikal etmeden önce, bir gece önce patladığı konusunda benim herhangi bir
bilgim yoktu mesela?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Bundan bilgin olmaması mümkün değil Sayın Seyfettin Bey.
SEYFETTİN ŞENER -
Hayır, bunu size kimin söylediğini söylerseniz, ben de, onu, belki biraz daha detaylı olarak düşünüp,
değerlendirebilirim.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Şimdi, buraya, komisyona gelen, bilgi veren, düşüncelerini açıklayan kişilerin isimlerini, şu şöyle söyledi, bu
böyle söyledi desek, doğru olmaz.
SEYFETTİNSENER
- O zaman iddiaları sahiplerine soracaksınız.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) -Ama, bir MİT uzmanı olarak bölgede çalışıyorsunuz. Şimdi, burada, diyelim ki, 1 Eylül Dünya
Barış Günü. Şemdinli'de daha önce, PKK terör örgütünün ilk silahlı eylemi...
SEYFETTİN
ŞENER - İsterseniz adım adım gidelim, daha kolay olacak. 1 Eylülden başlayalım isterseniz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Silahlı eylem
yapılan, ilk eylemin yapıldığı yer, ilçe olarak söylenir Şemdinli 1984 mü, neyse, bilmiyorum,
tarih de yanlış olabiliriz. 1 Eylül 2005'te Şemdinli İlçesinde bu Dünya Barış Gününde, işte, barışı,
huzuru, güvenliği sağlamak açısından
böyle bir etkinlik düzenlendiğini ve DEHAP'lıların bu işi organize ettiğini ve DEHAP'lıların böyle yasal olarak izin de
aldıkları... Böyle bir çadır kuruldu. İşte, saat 10.00'da başlanırken, 11.00'de, işte,
gecikmeler, ölü veya yaralının az olmasının nedenlerini, gerekçelerini komisyona bilgi olarak sundular.
Şimdi, bu tür olaylarda, böyle bombalı eylemler, yani, işte, PKK terör örgütü kendi yandaşı,
kendi taraftarı veya kendisinin desteklendiği bir topluluk içerisinde veya işte maddi
yönden katkı sağladığı, destek gördüğü veya işte Hakkâri'deki otobüsün tutulup
da, işte, İmralı'da terör örgütü başı Apo'ya ziyarete... İşte, bizim bölgede her taraftan otobüsler
tutuldu gidildi. İşte, bu amaçlarla, bu şekilde hareket edildiğini... Halkın kanaati bu yönde. Böyle bir düşünce
var, yani, karşı tez olabilir.
SEYFETTİN ŞENER -
Halkın kanaati ne yönde, ben onu anlamadım? Bir daha söylerseniz sevinirim.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Terör örgütünün yapmadığı şeklinde, kendi tabanına karşı yönelik olarak.
SEYFETTİN ŞENER - Evet.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) -
Açık söylüyorum ben.
SEYFETTİN ŞENER - Hayır, siz
soruyu sormadınız ki.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Ben sordum. Bu 1 Eylüldeki, 2005 tarihindeki bu olay... Size dört beş tane bombalı olayı
örnek olarak verdim. Bunları, siz, bir MİT uzmanı olarak nereye oturtabilirsiniz? Nasıl bir
yorum yapabilirsiniz? Düşüncenizi soruyorum.
SEYFETTİN
ŞENER - Beyefendi, benim burada söylemiş olduğum düşüncem benim teşkilatımı bağlar. Dolayısıyla sorumu
net olarak alırsam, net olarak cevaplarım. Yanlış anlaşılmaya mahal vermek istemiyorum; çünkü,
herhangi bir yanlış anlaşılmanın, ondan sonra başka sonuçlara varacağını düşünüyorum.
Sorunuzu
net olarak.. 1 Eylülden mi bahsediyoruz, 1 Kasımdan mı bahsediyoruz, 2 Kasımdan mı bahsediyoruz, 9 Kasımdan mı bahsediyoruz...
MESUTDEĞER(Diyarbakır)-Bunların hepsinden bahsediyorum.
SEYFETTİN
ŞENER - Nereye oturttuğumu teker teker sorarsanız bence daha ) sağlıklı olur. İlk olarak 1 Eylülden başlayalım
isterseniz.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Tabii, 4 tane örnek verdiğim bombalı olay... Diğerleri 18 patlama olayı olmuştur. Benim size 4 tane
verdiğim örneği siz tek tek değerlendirirseniz sevinirim.
SEYFETTİN
ŞENER - Sayın Milletvekilim, hangisinden başlayalım?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - 1
Eylülden başlayalım.
SEYFETTİN ŞENER - 1
Eylülde, barış çadırının civarında, nerede olduğunu da tam olarak bilmiyorum,
bir patlama meydana gelmiştir; doğrudur. Halkın üzerindeki intiba, halkın oradaki provokatörler tarafından söylenmiş olan
bazı laflar vardır. Devlet koydu vesaire, bilmem ne, bu bilgiler bize ulaştı;
ama, halkın söylediklerini nereden bilebiliriz ki, biz daha olayı
aydınlatamamışız, halk nereden bunu kestirebilir, bunu anlayamadım.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - 1 Eylül, eylül, ekim, kasam, aralık, ocak, şubat, altı ay geçmiş, altı aylık süre içerisinde... Halk 1 Eylül günü şu
düşünceyi ortaya koymamış olabilir; ama, 2
Eylülden sonra düşüncelerini ortaya koymuş olabilir.
BAŞKAN
- Şimdi, bir dakika.
SEYFETTİN
ŞENER - Şimdi, kusura bakmazsanız Başkanım, ayrıca, arazide mayınlamaları da var.
BAŞKAN
- Şimdi, bir dakika.
Seyfettin
Bey, izin verirseniz... Bakınız, burası Türkiye Büyük Millet Meclisince kurulan bir komisyon.
SEYFETTİN ŞENER - Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN - Bu komisyon
araştırma komisyonu. Ben bu komisyonun da Başkanıyım. Bizim burada uzman arkadaşlarımız var. Burada, milletvekili
arkadaşlarımız komisyonun ayrı ayrı
üyeleri. Beyefendi şeklindeki... Buraya gelenler, komisyonumuza gelen herkes,
ya Başkan ya da milletvekili şeklinde
bir hitap tarzları var. Şimdi, ben şöyle bir şey de algılıyorum. Sanki,
siz, komisyona istemeye istemeye gelmiş gibisiniz... Tavırlarınızdan öyle bir şey seziyorum.
SEYFETTİN ŞENER - Estağfurullah, söz konusu
bile olamaz.
BAŞKAN-Mesut
Bey, şimdi, tarih itibariyle başlayalım. Her olayı da ayrı ayrı
değerlendirerek... Mesela, 1 Eylül 2005 tarihinde, oradan başlıyordunuz, Dünya
Barış Günüyle ilgili olarak. Siz oradan başlayın, bize, bir MİT mensubu olarak
değerlendirin. Siz fotoğrafı çekip
gönderdiniz mi?
SEYFETTİN
ŞENER - Evet. .
MESUT DEĞER (Diyarbakır) -
Bu fotoğraf nedir?
BAŞKAN - Tamam, ben
değerlendirecek yere gönderdim diyor.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Tamam Sayın Başkanım; ama, şimdi, Seyfettin Şener Hakkâri MİT Bölge Müdür Yardımcısı.
Şimdi, MİT'in görevlerinden biri, bir olay ihtimali, olabilecekse, önceden kendilerine bilgi ulaştırılabilir veya
ulaşmasa bile kendi ekibinin, kadrosunun
yapmış olduğu çalışmalar olayı önlemeye yönelik, ilk çalışma böyle. İkinci çalışma olay oldu, belki bilgi ulaşmadı veya eksik
oldu, yetersiz oldu. Olay olduğu zaman bu olayı kim yaptı? Hangi terör örgütü veya adi bir suç mu, siyasî yönü
nedir? Terör bağlantılı,yurtiçi, yurtdışı bağlantıları; bu uyuşturucu da
olabilir, adi suç da olabilir, siyasî de olabilir. O olayla ilgili fail
yakalanmamışsa faili kim, kimlerdir? Bunlarla ilgili bir çalışma olur. Üçüncüsü
olaydan sonraki çalışmalar olur. Yani, bu
çalışmalar yapılınca, ister istemez, kademe kademe bilgi toplanır ve bu bilgiler Seyfettin Beyin masasında olur ve
bunun değerlendirmesi yapılır. Benim
bildiğim böyle. Emniyet olarak, Şükrü Bey, siz görev yaptınız. Şimdi, siz bu
çalışmalar içerisinde, Hakkâri Merkezde, Şemdinli'de, Yüksekova'da 18 bombalı
patlama oluyor; ama, sadece ben haber alıyorum, fotoğraf çekiyorum,
işte, Ankara'ya gönderiyorum veya olayla ilgili, olay olduktan sonra işte
failler, faillerin yapılması, vesaire, bunlarla ilgili...
BAŞKAN
- Değerlendirme yerimiz ayrı diyor ya. Yine olay olay gidelim. Bu konuda fazla
bir şey söyleyeceklerini ben zannetmiyorum. 5 Ağustosta 5 askerimizin şehit
olmasıyla ilgili
ne söyleyeceksiniz?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Yani, ne konuşursan konuş, bir şey söylemem görmedim, duymadım, konuşmam,
gizlerim...
SEYFETTİN ŞENER- Estağfurullah Sayın
Milletvekilim, hepinize ayrı ayrı saygım var.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - O arada da, Emniyet Genel Müdürlüğünden
bir heyet de oradaydı.
SEYFETTİN ŞENER -
Doğrudur, 6 tane daire başkanımız vardı orada.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Onlardan kim
Emniyet binasında vardı, hepsi oralarda
mıydı?
SEYFETTİN ŞENER - 6'sı da
İlçe Emniyet Müdürlüğündeydi
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Terör Daire Başkanının Veysel Ateş'le görüşme yaptığını gördünüz mü? Yani, bir konuşma yaptığını veya herhangi
bir...
SEYFETTİN ŞENER - Yok, onu
görmedim. .
BAŞKAN
- Evet, başka soru?.. Yok.
Peki,
teşekkür ederiz.
5.ocak.2006 TARİHLİ OTURUM
MÜSLÜM SAYLİ (Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkan
Yardımcısı) –
MÜSLÜM SAYLİ – Yörede bizzat görev yapmış olmalarından dolayı
bilebilirler diye düşünüyorum; ama, bizzat görev yapan arkadaşlarımız yani.
Ama, hangi boyutunda bilebilirler bilemiyorum.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Siz onları dinlerken yani ilçe emniyet
amirlerini, size bu sorunlarıyla ilgili araç-gereç tespitinin dışında başka ne
gibi sorunlarını ilettiler? Yerinde tespite gittiniz ya sorunları…
MÜSLÜM SAYLİ – Personel takviyesi olursa daha iyi olur düşünceleri çıktı,
araç-gerecin yetersiz olduğu belirtildi.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bu 16 bombalama olayları oluyor, failleri
meçhul şeklinde kalıyor. Nedir bu olaylar, bu olayların sebebi nedir, isim
nedir, emniyetin kendi yaptığı çalışmaları, araştırmaları, kendi tespit ettiği
bulgu noktaları olabilir; bunları da sizlerle paylaştı mı? Yani ne söylediler?
Böyle 6 kişilik uzman bir komisyon gidiyor çünkü oraya.
MÜSLÜM SAYLİ – Evet.
Esasında komisyonun oraya gidiş gayesi patlama nedir diye bizi…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sorunları yerinde tespit etmek dediniz de…
MÜSLÜM SAYLİ – Sorun derken, bu patlama nedir, patlama kim tarafından
yapılmış, edilmiş şeklinde birebir bir komisyon…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Terör de bir sorundur orada çünkü.
MÜSLÜM SAYLİ – Yani bize tevdi edilen bizzat patlamayla alakalı
derinlemesine bir inceleme yapın, yani bunun geri planında kim var, kimler var
gibisinden herhangi bir…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ama milletvekillerimiz, üçü de, İçişleri
Bakanlığına, Hakkâri ili milletvekilleri söylüyor; işte, sürekli bombalar
patlıyor, olaylar faili meçhul olarak kalıyor, bir heyetin gelip bölgede
inceleme, araştırma yapması için Sayın Bakandan talepte bulunduklarını
söylediler.
MÜSLÜM SAYLİ – Efendim, bize verilen talimat, yani yazılı talimatta da
belli, daha çok sorunları, yani polisin yaşadığı sorunları, ihtiyaçları yerinde
tespit etmek, bir de, daha çok, tabiî her daire temsilcisi kendi alanıyla
alakalı çalışma yaptı. Ben daha çok, karakol, asayiş şube ve benzeri bize ait
olan, taşra birimlerimiz gözüken alanıyla alakalı çalışma yaptım, yani eğer
ferdî manada çalışmaya bakarsanız. Zaten raporumuza da onu yansıttık biz. Ben
daha çok asayiş ve asayişin taşra birimlerinin yaşadığı sorunlarla ilgilendim.
Ama onun haricinde her arkadaşımız, istihbarattan gelen arkadaşımız kendi
dairesiyle, terörden gelen arkadaşımız kendi dairesiyle ilgili…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sizin asayişle tespit ettiğiniz ne gibi
bulgular var?
MÜSLÜM
SAYLİ – Ben, açıkçası, araç-gereç yönüyle eksiğimiz olduğunu düşünüyorum, yani
Hakkâri ve diğer bölgede. Personel yönüyle de ciddî bir takviyenin olması
gerektiğini düşünüyorum. Riskli bir bölge, yani arkadaşlarımızın moral ve
motivasyon yönüyle de takviye edilmesi, artı, Batı illerinde veya bu taraftaki
illerde çalışan arkadaşlardan daha farklı bir ücret takviyesinin olması
gerektiğini düşünüyoruz; çünkü her gün bir riskle karşı karşıyasınız
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ücret takviyesi çok önemli bir konu.
Biliyorsunuz olağanüstü hal bölgesi vardı. Olağanüstü hal bölge valiliği
illerinde kamuda görevli personel, daha doğrusu, polis, asker bir o kadar da
oradan bir maaş alıyordu. Sizin söylediğiniz, memura maaş takviyesi, böyle bir
yapının gelmesi mi, yoksa maaşlarında ayrı bir artış ödenek mi getirilmesi?..
BAŞKAN – Kaldırıldı mı şimdi?
MÜSLÜM SAYLİ – Kalktı efendim. Riskin o kadar çok yoğun olduğu bir
bölgede, hayatî tehlikenin her an yaşandığı bir bölgede, mutlaka, yani bu
sorunların olmadığı bölgeden polisin daha farklı bir ücrete tabi tutulması
gerektiğini düşünüyorum ben.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki, personel verdik, araç-gereç verdik,
zırhlı araç verildi, polis takviyesi yapıldı, çevik kuvvet gönderildi;
Hakkâri’de asayiş sağlanır mı, bu yeterli mi?
MÜSLÜM
SAYLİ – Efendim, tabiî, terör boyutu ülkemizde yeni yaşanan boyut değil. Yani,
çoklu tedbirlerin alınması lazım. Açıkçası sosyal bir olay. Çok yönüyle zaten
heyetlerimiz gidiyor, değerlendiriyorlar; yani, çoklu bir değerlendirmenin
olması lazım, belki akademik değerlendirmelerin yapılması lazım. Olayın sosyal
boyutlarının değerlendirilmesi lazım. Bu bizim fikrî görüşümüz; ama, onun
haricinde polis olarak bize tevdi edilen görevin gereği neyse onu en iyi
şekilde yapmaya çalışırız. Tabiî bunu yaparken de elimizdeki araç-
gerecin durumunun çok iyi olması, personel sayısının yeterli olması da
bizim için önem arz ediyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Araç-gereci verdik, maaşı artırdık, emniyet
açısından aracın, gerecin, bilgisayarın, telefon vesaire her türlü teknik cihaz
yeterli oldu. Asayiş tam anlamıyla sağlanacak mıdır, terörle mücadele şarttır;
ama, bir olay oluyor, olayın arkasındaki failleri yakalanmadığı zaman, faili
meçhul kaldığı zaman, burada direkt emniyet zan altında. Niye? Çünkü bu olayın
çözümün sizler sağlayacaksınız. Faili kim, kim yaptı, neden yaptı, niçin yaptı?
Sanıkları ve failleri yakalayıp yargıya intikal ettirilmesi lazım; ama, ortada
böyle bir şey yok. Yani bu sonuç çıkmıyor. Bu kadar bombalar patlıyor, failler yakalanmıyor.
Yani sen orada bir başkan yardımcısı olarak asayişin bu yönünü incelediğinde
İlçe Emniyet Amiriyle, MİT’le, İl Jandarma Alay Komutanıyla görüşmelerinizde,
Valiyle ne tespit ettiniz yani, ortak olarak nedir bu? Bunu defalarca soruyorum
da cevap alamadığım için…
MÜSLÜM SAYLİ – Görev sahasına baktığımızda aslında bu sorunun muhatabı
ben değilim. Yani, asayiş suçları daha çok mala karşı, şahsa karşı işlenen
münferit suçlardır; ama, bu bahsettiğiniz şey tamamen terör odaklı, terörün
nedenleri, niçinleri manasında bir şey. Ama onun haricinde…
BAŞKAN – Mesele akademik çalışmayı mı gerektiriyor diyorsunuz?
MÜSLÜM SAYLİ – Ben, ciddî manada sosyal boyutunun bir akademik olarak
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Siz de haklısınız. Burada 6 kişilik komisyon gittiği
zaman, kimliklerini, yani isim olarak da bulundukları alandaki uzmanlık
yerlerine bakıldığında, asayiş, terör vesaire, herkes kendi alanında uzman ve
Emniyet Genel Müdürlüğü, Bakanlığımız uzman kişileri Hakkâri İline gönderiyor
ve herkes kendi branşında, uzman olduğu alanlarda bir çalışma yapıyor, bu
çalışmaları bir tespite konuluyor. Yani, bu da sizin, bir nevi, bir komisyonun,
böyle önemli bir komisyonun tespit edilip gönderilmesi de önemlidir. Burada
kendinizi sıyırarak dışta tutmak da doğru değil. Çünkü bir heyet olarak
gidiyorsunuz. Biz de bir yere heyet olarak gittiğimiz zaman, milletvekilleri,
doktor olur, avukat olur, ziraat mühendisi olur, herkes kendi alanında bir
görüşünü belirtir, sonra Başkana hazırlanan raporu yazarız
MÜSLÜM SAYLİ – Bu tevdi ettiğiniz soru, polise yönlendirilecek bir soru
mudur, değil midir, onu da şey yapmak lazım. Yani, doğuda terör olayı nasıl
çözülür, nasıl çözülmelidir, nedir, nedenleri, niçinleri, sosyal ve ekonomik
boyutları nedir sorusunun cevabı daha çok siz siyasîler olmalısınız, biz
polisler değil.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ben son bir soru sorayım: Emniyet
Müdürlüğünden Şemdinli’den çıkarken, heyet olarak Hakkâri’ye giderken, Şemdinli
Emniyet Müdür Yardımcısına bir zarf verildiğini gördünüz mü, sarı bir zarf?
MÜSLÜM SAYLİ – Hayır.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – O şahsı da görmediniz çünkü?
MÜSLÜM SAYLİ – Hayır.
BAŞKAN – Kim tarafından veriliyor?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Biz, demin daire başkanına sormuştuk ya o soru.
................./..........
MAHMUT YAZICI (Emniyet Genel Müdürlüğü İkmal Daire Başkan
Yardımcısı)
MESUT DEĞER (Diyarbakır ) sorum
yok.
MEHMET
TAMER VURAL (Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkanlığı-Başkan
Yardımcısı-Emniyet Müdürü
MESUT DEĞER (Diyarbakır).. sorum yok.
............/............
AYHAN
FALAKALI (Emniyet Genel Müdürlüğü-İstihbarat Daire Başkanlığında Başkan
Yardımcısı-Emniyet Müdürü
AYHAN FALAKALI – Gidiyoruz, zaten demin Polis Vazife ve Salahiyetleri
Kanununun ek 7’inci maddesin şu yazar: Ülke genelinde istihbarat toplar diyor.
Ülke geneli demek, polis bölgesi, şehir, ilçe, köy, belde ayırımı yapmamış.
BAŞKAN – Tamam, aynı şey jandarma için de vardır, emniyet ve jandarma
için değil mi?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Hayır, jandarma için sınırlı.
AYHAN FALAKALI – Polis teşkilatı için…
BAŞKAN – Deniliyor bu; peki, jandarma için, asker için…
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Kendisinin görev sahasıdır.
BAŞKAN – Mevzuatı söyleyecek.
AYHAN FALAKALI – Ben, mevzuatı söylüyorum, kanaat, takdir size ait.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Onu da diğer makama sorun diyor.
AYHAN
FALAKALI – Tabiî, şimdi orada Ali Kaya ile Özcan İldeniz’i görevlendirmişler;
yani, bunu onlara sormak lazım. Görev yazıları var biliyorsunuz, ellerinde
görev yazıları var
AYHAN FALAKALI – Şimdi, itirafçı dediğimiz şahıslar, işte, daha önce
belli bir örgüt içerisinde faaliyet göstermiş, daha sonra güvenlik kuvvetlerine
yardımcı olmuş, birtakım kanunî düzenlemelerden faydalanarak cezası indirilmiş,
serbest kalmış da olabilir, cezaevinde de olabilir, bu tip kişilerle güvenlik
kuvvetlerine yardımcı oluyorlar. Bunun bir kanunî düzenlemesi de var. Bunlardan
haber elemanı olarak da istifade edildiğini…
BAŞKAN – Orası önemli değil, kanunî düzenlemesi var. İtiraf edenlerin
cezası indirilir falan, ondan mı bahsediyorsunuz.
AYHAN FALAKALI – Yani, o gibi şeyleri var evet.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Pişmanlık Yasasıyla ilgili, eve dönüş yasası…
AYHAN FALAKALI – Pişmanlık Yasası var evet; itirafçının mahiyeti bu. Siz
bana neyi sordunuz?
AYHAN FALAKALI – Şimdi, şöyle arz edeyim efendim o konuyu; biz, bir kere,
emniyet teşkilatının kurulu bulunduğu her yerde bir operasyonu
gerçekleştirebilecek imkân ve kabiliyete sahibiz; ama, mesela, ciddî toplumsal
olayların meydana geldiği durumlar olabilir, Şemdinli’deki olay gibi, toplumsal
bir olay var, bir tecavüz var. İlçe Emniyet Müdürlüğüne, Hükümet Konağına 500
kişilik bir topluluk saldırıda bulunmuş; yani, orada çalışan emniyet teşkilatı
personeli 50-60 civarında; İlçe Emniyet Müdürünün ifade ettiği kadarıyla
biliyorum.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – 57 kişi polisler.
AYHAN
FALAKALI – Evet.
AYHAN
FALAKALI – Şimdi mesela bir tanesini örnek vereyim: 1 Eylül tarihinde meydana
gelen bir bombalama olayı var. Bu Şemdinli’de oluyor. Şemdinli’de o gün Dünya
Barış Günü kutlamaları yapılıyor. DEHAP’lı 100-150 kişilik bir vatandaş
topluluğu 1 Eylül Dünya Barış Gününde halay çekiyorlar. Yörenin âdetidir orada.
Halay çekerler. Kutlama
yapıyorlar kendi aralarında. Mesela orada, saat 10-10,5
civarında gündüz gözüyle bir bomba patlıyor. Mesela bu olayı ben bir yere
oturtamadım yani
Şimdi bu Yüksekova’daki olay, bir otobüsün altına bomba
konulmuş. Şimdi otobüs Van Erciş Seyahat Firmasına ait bir otobüs. O tarihte bu
Abdullah Öcalan’ın işte Bursa’da cezaevindeki tecrit edilmesini güya protesto
etmek için ülkenin birçok yerinde işte otobüslerle Gemlik İlçesine gidiliyor.
Malumunuz Bozüyük filan olayları olmuştu. Bu arabayı kiralıyorlar DEHAP’lılar.
Araba kiralandıktan sonra, gitmeden bir gün önce zannediyorum arabanın altına
bomba konuluyor. Bombalama sonucunda işte arabada bir miktar maddî hasar
meydana geliyor
Yüksekova’da bir lokantaya atılan bir bomba var. Şahsın ismi
Ferzande Yılmaz. Onu da orada şey yapmıştım. O da benim dikkatimi çekti. Huzur
Et Lokantası… Bu şahsın lokantasının önüne bir bomba konulmuş, bomba patlamış,
çevredeki ve adamın işyerinde maddî hasar meydana gelmiş. Mesela bu şahıs için
de, bunu yüzde yüz teyit etmemiz mümkün değil; ama, şahıs için deniliyor ki
bunun iki tane oğlu kırsalda PKK içerisinde faaliyet gösteriyordu. Bu şekilde
bir söylenti, iddia var. Şimdi bunu da bir yere oturtamadım yani, buna da bir
yorum getiremedim
Yüksekova’da bir lokantaya atılan bir bomba var. Şahsın ismi
Ferzande Yılmaz. Onu da orada şey yapmıştım. O da benim dikkatimi çekti. Huzur
Et Lokantası… Bu şahsın lokantasının önüne bir bomba konulmuş, bomba patlamış,
çevredeki ve adamın işyerinde maddî hasar meydana gelmiş. Mesela bu şahıs için
de, bunu yüzde yüz teyit etmemiz mümkün değil; ama, şahıs için deniliyor ki
bunun iki tane oğlu kırsalda PKK içerisinde faaliyet gösteriyordu. Bu şekilde
bir söylenti, iddia var. Şimdi bunu da bir yere oturtamadım yani, buna da bir
yorum getiremedim
Bunu söylemek çok zor. Bunu söylemek mümkün olsa zaten ben
bunu bir rapor edip üstlerime de arz ederdim; çünkü zor bir olay. Seferi Yılmaz
15 Ağustos 1984 tarihinde bu PKK’nın ilk biliyorsunuz Eruh-Şemdinli ilçe
baskınlarında, Şemdinli’ye yapılan baskında görev alan bir örgüt mensubu. Bu
suçundan dolayı da on beş yıl cezaevinde yatmış çıkmış bir insan. Son durumu
itibariyle gene tabiî mutlaka o adamın örgütle bir ilintisi vardır yani. 15
Ağustos olayı tarihî bir eylemdir mesela. 15 Ağustos olayı, biliyorsunuz, her
sene 15 Ağustos yıldönümünde PKK gene eylemler yapar, şunu yapar, bunu yapar. Elbette
o adamın örgütle duygusal bağları vardır, başka türlü de olabilir benim
bilmediğim, devletin istihbarat birimlerinin; yani, ben istihbarat daire
başkanlığındayım; ama, 1 Eylül, onu takip eden personelin bildiği birtakım
bilgiler var anladığımız kadarıyla. Şimdi.
Bomba atılması olayını yorumlayamayacağım; yani, bir şey diyemiyorum.
Çünkü yürütülmekte olan bir soruşturma var.
Bir olay daha var. Aslında iki tane olay daha var. Yüksekova’da yine
Zaros İş Merkezi diye bir yer var. Tabiî bunlar bir yandan benim yorumum, bir
yandan da orada duyduğum halk arasında söylenti şeklindeki şeyler de var. Zaros
İş Merkezinin sahibinin örgüte maddî yardımda bulunduğunu iddia ediyorlar,
söylüyorlar.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Uyuşturucu ticareti de yapıyorlarmış
AYHAN FALAKALI – Evet. Uyuşturucu ticaretinden şeyi olduğu söyleniyor
şahsın. Bunun işyerine iki defa bomba atılmış. Bu da bir yere koyamadığım bir
eylem. Bu eylem aynı yere iki defa yapılmış.
......../.........
HAKAN
KIRMACI (Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığında Emniyet Müdürü)-
MESUT DEĞER
(Diyarbakır)- Ben kendisine bir bilgi vereyim. Hakan Bey, Habur Sınırkapımız
belli ve oradan, biliyorsunuz, kamyona 1 ton patates konuluyor, hemen sınırdan
geçiliyor, o patates atılıyor. Yani, ihracat amacıyla… Yani, 100 kilo makarna
veya 1 ton patates, bulgur vesaire, onları atıyorlar, orada çürüyorlar. Aslında
oradan getirilmek istenen akaryakıt. Türk kamyonları oraya gittiği zaman Kuzey
Irak’ta Barzani bölgesine geçtiğinde her kamyondan 50 dolar vergi alınıyor. Bu
da yıllık olarak 450 milyon dolar yapar. Nedir; Türkiye’den bu sene 450 milyon
dolar Barzani bölgesine bir para aktı. Bunun yanında, ekstra da, Habur’dan
Kuzey Irak’a giden kamyonlardan PKK terör örgütü de kamyonlardan kamyon başına
haracını alıyor. Yani, haraç değil de, zorla para alma. Bir yandan da,
Ovabağ’da gümrük kapısının açılması gerekir. Ben gümrük kapılarının kapanmasını
söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ovabağ’da da açıldığı zaman, direkt Türkmen
bölgesine açılır. Kamyonlar oradan da ihracatını yapabilir, mazot Türkiye’ye
getirilebilir yasal sınırı içerisinde. Burada sana iki örnek verdim. Bunu bir
düşünürsen sevinirim. Bir yorum yapmıyorum. Ben sıradan bir vatandaşım; ama,
senin Türkiye’nin üzerinde Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanlığındaki
bir kişi olarak bize verdiği bilgi ile benim sıradan bir vatandaş olarak sana
verdiğim bilgi arasındaki farkın yorumunu sen yaparsın artık.
HAKAN
KIRMACI- Bir şeyler söylememi ister misiniz?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır)- Yani, bu konuda bir şey söylemiyorum. Yani, ben bilgi açısından
söyledim, soru sormadım zaten.
BAŞKAN-
Sorusu olan arkadaşımız?.. Yok.
SEMİHA ÖYÜŞ
(Aydın)- Söylemek istediği varsa dinleyelim. Yani, “bir şeyler söylememi ister
misiniz” dediniz.
HAKAN
KIRMACI- Yani, bu dediğiniz olayın soruşturma görevi, Türkiye’de eğer jandarma
bölgesinde oluyorsa Jandarma Genel Komutanlığına ait. Jandarma Genel
Komutanlığında da terörle ilgilenen daireye ait ya da şubeye ait. Polis
bölgesindeyse de, polise ait. Mesela, siz ne yaptınız; ilk önce “haraç”
dediniz, sonra muhakeme yaptınız, arkasından “zorla alıyorlar” dediniz. İkimiz
de biliyoruz ki; gönüllü alıyorlar, gönüllü veriyorlar, seve seve veriyorlar;
gerekirse de fazlasını veriyorlar. Onu da biliyoruz değil mi?!
MESUT DEĞER
(Diyarbakır)- Gönüllü veren var, gönülsüz veren var. Haraç da olur, zorla da
alma olur. O ayrı.
HAKAN
KIRMACI- Her şey herkesin önünde tecelli ediyor; ama, hepimiz çeşitli
sebeplerden dolayı…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır)- Yıllardır terör örgütü bizden de para istemiştir. Alamamıştır;
ama, bizden bir sürü insan da ölmüştür.
HAKAN
KIRMACI- Ben 4 sene Elazığ’da çalıştım. Şark görevimi Elazığ’da yaptım. PKK’nın
ya da diğer Türk solunun ya da Türk sağının neler yaptığını az çok biliyorum
yani. Ama, benim, kitlendiğimiz konuyla ilgili somut bilgi, belge…
MESUT DEĞER (Diyarbakır)- Ben sana bilgi
aktardım. Onu daha sonra düşün diye söylemiştim.
BAŞKAN- Başka sorumuz herhalde yok.
........./...........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder