02.02.2006 TARİHLİ OTURUM
KUTLU SAVAŞ (Başbakanlık Teftiş
Kurulu Eski Başkanı)
MESUT DEĞER (Diyarbakır) –
Sonuca nasıl gidebiliriz?
KUTLU SAVAŞ – Susurluk olayı çalışmasını şöyle yaptım Sayın Üye; birçok
kişiyle oturup konuşurken, yaz günüydü, o fırsattan istifa edip, ceketimi de
çıkardım, yuvarlak masanın etrafına oturduk, çay kahve içerken sohbet ettik. Ne
kadar sürdü bu sohbet; beş, altı saat ve hep karşımdakilerine şu teminatı verdim:
Söylediklerinizin hiçbirisi size atfen herhangi bir yerde tekrarlamayacağıma
dair şeref sözü veriyorum. Eğer, bu sözü tutmazsam, yalan söylediğimi söyleme
hakkınız saklıdır dedim. Ceketim dışarıda, üstümde kayıt yok, odada herhangi
bir cihaz yok ve mesela Ömer Lütfü Topal’ın eşiyle üç defa konuştum, birinci
konuşma beş saat, ikincisi üç saat, üçüncüsü yine üç saat sürdü. En gizli,
mahrem bilgileri, ilişkileri kadın anlattı. Dediğim gibi bu bir günümüzü aldı.
Dediğim gibi bir günümüzü o bir kişiye neredeyse tahsis etmek suretiyle oluyor.
İfade almaya kalktığınız zaman insanlar ifade vermiyor. Niye ifade versin ki,
yüksek komisyonunuz bugün var, bugün sizin koruyuculuğunuz var, ama size ifade
veren kişi, yarın, sadece sizi tek tek milletvekilleri olarak bulup, yardım
isteyebilir. Hele bir dava açılmışsa da, yapabileceğiniz bir yardım da yok.
KUTLU SAVAŞ – Devlete iyi bakmak gerekiyor Sayın Üye. Her türlü belge bir
yerde var.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Mutlaka var da, alabilmek önemli. Yetkili
olmak gerek.
KUTLU SAVAŞ – Emniyetin yetkisini kullanma imkânınız var, müfettişlerin
yetkisini kullanma imkânınız var. Yüce Meclisin ağırlığını kullanma imkânınız
var. Ulaşamayacağınız bir belge olacağını tahmin etmiyorum.
............/..........
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İSTİHBARAT DAİRE BAŞKANI
SABRİ
UZUN
SABRİ UZUN – Efendim, bu olaylardan dolayı herkes tedirgin. Herkes
dediğim şu, ilçede örgüt yanlısı olanlar da bundan tedirgin, korucu olan
insanlar da bundan tedirgin. Örgüt yanlısı olan kişi, örgütün ne zaman, nerede,
ne zaman, ne yapacağını hisseder. Hatta korucu dediğimiz insanlar da bunu
hisseder. Burada yerel bir kültür oluşmuştur. Bu kültür gereği, bunu herkes
bilir. Ayrıca, bu bölge kaçakçılık bölgesi. Kaçakçılık bölgesinde herkes bir
avukattır ve yöresel kültür, bunları bu duruma getirmiştir. Yani, suçun ne
zaman, nerede olacağını hisseder. Ama, Şemdinli’de şu var; hissedemiyor
insanlar. Şüpheli bir durum görüyorlar. Hangi saat, nerede, ne olacağı onların
bildiği, onların hissettiği kültürde değil.
Bir şey daha söyleyeyim ben size, terör örgütü ile yerel halkın
arasındaki irtibatı sağlayan milis dediğimiz insanlar vardır. Bu milisler,
hangi gün, hangi saatte, hangi olayın olacağını bilirler. Biri bilmezse ikisi
bilir veya üç kişiyse üçü de bilir. Bu durumda, Yüksekova’da veya Şemdinli’de
olacak olayları, bu milis dediğimiz örgüt ile halk arasındaki irtibatı sağlayan
insanlar bilemiyor. Bilemeyince, herkes tedirgin. Bir de burada akrabalık
boyutları var. Evet, ben örgütün milisi olabilirim; ama, örgütle ilgisi olmayan
akrabalarımla da bir bağım var. Bu da araya giren unsurlardır. Dolayısıyla bu
bilinmezlik, bilhassa Şemdinli’deki insanları çok tedirgin etti. Zaten bu
tedirginlikten dolayı da biz, burayı incelememiz gerekir kanaatine vardık. Bu
gönderilen arkadaşlarımız, bu çerçevede gönderildi.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 6 kişiyi diyorsunuz değil mi?
SABRİ
UZUN – Evet.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sayın Başkanım hoş geldiniz. Şu ana kadar
verdiğiniz bilgiler biraz cesurca da, yalnız bu şeyde, 2005 yılı içerisinde,
Hakkari İli Merkez ve ilçelerinde meydana gelen bombalama olaylarıyla ilgili
olarak başında bulunduğunuz istihbarat dairesince ne gibi çalışmalar yapıldı?
SABRİ UZUN – O çalışma ekinde var, üç tane operasyon yapmışım. Biraz önce
söylediğim gibi, bir şahıs da bizim takibimizde gidiyordu 1 Kasım olayıyla
bağlantılı olarak.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Yaptığınız çalışmalarda kaç olayı
aydınlattınız? 17, 18… Yani, istihbarat dairesi, olayın failiyle birlikte kaç
olayı aydınlatıldı?
SABRİ UZUN - Biz olayla
uğraşmıyoruz, biz örgütle uğraşıyoruz. Ha, bu olayın içerisinde…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – İstihbari bilgi…Çünkü her alanda istihbari
bilgi geliyor.
SABRİ UZUN – Tabii, bu operasyonun içerisinde yakaladığınız şahıs,
faaliyetinizi ispat ettiğiniz şahıs iki olayın içinde olur, üç olayda olur,
hepsinde de olabilir. Biraz önce de söylediğim gibi, bir milis yapısı var
dedim. Bu milisler üzerine gider. Ayrıca, örgüt mensupları milisleri bir kenara
koyar, kendileri de eylem yaparlar, bizzat gelir yaparlar, yerel unsurlardan
hiçbir tanesi eyleme sokmamak suretiyle, istihbarat yollarının hepsini atıl
bırakabilirler. Biraz önce söylediğim gibi bizim üç tane operasyonumuz var, bu
üç operasyonda elde edilen malzemeler de o verdiğim listede var, isterseniz şey
yapabilirsiniz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bu olayların dışındaki üç operasyon, 17, 18
bombalama olayının dışındaki üç operasyon.
SABRİ UZUN – Evet, evet
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ama, bu 17, 18 olayıyla ilgili… Üstelik de bu
olayların bu kadar artması, sizce normal midir Sayın Başkan. Yani, bombalama
olaylarının temmuzdan kasıma kadar sürekli ayda 4,5 bombalama olaylarının…
SABRİ UZUN - Zaten diyorum ya,
bana göre normal olmadığı gibi…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – İşte bunu açmanızı…
SABRİ UZUN – Bir heyet gönderelim buraya, burayı bir yerinde incelesin
dediğimiz de, bu anormallik yörede herkes tarafından bilinen bir anormallik.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Yöreden ziyade, istihbarat daire başkanı
olarak, sizce anormallik miydi bu?
SABRİ UZUN – Anormallik, çünkü başka yerle benzeşmesi yok, aynı benzer
olay Beytüşşebap’ta da olsa, Muradiye’de de olursa, bu normaldir. Ama, bir
yerde olay yükseliyor, başka yerlerde çok düşük seviyede. Bir anormallik var.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Terör örgütü iki olayı üstlendi dedik. İki
olayı aydınlatmış, üstlenmiş daha doğrusu. Örgütün üstlenmediği olayları nasıl
yorumlayacaksınız, nereye oturtacaksınız?
SABRİ UZUN – Zaten örgütün üstlenmediği eylemleri, eğer halktan kişiler
bundan zarar görmüşse, örgütün esas niyeti güvenlik kuvvetlerine zarar vermek
veya devlet tesisine zarar vermek, ama onun dışında halktan insanlar zarar
görmüşse örgütün üstlenmemesi normaldir. Ama, halktan insanlar zarar görmemiş,
örgüt bunu üstlenmemiş; işte o zaman, burada şüpheli durum var demektir. Yani,
başka bir güç, bu anormalliği yapıyor demektir.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Başkanım, bölgede son dönemde gerçekleşen
terör olayları sizce bir istihbarat zaafından mı kaynaklanıyor?
SABRİ UZUN – Efendim, onu siz takdir ederseniz daha iyi olur.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bir istihbaratçı olarak olayları nasıl
yorumluyorsunuz, bir daire başkanı olarak?
SABRİ UZUN – Şimdi, hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz efendim.
Onun için…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Üstelik de basın yayın organında… Sorumu
değiştirerek de sorayım. Çıkan bu olayların, devlet içerisindeki birtakım güç
odaklarınca yönlendirildiği… Bu basında çıkan haber. Bu iddialar hakkında ne
düşünüyorsunuz?
SABRİ UZUN – Devlet içindeki güç odakları… Kimi kast ediyor bu basın?
Basının kendisi de var mı acaba bu güç odaklarını içinde?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bir istihbaratçı olarak ben size soruyorum. Gazetedeki
bu iddiaya göre ne düşünüyorsunuz?
SABRİ UZUN – Şimdi, eğer Ankara destekli bir devlet güç organı diyorsa,
Türkiye genelinde yayın yapan basın yayın organlarında bu iş önceden
yayınlanıp, altyapısı hazırlanması lazım. Eğer yerel anlamda insanlar tarafından,
devlet güç organları tarafından yapıldı deniliyorsa, bu ülkedeki basın yayın
organlarında yayınlanmaz. Ben daha açığını söyleyeyim size, burada herkes bilir
de, kimse konuşmaz, birbirimizle sağırlar dilsizler diyalogu kuruyoruz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ama, çok önemli şeyler de söylediniz de…
SABRİ UZUN - Yok yok, biraz sonra
gazetede çıkar zaten onlar, televizyonda çıkar 5 dakika sonra.
BAŞKAN –
Çıkmaz, çıkmaz
SABRİ UZUN – Şimdi, eğer Ankara mahreçli bir operasyonsa, Başbakan hakkında
bir haber çıkar, Başbakan tahin helvasıyla karnıyarığı karıştırdı da yedi… Eğer
Ankara mahreçliyse, basın yayın organlarından böyle bir haber çıkar. Ankara
mahreçli değilse, basın yayın organlarında böyle bir haber olmaz. Onun için
sordum. Devlet organları tarafından desteklenmiş diye basında haberler çıktı
diyorsunuz, basın kendisi neresinde bunun? Eğer yerel bir disiplinsizlikse,
bunu ülke genelindeki basın yayın organlarında haberi, kamuoyunu oluşturan
haberleri çıkmaz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki Başkanım, son dönemde bölge genelinde ve
Hakkari üzerinde meydana gelen bombalama olayları hakkında, sorunun çözümü,
olayların aydınlatılması, faillerin yakalanması hususunda yetkili makamlara
neler arz ettiniz İstihbarat Daire Başkanlığı olarak?
SABRİ UZUN – Biraz önce söylediğim gibi, o Şemdinli’ye gönderme olayı da
bizim bir önerimizin sonucuydu veya onların kendi görüşleri olabilir. Bu bizde
çok önemli bir rahatsızlık yarattı.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Rahatsızlık yaratan ne istihbarat dairesinde?
SABRİ UZUN – Olayın adını koyamıyorsunuz. Örgüt disiplini…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – İşte nereye oturtuyorsunuz istihbarat olarak?
SABRİ UZUN – Vallaha, bunu hepiniz, hepimiz koyuyoruz da, biz olayların
böyle böyle geliştiğini, burada örgüt disiplini dışında bir olay olduğunu
ortaya koyuyoruz ve bunları da not halinde ilgili yerlere iletiriz.
SABRİ UZUN – Hakkari yöresindeki… Bunları teker teker çok biraz zor
olacak da, mesela Dünya Barış Gününde çadıra bomba atılıyor. Şimdi, örgüt daha
hiç Dünya Barış Günü için veya Dünya Kadınlar Gününde kendi insanının
toplandığı yere patlayıcı atacak?! Olmaz, olmaz…
İkincisi, bir gazinonun yanına bomba konulmuş, gazino boşmuş, göreve
gitmiş insanlar, işte maç olduğu saatte örgüt bomba koyuyormuş da onun için
orada seyretmeyelim demişler. Yani, olabilir, çok hissetme meselesi; ama, benim
hissetmemin de…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bu örnekleri isterseniz ben biraz sıralayayım,
İmralı ya mesela bir otobüs tutuluyor, halk gidecek…
SABRİ
UZUN – Onu ben söyleyeyim efendim, bir adam var orada, Vefa bilmemne diye bir
adam vara –bulabilirsem isimini burada- o şahsın ifadesine başvurmakta fayda
var. Ama, ne kadar anlatır, anlatmaz orasını bilemem. Vefa Baskın diye bir
şahsı, bire bir mi dinlersiniz, ifadesini mi alırsınız veya mülkiye
müfettişleri veya savcı bunların ifadesini almış mıdır, o ifadeye bakarsanız o
biraz önünüzü açar. Bilmiyorum firma olarak bunların otobüsü mü? Bunların
otobüsüne de bir bomba konulmuş, sanıyorum Hakkari Merkezde olabilir, olaylara
bakmam lazım. Bir de, bu şahıslara bir tehdit telefonu falan gelmiş
sanıyorum saat 18.00- 19.00 sıralarında. İmralı’ya gidecek
otobüsü vermeyeceksiniz falan diye, sonradan onlar vermemişler falan. O konuda
ifadeleri falan alınmış.
O konuda
ifadeler falan alınmış, o ifadelere bir… Biraz önce benim baştan söylediğim,
savcı ve mülkiye müfettişleri doğru yolda dediğim konulardan bir tanesi de bu…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Yüksekova’da Huzur Et Lokantası, babasının iki oğlu terör
örgütünde, o lokantaya iki bomba…
SABRİ UZUN –
Oğlanların ikisi lokantacının dağda, örgüt gelip adamın lokantasına bomba
atıyor veya yine bu…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bir iş merkezi…
SABRİ UZUN –
Cemaatlerden bir tanesi bir yeri dershane olarak mı kiralamış oraya saldırı
olmuş. Şimdi, cemaat ile örgütün savaşı gibi bir anlam taşıyor. Şimdiye kadar
da ben buna tesadüf etmedim; yani, şuraya teker teker bakmam lazım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bunları bir yere oturtmak…
SABRİ UZUN –
Bir yere oturmuyor, zaten bu komisyonun kuruluş sebebi de onu bir yere oturtmak
efendim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Peki, bölgede görev yapan personelin araç, gereç eksiklikleriyle
ilgili yeterli olduğunu düşünüyor musunuz emniyet güçlerimizin?
SABRİ UZUN –
Şimdi, efendim, şu biraz önceki konuyu tamamlayım da araç gereç konusuna da
geleyim.
Benim gördüğüm şu: Ankara bu disiplinsizliğin hiçbir yerinde
yok, benim gördüğüm bu. Neye dayandırıyorsun; benim de kendime göre karinelerim
var, eğer Ankara bu işin bir yerinde olursa ulusal basın kullanılır, örgütün
aleyhine kullanılır, bu eylemlerin meşrulukları konusunda kullanılır, böyle bir
şey yok. Ankara’da bir disiplinsizlik yok, tarih veriyorum, 30 Ağustos 2004’ten bu tarafa yok
Sayın Hüsrev
Kutlu’nun -o da komisyon üyesi herhalde- hakkında Milliyet Gazetesinde Ocak
2004’ün 3’ünde veya 4’ünde bir haber çıktı.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Meclisteki Atatürk’le ilgili.
SABRİ
UZUN – Hayır, hayır, Pursaklar’daki bir cemaat liderinin iftar yemeğine gitti
diye. Gazeteci orada mıydı acaba? Acaba Hüsrev Kutlu veya arkadaşları poz mu
verdiler ona?
Acaba -onu sorun Hüsrev Beye- Hüsrev Bey böyle fotoğrafının çekildiğini görmüş
mü; yoksa, hiç hissetmemiş mi? Peki, kim çekmiş Hüsrev Beyin fotoğrafını?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Görev süresince hiç Hakkâri bölgesine gittiniz mi olay öncesi,
olay sonrası?
SABRİ UZUN –
Benim gitmediğim yer pek yok da, Hakkâri’ye ben üç defa gittim, Şemdinli’ye üç
defa gittim, Tunceli’ye bir defa gittim. Gitmediğim il Sinop, minop onlar
kaldılar, o da terör olmadığı için gitmedim. Antalya’ya da 2005 yılında gittim
ilk defa.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Peki, 9 Kasımda meydana gelen olayla ilgili istihbarat olarak
bugüne kadar ne gibi bir çalışma
yaptınız ve ne gibi bir sonuca ulaştınız?
SABRİ UZUN –
Ulaştığımız sonuçları da, aldığımız şeyleri de o savcıya biz intikal ettirdik,
halen de ettiriyoruz.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Komisyona?..
SABRİ
UZUN – Vallahi, oraya gönderdiğimiz kâğıtları alırsanız çok daha iyi olur
efendim; çünkü, dediğim gibi, yani bir şey anlatmış olmak için o çalışmayı
benim yatırmamam lazım. Çok sıhhatli gidiyorlar. Ben şunun hakkında şu bilgiyi
aldım, şuraya intikal ettirdim, bu şu soruyu sordu, şunu tutukladı, bunun
ifadesini aldı dersem çok kötü olur; ama, şunu da söyleyeyim, 4 Kasım tarihi
itibariyle tespit ettiğim kişileri ben
takip de
ettim, bulgularımı da savcıya intikal ettirdim, savcı da bu şahıslara müracaat
etti, halen de bunlar hakkında çalışma yaptığını düşünüyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şemdinli’de meydana gelen olaylarla ilgili Astsubay Ali Kaya,
Astsubay Özcan İldeniz, polis sorgu sahasında istihbarî çalışmak üzere ilçeye
geliyorlar. Seferi Yılmaz’ın telefon dinlenmeleri sonucu adı geçenin
yurtdışında örgüt tarafından bir paket gönderileceği duyumunu aldıklarını,
jandarma görevlilerince ifade verilmektedir. Jandarma, polis bölgesinde telefon
takibi yapabilir mi? İstihbarî bir çalışma yapabilir mi?
SABRİ UZUN –
Şimdi efendim, bir kere 23 Temmuz 2005’te çıkan bir kanun var 5397. Bu kanunda
jandarmaya mülki ve adlî görevinin önlenmesi için, hatta idarî görevinin, adlî
görev de değil, mülki ve idari görevinde önleyici hizmet yapmak için mıntıka
mefhumuna sadık kalmak kaydıyla istihbarat çalışması yapar diyor. Eğer, bir
telefon tesis edildiği yer veya kullanıldığı yer polis mıntıkasıyla bunu polise
devretmek zorunda. Eğer, bunu polise devretmedi de kendisi takip etti, bu şahsı
da yakalamışsa yasadışı delil toplamış olur, o şahıs suçluysa bile beraatının
altyapısını hazırlar, hukukî altyapısı yok bunun, suçluya yarar yakalaması da.
Örnek veriyorum, Seferi Yılmaz’ın şehirdeki telefonunu jandarma dinlemiş ise
Seferi Yılmaz’ı bombayla, silahla yakalasa dahi yetkisiz delil elde ettiği için
bu şahsın beraatının sebebidir bu, olamaz böyle bir şey.
Bakın, bende
üç tane karar var, bunları müsaade ederseniz çıkarayım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Verdiğim örnekler de ülke genelinde polis istihbaratı ve
jandarma istihbaratı ve MİT arasında yetki kargaşası yaşandığına dair…
SABRİ UZUN –
İstihbarat değil bu, bunun istihbaratla ilişkisi yok. Bakın, bir şey söyleyeyim
size bir yanlış anlamayı önlemek için. Bir, istihbaratın asla ve asla yakalama
yetkisi yoktur. İki, yakalamayı yapacak olan özel harekât birimidir. Özel
harekât birimi yakalama yaparken ben olaya sadece müşahit olarak bakarım, hiç
müdahale edemem, olay onun uzmanlığıdır ve olay yeri incelemeyi de, Olay Yeri
İnceleme ve Bombalama Ekibi yapar. O zaman, özel harekât da karışamaz ona.
Üçüncü aşaması da, adlî aşamadır. O zaman, özel harekât da istihbarat da hiç
karışamaz, yine onlara biz müşahit olarak katılırız. Onun için, şu yapılan iş
bir istihbarat işi değil, benim konuma da hiç girmiyor bu iş.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, şunu söyleyebilir miyiz; polis istihbaratı ile jandarma
istihbaratı ve MİT arasında yetki kargaşası yaşanıyor mu?
SABRİ UZUN –
Asla ben böyle bir şey yaşamıyorum. Hiç böyle bir yaşamam yok, hissetmiyorum
bile böyle bir şey.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ama, Şemdinli’deki olay?..
SABRİ UZUN –
Şemdinli’deki olay istihbarat olayı değil.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Nereye oturtacağız?
SABRİ UZUN –
Onu o işin faili olan kişiler oturtacaklar, onun yaptığı işi ben bir yere
oturtamam. Bir şey söyledim, bakın, şimdi, burada Veysel diye birisi geçiyor.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Veysel Ateş.
SABRİ
UZUN – Benim istihbarat birimlerinde bir tane Veysel bulamazsınız. Bunlar
pratik işlerin adamlarıdır, dağda tetik çekmekten gelen adamdır,
istihbaratçılık
akıl işidir,
böyle tetik işi değildir. Olmaz bende, yok böyle bir şey. Kaldı ki, eğer buraya
operasyonel amaçlı gidiliyorsa bu ilden özel harekât alınır, bu işin uzmanı
olan istihbarat personeli de bulunur, terörün sorgu personeli de bulunur, madem
birisi yakalamaya gidiliyorsa öyle gidilir. Ben onun adını koyamam şimdi.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Hakkâri bölgesinde jandarma birimleriyle müştereken istihbarat
ve operasyonel çalışma yapıyor musunuz?
SABRİ UZUN –
Şimdi, biraz önce söylediğim gibi, istihbarat çalışma ülke genelinde benim
görevimdir, müştereklik diye asla ve asla hiçbir şey olamaz; çünkü, biraz önce
söyledim, onların mülki ve idari göreviyle ilgili önleyici görevleri var,
istihbarat görevleri yok. Şunu özellikle açmak istiyorum: İstihbarat görevi bir
siyasî polis görevidir. Siyasî polis görevi siyasî polis tarafından verilir.
Polisin adlî, idarî ve siyasî görevi vardır. Jandarmanın adli, idarî görevi
vardır; ama, siyasî görevi yoktur. Olmayan görevi paylaşmak diye bir şey
olamaz. Merhum İnönü’nün bir sözü var efendim. İnönü 1938 senesinde diyor ki:
“İnkılabın ve rejimin uyanık muhafızı yalnız ve ancak polis olabilir.”
Yani, rejim koruması siyasî polislik görevini
başka bir makamın almasını kabul etmiyor. Bu, bir siyaset adamı, aynı zamanda
bir asker kişi.
Ayrıca, bir
şey daha var; zaten yasa benim görevlerimi ayrıştırmış, biz kendi kendimize
görev birleştirip görev çatışması yaratacağız, böyle bir şey olamaz, yok böyle
bir şey.
Ayrıca, 1947
senesinde çıkarılmış bir kanun var. Bu tür adlî ve idarî görevlilerin
çatışmasını önlemek için çıkarılmış bir kanun. Müsaade ederseniz okuyayım
efendim, çok kısa bir kanun: 11.6.1947 senesinde çıkarılmış. 1 inci madde:
“İçişleri merkez kuruluşu 2 müsteşar ve 2 müsteşar yardımcısı ile aşağıdaki
yazılı dairelerden oluşur.” 2 nci maddede de: “Müsteşarlardan biri Emniyet
Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı işleri dışında bulunan bütün
bakanlık işleriyle, diğeri de Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığı işlerini Bakanlar adına direktif dairesine Bakan adına idare
edebilir ve bu işlerin sorumlu amir ve denetçileridir” diyor. Bu kanun 1947’de
çıkarılmış; ama, uygulanamamış bu tür adli görevlerdeki çelişkiyi önlemek için.
Ancak, merhum Özal zamanında 1987 yılında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunundaki
bu değişiklik yapılmak suretiyle polise ülke genelinde istihbarat görevi
verilmek suretiyle siyasî polis görevi ülke genelinde polisin görevi
yapılmıştır. Bunda da hiçbir tartışma yoktur. Keza, son 23 Temmuzda çıkarılan
yasa da bu doğrultudadır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ülke genelinde Şemdinli olaylarında olduğu gibi bazı devlet
görevlilerinin karıştığı ve kaos oluşturabilecek faaliyetlere ilişkin dairenize
bilgiler intikal ediyor mu?
SABRİ UZUN –
Efendim, intikal ederse Bakana ve Başbakana, Genel Müdürlük makamına bunlar
sunulur, bu konuda da bizim iletişim…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Yetkili makamlara bunu…
SABRİ UZUN –
Hiçbir sorunumuz yok bu konuda.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – İntikal eden bilgiler hakkında bize bilgi verir misiniz?
SABRİ UZUN –
Olay Şemdinli’den çıkıyor başka bir boyuta gidiyor, bu, iyi olmaz efendim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şemdinli’yle ilgili?
BAŞKAN – O zaman, Hakkâri, Şemdinli, Yüksekova
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki, Başkanım, 9 Kasımda Şemdinli’de olay
oldu, 10 Kasımda veya 11 Kasımda, yani, Türkiye’nin İstihbarat Daire Başkanı
olarak, istihbarî bilgi açısından gerekli bilgi akışı yapılması gerekirken,
sizin uzun bir süre yurt dışına çıkışınız neden?
SABRİ
UZUN – O daha önceden programlanmış bir konuydu ve benim yardımcımda oradaydı o
tarihte, olay da bitmişti artık. Sanırım, ben ayın 15’inde gittim ve o
gittiğimiz yerde, en az burası kadar önemliydi. Dikkatinizi çekerim, daha
sonra, FBI ve CIA Başkanları da Türkiye’yi ziyaret ettiler. Biz oraya giderken,
şunu da dikkatinize sunayım, madem bunu öğrendiniz, öbürünü de
öğrenmiştirsiniz: Türkiye’de yapılan irtica operasyonun yüzde 99,9’unu yapmış
bir Dairenin Başkanıyım ben ve El-Kaide’nin ikinci adamı olan El-Sakka da benim
talimatımla yakalanmıştır. O hüviyetle, o unvanla gittim. Türkiye’de bir irtica
sorunu var diyoruz, onu da açıklığa kavuşturmuş olalım, bu operasyonlar açısından
çok iyi olur.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – Sabri Bey, güzel şeyler anlattınız,
bizi de aydınlattınız. Gerçekten, bugüne kadar, bu Komisyona en aydınlatıcı
bilgileri siz verdiniz; teşekkür ediyorum size.
Şimdi, bu istihbarat konusuna dönelim, sizin konunuza. Bu Özcan
İldeniz ve Ali Kaya denilen astsubaylar, sadece Şemdinli’de tam 29 kere
görevlendirilmişler. Bu da gelen bize resmî yazı, hem de istihbarat yapmak için
görevlendirilmişler. Bu, bize İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığından
gelen bir yazı. Şurada da görev durum belgesi diye başlığında yazıyor. 9.11’de
de görevlendirilmiş, o tarihte de görevli, görev yazısı da bir gün önce, 8’inde
görevlendiriliyorlar, istihbarî çalışmalar yapmak üzere görevlendiriliyorlar.
Ekim ayı içerisinde de Hakkâri Valiliğinde bir il emniyet komisyonu toplantısı
yapılıyor, aylık mutat toplantı yapılıyor, orada kararlar alınıyor. Bunun 11
inci maddesinde aynen şöyle yazıyor: “Terör örgütü mensuplarınca şehir
merkezlerinde araç içerisine bomba koyup patlama, nizamiye ve polis noktalarına
taciz roketli ve bombalı saldırı yapılması konusunda gelen istihbarî bilgilerde
artış meydana gelmektedir. Konuyla ilgili tüm personel uyarılarak, şehir
içlerine yönelik istihbarî çalışmalara ağırlık verilmesine…” Biz, burada, iki
gün önce, Şemdinli’deki genç arkadaşı dinledik.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Tacettin
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – İlçe Emniyet Müdürünün bu şahısları
tanımamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 29 kez geliyor Şemdinli’ye…
SABRİ
UZUN – Şimdi, efendim, biraz önce bir şey söyledim. Bakın, bir kurumu siz şu
seviyede tutuyorsunuz, bir kurumu bu seviyede tutuyorsunuz, o aradaki kişi, ben
tanımıyorum etmiyorum… Resmen korkmuş; ama, Meclis onun temsilini bu yetkide
tutmuş ve… Daha doğrusu korkuyor, polis sinmiş durumda o zaman. Size biraz önce
söyledim
1947’de çıkarılmış kanunu Meclis niye uygulayamadı efendim?! Şimdi,
oradaki ilçe emniyet müdürü niye böyle diyoruz. Meclis, 1947’de kendi çıkardığı
kanunu uygulayamadı efendim. Yani, Türkiye’nin nereden geldiğiniz hepimiz
biliyoruz.
.........../.........
28.02.2006 TARİHLİ OTURUM
METİN
TEKÇE (Hakkâri Belediye Başkanı)
BAŞKAN – Bu
dönem seçilmeden önce belediye başkanlığınız var mı?
METİN TEKÇE –
İlk dönemim.
BAŞKAN –
Sanki daha önce de seçildim gibi bir şey anladım da…
METİN TEKÇE –
Yok, hayır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – O siyasî partideki görevlerinden bahsetti.
........./.........
M. SALİH YILDIZ. YÜKSEKOVA BELEDİYE BAŞKANI
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) sorum yok.
....../.........
HURŞİT TEKİN ( Şemdinli Belediye
Başkanı )
MESUT DEĞER
( DİYARBAKIR ) Sorum yok....
.........../............
22.2.2006 TARİHLİ OTURUM
ERHAN KUBAT (Hakkâri İl Jandarma Komutanı, Kurmay Albay
BAŞKAN – Şimdi, şu şeyle ilgili, bir ajanda ele geçirilmiş falan ya,
bizde orijinali falan yok, bunun nerede olduğunu da bilmiyoruz. Ali Kaya’nın
düzenlediği galiba. Oradaki bazı notlar, ben de fotokopisine öyle bir göz
attım, bazı şeyler dikkati çekiyor. Mesela, orada, emniyet ile sanki jandarma
arasında bir sıkıntı varmış gibi. Tabiî, hiçbirimiz böyle bir şeyi arzu etmeyiz
de, böyle bir şey olduğuna da inanmıyoruz. İşte, poliste başta yapılmayacak
diye, sanki oraya bir not düşmüş, bunları siz de biliyorsunuz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – MİT’le ilgili bir şikâyet içinde olunması.
BAŞKAN – O ajandada, fotokopi, doğruluk derecesini de bilemiyoruz,
öylesine bir ajanda fotokopisi var…
ERHAN KUBAT – Ben şöyle arz edeyim: Biz, tabiî, bu malzemeler orada,
araçtan gasp edildiği zaman, ne vardı, ne etti, onlara baktık, ölüm listeleri
falan dendi. Gördük ki, ölüm listeleri denmiş, hani büyük Susurluklar denildi,
şey oldu, falan. Sayın Elkatmış, bana, şöyle bir, iki ayrı şey halinde, bunu
basına da söyledi ve onbeş gün sonra, yirmi gün sonra bana geldi. Bunu ben
inceledim, baktım, ajandanın fotokopisi. Bunun esasında Özcan’ın ajandası
olduğunu anladım ben; çünkü, bir sürü mükerrer çekimler var, başka dosyalardan
karışmalar var.
ERHAN KUBAT – Evet, bir silah daha var. O da bir uzman çavuşa ait. O
uzman çavuş da, o arabanın benzinini doldurmuş, benzinliğe gittiği zaman o
silahını almış arkaya koymuş vatandaşlar görmesin diye.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Uğur Yıldırım mı?
ERHAN KUBAT – Herhalde.
ERHAN KUBAT – Hayır. İldeyken arabayı doldurmuş, hazırlamış, silah orada
kalmış. O silah da o şekilde göreve gitmiş.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ama, başka bir tutanakta da, o, uzman çavuş Uğur
Özdemir’e ait gözüküyor; aynı silah…
ERHAN KUBAT – Uğur Özdemir diye bir eski uzman çavuş var, bir de Uğur
Yıldırım var. Bu, cumhuriyet savcılığına da yansıdı. Biz bunu arz ettik. yani,
bu isim sehven yazılan bir yanlış isim.
O çocuğun senedini verdik sonradan.
Şimdi, şu bombalarla ilgili bir bilgi açıklamak istiyorum. Komisyonunuz
bu konuda bir bilirkişi de dinleyebilir Sayın Başkanım. Şimdi, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde kullanılan bombalar MKE yapımıdır. Bunların kafile numaraları vardır. Şimdi, bizim
tabancalarımız var, her tabancanın ayrı bir seri numarası var. Bombalar öyle
değildir. Bombalarda aynı teknik resim ve şartnameye göre aynı fabrikada, aynı
fizikî evsaflı hammaddeden, yani, oradaki baruttan 100 000 tane çıktıysa, 100
000 tane aynı numaralı bomba vardır. Bunlarla ilgili, mesela, LOS Almandır, LOT
Amerikandır, KF ise Türk yapımı mühimmatlarda kullanılır. Bunlarla ilgili,
uygun görürseniz, komisyonunuz da dinleyebilir, ben bunu cumhuriyet
başsavcımıza da açıklamıştım, onlar da öyle bir bilirkişi dinleyecek.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Siz Diyarbakır’da görev yaparken, Ali Kaya da görev yaptığı,
birlikte çalışma yaptığınız?..
ERHAN KUBAT –
Aynı dönemde görev yapmışız. Aynı birimde değildik, başka birimlerdeydik. Ben
Jandarma Bölge Komutanlığındaydım, o da, il jandarma komutanlığındaydı. Ama,
ben Ali Kaya’yı orada çok fazla tanımıyordum. Yani, başka bir birimdi, orada
görev yapmış.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Veya Ali Kaya, sizi kaç kez aradı?
ERHAN
KUBAT – Şimdi, bilemiyorum, tabii, konuşmalarımız nereye yansıyacak ama, bu
olay adli bir olay, daha cumhuriyet savcısı şey yapmamış. Ancak, bu olay
öğrendiğim zaman Vali Beyle beraberdim. Ondan sonra olay yerine, baktık olay
büyüyor, intikal etmek için, Şemdinli yolu kapandığını duyunca, helikopter
talep ettik garnizon komutanından bindik savcımız, emniyet müdürümüz, ben ve
taktik alaya gittik. Ondan sonra olaylara şey yaptık. Bizim personelimiz
gelmiş, suratı kanamış, oraya aldık, hiçbir mesela iddia yoktu ki, mesela
deniyor işte, bunlar iki gün neden işe… Hiçbir iddia yoktu ki, cumhuriyet
savcısına, benim personelim, ilçe savcımız yanımda, olayı gösteriyoruz,
personelimiz yanımızda, yani, Ali ile şey yanımızdaydı, orada bazen görüyorduk.
Biz mesela taktik alay komutanının yanındaydık, onlar galiba ilçe
jandarmadaydı. Ne oldu diye telefonla da görüşmüş olabiliriz. Görüştük galiba,
yani bilmiyorum. Ama, yani personelimiz oradaydı. Mağdur durumdaydı ve hiçbir
talep de yoktu. Cumhuriyet savcısına en sonunda basında o kadar çıktı ki, bakın
bizim personelimiz burada, basında çıkıyor, resmi olarak müracaat ettirelim
sayın başsavcım. Bakın görüyorsunuz, personelimiz burada, birsürü iddia var
dedik ve valimiz olsun, savcımız olsun gerek, halkla görüşürken dedi ki, bir
şey gördüyseniz gelip
müracaat
edin. Kimse gelmedi ki. Ondan sonra da personelimiz müracaat etti, savcılık
onların ifadelerini aldı ve olay başka yerlere intikal etti sonra.
BAŞKAN –
Mesut bey…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Evet komutanım, bölgedeki bu olayların nasıl önlenebileceğini
düşünüyorsunuz? Mevcut yasalar yeterli midir?
ERHAN KUBAT –
Bununla ilgili mevcut tabii Avrupa Birliğine uyum yasaları çerçevesinde
çıkarılan yeni CMK’ya göre güvenlik kuvvetlerinin gerçekten işi zorlaştı. Örgüt
bunu çok güzel kullanıyor Mesut Bey. Yani, vatandaşları, çocukları çok güzel
kullanıyor. Bununla ilgili bir ifade okuyayım isterseniz…
BAŞKAN –
Ezbere biliyorsanız, anlatın.
ERHAN
KUBAT – Şöyle: Şemdinli olayları oldu, biz Şemdinli’den çıktık, bu sefer
Yüksekova’da oldu, Yüksekova’da polisin panzeri devrildi, molotof
kokteylleriyle saldırdılar. Bunların hepsini alıyorsunuz, savcılarımız serbest
bırakıyor yeni ceza kanununa göre.
Savcılarımızı yermek için konuşmuyorum. Ama, kanunlar bu şekilde. Şimdi
vatandaşlar bunu bir görüyor. Tutuklama yok. Yahu suç değil bunlar demek ki.
Örgüt de diyor ki, bunları herkes biliyor, serbest bunlar falan diyor. Yani…
A. SIRRI
ÖZBEK (İstanbul) – Siz Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasına atıfta bulundunuz, onu
konuşuyoruz, yoksa, ben eylemi konuşmuyorum. CMK, işte eksiğiyle, fazlasıyla
böyle. Bunu bu çerçevede nasıl önleriz diye arkadaşımız soruyor, onun için.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Evet, delilden sanığa gitme de…
Tabii, şimdi
komutanım, Avrupa Birliği sürecinde işte kanunların suç işleyen bir kişiyi
yargıya intikal ettirdiğimizde yargı serbest bırakıyor, işte, halk bu suçun suç
olmadığını düşünüyor gibi en son cümleniz öyleydi. Bu durumda bölgedeki terör
olaylarını da çözmeniz için bize öneriniz var? Yani, kanun dışına mı çıkılması
veya kanunların değiştirilmesi mi?..
ERHAN KUBAT –
Kanunların dışına kesinlikle çıkılmaz. Devlet düzeninde kanun dışına çıkılır mı Mesut Bey, yani, böyle bir
şey değil ama, bakın, şöyle bir kanaat, bir kere oraya gönderdiğimiz bütün ilin
idarecileri, batıdan tecrübeli olarak gelecek. Herkes orada gönlünü verecek,
çalışacak ve halka hizmet edecek. En önemlisi bence okul. Hele hele yatılı
bölge okulları. Öyle vatansever, öyle devlete, bayrağına bağlı çocuklar… Çünkü, çocuk ne verirsen onu
alacak. Yani, o çocukta hiçbir şey yok ki. Onu vatana bağlı, eğitimine, oradan
çocuğun batıya gelme şansını kendisinde hissedecek, yani, öyle bir ortam
yaratılacak. Ekonomik olarak orada projeler yapılacak. Havyacılıksa hayvancılık
yapılacak, meraysa mera yapılacak. Arıcılıksa arı yapılacak, bununla ilgili
teşvikler olacak. İş, istihdam sağlanacak. Vatandaş bakacak… Yani, güvenlik
belli bir yere getiriyor, orada kalıyor. Artık ondan sonrası yani biraz…
BAŞKAN –
Kanaat bildirici şeyler olunca tabii…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Peki.
Veysel Ateş,
PKK terör örgütü içerisinde, eylemler süresi içinde faaliyetlerini sürdürürken,
Veysel Ateş’in bomba konusunda özel bir eğitim aldığını biliyor musunuz?
ERHAN KUBAT –
Bilmiyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ali Kaya veya Özcan İldeniz’in bomba konusunda eğitim düzeyi
nedir?
ERHAN KUBAT –
Bomba konusu derken, yani, el bombası atma gibi mi?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – El bombası değil, yani bomba konularındaki eğitimi var mıdır,
yok mudur?
ERHAN KUBAT –
Bomba dediğimiz zaman, sivil tabirle, biz askeri tabir kullandığımız zaman el
bombası. Bunu rütbeli şahıs el bombası atma eğitimi görür. Bu da demek değildir
ki, bizim astsubayımız el bombasını aldı, orada attı, yanlış anlaşılmasın. Ama,
bir tahrip maddesini tahrip için, tahrip uzmanlarımız vardır. Bunların eğitimi…
BAŞKAN – Her
askerliğini alan o eğitimi alıyor galiba. Biz mesela aldık o eğitimi.
ERHAN KUBAT –
Bomba eğitimi alınır. Ama, tahrip uzmanı çok ayrıdır. Öyle bir eğitimleri yok.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Peki, komutanım 9.11.2005 günü Şemdinli İlçesinde çıkan
olaylarda tahrip edilen jandarmaya ait araçta bulunan iki adet el bombasının
MKE yapımı olduğu ve muhafaza edilmesi için Şemdinli İlçe Jandarma
Komutanlığına teslim edildiği, Şemdinli Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan
9.11.2005 tarihli olay yeri inceleme tutanağında belirtildi. Ayrıca, Ali Kaya,
Özcan İldeniz tarafından tutulan tutanakta da araçtan çıkan iki adet el
bombasının MKE yapımı olduğu belirtilmiştir. Ancak Şemdinli İlçe Jandarma
Komutanlığına teslim edilen iki adet el bombasının Şemdinli İlçe Jandarma
Komutanlığının 14.11.2005 tarihinde düzenlenen teslim-tesellüm tutanağında MKE
yapımı olmadığı, Alman yapımı olduğu, HGRDM41SİPLETERCOM-BLOSFMP-134 seri nolu
el bombaları olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte Jandarma Genel Komutanlığının
envanterlerinde MKE yapımı haricinde herhangi bir el bombasının bulunmadığı
belirtilmiştir. Söz konusu Alman yapımı DM41 tipi el bombasının 30 AK 903
plakalı jandarmaya ait araçta bulunmasını nasıl açıklarsınız?
ERHAN KUBAT –
Şimdi, bunu nereden okuyorsunuz Mesut Bey?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Tutanaklardan okuyorum.
ERHAN KUBAT –
Yani, iki el bombası jandarmaya teslim edilmiş mi?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Edildiğini tarih ve şey olarak söylüyorum, teslim-tesellüm
tutanaklarından ifadelerden okuyorum.
ERHAN KUBAT –
Böyle bir bilgi bizde yok. Bize teslim edilen bir bomba yok. Araba tamamen
halkın kontrolünde kaldı, Cumhuriyet Savcımız, ilk gittiğimiz…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Savcılık ve jandarmanın teslim-tesellüm tutanaklarındaki seri numaralarına
göre okudum komutanım.
ERHAN KUBAT –
Şimdi, bakın, ben tam bir arz edeyim, taşları yerine oturtalım. Biz gittiğimiz
zaman helikopterle gittiğimizde savcımız olay yeri tespitini yapıyormuş. O
sırada silah atılmış ve bizim yanımıza geldi. Savcımız geldiğinde, bembeyaz
suratlı, işte biz de şey yaptık. Evet, ne olmuş… Hayır, bunların yapılması çok
tetkik istiyor. Derhal, hemen dedik. İl valimiz, cumhuriyet savcımız, her şey
yapılacak. Toplumu geri çekin. Topluluk sakinleşsin. Hiç teslim-tesellüm yok.
Gidildi tekrar, bütün bagajda ne varsa, hepsi tespit edildi ve bunlar
cumhuriyet savcılığı tarafından alındı. Kriminal laboratuarlara gönderildi.
Başka hiç kimseye teslim-tesellüm şeyleri falan yok.
BAŞKAN
– Şimdi, Mesut Bey, siz orada tarih de okudunuz herhalde de, iki ayrı tutanak
var, arabada yakalananlarla
iki ayrı tutanak var. Arabada yakalananlarla emanete alınanlar farklı mı
diyorsunuz, tutanağa göre.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Başka soruya geçeyim komutanım.
ERHAN KUBAT - Yani, biz bunları
bilmiyoruz Sayın Başkanım. Biz böyle bir belgeler görmedik. Bize daha böyle
intikal eden bir şey yok; çünkü, davada bir gizlilik var, tutulan tutanakları
biz bilmiyoruz. Bize mesela, savcılık sorduğu zaman, biz, burada, bagajda ne
çıktığını bilmiyoruz, bizim silahlarımız, personel silahları senetleri
bunlardır, işte senetleri de bunlardır, numaraları da bunlardır diye gönderdik.
Daha, şimdi, oradan ne çıkacak, kriminal laboratuvardan ne gelmiş, bunların
hepsi şu anda gizli.
BAŞKAN – Son tutanak kimin tuttuğu tutanaktı? Alman yapımı dediğiniz
tutanak.
MESUT DEĞER – Ezbere okumayayım da, tarihlerde bir yanlışlık olmasın.
En son, Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığının 14.11.2005 tarihinde
düzenlenen teslim tesellüm tutanağında, Alman yapımı ve işte, seri numaralarını
belirttiğim… Daha önce de, 9.11.2005 tarihli, olay yeri inceleme tespit
tutanağı, cumhuriyet savcısı…
BAŞKAN –
Savcılığın tuttuğu ile 14’ünde tutulan tutanağa çelişkili diyorsunuz
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Evet. Yani, komutanıma, bilgi açısından, almak
için sordum da.
Şimdi, yine, başka bir soru; komutanım, 9.11.2005 günü Şemdinli İlçe
Merkezinde yaşanan patlama sonrası –ben notlar halinde aldım da, kelimelerde
bir yanlışlık olmasın; çünkü, tarihî bir tutanak, komisyonumuz da- meydana
gelen olaylar esnasında göstericiler tarafından tahrip edilen jandarmaya ait
sivil araçları gasp edilen astsubaylara ait ajandada … olarak adı geçen Orhan
Tekin isimli şahsın örgüt güdümünde yurt içinde yayın yapan Ülkede Özgür Gündem
Gazetesinin 19.11.2005 tarihli yayınında, ajandadaki muhbirler başlığıyla
verilen haberde, jandarmanın Şemdinli’de en aktif haber elemanları olduğu
yönünde haberlerin yer aldığı görülmüştür. Adı geçen Orhan Tekin isimli şahıs,
jandarmada kayıtlı haber elemanı mıdır?
ERHAN KUBAT - Ona bir bakmam
lazım, haberim ondan yok; ezbere söyleyecek pozisyonda değilim. Bunu,
geldiğinizde de cevaplandırabilirim veya İstihbarat Şube Müdürüm gelecek, ona
bu soruyu sorun.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şimdi, komutanım, Seferi Yılmaz’a ait polis
sorumluluk sahasında ikamet eden ve faaliyetlerini Şemdinli İlçe Merkezinde
yürüten bir kişi olmasına rağmen Seferi Yılmaz, jandarma sorumluluk sahanızda
bulunmayan bir kişi hakkında telefonla dinleme faaliyetinde bulundunuz. 5397
sayılı kanun size bu yetkiyi veriyor. 5397 sayılı Kanun ile jandarma,
istihbarat üretme amacıyla değil de, suçları önleme noktasında, sadece kendi
sorumluluk sahasıyla sınırlı olmak kaydıyla, önleyici dinleme yapma yetkisi
vermiştir. Bu durumda, yapmış olduğunuz kanunsuz uygulamayla, suç işlemiş
gözükmüyor musunuz?
ERHAN KUBAT - Görüşümü söyledim;
böyle bir kanunsuz uygulamamız yok Mesut Bey.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ama, Şemdinli İlçesine geldiğinizde, daha
doğrusu, Ali Kaya, Özcan İldeniz, bu konuda, Seferi Yılmaz’a, işte, bir paket
gelecek, onunla ilgili bir çalışma ve bir eylem, yani, terör örgütünden gelecek
bir paketin istihbarî bilgi dinleme sonucu Şemdinli Cumhuriyet Savcılığına bu
konuda bilgi verdiniz mi? Bu bilgiyi niye emniyetle paylaşmadınız? Yani, sorun,
sanki, emniyet ile jandarma arasındaki bir sorun, bir ihtilaf gibi gözüküyor.
Biz öyle algılamak istemiyoruz da…
ERHAN KUBAT - Ben bunların hepsini
cevaplandırdım, biliyorsunuz. Yani, istihbarat çizgisi nerede, operasyon
çizgisi nerede olduğunu çok açık olarak konuştuk.
BAŞKAN – Başka sorusu olan?.. Yok.
Sadece, ben belki şeyle ilgili olarak şey edeyim. Terörle
mücadele ederken, mevzuatın biraz yetersiz olduğu şeklinde söylediniz ya, benim
bildiğim, yani, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununda bir değişiklik olmadı, yani,
önleyici etkisi bakımından. 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda bir
değişiklik yine olmadı, bir ara ben inceledim onları. 2803 Jandarma Teşkilat ve
Görevleri Hakkındaki Kanun ve ona dayalı olarak çıkarılan yönetmelik, onlarda
da bir değişiklik olmadı. Ceza Muhakeme Usulü Kanununun 100’üncü maddesinde,
tutuklama nedenleri, orada tek tek sayıyor. Orada fazla bir değişiklik yok,
önceki 104’le paralel olarak. Diğer taraftan, afiş, pankart ve saire gibi
terörizmi anlatacak veyahut da, ne bileyim, teröristlerin elebaşlarını ve
saireyi propagandaya yönelik, yeni Ceza Kanununun 220 nci maddesi var, çok da
şiddetli hükümleri var, orada da bir şey yok. Dolayısıyla, mevzuat bakımından
bir eksiklik var, mücadelede o yönüyle biraz nakısa mı diyelim veya ne bileyim,
mücadelemizi azaltıyor gibi bir şey, bilemiyorum, yani, eğer, mevcut kanunda
bir değişiklik yapılmak gerekiyorsa o yapılır; ama, benim incelediğim, daha
önce, Terörle Mücadele Kanununa da şöyle baktım, biraz, uygulayıcı olarak da
onun üzerinde durdum, o kanunda da fazla bir değişiklik yok. Dolayısıyla,
burada, mevzuat bakımından, hele hele, operasyon aşamasında, fiilin işlendiği
bir anda, kalkıp da, hele bir durun siz, ey failler, siz burada bekleyin, ben
gideyim, savcıdan hemen bir mahkeme kararı getireyim falan, yani, mevcut
kanunlarda da böyle bir hüküm yok, bildiğim kadarıyla. Yani, oradaki şeyi, siz,
operasyona gittiğinizde, suç işlenmiş, onu da siz yakalamak üzerindesiniz,
derhal, gerekli tedbirleri hukuken almanızda hiçbir engel yok diyebiliyorum.
........./............
SEFER RESULOĞLU (Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı
İstihbarat Şube Müdürü) –
BAŞKAN – Peki, şimdi, siz bize, bir istihbaratçı olarak, tabiî, göreve
başladığınızda veya daha önceki tecrübelerinizi de göz önünde bulundurularak,
orada faili meçhul, bombalama vesaire gibi olayları kısaca bir değerlendirin,
ondan sonra da biz yönelteceğimiz soruları yöneltelim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Faillerin yakalanması ilgili, bütün olaylar…
SEFER
RESULOĞLU – Bütün olaylarla ilgili benim açıklama yapmam, tamamı yargıya
intikal etmiş. Biz, jandarma olarak…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Giriş noktalarında kontrol yok mu, 3 giriş var
dediniz de?
SEFER RESULOĞLU – 3 giriş var efendim. Giriş noktalarında kontrol var. Bu
kontroller 24 saat esasına göre devam ediyor. Bu kontrollerde görevli olan
şahıslara bilemiyorum sormak gerekiyor herhalde.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bu istihbari çalışmanın gerekçesi nedir, onu
sormak lazım.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Burada, şimdi, Seferi Yılmaz aranıyor ve
Seferi Yılmaz polis noktasında, polisin görev sahası içerisinde. Ali Kaya,
Özcan İldeniz, Veysel Ateş oraya gidiyor. Orada istihbari çalışma sonucu, bir
paket gelecek. Oraya gidildiği zaman emniyetin niye haberi olmuyor? Emniyetin
bilgisi olmadan, yani, özellikle bir talimat mı verildi emniyete haber
verilmesin diye?
SEFER RESULOĞLU – Hayır, asla öyle bir talimat verilmez.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki, niye, emniyetle bu istihbari bilgi
paylaşılmadı? Bir paket gelecek diye gidiliyor.
SEFER RESULOĞLU – O güne kadar toplanan bilgiler, elde edilen bilgiler,
daha önce, gidip hazırladıkları krokiler, yanlarında diğer şahıslarla ilgili
olan bilgilerle beraber, o gün gitme maksatları zaten, toplamış oldukları
bilgileri ilçe cumhuriyet savcısına arz edip, cumhuriyet savcısının talimatı
doğrultusunda hareket etmek. Bizim istihbarat şube olarak, kesinlikle operasyon
görevimiz yoktur efendim. Biz sadece bilgi toplarız, ilgili yerlere iletiriz.
Bu bilgileri değerlendirecek olan makamlar kararı verir, ona göre uygularlar. O
gün gitme maksatları o zaten.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 5397 size istihbarat üretme amacıyla yetki
vermiyor. Sadece ne veriliyor size, kendi sahanızla sorumlu olmak kaydıyla,
önleyici dinleme yapma yetkisi verilmiştir. Yani, siz, orada, 5397’yi
yorumlarken faklı yorumluyorsunuz.
SEFER RESULOĞLU – İstihbarat yetkimiz zaten sadece 5397’den değil
efendim, 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu, 2800 sayılı Jandarma Teşkilat,
Görev ve Yetkileri Kanunu ve müteakiben çıkarılan Bakanlar Kurulu onayıyla
çıkan yönetmelik, Kaçakçılık Kanunu; bunların tamamından bilgi toplama yetkimiz
ve istihbarat yetkimiz doğmaktadır.
SEFER RESULOĞLU – O telefonla ilgili hayır efendim. Ama, başka telefonlar
için, gerekiyorsa eğer, o şekilde bilgi verip uzatma talebinde
bulunuyoruz. Üç aylık süre geçmediği
için ikinci bir talebimiz olmadı.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 22 Kasımda bitiyor o üç aylık süre.
BAŞKAN – Peki, o Van Ağız Ceza Mahkemesine müracaat eden görevli kim?
Yani, izin alma yetkisi kimin, kim talep etti onu?
SEFER
RESULOĞLU – İl Jandarma Komutanlığı olarak biz talep ediyoruz efendim
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – 9.11.2005 tarihinde, Şemdinli İlçe merkezinde Seferi
Yılmaz’a ait olan Umut Kitapevi isimli işyerine el bombası atılması eylemi
sonrasında, komutanlığınıza ait 30 AK 933 plaka sayılı araç içerisinde gasp
edildiği söylenen ajandada, kurum içi toplantılarda alınan kararlarda MİT’le
iyi ilişkiler içinde olunması ve dürüst davranılması, emniyetle ilişkilere
dikkat edilmesi, hatta, emniyet mensuplarıyla
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 9.11.2005 tarihinde Şemdinli ilçe merkezinde sahibi olduğu Umut
Kitabevi bombalanan Seferi Yılmaz hakkında birimlerinizin istihbari çalışma
yürütmüş müdür? Yürüttüyse bu çalışma hangi tarihler arasında
gerçekleştirilmiştir?
SEFER
RESULOĞLU – Biraz önce arz ettim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Herhangi bir somut bilgi elde ettiniz mi? Adı geçen şahısla
ilgili elde edilen bilgileri yine emniyet müdürlüğüyle paylaştınız mı?
SEFER
RESULOĞLU – Efendim, biraz önce arz ettim konuyu, öyle düşünüyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Peki.
Ali Kaya,
Özcan İldeniz, ifadelerinde Seferi Yılmaz’la ilgili bir çalışma yapmak üzere, Şemdinli’ye
gittiklerini belirtiyorlar. Veysel Ateş ise bazı eski itirafçılarla görüşme
yapmak üzere ilçeye gittiğini belirtiyor. Eğer iddia edildiği gibi Seferi
Yılmaz’a ait örgüt tarafından içerisinde bomba bulunan bir paket gönderilecek
idiyse, İlçedeki emniyet birimleriyle niye koordine etmediniz?
SEFER
RESULOĞLU – Efendim, gitme maksatları o zaten, koordine. İlgili cumhuriyet
savcısı ve yerel birimlerle koordine maksadıyla gidiyorlar.
A. SIRRI
ÖZBEK (İstanbul) – Şimdi, görev yazısı 8’inde, yani, 8’inde oraya gidiyor…
SEFER
RESULOĞLU – Hayır, bir gün önce mesajın çekildiğini biraz önce arz ettim. Bir
gün önce mesaj çekilir, 9’unda gidiyorlar.
A. SIRRI
ÖZBEK (İstanbul) – Bu olayın oluş saati 12.00 falan civarı. Sabahleyin götürüp
onu savcıya verebilirlerdi. Hiç bunların birisi de olmazdı.
SEFER
RESULOĞLU – Şimdi, Hakkâri’den Şemdinli’ye gitmek, aşağı yukarı 2,5-3 saat
sürüyor.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 8’de çıksalar, 11’de orada.
SEFER
RESULOĞLU – Yani, 11-12.00 gibi oradalar.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, Ali Kaya, Özcan İldeniz, Veysel Ateş bomba konusunda
eğitimli kişiler midir?
SEFER
RESULOĞLU – Veysel Ateş’in eğitimi konusunda bir şey söyleyemem. Ali Kaya ve
Özcan İldeniz jandarma astsubay olmaları nedeniyle bu eğitimi almışlardır
efendim. Özel bir eğitim değil, bütün jandarma astsubaylarının almış olduğu
eğitimi almışlardır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bombanın genel hatlarıyla ilgili bir eğitim açısından
söylüyorum.
SEFER
RESULOĞLU – Hayır, öyle bir özel eğitim almaları mümkün değil. Bütün jandarma
personelin almış olduğu el bombası konusundaki eğitim almışlardır, atışını
yapmışlardır efendim.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Veysel Ateş, 9.11.2005 tarihine kadar güvenlik
kuvvetlerimize ne gibi katkıları olmuştur. Veysel Ateş, daha önceki dönemlerde
Kuzey
Irak’tan bir
örgüt mensubunun getirilerek teslim edilmesi olayında katkı sağlamış. Birkaç
defa sığınak, depo yeri göstermek suretiyle malzemelerin ele geçirilmesini
sağlamıştır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Astsubaylardan Ali Kaya ve Özcan İldeniz iki kişi 9.11.2005 günü
saat 8’den itibaren Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde görevlendirildiklerinden
bahsettiniz. Mesaj formunda da bahsettiniz, belirtilmiş. Şimdi, ancak, araçta 3
adet kaleşnikof silah bulundu, üçüncü silah, üçüncü kademe uzman çavuş Uğur
Yıldırım adına kayıtlı, zimmetli olduğu tutanaklardan anlaşılmış, olay günü
araçta neden iki jandarma görevlisinin bulunduğu ve neden 3 kaleşnikof tüfeğin
olduğu konusunda bize bildiğinizi açıklar mısınız?
SEFER
RESULOĞLU – O konuda adı geçen uzman çavuşumuz, cumhuriyet savcısı tarafından
da dinlendi. Akşam yakıt almak için araçla dışarıya çıktığında silahını yanında
götürüyor. Geldiğinde arabada unutuyor. Sabah da erken bunlar çıkarken arabada
gidiyor silah.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ama aynı numaralı silahın Uğur Özdemir adlı bir şahsa zimmetli
olduğu kayıtlarda görünmektedir. Bir silah iki kişiye nasıl?..
SEFER
RESULOĞLU – Orada soyismi, senet yapılırken, yanlış yazılmış. Uğur Yıldırım
diye bir personelimiz yok. Fakat, daha önce orada görev yapmış bir uzman çavuş,
o yüzden senedi hazırlayan arkadaşımız yanlış hazırlamış.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 9.11.2005 günü Şemdinli İlçesinde çıkan olaylarda tahrip edilen
jandarmaya ait araçta bulunan iki adet el bombasının MKE yapımı olduğu ve
muhafaza edilmesi için Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığına teslim edildiği,
Şemdinli Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan 9.11.2005 tarihli olay yeri
inceleme tutanağında belirtilmiştir. Ayrıca, Ali Kaya, Özcan İldeniz tarafından
tutulan tutanakta da araçtan çıkan iki adet el bombasının MKE yapımı olduğu
belirtilmiştir. Ancak Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığına teslim edilen iki
adet el bombasının Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığının 14.11.2005 tarihinde
düzenlenen teslim-tesellüm tutanağında MKE yapımı olmadığı, Alman yapımı olduğu
belirtilmiştir. Bununla birlikte Jandarma Genel Komutanlığının envanterlerinde
MKE yapımı haricinde herhangi bir el bombasının bulunmadığı belirtilmiştir. Söz
konusu Alman yapımı DM-41 tipi el bombasının 30 AK 903 plakalı jandarmaya ait
araçta bulunmasını nasıl açıklarsınız?
SEFER
RESULOĞLU – O tutanakları düzenleyenlere sormak lazım. Bilgim yok o konuda.
Ben, sadece personelimde MKE yapımı el bombası olduğunu biliyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ali Kaya, Özcan İldeniz’in 9.11.2005 tarihinde sizinle görüşmesi
oldu mu, telefonla veya yüz yüze. Görüştüyseniz kaç kez görüştünüz veya
konuşmanın içeriği neydi?
SEFER
RESULOĞLU – 9.11.2005, olay günü, ben izinli olarak memleketimde bulunuyordum.
Saat 4 civarında aradılar. Böyle bir olay olduğundan bahsettiler.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) – Peki, nasıl olmuş, nasıl bahsettiler size?
SEFER
RESULOĞLU – Park halindeyken, patlama olduğunu, patlamayı müteakip, kendilerine
saldırı olduğunu ve canlarını zor kurtardıklarını ifade ettiler
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bir de komutanım, 30 AK 903 plakalı araçta gasp edildiği iddia
edilen ajanda da muhbir olarak Orhan Tekin isimli şahıs jandarma kayıtlı haber
elemanı mıdır?
SEFER
RESULOĞLU – Evet.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Kayıtlı ise, özellikle 1 Kasım 2005, 9 Kasım 2005 tarihinde
Şemdinli’de meydana gelen olaylar hakkında ne gibi bilgi vermiştir?
SEFER
RESULOĞLU – Orhan Tekin, o olaylarla ilgili bir bilgi vermemiştir.
BAŞKAN –
Peki, Veysel Ateş’in daha önce haber elemanı olarak ilişkisi kesildi mi hiç?
SEFER
RESULOĞLU – Hayır. Zaten 2004-2005 bir yıllık kayıtlı bir eleman
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bu 18 bombalı patlamalarının tamamının PKK terör örgütü
tarafından yapıldığına somut bilgilerle ulaşılmış mıdır, yoksa, faili meçhul
bombalama eylemi kalmış mıdır?
SEFER RESULOĞLU – Bütün patlamalar, bütün eylemler örgüt
tarafından meydana gelmiştir, onlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bu 18’in tamamında…
SEFER
RESULOĞLU – Ben 18 olarak rakam söylemiyorum, bölgede meydana gelen olayların
tamamı.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bu son 18 patlama olayı var ya…
SEFER
RESULOĞLU – Bizim sorumluluk bölgemizde 37 olay var. Biraz önce belki komutanım
bahsetmiştir.
A. SIRRI
ÖZBEK (İstanbul) – Onları kast etmiyor, yani, şehir içerisinde el bombası…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şehir içerisinde emniyetin sorumluluk alanındaki bombalı
patlamalar. Yani, diyelim ki, 1 Eylül Dünya Barış Gününde, işte bir otobüsü,
Zağros’taki bir iş merkezinin, 9 Kasımdaki Şemdinli merkezdeki Umut
Kitabevindeki patlamalar… Bunların hepsi, yani, toplam bize emniyetin intikal
ettirdiği dosyadaki 18 patlamanın tamamının PKK terör örgütü tarafından mı
yapılmıştır?
SEFER
RESULOĞLU – Tamamı PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilmiştir efendim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bu konuda somut bilgi ve belgelere ulaştınız mı? Failleri
yakalandı mı veya failleri belirlendi mi?
SEFER
RESULOĞLU – Somut olarak bilgi, belge elde ettiğimiz hususlar vardır, bunları
savcılıklara intikal ettirdik efendim.
......../...........
28.02.2006 TARİHLİ TUTANAK
METİN TEKÇE ( HAKKARİ BELEDİYE
BAŞKANI )- Hiçbir insanımızın ölmeyeceğine inanan bir insanım; ama,
nihayetinde, bunu ben değil, resmi kurumlar 30 000 olarak lanse ediyor; ama,
bana göre çok daha fazladır.
MESUT DEĞER ( DİYARBAKIR )- Resmi
kurumlar 36 000 diyor.
HURŞİT TEKİN- Şemdinli Belediye
Başkanıyım.
Hala tutuklu...7 kişidir. Birkaç
kişi daha var.
MESUT DEĞER ( DİYARBAKIR )- Kamu
malına zarar vermekten dolayı tutuklandılar, daha tutuklular, davaları da
açılmadı.
M. SALİH YILDIZ ( YÜKSEKOVA
BELEDİYE BAŞKANI )-
1.3.2006 TARİHLİ OTURUM
BAŞKAN – Evet, değerli arkadaşlar, komisyon
üyelerimizden Mesut Değer Beyin söz isteği var. Toplantımıza başlıyoruz;
çoğunluğumuz vardır.
Mesut Bey, buyurun.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, Şemdinli Cumhuriyet Savcılığının 11.11.2005
tarihli Veysel Ateş ’in alınan ifadesinde, bu konuştuğum konularla ilgili,
ifade ve savcılıkla ilgili evrakları da komisyona sunacağım. Şimdi, Şemdinli
İlçesinde bazı elemanlar ile -Veysel Ateş ’in beyanı- dostlarla görüşmek, bazı
elemanlardan haber toplamak ve eleman kazandırmak için, araçla, 2 başçavuşla
Şemdinli İlçesine gittik. Yani, 9 Kasım 2005 tarihli Şemdinli İlçesine gidiş
amacını bu şekilde belirlemekte. Şimdi, Umut Kitapevine, sahibi biliyorsunuz Seferi
Yılmaz’a daha önce ortaya atılan bir imza istihbari çalışma ve PKK terör örgütünden bir paket
gelmesi için, elemanlarımız oradaydı deniliyor.
BAŞKAN – Bu, Veysel Ateş ’in ifadesinde mi geçiyor?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Veysel Ateş ’in savcılık ifadesinde;
vereceğim ben. Bu önemli noktayı tespit ettiğimi…
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) – Bizde var, burada Veysel Ateş
’in ifadesini gördüm ben.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Emniyetteki ifadesidir;
sizin 11 tarihli…
Burada bir çelişki vardır; amaç, istihbari çalışma değil,
amaç bilgi toplamaktır deniliyor.
Yine, ben, daha önce
Jandarma İl Alay Komutanı ve Jandarma İstihbarat Müdürüyle ortaya
koyduğum konularla ilgili, Şemdinli Cumhuriyet Savcılığının
9.11.2005 tarihli olay yeri
inceleme tutanağında, o günkü 9 Kasım 2005 tarihinde 30 AK
933 plakalı araçta yapılan
keşifte Umut Kitapevi sahibi Sefer Yılmaz’a ait tutanakla
tespit edilen çeşitli şeyde, Sefer
Yılmaz’a ait bilgi formu, nüfus kayıt örneği, bilgiler
formu, ifade tutanağı, fotoğraf,
fotokopiler, evraklar ve iki adet fotoğrafın bulunduğu evrak
ve bir sürü Sefer Yılmaz’a ait
evrakın Cumhuriyet Savcılığının tespit tutağında, olay yeri
inceleme tutanağında
geçiyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; bir, 30
AK 933 sayılı araç bombanın
patladığı esnada Umut Kitapevinin yakınında
bulunmakta; iki, araçta bulunan,
savcılıkta tespit edilen evraklar Umut Kitapevi sahibi Sefer Yılmaz’a
aittir; üç, bomba nereye
atılıyor; Sefer Yılmaz’ın dükkanına.
Yine, Savcılığın 9 Kasım 2005 tarihli olay yeri inceleme
tutanağında, olay yerinde
bulunan 30 AK 933 plakalı araçta savcılıkça yapılan keşifte ve bu keşif
sonucu tutanağında
ele geçirilen silah, el bombası, vesaire malzemeler; burada iki adet el
bombasının Makine
Kimya Endüstrisi yapımı olduğu, pimleri çekilmemiş olduğu denilmektedir.
14.11.2005 tarihli Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığının teslim, tesellüm
belgesi incelemesinde, biraz sonra da Jandarma İlçe Komutanını dinleyeceğiz; bu
teslim, tesellüm belgesinin ve imzalarının kendilerine ait olup olmadığı da
sorulması gerekir. Bu tutanakta, 9 Kasım 2005 günü meydana gelen patlama olayı
sonrasında Şemdinli Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen tahkikata esas
konu olmak üzere başlatılan adlî tahkikata esas olmak üzere, tanzim ve tesellüm
iki adet el bombasının GGR DM 41 spiliter
comp-islost FMP-134 –buradaki tutanaktan- olduğuna dair teslim ve
tesellüm. Kim; Murat Şendoğan Jandarma Başçavuş, hazır bulunan Turgut Albayrak
Uzman çavuş, teslim alan Hülya Kahyaoğlu Cumhuriyet Savcılığı. Yine, aynı tarihte,
14.11.2005 tarihinde teslim ve tesellüm tutanağında Cumhuriyet Savcılığının, bu
iki adet el bombasını alıp, Adlî Tıbba, krıminal incelemek üzere, göndermek
üzere teslim eden ve teslim alan Lütfiye
Kahyaoğlu, savcılığın evrakı, alan jandarma merkez il yetkilisi.
BAŞKAN – Mesut Bey, sizin sözünüzü kesmiş olmayayım,
ama, şöyle yapalım; bunu, zaten tutanak, arada iki de fark vardı, geçen gün de
onları söylediniz. Komutan geldiğinde bunları okuyarak, soralım. Bunun dışında,
bir de şunu yapacağız ya; bugünlerde dava açılmak üzere, zaten emniyette,
savcılıkta alınan tüm ifadeleri, o dosyaların hepsi bize zaten gelecek.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – O aşamada, burada bir
sıkıntı şu olabilir; diyelim ki, Van Cumhuriyet Savcılığı, söz konusu davayı
bizim görev süremiz 6 Nisandan sonraya açılırsa…
BAŞKAN – Hayır, olmaz.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – O, ayrı; ama, onun dışında, benim, şimdi, komisyona, 9.11.2005 tarihli olay yeri inceleme ve
tespit tutanağı…
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) – Mesut Bey, özür dilerim; 6 Nisandan
sonra, görev süremiz biter, dava oradan açılırsa ne olur, anlayamadık onu.
AHMET ERSİN (İzmir) – Olmaz dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Onun önceden gelmesi lazım diyorum ben.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şu açıdan olmaz…
AHMET ERSİN (İzmir) – Nereden biliyorsunuz?
BAŞKAN – En azından belgeleri göndersinler, dava
açılmasını beklemesinler.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bizim görev süremiz 7
Nisanda bitter dava 8 Nisanda açıldığı zaman, söz konusu hazırlık evrakları
inceleyemeyeceğiz gizlilik kararı aldığı için. O zaman, oradaki hukukî yönden
savcılığın, yürütmüş olduğu tahkikatları, bilgi ve belgelere biz komisyon
olarak ulaşamadığımızdan büyük bir sıkıntı yaşayacağız.
BAŞKAN – Hayır, dava açılıyormuş dediniz ya siz. Mesut
Bey, geçen hafta şöyle dediniz ya geçen hafta, takip ediliyormuş, her nasılsa,
bu haftaya ertelenmiş falan dediniz ya…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Geçen hafta cuma günü
açılacaktı, avukatlarla görüşmelerimizde, ertelendi.
BAŞKAN – Biz de zaten bekliyoruz; hatta, şöyle
yapalım; önümüzdeki hafta, çarşamba veya perşembe günü toplantı tarihini de
kararlaştıralım;hemen o şeyi de, eğer, dava bu hafta içinde de açılmazsa,
yeniden Adalet Bakanlığına bir tenkit yazısı yazarız komisyon olarak. Bunu her
halükârda…
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) – Ne diye; dava açsın diye mi?
BAŞKAN – Olur mu Şükrü Bey, bize belgeleri gönderin
diye, dava açın diye, öyle şey olur mu?
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) – O yanlış olur. Mesut Beyin,
endişesi o da . Mahkemeye, davayı 8 Nisandan önce açın diye bir teklif
götürmek, o mümkün değil.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Anayasa gereği,
biliyorsunuz, hiç kimse, yargının bağımsızlığı vardır. Hâkim ve savcılara
telkinde, emir ve talimatta bulunamayız.
BAŞKAN – Bize belgelerin gönderin diye…
Evet, şeyi çağırıyoruz…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ben bu belgeleri ibraz
edeyim. 9.11.2005 tarihli Şemdinli Cumhuriyet Savcılığının olay yeri tespit
tutanağı. 14.11.2005 tarihinde, Şemdinli Jandarma İlçe Komutanlığı teslim ve
tesellüm belgesi…
AHMET ERSİN (İzmir) – Onlar yok mu bizde?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Hayır yok.
Şemdinli Cumhuriyet Savcılığından 11.11.2005 tarihinde
Veysel Ateş ’in alınan ifadesi; yine, 10.11 komisyonda bulunan Veysel Ateş ’in
Şemdinli İlçe Emniyet Amirliğinden alınan ifadesi ve en önemli, elimdeki
tutanak, yine, Veysel Ateş ’in o günkü ortaya atılan iddia, iddia edildiği
gibi, Veysel Ateş ’in Şemdinli İlçe Emniyet Amirliğinde ilk alınan ifadesi,
buradaki tarih 10.11 gece 2 diye atılmıştır. O terör daire başkanının bulunduğu
sırada ortaya konulan bir iddia. Buradaki ifade Veysel Ateş ’in ifadelerinde
hepsinin çelişkili olduğu ortada olacak, bu beş belgeyi komisyon başkanlığına
tevdi ediyorum; yalnız, bunları da bu yargı süresi içerisinde, özellikle
istirhamım basından da gizli tutulmasını rica ediyorum.
BAŞKAN – Basından gizli tutulması, basından gizli
tutulması; evet, gizli tutması gereken
arkadaşlarımız, lütfen bunları bakından gizli tutunuz. Mesut Beyin verdiği o
belgeleri aldık, yalnız, bunlar fotokopidir. Onların nereden aldığınızı biz
bilemiyoruz. Bize de ifade edilen gizlilik kararı vardır mahkemenin diyorlardı.
Adalet Bakanlığı kanalıyla da biz onları elde edemedik. Tabiî, Mesut Bey,
onları nereden aldı, biz bilemeyiz. Belki de eğer, şu aşamada değerlendirecek
olursak, bu fotokopileri göndermek suretiyle, bunlar doğru mudur, değil midir
diye, onu da sorarız. Öyle değerlendiririz veyahut da bir an önce bunlar bizim
elimize geçmiştir. Bununla ilgili diğer bilgileri, belgeleri tasdikli bir
şekilde bize gönderin diye komisyonumuzun resmî yazısıyla onu isteriz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Önemli olan orada bir
belgesinin gelmesidir. Bizim de şu veya bu sebeple elimize geçmiştir. Doğru
olup olmadığını bilemem; ama, eğer bu şekildeyse, ortada bir vahimin olduğunu
şey etmemiz gerekiyor.
BAŞKAN – Öyleyse, sizin bile şüpheli diye baktığınız
bir şeyi şu aşamada değerlendirmemiz mümkün olmaz.
................
JANDARMA
BİNBAŞI ERDEM YILMAZ (Şemdinli İlçe Jandarma Komutanı)
ERDEM YILMAZ –
Evet, tahkikatı devam eden… Az önce, bahsettiğimiz 5 şehidimizle ilgili…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Dava açılmamış, sadece tahkikat mı sürüyor, dava açılmadı yani…
BAŞKAN – Tabiî,
faili belli olmadığı için…
ERDEM YILMAZ – Faili
belli olmadığı için, faili meçhul efendim. Şemdinli Savcılığımız da, tabiî,
dosyayı Van’a gönderdi ve tahkikatı da, ilçe emniyet müdürlüğümüz yaptı, tabiî
şehir merkezî olduğu için
BAŞKAN - Lojmanlar da boşaltılmış, yani, orası âdeta ıssızlaştırılmış,
ondan sonra da bu olay olmuş.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Büyük bir televizyon da var, alıp götürülmüş
deniliyor.
ERDEM
YILMAZ – Şimdi, Sayın Başkanım, geçmişte de PKK terör örgütünün, mesela, benim
ilk aklıma gelen Şırnak ’ın Millî Karakolunun 1993 veya 1994’te yine böyle bir
maç saatinde, Türk Millî Takımının önemli bir maç saatinde karakolu bastılar.
Bu, bir genel uyarı mahiyetindedir. Yani, biz, bu konuda emir veririz, mesela 5
kişi normal bir rakam, mümkün olduğunca dağılın, zaman zaman benim
rütbelilerim, o an işte şifreli kanal nerede var; bizim misafirhanemizde var;
nerede var; ilçe emniyet müdürlüğünde var; nerede var;
diğer askerî birliğin misafirhanesinde var, toplu olarak bulunmamaları
konusunda… Çünkü, ben, yine, bir maçta yaşadım, içeride 35-40 kişi istiflenmiş
şekilde. Tabiî, bu uygun bir hareket tarzı değil. Bu, genel mahiyette bir uyarı
mahiyetinde. Tabiî, bunların uyarı yönü ayrı, bir de olayın gerçek yönü var. Bu
olaydan sonra mağdur olan personelim var. Yani, ben, hiçbir zaman gazinonun
içerisinde hiç kimse yok… Kaldı ki, şifreli…
ERDEM YILMAZ – Şimdi, şöyle Sayın Başkanım: Bakın, bir de o lojman konusu
var, onu unutmayalım, onu da sordunuz. Şimdi, o da bu fotoğrafta var. Bu tam
misafirhanenin karşısındaki bina.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 1 Kasım olayı, değil mi?
ERDEM YILMAZ – Evet. Bu şekilde de duruyor bu bina. Bu binada oturan
piyade uzman çavuş; yani, bölgede, civarda lojman yok Sayın Başkanım. Sanki
civarda lojmanlar var, lojmanlar boşaltıldı gibi bir şey yayıldı. Yani, benim
emrimde çalışan bir rütbeli de değil. O an, o da başka bir arkadaşına belki de
maç seyretmeye, misafirliğe gitmiş. Lojman denilen bu, lojman yok. Geldiğinizde
de göreceksiniz zaten. Bizim lojmanlarımız farklı yerlerde. Bir tanesi hükümet
konağının karşısında, öbürü de Taktik Jandarma Sınır Alay Komutanlığının
içinde. Patlamanın yakınında lojman yok, oturan rütbeliler var. O da başka bir
birliğin rütbelisi.
AHMET ERSİN (İzmir) – Böyle bir olay, yani, bu mudur yani? Öyle
söylediler de, onun için söylüyorum.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Anında olması gerektiğini söylemek istiyor
yani.
ERDEM YILMAZ – Hızlandırılması manasında söylüyorsunuz. Konu hakkında
detaylı bilgi sahibi değilim. Araştıracağım onu…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Veysel Ateş ’i tanıyor musun?
ERDEM
YILMAZ – Veysel Ateş ’i tanıyorum Sayın Milletvekilim
BAŞKAN
– Peki, Şemdinli’ye kaç kere gelip gittiler
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – 2 Kasımda da geldiler mi?
ERDEM YILMAZ – Geriye yönelik notlarıma bakmam lazım.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Veya 31 Ağustosta?..
BAŞKAN – Dedi ya zaten 16-17 kere diye…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Yok, ben başka bir şey söylüyorum.
ERDEM
YILMAZ – Müsaade ederseniz Sayın Milletvekilim, 7 Kasımda geldiler. Zaten çok
kısa bir görüşmemiz oldu. Beni özellikle Özcan Astsubay “komutanım, şimdi
zamanımız yok, bizim Yüksekova’ya dönmemiz gerekiyor, yine bir bombadan
bahsediliyor, aman dikkatli olun…” O esnada da, biz, ilçe jandarmanın camdır,
pvc’dir diğer tamiratıyla ilgileniyorduk. “Yurtdışından bir paket konusu var,
biz bunu detaylı olarak görüşeceğiz” dedi
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 7 Kasımdaki görüşmeyi, bu bombalamayı yazıya
döktünüz mü diye soruyor Başkan?
BAŞKAN – 7’sinde geldi ya size…
ERDEM
YILMAZ – Onu dökmedim; çünkü, detaylı daha sonra
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Patlamadan önce Ali Kaya, Özcan İldeniz
geldiler mi?
ERDEM YILMAZ – Yani, 9 Kasım günü hayır.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 7 Kasımda geleceğiz dediler ya…
ERDEM YILMAZ – Gelmediler.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 9 Kasıma geçelim.
ERDEM
YILMAZ – 8’inde gelmediler, 9’unda ben odamda oturuyordum Sayın Başkanım. Bir
anda gürültüler… Biz patlama sesini duymadık. Daha sonra gördüğümüzde pasajın
içerisinde, dışarıdan… Yakın esnaf duymuş zaten.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bu arada Ali Kaya ile Özcan İldeniz’i nereye
gönderdiniz?
ERDEM YILMAZ – Ben, Taktik Alaya gönderdim. İlk orası geldi aklıma
emniyet; yani, ilçe jandarma da olabilirdi; ama, ilçe jandarma şehrin merkezi,
ilk aklıma orası geldi, dedim gidin siz. Zaten akşam saatlerinde gördüm
kendilerini. Biz, sürekli toplumsal olay boyutuyla, işte Hakkâri’den Sayın
Valim bilgi istiyor, İl Jandarma Komutanım, İl Emniyet Müdürüm… Doğal olarak
toplumsal… 1 000 kişi, daha kalabalık olabilir endişesini ve müessif olaylar
çıkabilir endişesini taşıdık. İlk etapta huzuru sağlamaya yönelik tedbirlere
başladık. İlçe Emniyet Müdürlüğü önündeki kalabalığa, ben 1,5 yıldır oradayım,
kalabalığa yaklaştığımızda Sayın Başkanım, lider konumunda… İyi niyetli olarak
önlemeye çalışanlar da var, tanıdıklarımız zaten yaklaştığınız vakit
kalabalığa, kalabalığa etkiniz artıyor, uzaklaştığınız vakit… Bu, bir tekniktir
tabiî ki. Kalabalığı geriye doğru püskürttük.
Geldiğinizde Şemdinli İlçesine, Emniyet Müdürlüğünden kuzeye doğru Ziraat
Bankası bulunmakta. Ziraat Bankasının olduğu yere kadar kalabalık uzaklaşınca
hükümet konağı ve Emniyet Müdürlüğü için risk geçici bir süre ortadan kalkmış
oldu; ama, bu, bayağı bir zamanımızı aldı Sayın Başkanım. O arada garnizon
komutanının lojmanın camlarına taş atıldı, hükümet konağının önündeki bayrağa
saldırı… Hükümet konağının aşağı yukarı o cepheye bakan tüm camları kırıldı,
Emniyet Müdürlüğünün tüm camları kırıldı.
Diğer taraftan, biz kalabalığı geriye doğru etkiye aldığımızda polis
noktasının taşlandığı bilgisi geldi. Detaylarını sonradan öğrendik. Polis
noktasında, naylon eritmek suretiyle oradaki sürekli memur arkadaşlarımızın
kullandığı kurt cinsi eğitilmiş köpekler var. Kontrolsüz kalabalık tarafından…
Tabiî, bunların bir bölümü ertesi güne de sarktı. Güvercinlerin duvara çiviyle
çakıldığını öğrendik. İlk gün polis noktasında 4 polis bulunmaktaydı Sayın
Başkanım, oraya takviye kuvvet olarak Dağ Komando Tabur Komutanımız bizzat
kendisi, yanında yeteri kadar kuvvetiyle, gidip oradaki olaya müdahale etti.
Ertesi günü polis noktası ateşe verildi. Bu tür toplumsal olaylarda tasvip
edilmeyen, her biri ayrı suç konusu olan, maalesef, olaylar zinciri yaşandı.
BAŞKAN – Araba ile o Seferi Yılmaz’ın kitapevi arasındaki mesafe ne
kadardı?
ERDEM YILMAZ – 160-200 metre arasıdır. En fazla 200 metredir Sayın
Başkanım.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – O zaman komutanlar ters tarafta yani?
ERDEM YILMAZ – Tabiî, ters tarafta. Ben, Şemdinli’nin, Sayın Başkanım
şöyle de gösterebilirim. Bakın, ilçe
Şöyle de
gösterebilirim. Bakın, İlçe Jandarma burada. Şu krokiyle gösterebilirim
Başkanım. Tam ters istikamette, evet, belirttiğiniz gibi tam ters istikamette.
Şimdi, Ziraat Bankası şuradaysa, pasaj burada efendim. Bakın, şurası pasaj,
İlçe Jandarma, aracın bulunduğu yer.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, Erdem Bey, Umut Kitapevinde bir bomba patlıyor. Emniyet
bölgesi, emniyet bölgesinde bir suç işleniyor; yani, bir bombanın patlaması,
bir kişinin ölmesi. Burada, işte, birkaç kişi görgü tanığı veya iddia ediyor,
diyor ki: Ali Kaya, Özcan İldeniz’e bunu siz yaptınız, hani, aralarındaki
tartışma, tartaklama, kavga, Ali Kaya’nın da işte yaralı olduğunu, Özcan
İldeniz’in de olay yerinden kaçarak, emniyete gittiği… Şimdi, Ali Kaya’nın da,
Özcan İldeniz’in de can güvenliği açısından yapmış olduğunuz işlem doğru; Ali
Kaya ile Özcan İldeniz’i emniyete… Akşam geldiğinizde, Özcan da orada, pardon,
güvenliklerini sağlamak için hadi gidin buradan, Jandarmadan 2 Taktiğe… Pardon,
2 Taktik bizim Diyarbakır Hava Kuvvetleri de, karıştırdım. 2 Taktik Alaya
gönderme açısından yetkiniz ne? Yani, emniyet bölgesinde bir suç işlenmiş, işte
bir iddia var, kişiler diyor ki, sanıklar bunlardır, olayı yapan bunlardır,
doğru olup olmadığı konusunda emniyette ifade alınması lazım, bir araştırma
inceleme yapılması lazım. Ortada iki üç tane şüpheli insan var; ama, oradan,
emniyet bölgesinden, emniyetin içerisine alıp, Taktik Alaya göndermeye, hadi
gidin buradan derken, neye dayanarak yaptınız?
ERDEM YILMAZ
– Şöyle arz edeyim Sayın Milletvekilim: Tabiî, sizler çok tecrübeli
hukukçularsınız. Jandarma kanun ordusu, Jandarma kanun ordusudur. Bizim her
şeyimiz yasaya uygun olmalıdır ve bu konuda da, savcımıza da yardımcı olmak
durumundayız. Bakın, yine yeniliyorum, Jandarma kanun ordusudur. Dolayısıyla,
sizin belirttiğiniz gibi, o gün arkadaşları geri bölgeye, askeri manadaki terim
o, ben tahliye ettirdim. İlçe Jandarma öbür tarafta olsaydı, tercihen kendi
komutanlığıma gönderirdim; ama, İlçe Jandarma da her an benzer saldırıya
uğrayabilir. Nitekim, ben, Özcan’ı, astsubayı gönderdiğimde bu şey başlamıştı;
çünkü, kalabalık grup geliyordu. Şimdi, tabiî, o an için, saat kaçta oldu;
12.15. Bir vatandaşın ölümü, yaralananlar; ama, ne olup bittiğini kimse
bilmiyor. Nitekim, bakın, biz aracın yanındayken bağırtı, cağırtı sesleri
geldi. Pasajda ölü olduğu daha sonra ortaya çıktı. Pasaja kimse giremedi.
Pasajdan ölü ve yaralılar daha sonra, bir bekleme durum oldu.
Artı, en
önemlisi Sayın Milletvekilim, bu arkadaşlarımız görevli. Bakın, ben de şu an
Ankara’ya görevli geldim. Bu arkadaşlar görevli, devletin resmî aracı.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Tamam. Akşam saatlerinde Şemdinli İlçe Emniyetine gittik, Özcan
İldeniz orada, Ali Kaya dışarıda, aradan bir zaman dilimi geçiyor. İşte, ondan
sonra, pasajda kişinin öldüğü, olayları ister istemez, göreviniz sebebiyle
bilgi sahibisiniz, vakıfsınız, emniyete geldiğiniz andaki… Çünkü, bir iddia
var.
ERDEM YILMAZ
– Özcan İldeniz’in de gönderilmesi arasında çok zaman yok, onları aşağı yukarı
peş peşe gönderdik. Ben dedim, biri emniyette, biri… Beraber gitsinler, bunlar
görevli arkadaşlar. Şemdinli’ye görev yapmaya gelmişler. Saat 12.20’deki o anki
kararım benim.
ERDEM YILMAZ
– Silahlar kaleşnikof marka silahlar.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Silahlar kaç adetti?
ERDAL YILMAZ
– Silahlar üç adet kaleş…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – El bombaları kaç adetti?
ERDEM YILMAZ
– El bombası iki adetti.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - O olay günü, 9 Kasımda
Cumhuriyet Savcısı keşif yaparken olay yeri tutanağında, oradaki iki el
bombasını, yine o gün size teslim etti mi?
ERDEM YILMAZ
– Teslimi şöyle oldu Sayın Milletvekilim: Biz, tabiî, orada, esnaf da yanımıza
geldi. Ben esnafla sohbet ederken… Milletvekilimiz Esat Bey de oradaydı, zaten,
kendisiyle de ayak üstü konuştuk. Benim astsubayıma, savcımız, aracı açtıktan
sonra, tehlikeli olabilir diye ilk önce bombayı teslim etti. Keşif zaptını
bitirdi, daha sonra iki adet el bombasını teslim etti.
ERDEM YILMAZ
– Murat Şendoğan teslim aldı.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, bu paralelde, 14.11.2005 tarihinde iki el bombası
Cumhuriyet Savcılığına İstanbul Adli Tıp Kurumuna incelenmek üzere gönderilmesi
için, Murat Şendoğan ve Turgut Albayrak
Uzman Çavuş, Cumhuriyet Savcılığına gidip katibe söz konusu iki el bombasını
teslim edip, teslim tutanağı düzenlenmiş, bombayı alan kişi, oradaki katip, söz
konusu el bombaları adli tıp kurumunda inceleme yapılmak üzere… Böyle bir
tutanak tutulmuş mu, gönderilmiş mi? Bu imza ve tutanaktan bilginiz var mı?
ERDEM YILMAZ
– Tabiî, ben, el bombalarıma baktığımda, bu konuda… Takdir edersiniz ki, rütbem
binbaşı, çok detaylı bakmasam bile…
BAŞKAN – Bir
dakika, ben iyi irdeleyebilmem için… Bu 11.11 tarihli mi?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 14.11 tarihli.
BAŞKAN –
Önceki?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 9.11 tarihli.
BAŞKAN – Onu
kaçırmayalım bir kere. O tarihli bir tutanak var mı?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 9.11.2005 tarihindeki olay yeri keşif zaptında iki adet el
bombası teslim edildiğine dair imza var, orada teslim ediliyor, aynı zamanda
senet şeklinde oluyor. Daha sonra, Başkan, 9 Kasımda Cumhuriyet Savcısı iki
adet el bombasını Jandarmaya teslim ediyor, patlayabilir diye. 14.11.2005
tarihinde Şemdinli Komutanlığımızdan görevli kişiler Cumhuriyet Savcılığına
getiriyor söz konusu iki adet el bombasını. Teslim tutanağı düzenleniyor, Alman
yapımı, işte, seri numaraları…
ERDEM YILMAZ
– Tabiî, ben, el bombalarıma baktığımda, bu konuda… Takdir edersiniz ki, rütbem
binbaşı, çok detaylı bakmasam bile…
BAŞKAN – Bir
dakika, ben iyi irdeleyebilmem için… Bu 11.11 tarihli mi?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 14.11 tarihli.
BAŞKAN –
Önceki?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 9.11 tarihli.
BAŞKAN – Onu
kaçırmayalım bir kere. O tarihli bir tutanak var mı?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – 9.11.2005 tarihindeki olay yeri keşif zaptında iki adet el
bombası teslim edildiğine dair imza var, orada teslim ediliyor, aynı zamanda
senet şeklinde oluyor. Daha sonra, Başkan, 9 Kasımda Cumhuriyet Savcısı iki
adet el bombasını Jandarmaya teslim ediyor, patlayabilir diye. 14.11.2005
tarihinde Şemdinli Komutanlığımızdan görevli kişiler Cumhuriyet Savcılığına
getiriyor söz konusu iki adet el bombasını. Teslim tutanağı düzenleniyor, Alman
yapımı, işte, seri numaraları
BAŞKAN –
Savcı mı sehven yazdı?
ERDEM YILMAZ
– Savcının sehven yazdığını düşünüyorum, MKE…
BAŞKAN – O
sizin kanaatiniz.
ERDEM YILMAZ
– Benim kanaatim o.
BAŞKAN –
Savcı onu anlamıyorsa bile, o anda orada bir yığın askerimiz var, emniyet
gücümüz var…
ERDEM YILMAZ
– Zaten silahları bize teslim etmedi, diğer malzemeleri bize teslim etmedi.
BAŞKAN – En
azından bombanın üzerinde bir yazı falan yok mu?
ERDEM YILMAZ
– Tabiî, bombanın üzerinde yazı var.
BAŞKAN – O
zaman savcı nasıl sehven yazabilir.
ERDEM
YILMAZ – Seri numaraları da var. Bize teslim edilen 2 adet el bombasını,
savcımızın istediği gün kendilerine geri teslim ettik Sayın Başkan
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bomba iade edilirken de Alman yapımı deniliyor, iddia bu.
ERDEM
YILMAZ – Savcının bunu sehven yazdığını düşünüyorum
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, 9 Kasımda olay oldu, Ali Kaya, Özcan İldeniz, işte zanlı
şeklinde gözüküyor, şüpheli diye. Bunların ifadeleri alındı mı? Yani, 10’unda,
11’inde savcılığın talimatıyla veya herhangi bir sebeple herhangi bir ifadesi
alındı mı?
ERDEM YILMAZ
– Yok, alınmadı. Savcı Bey 12’sinde çağırdı, 12’sinde de gittiler.
BAŞKAN –
12’sinde mi ifade verdiler?
ERDEM
YILMAZ – Evet.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– İstihbarî bilgi paylaşılıyor mu; yani, jandarmanın sorumluluğunda bir
istihbarî bilgi… O gün, işte diyelim, Arif Kaya, Özcan İldeniz sizi 7’sinde
ziyaret ettiğinde, Sefer Yılmaz’la ilgili böyle bir paket gelecek, bir bilgi
duyumu… Bu bilgi duyumu dahi, yani, tam böyle somutlaştırılmadan, Şemdinli İlçe
Emniyetiyle, cumhuriyet savcısıyla, kaymakamla paylaşılıyor mu?
ERDEM YILMAZ – Tabiî ki,
şimdi, eğer 9’undaki resmî araca, devlete ait araca saldırı olmasıydı… Varsayım
üzerine konuşmayı pek sevmem Başkanım; ancak, arkadaşlar ilçeye gelmeleriyle
birlikte çok fazla bir zaman geçmeden saldırıya maruz kalmışlar.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Ama, 7’sinde Sefer Yılmaz’a bir paket geleceği, bomba ikaz edildiği… Bu bir
ihbarî bilgi açısından değerlendirilir, onun için.
ERDEM YILMAZ - Şöyle
Sayın Milletvekilim: Tabiî, komutanım, bununla ilgili detaylı çalışmamız var. O
anki bilgi çok yetersiz. O an aklınızda 50 tane soru. Komutanım, bir iki gün
içerisinde geleceğiz. O bilgiyi daha detaylı, sağlıklı paylaşmak daha sağlıklı
olur sayın milletvekilim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Anladım.
ERDEM YILMAZ - Diyelim,
14 Kasım oldu, 15 Kasım oldu gelen giden yok. Açar ben sorardım; ya böyle bir
konu diyordunuz, gelmediniz. Yani, neticede Şemdinli küçük bir yer, 14 000
nüfuslu bir yer. Her zaman bilgi paylaşımını umuyoruz emniyetten. Herhangi
problemimiz de yok, herhangi bir sıkıntımız yok.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Yani, paylaşım olup olmadığı yönünde sordum.
ERDEM YILMAZ - Tabiî, her zaman özel bir bilgiyi
paylaşıyoruz. Arz ettiğim gibi, kaymakamımızın başkanlığında aşağı yukarı her
gün toplanıyoruz, belli bir saate de bağlı kalmaksızın her gün toplanıyoruz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– 9’unda Şemdinli İlçe Emniyetine gittiğinizde, Özcan İldeniz orada -onunla
ilgili düşüncenizi açıkladınız- Veysel Ateş de orada. Veysel Ateş’i de alıp
götürmek veya Veysel Ateş’i emniyetten istemek bir düşünceniz, bir talebiniz oldu
mu; çünkü, Özcan İldeniz de orada, Özcan’ı alıp götürüyorsunuz. Veysel Ateş
için böyle bir talebiniz oldu mu?
ERDEM YILMAZ – Veysel
Ateş için, tabiî, toplumsal olay boyutuyla işin ilgilenirken kim olduğunu merak
ediyorsunuz. Emniyet müdürümüzle zaten beraberiz. Böyle bir talebim olmadı.
Böyle bir talebim olmadı. Kim olduğunu sordum; işte, sivil şahıs denilince…
BAŞKAN – Soruyu biraz
daha değiştirerek soralım. Veysel Ateş
haber elemanı deniyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– “97 yılından beri Hakkâri İl Jandarma Alay Komutanlığında haber elemanı
olarak çalışmaktayım” diyor.
BAŞKAN – Bunu siz nasıl
değerlendiriyorsunuz; yani, bu Veysel Ateş, haber elemanı olarak kullandılar.
Onun dışında başka haber elemanları kullanıyor musunuz? Nasıl oluyor? Kayıtları
kuyutları vesairesi var mı? Bir de buraya gelen Alay Komutanımız mıydı acaba?
ERDEM YILMAZ – Evet.
AHMET ERSİN (İzmir) –
Peki, bildiriler dağıtılıyor. Yani, bu işte yöre halkını…
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– “Kürt Halkı” başlıklı bildiriler. Bir de “5 şehidin kanı yerde kalmayacak”
bildirisi.
AHMET ERSİN (İzmir) – Bu
bildiriler nereden çıkıyor, kim dağıtıyor? Bu konuda bir çalışma yaptınız mı,
bir sonuç aldınız mı?
ERDEM YILMAZ – Şimdi,
sayın milletvekilimiz “5 şehidin kanı yerde kalmayacak” dedi. Tabiî, o 5 şehit,
benim emir komuta ettiğim birliğin personeli. Detaylı olarak konuştuk Sayın
Başkanım. Özellikle –çünkü, ben duydum o zaman onu- çok hassasiyetle üzerinde
durdum. Hemen tüm esnafı aradım, rütbelilere dedim, böyle bir şey duyduğunuzda
haberim olsun. İşte, ifade vermeye muhtar gelir, vatandaş gelir, biri bir şey
der. Özellikle herkesi uyardım; şu bildiriyi bir göreyim. Sağ olsun emniyet
müdürümüze dedim; o da çok üzerinde durdu hassasiyetle. Bu bildiriyi görmedik,
öyle bir bildiriye hiç rastlamadık. İşte, bir de kısaltma falan dediler öyle. O
da aklımda değil. Hiç bu bildiriyi görmedim, rastlamadım. Özellikle getirin
dedim, göreyim; çünkü, onun dedikodusu, şeyi yayılmıştı. Ben, o bildiriyi
görmedim, hiçbir esnaf da getirmedi. Özellikle ben istedim; dedim o bildiriyi
bir göreyim ve bildirinin dağıtılmadığını düşünüyorum; yani, öyle bir bildiri
yok; çünkü, muhakkak gelirdi.
ERDEM YILMAZ - Görmedim,
hiç görmedim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Fotokopisini verelim.
BAŞKAN – Evet arkadaşlar,
başka soru?..
Evet, Mesut Bey.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Komutanım, bu Şemdinli İlçe halkının, daha doğrusu, halktan, karşı tarafta,
yani, Irak’ta, İran’da yaşayan insanlarla akrabalık ilişkileri var mı yok mu?
ERDEM YILMAZ – Akrabalık
ilişkileri var.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Birkısım akrabaları da…
ERDEM YILMAZ – İran’la
akrabalık ilişkileri var.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Vatandaşla diyalog çok önemli; siz de bahsettiniz. Şemdinli İlçede Jandarma
Komutanlığınızda görev yapan er veya erbaşlar, subay veya astsubaylar, bunlar
Şemdinli halkının içerisine girdiğinde, yani, tatile veya izne çıktığında veya
görevliyken, esnafla alışverişleri oluyor mu?
ERDEM YILMAZ – Tabiî ki.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Şimdi, bir iddia da, işte, Alay Komutanlığında bu kadar er var, işte,
askerler gelip halktan alışveriş yapmıyorlar. Biz, zaten fakiriz, bir de fakir
olarak kaldığımız yönde söyleniliyor. Böyle Hakkâri’de de aynı şekilde midir;
yani, askerimiz esnafla…
ERDEM YILMAZ – Şemdinli
için mi soruyorsunuz, Hakkâri için mi?
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Şemdinli’ye cevap verdiniz; bir de Hakkâri için, merkez için sordum.
ERDEM YILMAZ –
Hakkâri’deki durumu bilmiyorum. Şemdinli’de, tabiî, toplumsal olayların
yaşandığı dönemde…
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Onlar hariç...
ERDEM YILMAZ – Onlar
hariç. Şu an, normal, erlerimiz çarşıya çıkıyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Şimdi, komisyonumuza ulaşan bilgiye göre, burada gelip de düşüncelerini
açıklayan kişilerden, daha önce, PKK terör örgütü, işte, ilk silahlı eylemini
Şemdinli’de yapmıştı; siz de ondan bahsettiniz. Şimdi, 1 Eylül 2005’teki Dünya
Barış Gününde, işte, bizler de, barışın, ateşkesin ve huzur ortamı olması
açısından böyle bir etkinlik yaptık ve bu etkinliği de Şemdinli’den başlattık.
Bunu Türkiye’ye, dünyaya duyurmak için.
ERDEM YILMAZ – Geçen yıl
da yapıldı.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Şimdi, oradaki 10.00’da başlayacaktı, 11.00’de gecikmeyle oldu. İşte, ölü
veya yaralı kaybının daha fazla olacağı söyleniliyordu. Bu olay nereye
oturtabiliriz? Yine, bunun hepsini PKK terör örgütü olarak…
ERDEM YILMAZ – Bölgedeki
tüm olayları PKK yaptı.
Şimdi, tabiî ki,
söylediğiniz şeyler güzel. Barış, Dünya Barış Günü, güzel şeyler
söylüyorsunuz.
MESUT DEĞER (Diyarbakır)
– Komisyonumuza söylenilen cümleleri ben söyledim.
ERDEM YILMAZ – Yine, aynı
şekilde, bu sefer çadıra benzer, işte, benzer bir kutlama şeyi, müzik
çalınıyor. Bunlar güzel şeyler. Geçen sene de yapıldı, bir önceki sene de
yapılmış; yani, sadece bu seneye mahsus bir faaliyet değil o; onu bilmek lazım.
Tabiî ki, saat 10.30 sıraları sabah böyle bir patlama olayı oldu; bizler de çok
üzüldük. Çoğunluğu genç kız ve gençleri hedef alan. Hastaneleri ziyaret ettik;
ama, böyle kayda değer çok ağır yarası olan yoktu. Genelde böyle cam kırığı
gibi. Bizim tesellimiz o oldu; ancak, bölgede meydana gelen tüm olaylarda
PKK’nın parmağı var.
... /.....
SEYFETTİN
ŞENER (MİT Hakkâri Bölge Müdür Yardımcısı)
BAŞKAN – Özel bir çalışma.
SEYFETTİN ŞENER – Özel çalışmadan kastınız nedir; bilgi toplamanın
dışında özel bir çalışma derken neden bahsettiğinizi anlamadım?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Terörü önleme açısından
SEYFETTİN
ŞENER – Terörü önlemek güvenlik güçlerinin, güvenlik güçlerinin yanı sıra bütün
devlet kurumlarının zaten sorumluluk sahasındadır. Biz, sadece istihbarat,
bilgi toplama aşamasında devreye gireriz
BAŞKAN – Peki, arkadaşlar, buyurun soru sormak isteyenler…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Seyfettin Bey, hoş geldiniz.
SEYFETTİN ŞENER – Teşekkür ederim Sayın Milletvekilim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şimdi, Şemdinli’de 9.11.2005 tarihindeki olan
olayda siz o gün Şemdinli İlçesinde bulunuyor muydunuz?
SEYFETTİN ŞENER – Evet oradaydım ben o gün.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ne amaçla gitmiştiniz Şemdinli İlçesine?
SEYFETTİN ŞENER – Tabiî ki bilgi toplama faaliyetimi sürdürmek için
gittim oraya.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Aynı gün mü gittiniz, yoksa daha önceden?..
SEYFETTİN ŞENER – Bir gün önce oradaydım.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 8’inde gitmiştiniz. Ne zaman ilçeden
ayrıldınız?
SEYFETTİN ŞENER – 11’inde saat 20.00’de.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki, Veysel Ateş’in emniyette gözaltında
bulunduğu sırada Veysel Ateş’in serbest bırakılması yönünde emniyet
mensuplarına böyle bir telkinde bulundunuz mu?
SEYFETTİN ŞENER – Bu konuyla ilgili herhangi bir bilgim yok.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Siz bulundunuz mu, size soruyorum?
SEYFETTİN ŞENER – Ben de size tekrar söylüyorum: Bu konuyla ilgili benim
herhangi bir bilgim yok. Bu, zaten daha önce de Van’daki Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından bana yöneltilen bir sorudur. Oradaki ifadem geçerlidir.
Herhangi bir şekilde bu konuyla ilgili bilgim yok. Bana bu konuda herhangi
birisi gelip bir teklifte bulunmadı. Aynı zamanda, ben, bu konuyla ilgili
kimseye herhangi bir şey söylemedim
BAŞKAN – Bir dakika ben kaçırdım şeyi. Savcılıkta…
SEYFETTİN ŞENER – Tabiî, bunun için tanık olarak benim de ifademe
başvuruldu.
BAŞKAN – Tamam.
SEYFETTİN ŞENER – Sanırım onu kastediyordunuz değil mi?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Doğru.
SEYFETTİN ŞENER – Teşekkür ediyorum.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Jandarma istihbarat birimleriyle olay günü
Seferi Yılmaz’a örgüt tarafından bir paket gönderildiğini, Ali Kaya ve Özcan
İldeniz bu nedenle Şemdinli İlçesinde görevlendirildiğinden bahsediliyor.
Şimdi, Seferi Yılmaz’ın bu faaliyeti konusunda sizin de çalışmanız oldu
mu?
SEYFETTİN ŞENER – Seferi Yılmaz’a yönelik herhangi bir çalışma, ben
geldiğim tarihten itibaren söylüyorum, 2004’ün temmuzundan itibaren bugüne kadar
herhangi bir çalışmamız olmamıştır.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Jandarmanın duyumunu teyit eden size bir bilgi
de intikal etti mi?
SEYFETTİN ŞENER – Beyefendi, herhangi bir çalışmamız yok. Demek ki,
herhangi bir bilgi intikal etmemiştir; dolayısıyla, bizim o Seferi Yılmaz’la
ilgili jandarmanın yapmış olduğu çalışmayı da bilmemiz mümkün değil. Bir de
ayrıca teyidini soruyorsunuz; ben nasıl teyidini yapayım ki gelmemiş olan
bilginin bana?!
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şimdi, Seyfettin Bey, 2004’ten beri oradasınız.
Şimdi, Komisyona gelen bilgiye göre düşüncelerini açıklayan kişiler, bir de
sizin de bir uzman olarak, az önce Başkanımın söylediği konuya gireceğim
tekrar…
SEYFETTİN ŞENER – Haber toplama uzmanı olarak buyurun.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Haber toplama uzmanı olarak…
Şimdi, 1 Eylül 2005’te Şemdinli İlçesinde 100-150 kişinin bulunduğu bir
toplulukta bir bomba patladı.
SEYFETTİN ŞENER – 1 Kasımdan bahsediyorsunuz herhalde?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 1 Eylül Dünya Barış Gününde DEHAP’lıların
Şemdinli İlçesinde.
Yine, 2 Kasım 2005’te Yüksekova İlçesindeki 34 AV 2054 plakalı bir
otobüsle ilgili, işte, gidilecek deniliyor ve ücreti anlaşılıyor DEHAP’lılar
tarafından. Sabah işte insanlar binip otobüse gidecek ve o akşam söz konusu
otobüsün altına gece bir bomba konuluyor.
Yine, 15 Eylül 2005’te Zağros İşmerkezine bir roket saldırı oluyor, bir
de işte bombalı saldırı eylemi oluyor. O işyerinin de PKK terör örgütüne bir
maddî yönden, finans yönünden katkılar sağladığını söyleniyor.
SEYFETTİN ŞENER – Kim söylüyor onu?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Yine, Yüksekova’da Ferzende Yılmaz’a ait Huzur
Et Lokantasına bomba atılıyor. Onun da iki oğlunun terör örgütünün içerisinde
faaliyette bulunuyor…
Şimdi, bu bombalı eylemleri, yani, siz, bir uzman olarak nereye
oturtabilirsiniz?
SEYFETTİN ŞENER – Haber toplama uzmanı olarak ilk önce bu bilgileri size
kimin verdiğini sorarım; çünkü, bana gelen bilgiler ile size gelen bilgiler
herhalde bir farklılık gösteriyor. Size bunları kim söyledi
Herhalde bir
farklılık gösteriyor. Size bunları kim söyledi veya herhangi bir şekilde DEHAP
mensuplarının otobüs tuttuğunu ve bir yere intikal etmeden önce, bir gece önce
patladığı konusunda benim herhangi bir
bilgim yoktu mesela?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bundan bilgin olmaması mümkün değil Sayın Seyfettin Bey.
SEYFETTİN
ŞENER – Hayır, bunu size kimin söylediğini söylerseniz, ben de, onu, belki
biraz daha detaylı olarak düşünüp, değerlendirebilirim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, buraya, komisyona gelen, bilgi veren, düşüncelerini açıklayan kişilerin isimlerini,
şu şöyle söyledi, bu böyle söyledi desek, doğru olmaz.
SEYFETTİN
ŞENER – O zaman iddiaları sahiplerine soracaksınız.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Ama, bir MİT uzmanı olarak bölgede çalışıyorsunuz. Şimdi,
burada, diyelim ki, 1 Eylül Dünya Barış Günü. Şemdinli’de daha önce, PKK terör
örgütünün ilk silahlı eylemi
SEYFETTİN
ŞENER – İsterseniz adım adım gidelim, daha kolay olacak. 1 Eylülden başlayalım
isterseniz.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Silahlı eylem yapılan, ilk eylemin yapıldığı yer, ilçe olarak
söylenir Şemdinli 1984 mü, neyse, bilmiyorum, tarih de yanlış olabiliriz. 1
Eylül 2005’te Şemdinli İlçesinde bu Dünya Barış Gününde, işte, barışı, huzuru,
güvenliği sağlamak açısından böyle bir etkinlik düzenlendiğini ve DEHAP’lıların
bu işi organize ettiğini ve DEHAP’lıların böyle yasal olarak izin de aldıkları…
Böyle bir çadır kuruldu. İşte, saat 10.00’da başlanırken, 11.00’de, işte,
gecikmeler, ölü veya yaralının az olmasının nedenlerini, gerekçelerini
komisyona bilgi olarak sundular. Şimdi, bu tür olaylarda, böyle bombalı
eylemler, yani, işte, PKK terör örgütü kendi yandaşı, kendi taraftarı veya
kendisinin desteklendiği bir topluluk içerisinde veya işte maddi yönden katkı
sağladığı, destek gördüğü veya işte Hakkâri’deki otobüsün tutulup da, işte,
İmralı’da terör örgütü başı Apo’ya ziyarete… İşte, bizim bölgede her taraftan
otobüsler tutuldu gidildi. İşte, bu amaçlarla, bu şekilde hareket edildiğini…
Halkın kanaati bu yönde. Böyle bir düşünce var, yani, karşı tez olabilir.
SEYFETTİN
ŞENER – Halkın kanaati ne yönde, ben onu anlamadım? Bir daha söylerseniz
sevinirim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Terör örgütünün yapmadığı şeklinde, kendi tabanına karşı yönelik
olarak.
SEYFETTİN
ŞENER – Evet.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Açık söylüyorum ben.
SEYFETTİN
ŞENER – Hayır, siz soruyu sormadınız ki.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ben sordum. Bu 1 Eylüldeki, 2005 tarihindeki bu olay… Size dört
beş tane bombalı olayı örnek olarak verdim. Bunları, siz, bir MİT uzmanı olarak
nereye oturtabilirsiniz? Nasıl bir yorum yapabilirsiniz? Düşüncenizi soruyorum.
SEYFETTİN
ŞENER – Beyefendi, benim burada söylemiş olduğum düşüncem benim teşkilatımı
bağlar. Dolayısıyla sorumu net olarak alırsam, net olarak cevaplarım. Yanlış
anlaşılmaya mahal vermek istemiyorum; çünkü, herhangi bir yanlış anlaşılmanın,
ondan sonra başka sonuçlara varacağını düşünüyorum.
Sorunuzu net
olarak.. 1 Eylülden mi bahsediyoruz, 1 Kasımdan mı bahbediyoruz, 2 Kasımdan mı
bahsediyoruz, 9 Kasımdan mı bahbediyoruz…
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Bunların hepsinden bahsediyorum
SEYFETTİN
ŞENER – Nereye oturttuğumu teker teker sorarsanız bence daha sağlıklı olur. İlk
olarak 1 Eylülden başlayalım isterseniz.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Tabii, 4 tane örnek verdiğim bombalı olay… Diğerleri 18 patlama
olayı olmuştur. Benim size 4 tane verdiğim örneği siz tek tek
değerlendirirseniz sevinirim.
SEYFETTİN
ŞENER – Sayın Milletvekilim, hangisinden başlayalım?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 1 Eylülden başlayalım.
SEYFETTİN
ŞENER – 1 Eylülde, barış çadırının civarında, nerede olduğunu da tam olarak
bilmiyorum, bir patlama meydana gelmiştir; doğrudur. Halkın üzerindeki intiba,
halkın oradaki provokatörler tarafından söylenmiş olan bazı laflar vardır.
Devlet koydu vesaire, bilmem ne, bu bilgiler bize ulaştı; ama, halkın
söylediklerini nereden bilebiliriz ki, biz daha olayı aydınlatamamışız, halk
nereden bunu kestirebilir, bunu anlayamadım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 1 Eylül, eylül, ekim, kasam, aralık, ocak, şubat, altı ay geçmiş,
altı aylık süre içerisinde… Halk 1 Eylül günü şu düşünceyi ortaya koymamış
olabilir; ama, 2 Eylülden sonra düşüncelerini ortaya koymuş olabilir.
BAŞKAN –
Şimdi, bir dakika.
SEYFETTİN
ŞENER – Şimdi, kusura bakmazsanız Başkanım, ayrıca, arazide mayınlamaları da
var.
BAŞKAN –
Şimdi, bir dakika.
Seyfettin
Bey, izin verirseniz… Bakınız, burası Türkiye Büyük Millet Meclisince kurulan
bir komisyon.
SEYFETTİN
ŞENER – Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Bu
komisyon araştırma komisyonu. Ben bu komisyonun da Başkanıyım. Bizim burada
uzman arkadaşlarımız var. Burada, milletvekili arkadaşlarımız komisyonun ayrı
ayrı üyeleri. Beyefendi şeklindeki… Buraya gelenler, komisyonumuza gelen
herkes, ya Başkan ya da milletvekili şeklinde bir hitap tarzları var. Şimdi,
ben şöyle bir şey de algılıyorum. Sanki, siz, komisyona istemeye istemeye
gelmiş gibisiniz… Tavırlarınızdan öyle bir şey seziyorum.
SEYFETTİN
ŞENER – Estağfurullah, söz konusu bile olamaz.
Mesut Bey,
şimdi, tarih itibariyle başlayalım. Her olayı da ayrı ayrı değerlendirerek…
Mesela, 1 Eylül 2005 tarihinde, oradan başlıyordunuz, Dünya Barış Günüyle
ilgili olarak. Siz oradan başlayın, bize, bir MİT mensubu olarak değerlendirin.
SEYFETTİN
ŞENER – Sayın Başkanım, daha ilk başta da aynı şeyleri söyledim, şu anda da aynı
şeyleri söylüyorum. Ben, haber toplarım. Haber toplarımın manasını ben size
tekrar izah etmeye çalışayım. 1 Eylül Dünya Barış Gününde Şemdinli’de kurulan
barış çadırının civarında bir patlama meydana gelmiştir. Bu patlamada
kullanılan patlayıcı, bu patlamanın gerçekleştiği yer, bu patlamada kullanılan
malzemeler, bu patlamada yapılan hassas gün, bizim bilgimiz, bilgi toplama
faaliyeti çerçevesinde yapacağımız çalışmada bu sorulara cevap ararız. Artı,
sorular merkezimize, karargahımıza gönderildikten sonra, gerek görülürse bize
tevcih edilir, onları cevaplamaya çalışırız. Dolayısıyla, bir patlama, 1 Eylül
Dünya Barış Gününde meydana gelen patlama, herhangi bir şekilde, yorum, vesaire
olmaz. Bizim oradaki görevimizi fotoğraf çekmeye benzetirim ben, fotoğraf
çekeriz. Bu fotoğrafı da makama iletiriz, karargahımıza. Karargahımıza bu bilgi
ulaştıktan sonra, benzer bilgilere uyuyorsa, bir sonuç çıkıyorsa çıkar. Bu
sonuç da, gerekli olan yerlerle paylaşılır. Ben, eğer değerlendirme yaparsam,
ki, değerlendirme yapmaya –ben size tekrar söylüyorum- uzmanlığım yok, yanlış
yapmış olurum. 1 Eylül Dünya Barış Gününde meydana gelen patlama, örneğimiz şu
anda o olduğu için onu söylüyorum, yerini, kullanılan malzemeyi öğrendikten
sonra benim orada yapacağım herhangi bir çalışma… Beklerim, bununla ilgili
olarak çalışma yürütürüm, bu çalışmalar sonucunda faillerini yakalamaya yönelik
bir bilgi intikal ederse, dediğiniz gibi, emniyet veya jandarmayla koordine
kurarız ve ondan sonra faillerinin ortaya çıkarılması için çalışma yürütürüz.
Bunun benden tekrar yorumunu isterseniz, ben de size tekrar aynı şeyi
söyleyeceğim. Benim yorum yapmak için uzmanlığım yok.
BAŞKAN – Siz
fotoğrafı çekip gönderdiniz mi?
SEYFETTİN
ŞENER – Evet.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bu fotoğraf nedir?
BAŞKAN –
Tamam, ben değerlendirecek yere gönderdim diyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Tamam Sayın Başkanım; ama, şimdi,
Seyfettin Şener Hakkâri MİT Bölge Müdür Yardımcısı. Şimdi, MİT’in görevlerinden
biri, bir olay ihtimali, olabilecekse, önceden kendilerine bilgi
ulaştırılabilir veya ulaşmasa bile kendi ekibinin, kadrosunun yapmış olduğu
çalışmalar olayı önlemeye yönelik, ilk çalışma böyle. İkinci çalışma olay oldu,
belki bilgi ulaşmadı veya eksik oldu, yetersiz oldu. Olay olduğu zaman bu olayı
kim yaptı? Hangi terör örgütü veya adi bir suç mu, siyasî yönü nedir? Terör
bağlantılı
yurtiçi,
yurtdışı bağlantıları; bu uyuşturucu da olabilir, adi suç da olabilir, siyasî
de olabilir. O olayla ilgili fail yakalanmamışsa faili kim, kimlerdir?
Bunlarla
ilgili bir çalışma olur. Üçüncüsü olaydan sonraki çalışmalar olur. Yani, bu
çalışmalar yapılınca, ister istemez, kademe kademe bilgi toplanır ve bu
bilgiler Seyfettin Beyin masasında olur ve bunun değerlendirmesi yapılır. Benim
bildiğim böyle. Emniyet olarak, Şükrü Bey, siz görev yaptınız. Şimdi, siz bu
çalışmalar içerisinde, Hakkâri Merkezde, Şemdinli’de, Yüksekova’da 18 bombalı
patlama oluyor; ama, sadece ben haber alıyorum, fotoğraf çekiyorum, işte,
Ankara’ya gönderiyorum veya olayla ilgili, olay olduktan sonra işte failler,
faillerin yapılması, vesaire, bunlarla ilgili…
BAŞKAN –
Değerlendirme yerimiz ayrı diyor ya. Yine olay olay gidelim. Bu konuda fazla
bir şey söyleyeceklerini ben zannetmiyorum. 5 Ağustosta 5 askerimizin şehit
olmasıyla ilgili ne söyleyeceksiniz?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Yani, ne konuşursan
konuş, bir şey söylemem, görmedim, duymadım, konuşmam, gizlerim…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – O arada da, Emniyet Genel Müdürlüğünden bir heyet de oradaydı.
SEYFETTİN
ŞENER – Doğrudur, 6 tane daire başkanımız vardı orada.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Onlardan kim Emniyet binasında vardı, hepsi oralarda mıydı?
SEYFETTİN ŞENER – 6’sı da İlçe Emniyet Müdürlüğündeydi.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Terör Daire Başkanının Veysel Ateş’le görüşme yaptığını gördünüz
mü? Yani, bir konuşma yaptığını veya herhangi bir…
SEYFETTİN
ŞENER – Yok, onu görmedim.
BAŞKAN –
Evet, başka soru?.. Yok.
Peki,
teşekkür ederiz.
SEYFETTİN
ŞENER – Ben teşekkür ederim. Bir emriniz olursa, her zaman bekleriz.
BAŞKAN –
Aydınlanabildiğimiz kadar aydınlandık. Sadece aklımda kalan benim, siz o
fotoğrafları çektiniz, gönderdiniz, o fotoğrafların değerlendirmesini biz
MİT’ten isteyebiliriz.
SEYFETTİN
ŞENER – Değerlendirmeleri her zaman isteyebilirsiniz.
BAŞKAN –
Peki, çok sağ olun, teşekkür ederiz
............/........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder