25.01.2006 TARİHLİ OTURUM
MEHMET ALİ ALTINDAĞ
BAŞKAN –
Bu milisleri dediğiniz kim bunlar
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – İzin verirseniz milisin tanımını yapayım,
bölgedeki şey bizim: Şimdi, milis dediğin bir PKK’lıdır; yani, örgütün bir
üyesidir, örgütün…
BAŞKAN – Kırda değil de şehir içindedir.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – …asıl eylemlerine, silahlı eylemlerine
karışan…
MEHMET ALİ ALTINDAĞ – Tabiî şeyle bağlantılar var, partinin…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şehir içerisinde kişileri alıp kırsala, terör
örgütüne götürme veya aralarındaki bağlantıyı götürme, pusula götürme, yiyecek,
giyecek, ilaç gibii şeyleri götürme, örgütle sürekli bağlantıları olan
kişilerdir.
BAŞKAN – İrtibat halinde olanlar
MEHMET ALİ
ALTINDAĞ – Çıkar için. Bakın, şimdi “ulusal ihanet” isimli, internette bir şey
var, bir numara var. Siz onu gördünüz mü, bilmiyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ulusalcılar mı?
MEHMET ALİ
ALTINDAĞ – Ulusalcılar. “Ulusal ihanet” adlı, internette… Burada, bende var,
vereyim isterseniz.
Şimdi, bu
ulusalcılar, Yaşar Büyükanıt Paşa, Ali Kaya ve o yanında beraber yatan
astsubayının, bölgede, bu Akdeniz Bölgesinde bir ilde, beraber şey yapıyorlar,
köşk yapıyorlar, bu, nedir, villa yapıyorlar.
BAŞKAN –
Nerede?
MEHMET
ALİ ALTINDAĞ – Villa yapıyorlar. Bak, burada yazıyor. Dosyada var. Villa
yapıyorlar orada. “Ulusal ihanet” isimli… Bak, bu Yaşar Paşa. Bak, bunu da
vereyim size. Ali, Yaşar Paşa ve…
MEHMET ALİ
ALTINDAĞ – Vallahi, o yine gizli devlet; yani, derin devletin işi. Yine jandarmanındır;
fakat, Ali Kaya’nın işin içinde olup olmadığını ben… O zaman, bak, 1993’te
Eşref Hatipoğlu vardı orada.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Eşref Hatipoğlu İl Jandarma Alay Komutanıydı.
MEHMET ALİ
ALTINDAĞ – İl Jandarma Alay Komutanıydı, şimdi emekli oldu. Bu adam… Bak, çok
ilginç ve çarpıcı bir hareketini söyleyeyim. Bu adam da gerçekten rüşvetçi
yani. Açık ve net yiyordu. Şimdi, onun zamanında general vuruldu. Yanında,
mesela…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Lice’de, Tuğgeneral…
MEHMET
ALİ ALTINDAĞ – Lice’de Tuğgeneral Aydın Bahtiyar kanas kurşunuyla beyninden
vuruldu, o da yanındadır. Yani, çok sabotajcı bir insan. Hatta, bir emniyet
mensubu ve kilit noktadaki bir emniyet adamı bana söyledi, “vallahi, biz Kulp
operasyonundan geliyorduk 1993’te, Eşref Hatipoğlu helikopterle aşağıdaki
çalışan işçilere; yani, tarlada çalışan insanlara ateş ediyordu, diyordu,
analarını böyle böyle yapayım, bırakın gebersinler, desinler ki PKK vurmuştur…”
Aynı, bunu resmî bir ağız bana söyledi. Artık, gelip, burada,
huzurunuzda söyler mi söylemez mi bilemiyorum. Yani, bizzat bana söylemiştir ve
şimdi fiilen o adam da işbaşındadır
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – Yani, itirafçı mı bunlar? Sizin bu şey
dediğiniz…
MEHMET ALİ ALTINDAĞ – Hayır, itiraf ediyor, kendisi…
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – “Milis” dediğiniz bu itirafçılar mı yani?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – İtirafçı değil
MEHMET ALİ ALTINDAĞ – Hayır, yapar da, niye belirli işadamlarını
çağrılıyor düğüne? Hep altın bilezik falan versinler. Verdik, herkes verdi.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – Canım, düğüne giden bir şey takar
herhalde. Sizin gibi namlı isimler de herhalde bir çiçekle gitmez yani, bir şey
götürecek yani.
MEHMET ALİ ALTINDAĞ – Espri olsun diye.
BAŞKAN – Evet, başka soru?..
MEHMET ALİ ALTINDAĞ – Bölge valisi şey vardı, o bir tane daha vardı…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Aydın Aslan vefat etti.
MEHMET ALİ ALTINDAĞ – Yok, ondan önce.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ünal Erkan’dı, ondan önce Hayri Kozakçıoğlu.
MEHMET ALİ ALTINDAĞ – Yok yok, bir tane daha vardı…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Necati Çetinkaya. Atandı, yapmadı.
MEHMET
ALİ ALTINDAĞ – Aldılar onu
........./...........
31.1.2006 TARİHLİ OTURUM
TACETTİN
ASLAN (Şemdinli İlçe Emniyet Müdürü)
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bu arada jandarmadan güvenlik tedbiri
istemediniz mi?
TACETTİN ASLAN – Efendim, talep ettik.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Burada önemli olan, Özcan İldeniz geldi,
emniyete sığındı. Şimdi, kimlik; kimliğim yok. Nedir; halkın, arkasından şey
yapılmış, koşuyor, bir olay vardır. Olayın bir nevi tarafı gibi gözüküyor.
Emniyetten niye onu bıraktılar; yani, hemen, kimlik araştırma, tahkikat, bu
olayla ilgili bir çalışma veya bir inceleme, sizin haberiniz olmadan; çünkü,
Emniyet Müdürü sizsiniz. Oradaki görevli bir polisin, müdürüm, bırakalım mı
bırakmayalım mı diye bir şey sorması lazım.
TACETTİN ASLAN – Doğrudur efendim; fakat, şöyle bir şey var: Yani, ortada
bir şeyler var. Açıkçası, mesela, Veysel Ateş’i ben gittim arabadan aldım. Ben
dahi o esnada, bombayı atan o mudur, değil midir, halk niye buna tepki
gösteriyor; ben dahi o konuda kararsızım; ama, ben, her halükarda dedim ki,
emniyete götürüp bir inceleyelim, bir bakalım; yani, ne, suçlu mu, suçsuz mu.
Ki, akabinde, atarken gördüm, yaparken gördüm diye bir sürü kişi iddiada
bulundu, bana kimse gelmedi, hepsi savcıya gitti. Yani, tahkikatı tamamen savcı
kendisi yaptı. Şimdi, bu doğrultuda ben bir şey diyemem ki, yani, Veysel Ateş
bu işi yapmıştır. Yine diyorum, Emniyet Müdürü olmama rağmen, ben sadece,
aracın içerisinde oturuyordu, halk tarafından linç edilmek isteniyordu, ben
aldım onu. Ben ilk etapta, linç edilmekte olan birini kurtardım diyelim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bu Veysel Ateş.
TACETTİN ASLAN – Veysel Ateş.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Özcan?..
TACETTİN ASLAN – Özcan’la ilgili; şimdi, başçavuş olduğunu söylüyor
arkadaş. Bizim arkadaşlar da içeriye alıyorlar; yani, bahçeye alıyorlar. Ondan
sonra bizden çıkıyor, jandarmaya
gidiyor. Şimdi, suçla ne derece orantılı…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sizden nasıl çıkıyor? Bir olay var, bir olayın
olmasıyla ilgili…
TACETTİN
ASLAN – Şimdi, suçla ne derece ilişki kurabilirsiniz
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şimdi, polis… Bir olay olur Müdürüm; yani,
burada, olayın oluş yeri, olayda failler, olayda sanıklar, olayın mağduru
vesaire şeyleri ilk etapta güvenlik güçleri, emniyet bilemez; ama, ne yapar,
olay yerine müdahale eder, oradaki delil, bulgu, kişileri, failleri alır, ondan
sonra tahkikata başlar. Şimdi, Özcan İldeniz’in de oraya gelişi, bir olayın
oluşunu, olduğunu görüntülüyor. Yani, buradan nasıl çıkıp gidiyor?
TACETTİN ASLAN – Ama, şimdi
BAŞKAN
– Yani, olayın faili olduğunu bilmiyoruz diyor arkadaş.
TACETTİN ASLAN – Biz Seferi Yılmaz’ı kitapçı olarak biliyorduk. Aynı
zamanda örgüt mensubu olmaktan cezaevine girip çıktığını biliyoruz; ama, diğer
konularda bilgimiz yok. Yani, Seferi Yılmaz’ın örgütle ilişki içerisinde
olduğu, örgüte işte lojistik destek sağladığı gibi konularda bilgimiz yok.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Veya o gün bir paket geleceği…
TACETTİN ASLAN – O gün ona bir paket geleceği konusunda bilgimiz var. O
gün değil ama, Seferi Yılmaz’a herhangi bir kargo şirketine bir paket gelecek,
bize söylenen buydu, biz de bununla ilgili…
BAŞKAN – Evet, Mesut Bey…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sayın Müdürüm, sizin Şemdinli Emniyet
Müdürlüğü binasında bilgisayar ortamı var mıdır? Yani, bir failin, bir kişinin
yakalanması bilgisayarda ifadesinin alınması, yoksa, daktiloyla mı
yapıyorsunuz?
TACETTİN ASLAN – Bilgisayarla alıyoruz onu.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Van Cumhuriyet Savcılığı sizin bilgisayarınızı
incelemeye aldı mı bu süreç içerisinde?
TACETTİN ASLAN – Doğrudur efendim. Görevli gönderdi Van’dan,
harddisklerini mi diyorlar bilgisayarın, bütün yaklaşık 8 tane bilgisayarım
var, onların hepsini aldılar.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Bu alınan ifadelerde Veysel Ateş’in bir
ifadesi var mı bu bilgisayarda kayıtlı?
TACETTİN ASLAN – Tabiî ki, Terörle Mücadele Büro Amirliğindeki ifadeleri
orada alındı. Veysel Ateş’i zaten gözaltına alındığı saatten…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Yani, bu soruları hem 9 Kasım hem 10 Kasım
göre değerlendirmenizi istiyorum. 9 Kasım olay oldu, olayı anlattınız, olayda
pek uzak kaldınız ama bazen 10 Kasımı söylememdeki sebep, sonradan size gelen
bilgiler, duyumlara göre.
Şimdi, Oktay Gümüş, sizin Emniyet Amir Yardımcısı mıdır?
TACETTİN ASLAN – Başkomserim benim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki, o size herhangi bir sarı zarf olaydan
sonra iletildi mi?
TACETTİN ASLAN – Hayır efendim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Veysel Ateş’in size ifadesi, bilgisi iletildi
mi? Yani, Veysel Ateş ’in ifadesi, hem verilmesi veya ifadesinin alındığı yönünde
bilgi ulaştı mı size?
TACETTİN ASLAN – Hayır efendim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki, Terör Daire Başkanı Selim Akyıldız,
Veysel Ateş ’in cep telefonuyla Ali Kaya’yla görüşüp sonra telefonu kapatıyor
Veysel Ateş’in cep telefonunu, oradaki bir polis memuruna veriyor. Bu polisin
ismi ne? Orada görevli. Çünkü, en azından sizin karakol olduğu için orada sonra
gelişmeleri bilgi açısından da olsa öğrenmiş olacaksınız da.
TACETTİN ASLAN – Şimdi, efendim, Veysel Ateş ilk getirildiğinde, gözaltı
işlemi, yani, bir sanık sıfatıyla getirildi ve dışarıda da olaylar devam
ediyor…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Siz de dışarıdasınız…
TACETTİN ASLAN – Tabiî, dışarıdayım.
Başkomserin odasına konuluyor, Veysel Ateş Başkomserin odasında. Daha
henüz Veysel Ateş’le ilgili işlem yapabilecek kabiliyete sahip değiliz. Yani,
benim arkadaşlarım, bu işi yapacak olan Terörle Mücadele Bürosuna ait
elemanlardır. Yani, onunla çalışma yapacak. Onlar dahi dışarıdalar, yani, daha
henüz bu işleme başlamamış. Tahmin ediyorum, söyledikleriniz o esnada, yani,
daha sıcağı sıcağına her şey, onu Savcı Bey de sordu bana, ben, açıkçası yani
Sayın Başkanımız telefonla ilgili tutanağı tutan arkadaşın ismi, cismi, hepsi
bellidir tutanakta.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sayın Başkan söylüyor, görüştüm ama işte şu
sebeple konuşuyordu Veysel Ateş, aldı benden. Kimdi?.. İşte, Uzman Çavuş dedim.
Arama telefonu… Kapattım, orada bir polise verdim dedi.
TACETTİN ASLAN – Vallahi efendim o kadar karışık ki her şey yani ben…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki, Sayın Müdürüm bir şey daha sorayım, o
kadar 6 bombalama olayı oldu Şemdinli’de, Hakkâri merkezde, Yüksekova’da toplam
işte o süreç içerisinde 9 Kasıma kadar 18 bombalama olayları oldu. Ankara’dan
bir heyet geldi 6 kişi Terör Daire Başkanıyla birlikte, 8 Kasımda Hakkâri’de
bulundunuz toplantıda, Hakkâri il merkezinde, ilk geldikleri gün, Hakkâri’ye
geldiklerindeki toplantıya siz katıldınız mı?
TACETTİN ASLAN – Hayır efendim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Katılmadınız?..
TACETTİN ASLAN – Hayır.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Peki, bu 18 bombalama olayı olduğunda, gerekse
diğer ilçedeki emniyet müdürleriyle gerek il emniyet müdürüyle ve gerekse kendi
Şemdinli’deki olan olayların bombalama failleri yok, fail yakalanmıyor, olay
oluyor, olayın, az önce dediniz 1 Eylülde DEHAP’lıların katıldığı bir eyleme 2
bombalama olayı oluyor, yani, bunun oluş şeklini bir yere nasıl oturtabilirsin
bir müdür olarak? Faillerin belirlenmesi, olayların oluşu, olayların nedeni?..
Yani, sizce kanaat nedir? Yani, bu bombalama olayı oluyor da nedir bu? Niçin
atılıyor? Neden bu var? En azından, bu konuda bilgi sahibi olmanız gerekirdi
de, bunu, burada açıklama yapar mısınız?
TACETTİN
ASLAN – Efendim, yani, açıkçası arkası arkaya geldi hepsi, yoksa, aynı şeyler
Yüksekova’da da yaşandı, Hakkâri’de de yaşandı. Dolayısıyla, ben, niye
bombalama eylemleri… Sonuca gitmek için az önce de arz ettim, birtakım veriler
lazım, benim
söyleyeceklerim… Kaldı ki, o büyük bombalamada işte sonuca gidildi, şahıs
Kuzey Irak’a kaçtı, yani, şahıs Kuzey Irak’a kaçtı yani sonuca gitmek için ya
bana ifade lazım, ya şahit lazım, ya iz, delil, emare, bir şeyler lazım bana.
Ben arz ettim, yani, hiçbir şey yok elimde. Dolayısıyla, bu konuda sonuca
gidilememesini ben buna bağlıyorum. Keşke şahitler olsaydı, şahitler bana bir
şeyler söyleseydi.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Ben tamam, Müdürüm bu konuda hiçbir şey söylemiyor
TACETTİN ASLAN – Yani, şimdi, biz de böyle diyoruz. Bana desinler, bir
hedef göstersinler bana, bu desinler; o da yok ortada. Dolayısıyla, ben de
diyorum ki, şöyle bir sonuç çıkartıyorum, doğrudur, değildir, bu da benim
sonucumdur: Amaç, kitleyi harekete geçirmekti. Yani, sayı yetersiz, istenilen
yok, toparlayamıyorlar. Ne oldu sonra; bombalar patlayınca, ben gözlerimle
gördüm, bütün şehir oraya akın akın gitti, kadın, çoluk çocuk, 1 000 kişi, 1
500, 2 000 kişi akın akın gittiler oraya.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – Ajite ediyor yani.
TACETTİN ASLAN – Efendim, çıkacak olan sonuçta… Ben böyle düşünüyorum.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – 150 kilo bomba, böyle 1 kilo bomba değil ki…
BAŞKAN – İtirafçı, itirafçı…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Kimdir, nedir, tanım açısından, bilgi
açısından…
BAŞKAN – O bölgede veya o ilçelerde, illerde, vesaire, itirafçı ne
demek?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Kavram olarak, kimdir, kimlere itirafçı
denir, ne yapar, ne eder?..
BAŞKAN – Hadi de ki, hiç duymadım bunu.
TACETTİN ASLAN – Hayır efendim, olur mu?!
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sadece duydu da, bilgisi yok.
TACETTİN
ASLAN – Yani, onu teknik olarak, bence, çalışan arkadaşlar daha iyi
yorumlarlar. Ben İlçe Emniyet Müdürüyüm. Benim böyle bir elemanım yok.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – Peki, diğerini, onu nasıl
yorumluyorsunuz?
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – 9 Kasımdan sonra bomba patlamadı da
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Araçtaki silahların, yani, ekspertiz
raporunda, başka olaylarda kullanıldığı da çıkarsa… Kullanılan bombaların aynı
mahiyette olduğu çıkarsa, halk orada bunları almadı; ama, araçta bu kadar
malzeme yakalandı.
TACETTİN ASLAN – Doğrudur efendim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – O malzemeleri eline alıp götürdüğü zaman, o
kişi, 636’ya göre kendisi ceza alır, yani, kendisine ait olur, evinde
bulundurduğu zaman… Orada güvenlik güçleri aldı işte, silahlar da orada… Bunlar,
ister istemez, ekspertiz laboratuvar sonuçlarında… Yani, terör örgütüyle
mücadele, tamam, ona bir şey demiyorum; ama, bir yerde olay oluyor, Umut
Kitabevinde, yakınında bir araç ve bu kişiler… Araçta da bu kadar da silah ve
mühimmat çıkıyor ortaya.
TACETTİN ASLAN – İşte, doğrudur efendim; terör örgütü de bu doğrultuda
düşünüyor. Yani, diyor ki, bunlar suçlu, bütün kamuoyu, herkes görsün, dünya
görsün, burayı yapan, bombalayan devlettir.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Ama, siz orada diyorsunuz, ki, terör örgütünün
gelip bu silahları almamasının sebebi, kendisini, bu şeyleri gösterme… Nasıl
gelip alacak, bir ilçede, bu kadar insanın içerisinde, emniyette 56 tane polis
memurumuz var, alay komutanı var, şeyler var, basın orada, gösteriyor.
TACETTİN ASLAN – Yani, alınabilirdi efendim. Yani, silahların
alınmaması yönünde gayret sarf edenler vardı.
BAŞKAN – Evet, arkadaşlar, başka soru…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Son soru sormak istiyorum Sayın Müdürüme.
Özellikle bu son 4 aylık süreç içerisinde daha önceden olaylar yok, halkla
ilişkilerin iyi, katıldığını, esnafın yanında bulunduğunuzu… Son 3-4 aya
gelince, işte, bu bombalama olayları patladı, failler yok ortada, işte bir sürü
ölü, yaralı oldu. O son üç aylık, dört aylık süre içerisinde Şemdinli Emniyet
Müdürü olarak görevinizi tam anlamıyla, hukuken, dinen, vicdanen yaptığınıza
inanıyor musunuz?
TACETTİN ASLAN – Kesinlikle efendim. Yani, sizlerin huzurunuzda da
anlatıyorum her şeyi, ben kendi amirlerime de anlatıyorum, varsa benle ilgili
bir sorun, bir sıkıntı varsa, ben bugün mesleğimi bırakırım. Ben vicdanen
rahatım.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sizin şahsınızla ilgili bir sorun olarak
değerlendirmeyin.
TACETTİN ASLAN – Çünkü, ben, Şemdinli’ye gittim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - İlçe Emniyet Amiri olarak, ilçede olan bir
olayın çözülmemesi yönünde rahat mısın?
TACETTİN ASLAN – Anladım efendim. Şemdinli halkıyla –görülüyor bu-
benim amacım bütünleşmekti. Benim halkım, ben hizmet ederim. Ben hizmet için
gitmişim oraya, onlarla bütünleşmekti, bütünleştim de. Hiçbir sorun… Yani,
bugün, bana değil, Şemdinli halkına, istediğiniz sokakta istediğiniz her kişiye
sorabilirsiniz, İlçe Emniyet Müdürüyle ilgili düşünceniz nedir diye. Bu
konularda da, yine, arzu ettim, hepsine de ben kendim bizzat gittim, yani, hep
içlerinde bulundum. Ben, yoksa, makamımda oturur, ekibimi gönderirim, git ne
yapıyorsan yap, ben onu da derim; ama, ben, asla böyle yapmadım, bizzat
gideyim, sorunun ortasında, ben yapayım, benim dışımda bir şeyler gelişmesin
burada. Yine diyorum,
Şemdinli halkına sorabilirsiniz benimle ilgili bir sorun varsa. Benim
23 yıllık meslek hayatım var ve sicilime de bakabilirsiniz, hiçbir sorunum,
hiçbir soruşturmam yok.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şemdinli halkına da sordurdum sizinle
ilgili, Şemdinli halkından hiçbir kimse sizin hakkınızda, yani, kişiliğiniz
olarak, halkla ilişkileriniz olarak, Emniyet Müdürü olarak görevinizle ilgili
olumsuz bir şey söylemedi. Artı, sizin tecrübenizle, konuşma şeklinizle, hal,
hareket, davranışlarınızla, sorulara karşı cevap vermenizdeki samimi
bakışlarınızla, bu işin hem uzmanı hem de deneyimli, tecrübeli bir emniyet
görevli olduğunuz da ortada. Ben, sorum, sizin şahsınızla ilgili değil, yani,
sizin şahsınız, bu konuda bir sorumluluğunuz olduğu yönünde değil. Ancak, ben,
Şemdinli’de genel anlamdaki güvenlik, asayiş, her türlü konu sizin
sorumluluğunuz altında, sizin görev alanınızdayken, bu kadar olayların
olmasındaki kendi vicdanî kanaatinizi ben sordum; çünkü, bir sonuç yok ortada.
Şemdinli’de 6 tane bomba patlamıştır, tek bir fail söyleyemiyorsunuz. 6 tane
bomba patlamıştır, olayı yapan terörist örgütü veya kimlerin yaptığını
söyleyemiyorsunuz. Olayın oluş şekliyle, olayın patlama şekliyle orada gelişen
olaylarıyla yine bilgi yok. Yine, yakalanan sanık var mıdır; yok. Bu olaylar
neden olmuştur; bir yere oturtmanızı istedik; o da yok. Yani, onun için, size
dedim ki, vicdanen rahat mısınız diye, onu sordum.
BAŞKAN – Ellerinden gelen gayreti göstermişler.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) – Şimdi, halkla bütünleştiğinizi çok
güzel anlattınız, benim ilk başta da hoşuma gitti, öyle olması gerekiyor bir
emniyet müdürünün, kaymakamın, hakikaten, kamu görevlilerinin, o bilinçle
olmaları gerekiyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – O konuda kutluyorum sizi.
TACETTİN ASLAN – Sağ olun efendim
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Sırrı Bey özellikle şunu söylemek istiyor:
Yani, bir kişi birisine aracı devrederken, hiç kimse, tanımadığı bir insana
veya hakkında hiçbir bilgisi olmayan bir insana arabasını satmaz.
AHMET ERSİN (İzmir) – Satmaz tabiî.
BAŞKAN – Yani, böyle bir yüzleştirme olmadı diyorsunuz…
TACETTİN ASLAN – Efendim, savcı bey tahkikatı yürüttü.
TACETTİN ASLAN – Ama, böyle bir bağlantı, açıkçası, hiç kurmadık yani.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Düşünmediniz
AHMET
ERSİN (İzmir) – 150 kiloluk bomba, arkasında bomba var. Geliyor, işte, o
gazinonun yakınına park ediyor, uzunca bir süre de kalıyor mutlaka orada. Yani,
nasıl oldu
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) – Daha önce soruldu.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şemdinli İlçesine girerken, anayol, ilçeye
girişte polis noktası var, kontrol var; orada ne gibi işlemler yapıldı? Bir. Yani, bunu şeye göre
değerlendirin, bir Hakkâri plakası bir de yabancı bir araç plakası.
TACETTİN ASLAN – Anladım efendim. Ben şöyle size arz edeyim bu konuyu:
Şimdi, ben Şemdinli İlçe Emniyet Müdürüyüm, Şemdinli halkıyla iç içeyim. Ben
birçoğunu tanıyorum. Tanımadıklarım da, geçerken “Müdürüm merhaba” ya da ben
“merhaba”, onlar ayağa kalkarlar. Şimdi, polis noktasında görevli
arkadaşlarımız da aynen bu çerçevede. Şehre giren de belli aşağı yukarı, çıkan
da belli gibi. O yüzden, pek böyle, arkadaşlarımızı, ben bizzat kendim de
söyledim, insanları boğmayın dedim; yani, fazla böyle yüklenerek sıkıntı
yapmayın.
Bu esnada kamyonlar da giriyor,
çıkıyor, ediyor. Yani, böyle tek sıraya geçin, işte, kimlik, aracın plakasını
yaz; yani, böyle bir uygulamayı, ben açıkçası sert görüyorum. Bir arada
yaşıyoruz, bir arada yaşadığımız insanlara zulüm gibi, onları sıraya sokacağım
da, hepsinin plakasını, kimliğini alacağım… Dolayısıyla, böyle bir yaklaşım
tarzımız vardı, yani, doğru olduğuna inanıyorum.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – O uygulamanın içinde, araçta kaç kişi var,
yazılır, saat yazılır, bir noktaya ulaştırılır…
TACETTİN ASLAN – Ben böyle bir
uygulama yaptırmadım, yaptırmıyorum da. Arkadaşlarıma da, yani, adam, bir
kamyoneti doldurmuş odun götürüyor, geliyor “Müdürüm eve yakacak götürebilir
miyim” diyor. Şimdi, ben bunun orman belgesi var mı yok mu… Ben
biliyorum onu, görüyorum, her halinden anlaşılıyor. Evine götürüyor,
satmaya da götürmüyor. Ben bunu sorgulayamam. Böyle bir yaklaşım tarzımız
vardı.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Yabancı plaka olduğu zaman, tanımıyorsunuz
onu.
TACETTİN ASLAN – Bu mantıkla düşündüğünüzde… Zaman zaman uygulamalar
yapıyoruz, kontroller yapıyoruz. Demek ki, ya gece geç saatlerde, sabaha doğru
ya da ne bileyim, kalabalık bir esnada,
böyle araç yoğun, trafik yoğun olduğu bir zamanda araç kaymış olabilir. Yani,
arama kararları alıyoruz zaman zaman araçlarda uygulama yapılmasına yönelik;
ama, bu araçları yine tek sıraya dizip, bütün araçların bagajını aç… Yani,
saptamalar yoluyla yapıyoruz. Bu, demek ki, o esnada görevli olan arkadaşların
dikkatinden kaçmış, şehre girmiş. Ama, şunu da söyleyeyim: Yani, bomba yüklü mü
girdi acaba; çünkü, şehre girer… 16 000 kişi yaşıyor. Bir vadinin içerisinde,
bunun ahırını düşünün, kümesini, bahçesini. Yaya da… Sınır 20 kilometre bize;
yani, çok rahat elde de taşınabilinir
bu.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Şehrin içinden bu kadar yüklü bomba çıkmış
olabilir mi mesela?
TACETTİN ASLAN – Nasıl efendim, anlayamadım?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Dediniz ya, araba şehre ilk bombayla yüklü mü
girdi veya girmedi.
TACETTİN ASLAN – Onu da bilmiyorum, yüklü mü girdi, yüksüz mü girdi…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – Diyelim girmedi. Şehrin merkezinden bu kadar
yüklü bomba temin etmek mümkün mü?
TACETTİN ASLAN – Efendim, onu az önce ben arz ettim; yani, şehre giriş
çıkış alanları çok geniş.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – O açıdan diyorsunuz.
TACETTİN ASLAN – Yani, bu sırtına yüklenip de getirdi, bu bir süre,
bir zaman; yani…
BAŞKAN – Evet.
Başka soru yok herhalde arkadaşlar.
Çok sağ olun, teşekkür ediyoruz, bilgilendirdiniz bizi. İyi günler
diliyoruz.
............../..............
31.01.2006 TARİHLİ TUTANAK
TACETTİN ASLAN (ŞEMDİNLİ İLÇE EMNİYET MÜDÜRÜ)-Emniyet
Müdürlüğü’nün bütün bina camları aşağıya indi.
MESUT DEĞER(DİYARBAKIR)- Bu arada jandarmadan güvenlik
tedbiri istemediniz mi ?
TACETTİN ASLAN- Efendim, talep ettik.
MESUT DEĞER(DİYARBAKIR)- Burada önemli olan. Özcan İldeniz
geldi, emniyete sığındı. Şimdi, kimlik; kimliğim yok. Nedir; halkın, arkasından
şey yapılmış, koşuyor, bir olay vardır. Olayın nevi tarafı gibi gözüküyor.
Emniyetten niye onu bıraktışar; yani, hemen kimlik araştırma, tahkikat, bu
olayla ilgili bir çalışma veya inceleme, sizin haberiniz olmadan; çünkü,
Emniyet Müdürü sizsiniz. Oradaki görevli bir polisin, müdürüm, bırakalım mı
bırakmayalım mı diye bir şey sorması lazım.
TACETTİN ASLAN- Doğrudur efendim; fakat, şöyle bir şey var:
Yani, ortada bir şeyler var. Açıkçası, mesela, Veysel Ateş’i ben gittim
arabadan aldım. Ben dahi o esnada bombayı atan o mudur, değil midir, halk niye
buna tepki gösteriyor; ben dahi o konuda kararsızım; ama, ben, her halükarda
dedim ki, emniyete götürüp bir inceleyelim, bir bakalım ; yani, ne, suçlu mu,
suçsuz mu. Ki, akabinde, atarken gördüm. Yaparken gördüm diye bir sürü kişi
iddiada bulundu. Bana kimse gelmedi, hepsi savcıya gitti. Yani tahkikatı savcı
tamamen kendisi yaptı. Şimdi bu doğrultuda ben bir şey diyemem ki, yani, Veysel
Ateş bu işi yapmıştır. Yine diyorum, Emniyet Müdürü olmama rağmen, ben sadece,
aracın içerisinde oturuyordu, halk tarafından linç edilmek isteniyordu, ben
aldım onu. Ben ilk etapta, linç edilmekte olan birini kurtardım diyelim.
MESUT DEĞER(DİYARBAKIR)- Bu Veysel Ateş.
TACETTİN ASLAN- Veysel Ateş
MESUT DEĞER(DİYARBAKIR)- Özcan ?..
TACETTİN ASLAN- Özcan’la ilgili; şimdi, başçavuş olduğunu
söylüyor arkadaş. Bizim arkadaşlar da içeriye alıyorlar; yani, bahçeye
alıyorlar. Ondan sonra bizden çıkıyor, jandarmaya gidiyor. Şimdi, suçla ne
derece orantılı...
MESUT DEĞER(DİYARBAKIR)- Sizden nasıl çıkıyor ? Bir olay
var, bir olayın olmasıyla ilgili...
TACETTİN ASLAN- Şimdi, suçla ne derece ilişki kurabilirsiniz...
MESUT DEĞER ( DİYARBAKIR)- Şimdi, polis... Bir olay olur
Müdürüm; yani, burada, olayın oluş yeri, olayda failler, olayda sanıklar,
olayın mağduru vesaire şeyleri ilk etapta güvenlik güçleri, emniyet bilemez;
ama ne yapar, olay yerine müdahale eder, oradaki delil, bulgu, kişileri,
failleri alır, ondan sonra tahkikata başlar. Şimdi Özcan İldeniz’in de oraya
gelişi, bir olayın oluşunu, olduğunu görüntülüyor. Yani, buradan nasıl çıkıp
gidiyor ?
TACETTİN ASLAN- Ama, şimdi...
BAŞKAN- Yani, olayın faili olduğunu bilmiyoruz diyor
arkadaş.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Veya o gün bir paket geleceği...
TACETTİN ASLAN- O gün ona bir paket geleceği konusunda
bilgimiz var. O gün değil ama, Seferi Yılmaz’a herhangi bir kargo şirketine bir
paket gelecek, bize söylenen buydu, biz de bununla ilgili...
MESUT DEĞER ( DİYARBAKIR)- Sayın Müdürüm, sizin Şemdinli
Emniyet Müdürlüğü binasında bilgisayar ortamı var mıdır ? Yani, bir failin, bir
kişinin yakalanması bilgisayarda ifadesinin alınması, yoksa, daktiloyla mı
yapıyorsunuz ?
TACETTİN ASLAN- Bilgisayarla alıyoruz onu.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Van Cumhuriyet savcılığı sizin
bilgisayarınızı incelemeye aldı mı bu süreç içerisinde ?
TACETTİN ASLAN- Doğrudur efendim. Görevli gönderdi Van’dan,
harddisklerini mi diyorlar bilgisayarın, bütün yaklaşık 8 tane bilgisayarım
var, onların hepsini aldılar.
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR)- Bu alınan ifadelerde Veysel
Ateş’in bir ifadesi var mı bu bilgisayarda kayıtlı ?
TACETTİN ASLAN- Tabii ki, Terörle Mücadele Büro
Amirliğindeki ifadeleri orada alındı. Veysel Ateş’i zaten gözaltına alındığı
saatten...
MESUT DEĞER ( DİYARBAKIR)- Yani, bu soruları hem 9 Kasım hem
10 Kasım göre değerlendirmenizi istiyo9rum. 9 kasım olay oldu, olayı anlatınız,
olayda pek uzak kaldınız ama bazen 10 Kasımı söylememdeki sebep, sonradan size
gelen bilgiler, duyumlara göre.
Şimdi, Oktay Gümüş, sizin Emniyet Amir Yardımcısı mıdır ?
TACETTİN ASLAN - Başkomserim benim. N
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Peki, o size herhangi bir sarı
zarf olaydan sonra iletildi
mi?
TACETTİN ASLAN
- Hayır efendim.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Veysel Ateş'in size ifadesi, bilgisi iletildi mi? Yani, Veysel Ateş'in ifadesi, hem verilmesi veya ifadesinin
alındığı yönünde bilgi ulaştı mı size?
TACETTİN
ASLAN - Hayır efendim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Peki, Terör Daire Başkanı Selim
Akyıldız, Veysel Ateş'in cep telefonuyla Ali
Kaya'yla görüşüp sonra telefonu kapatıyor Veysel Ateş'in cep telefonunu, oradaki bir polis memuruna veriyor.
Bu polisin ismi ne? Orada görevli. Çünkü, en azından sizin karakol olduğu için
orada sonra gelişmeleri bilgi açısından da olsa öğrenmiş olacaksınız da.
TACETTİN
ASLAN - Şimdi, efendim, Veysel Ateş ilk getirildiğinde, gözaltı işlemi, yani, bir sanık sıfatıyla getirildi ve dışarıda da olaylar
devam ediyor...
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Siz de dışarıdasınız...
TACETTİN
ASLAN - Tabiî, dışarıdayım.
Başkomserin
odasına konuluyor, Veysel Ateş Başkomserin odasında. Daha henüz Veysel Ateş'le ilgili işlem yapabilecek kabiliyete
sahip değiliz. Yani, benim arkadaşlarım, bu işi yapacak olan Terörle Mücadele Bürosuna ait elemanlardır. Yani,
onunla çalışma yapacak. Onlar dahi
dışarıdalar, yani, daha henüz bu işleme başlamamış. Tahmin ediyorum, söyledikleriniz
o esnada, yani, daha sıcağı sıcağına her şey, onu Savcı Bey de sordu bana, ben, açıkçası yani Sayın Başkanımız telefonla
ilgili tutanağı tutan arkadaşın ismi, cismi, hepsi bellidir tutanakta.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Sayın Başkan söylüyor, görüştüm
ama işte şu sebeple konuşuyordu Veysel Ateş,
aldı benden. Kimdi?.. İşte, Uzman Çavuş dedim. Arama telefonu... Kapattım,
orada bir polise verdim dedi.
TACETTİN
ASLAN -Vallahi efendim o kadar karışık ki her şey yani ben...
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Peki, Sayın Müdürüm bir şey daha sorayım, o kadar 6
bombalama olayı oldu Şemdinli'de, Hakkâri merkezde, Yüksekova'da toplam işte o
süreç içerisinde 9 Kasıma
kadar 18 bombalama olayları oldu. Ankara'dan bir heyet geldi 6 kişi Terör Daire Başkanıyla birlikte, 8
Kasımda Hakkâri'de bulundunuz toplantıda, Hakkâri il merkezinde, ilk geldikleri gün, Hakkâri'ye geldiklerindeki
toplantıya siz katıldınız mı?
TACETTİN
ASLAN - Hayır efendim.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Katılmadınız?..
TACETTİN
ASLAN - Hayır.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Peki, bu 18 bombalama olayı
olduğunda, gerekse diğer
ilçedeki emniyet müdürleriyle gerek il emniyet müdürüyle ve gerekse kendi Şemdinli'deki olan olayların
bombalama failleri yok, fail yakalanmıyor, olay oluyor, olayın, az önce dediniz 1 Eylülde DEHAP'lıların katıldığı bir eyleme 2
bombalama olayı oluyor, yani, bunun oluş
şeklini bir yere nasıl oturtabilirsin bir müdür olarak? Faillerin belirlenmesi,
olayların oluşu, olayların nedeni?..
Yani, sizce kanaat nedir? Yani, bu bombalama olayı oluyor da nedir bu? Niçin atılıyor? Neden bu var?
En azından, bu konuda bilgi sahibi olmanız gerekirdi de, bunu, burada
açıklama yapar mısınız?
TACETTİN ASLAN - Efendim, yani, açıkçası arkası arkaya
geldi hepsi, yoksa, aynı I şeyler
Yüksekova'da da yaşandı, Hakkâri'de de yaşandı. Dolayısıyla, ben, niye
bombalama eylemleri... Sonuca
gitmek için az
önce de arz ettim,
birtakım veriler lazım, benim söyleyeceklerim... Kaldı ki, o büyük bombalamada işte
sonuca gidildi, şahıs Kuzey Irak'a kaçtı, yani, şahıs Kuzey Irak'a kaçtı yani
sonuca gitmek için ya bana ifade lazım, ya şahit lazım, ya iz, delil, emare, bir şeyler lazım bana. Ben arz ettim, yani,
hiçbir şey yok elimde. Dolayısıyla, bu
konuda sonuca gidilememesini ben buna bağlıyorum. Keşke şahitler olsaydı, şahitler
bana bir şeyler söyleseydi.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Ben tamam,
Müdürüm bu konuda
hiçbir şey söyleyemiyor. Kimdir, nedir,
tanım açısından, bilgi açısından...
BAŞKAN - O bölgede veya o
ilçelerde, illerde, vesaire, itirafçı ne demek?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Kavram olarak, kimdir,
kimlere itirafçı denir, ne yapar, ne eder?..
BAŞKAN - Hadi de ki, hiç duymadım
bunu.
TACETTİN ASLAN
- Hayır efendim, olur mu?!
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Sadece
duydu da, bilgisi yok.
TACETTİN ASLAN
- Yani, onu teknik olarak, bence, çalışan arkadaşlar daha iyi yorumlarlar. Ben İlçe Emniyet Müdürüyüm. Benim böyle bir
elemanım yok.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - 9 Kasımdan sonra bomba
patlamadı da...
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Araçtaki silahların, yani, ekspertiz raporunda, başka olaylarda kullanıldığı da çıkarsa... Kullanılan
bombaların aynı mahiyette olduğu çıkarsa, halk orada bunları almadı; ama, araçta bu kadar malzeme yakalandı.
TACETTİN ASLAN
- Doğrudur efendim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - O malzemeleri eline alıp
götürdüğü zaman, o kişi, 636'ya göre kendisi
ceza alır, yani, kendisine ait olur, evinde bulundurduğu zaman... Orada
güvenlik güçleri aldı işte, silahlar da orada... Bunlar, ister istemez,
ekspertiz laboratuvar sonuçlarında... Yani,
terör örgütüyle mücadele, tamam, ona bir şey demiyorum; ama, bir yerde olay oluyor, Umut Kitabevinde, yakınında bir
araç ve bu kişiler... Araçta da bu kadar da silah ve mühimmat çıkıyor ortaya.
TACETTİN ASLAN - İşte, doğrudur efendim; terör örgütü de
bu doğrultuda düşünüyor.
Yani, diyor ki, bunlar suçlu, bütün kamuoyu, herkes görsün, dünya görsün,
burayı yapan, bombalayan devlettir.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Ama, siz orada diyorsunuz, ki,
terör örgütünün gelip bu
silahları almamasının sebebi, kendisini, bu şeyleri gösterme... Nasıl gelip
alacak, bir ilçede, bu kadar insanın
içerisinde, emniyette 56 tane polis memurumuz var, alay komutanı var, şeyler var, basın orada, gösteriyor.
TACETTİN
ASLAN -Yani, alınabilirdi efendim. Yani, silahların alınmaması yönünde gayret
sarf edenler vardı.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) — Son soru sormak istiyorum Sayın
Müdürüme. Özellikle bu son
4 aylık süreç içerisinde daha önceden olaylar yok, halkla ilişkilerin iyi, katıldığını, esnafın yanında
bulunduğunuzu... Son 3-4 aya gelince, işte, bu bombalama olayları patladı, failler yok ortada,
işte bir sürü ölü, yaralı oldu. O son üç aylık, dört aylık süre içerisinde Şemdinli Emniyet Müdürü
olarak görevinizi tam anlamıyla, hukuken, dinen, vicdanen yaptığınıza inanıyor musunuz?
TACETTİN ASLAN - Kesinlikle efendim. Yani, sizlerin
huzurunuzda da anlatıyorum her şeyi, ben kendi amirlerime de anlatıyorum, varsa
benle ilgili bir sorun, bir sıkıntı varsa, ben bugün mesleğimi bırakırım. Ben vicdanen rahatım.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) — Sizin şahsınızla ilgili bir
sorun olarak değerlendirmeyin.
TACETTİN
ASLAN - Çünkü, ben, Şemdinli'ye gittim.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - İlçe Emniyet Amiri olarak, ilçede olan bir olayın
çözülmemesi yönünde rahat mısın?
TACETTİN ASLAN - Anladım efendim. Şemdinli halkıyla
-görülüyor bu- benim amacım bütünleşmekti.
Benim halkım, ben hizmet ederim. Ben hizmet için gitmişim oraya, onlarla bütünleşmekti, bütünleştim de. Hiçbir
sorun... Yani, bugün, bana değil, Şemdinli halkına, istediğiniz sokakta
istediğiniz her kişiye sorabilirsiniz, İlçe Emniyet Müdürüyle ilgili düşünceniz nedir diye. Bu konularda da, yine, arzu
ettim, hepsine de ben kendim bizzat gittim, yani, hep içlerinde
bulundum. Ben, yoksa, makamımda oturur, ekibimi gönderirim, git ne yapıyorsan yap, ben onu da derim; ama, ben, asla
böyle yapmadım, bizzat gideyim, sorunun
ortasında, ben yapayım, benim dışımda bir şeyler gelişmesin burada. Yine
diyorum, Şemdinli halkına sorabilirsiniz benimle ilgili bir sorun varsa.
Benim 23 yıllık meslek hayatım var ve sicilime de bakabilirsiniz, hiçbir
sorunum, hiçbir soruşturmam yok.
MESUT
DEĞER (Diyarbakır) - Şemdinli halkına da sordurdum sizinle ilgili, Şemdinli
halkından hiçbir kimse sizin hakkınızda, yani, kişiliğiniz olarak, halkla ilişkileriniz olarak,
Emniyet Müdürü olarak görevinizle ilgili olumsuz bir şey söylemedi. Artı, sizin tecrübenizle,
konuşma şeklinizle, hal, hareket, davranışlarınızla, sorulara karşı cevap vermenizdeki
samimi bakışlarınızla, bu İşin hem uzmanı hem de deneyimli, tecrübeli bir emniyet görevli
olduğunuz da ortada. Ben, sorum, sizin şahsınızla ilgili değil, yani, sizin şahsınız, bu konuda
bir sorumluluğunuz olduğu yönünde değil. Ancak, ben, Şemdinli'de genel anlamdaki
güvenlik, asayiş, her türlü konu sizin sorumluluğunuz altında, sizin görev alanınızdayken, bu
kadar olayların olmasındaki kendi vicdanî kanaatinizi ben sordum; çünkü, bir sonuç yok
ortada. Şemdinli'de 6 tane bomba patlamıştır, tek bir fail söyleyemiyorsunuz. 6 tane bomba
patlamıştır, olayı yapan terörist örgütü veya kimlerin yaptığını söyleyemiyorsunuz. Olayın
oluş şekliyle, olayın patlama şekliyle orada gelişen olaylarıyla yine bilgi yok. Yine, yakalanan
sanık var mıdır; yok. Bu olaylar neden olmuştur; bir yere oturtmanızı istedik; o da yok. Yani,
onun için, size dedim ki, vicdanen rahat mısınız diye, onu sordum.
halkından hiçbir kimse sizin hakkınızda, yani, kişiliğiniz olarak, halkla ilişkileriniz olarak,
Emniyet Müdürü olarak görevinizle ilgili olumsuz bir şey söylemedi. Artı, sizin tecrübenizle,
konuşma şeklinizle, hal, hareket, davranışlarınızla, sorulara karşı cevap vermenizdeki
samimi bakışlarınızla, bu İşin hem uzmanı hem de deneyimli, tecrübeli bir emniyet görevli
olduğunuz da ortada. Ben, sorum, sizin şahsınızla ilgili değil, yani, sizin şahsınız, bu konuda
bir sorumluluğunuz olduğu yönünde değil. Ancak, ben, Şemdinli'de genel anlamdaki
güvenlik, asayiş, her türlü konu sizin sorumluluğunuz altında, sizin görev alanınızdayken, bu
kadar olayların olmasındaki kendi vicdanî kanaatinizi ben sordum; çünkü, bir sonuç yok
ortada. Şemdinli'de 6 tane bomba patlamıştır, tek bir fail söyleyemiyorsunuz. 6 tane bomba
patlamıştır, olayı yapan terörist örgütü veya kimlerin yaptığını söyleyemiyorsunuz. Olayın
oluş şekliyle, olayın patlama şekliyle orada gelişen olaylarıyla yine bilgi yok. Yine, yakalanan
sanık var mıdır; yok. Bu olaylar neden olmuştur; bir yere oturtmanızı istedik; o da yok. Yani,
onun için, size dedim ki, vicdanen rahat mısınız diye, onu sordum.
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Şimdi, halkla
bütünleştiğinizi çok güzel anlattınız, benim ilk başta da hoşuma gitti, öyle
olması gerekiyor bir emniyet müdürünün, kaymakamın; hakikaten, kamu
görevlilerinin, o bilinçle olmaları gerekiyor.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - O konuda
kutluyorum sizi.
TACETTİN ASLAN - Sağ olun efendim.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Sırrı Bey özellikle şunu
söylemek istiyor: Yani, bir kişi birisine aracı devrederken, hiç kimse, tanımadığı bir insana veya
hakkında hiçbir bilgisi olmayan
bir insana arabasını satmaz.
AHMET ERSİN (İzmir) - Satmaz tabiî.
BAŞKAN -Yani,
böyle bir yüzleştirme olmadı diyorsunuz...
TACETTİN ASLAN - Efendim, savcı bey tahkikatı yürüttü.
TACETTİN ASLAN
-Ama, böyle bir bağlantı, açıkçası, hiç kurmadık yani.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) -
Düşünmediniz.
AHMET
ERSİN (İzmir) - 150 kiloluk bomba, arkasında bomba var. orada rahatlıkla park ediyor ve kimse bunu fark etmiyor; böyle
bir şey olabilir mi?
BAŞKAN - O soru biraz önce de
soruldu Ahmet Bey.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Daha
önce soruldu.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şemdinli İlçesine girerken,
anayol, ilçeye girişte polis noktası var, kontrol var; orada ne gibi işlemler yapıldı? Bir. Yani,
bunu şeye göre değerlendirin,
bir Hakkâri plakası bir de yabancı bir araç plakası.
TACETTİN ASLAN - Anladım efendim. Ben şöyle size arz
edeyim bu konuyu: Şimdi, ben
Şemdinli İlçe Emniyet Müdürüyüm, Şemdinli halkıyla iç içeyim. Ben birçoğunu tanıyorum. Tanımadıklarım da, geçerken "Müdürüm
merhaba" ya da ben "merhaba", onlar ayağa kalkarlar. Şimdi, polis noktasında görevli arkadaşlarımız da aynen
bu çerçevede. Şehre giren de belli
aşağı yukarı, çıkan da belli gibi. O yüzden, pek böyle, arkadaşlarımızı, ben bizzat kendim de söyledim, insanları boğmayın
dedim; yani, fazla böyle yüklenerek sıkıntı yapmayın. Bu esnada kamyonlar da
giriyor, çıkıyor, ediyor. Yani, böyle tek sıraya geçin, işte, kimlik, aracın plakasını yaz; yani, böyle bir uygulamayı,
ben açıkçası sert görüyorum. Bir
arada yaşıyoruz, bir arada yaşadığımız insanlara zulüm gibi, onları sıraya sokacağım da, hepsinin plakasını, kimliğini
alacağım... Dolayısıyla, böyle bir yaklaşım tarzımız vardı, yani, doğru olduğuna inanıyorum.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - O uygulamanın içinde, araçta
kaç kişi var, yazılır, saat yazılır, bir
noktaya ulaştırılır...
TACETTİN
ASLAN - Ben böyle bir uygulama yaptırmadım, yaptırmıyorum da. Arkadaşlarıma da,
yani, adam, bir kamyoneti doldurmuş odun götürüyor, geliyor "Müdürüm eve yakacak götürebilir miyim" diyor. Şimdi,
ben bunun orman belgesi var mı yok mu... Ben biliyorum onu, görüyorum, her
halinden anlaşılıyor. Evine götürüyor, satmaya da götürmüyor. Ben bunu sorgulayamam. Böyle bir
yaklaşım tarzımız vardı.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) -
Yabancı plaka olduğu zaman, tanımıyorsunuz onu.
TACETTİN
ASLAN - Bu mantıkla düşündüğünüzde... Zaman zaman uygulamalar yapıyoruz, kontroller yapıyoruz. Demek ki, ya gece geç
saatlerde, sabaha doğru ya da ne bileyim,
kalabalık bir esnada, böyle araç yoğun, trafik yoğun olduğu bir zamanda araç kaymış olabilir. Yani, arama kararları alıyoruz
zaman zaman araçlarda uygulama yapılmasına
yönelik; ama, bu araçları yine tek sıraya dizip, bütün araçların bagajını aç...
Yani, saptamalar yoluyla yapıyoruz. Bu, demek ki, o esnada görevli olan
arkadaşların dikkatinden kaçmış, şehre girmiş. Ama, şunu da söyleyeyim: Yani,
bomba yüklü mü girdi acaba; çünkü,
şehre girer... 16 000 kişi yaşıyor. Bir vadinin içerisinde, bunun ahırını düşünün, kümesini, bahçesini. Yaya da... Sınır 20
kilometre bize; yani, çok rahat elde de taşınabilinir bu.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Şehrin içinden bu kadar yüklü
bomba çıkmış olabilir mi
mesela?
TACETTİN ASLAN - Nasıl efendim,
anlayamadım?
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Dediniz ya, araba şehre ilk
bombayla yüklü mü girdi veya
girmedi.
TACETTİN ASLAN
- Onu da bilmiyorum, yüklü mü girdi, yüksüz mü girdi... MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Diyelim
girmedi. Şehrin merkezinden bu kadar yüklü bomba temin etmek mümkün mü?
TACETTİN ASLAN - Efendim, onu az önce ben arz ettim;
yani, şehre giriş çıkış alanları
çok geniş.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - O açıdan diyorsunuz.
TACETTİN ASLAN - Yani, bu sırtına yüklenip de getirdi, bu
bir süre, bir zaman; yani...
7.2.2006 TARİHLİ OTURUM
CENGİZ ŞİŞMAN (Hakkâri MİT Bölge
Müdürü)
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, aslında, öğrenmek istedikleri şey, Hakkâri gibi önemli
bir ilde, koruma, güvenlik, işte, personel dahil 19 kişinin çalışması, bu
sayının az olduğunu, bu kadar istihbari bilginin toplanmasında sıkıntı
olacağını, personelin daha fazla olacağını düşünüyor; ama, sizin, halkın
içindeki size bağlı, her tarafta, belki 50, belki 100’lerce de insan olabilir
veya halktan size direkt istihbari bilgiler de gelebilir.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Şunu izah etmeye çalışayım: 19 kişiyiz; ama, bunun 5 kişisi falan meslek
memurudur. Yani, diğerleri, normal destekleyici; yani, bunun kalorifercisi var,
bunun koruması var, şoförü var, bunun aşçısı var, bunun bilmem nesi var.
BAŞKAN –
Mesut Bey, buyurun.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Hakkâri’deki halkın yüzde kaçının Kuzey Irak’taki veya Irak’taki
halkla akrabalık ilişkileri var.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Yani, Şemdinli bölgesinde vardır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şemdinli demiyorum, Hakkâri komple, genel olarak söylüyorum.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Yani, Hakkâri merkez haricinde, Çukurca’da vardır Kuzey Irak’la bağlantıları
bir de Şemdinli’de vardır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Yani, Irak’taki Kürt bölgesindeki akrabalık ilişkileri…
CENGİZ ŞİŞMAN
– Tabiî, vardır akrabalık ilişkileri.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Aynı şekilde Kuzey Irak’taki bu PKK terör örgütünün irtibat
yerleriyle ilgili de istihbarat çalışmanız oluyor.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Tabiî ki yani.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Peki, o Hakkâri’den, sınırdan giren petrol olayıyla ilgili bize
ne açıklarsınız? Hani, kaçak mazot giriliyor ya.
CENGİZ ŞİŞMAN
– O konuda bir çalışmamız yok bizim. Yani, bu kaçakçılık işiyle çok fazla
ilgilenmiyoruz. O konuda hiçbir zaman için şeyimiz yok. Bizim işimiz, sadece,
terör örgütlerine yönelik olarak çalışma yapmak.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Malî kaçakçılığa…
CENGİZ ŞİŞMAN
– Hayır, hayır, yok. Kaçakçılığa bakacak bir sürü şey var, emniyette de var,
jandarmada da var, maliyede de var.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, 17 Şubat 2005 Hakkâri ve Yüksekova’da dağıtılan bildiri
“Ey Kürt Halkı” denilen, bu bildiri mi?
CENGİZ ŞİŞMAN
– Evet, bu bildiri, doğru.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Peki, bu 2 Eylül 2005’te BŞKYK diye dağıtılan bildiri, yine, Hakkâri
ve Şemdinli ilçesinde dağıtılan bildiri bu mudur?
CENGİZ ŞİŞMAN
– Hayır, bunu bilmiyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – O BŞKYK…
CENGİZ ŞİŞMAN
– Nasıl?.. Bilmiyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Orada şey o: Beş şehidin kanı yerde kalmayacak…
CENGİZ ŞİŞMAN
– Bilmiyorum yani.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – O bildiri dağıtılmış yalnız.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Tamam, dağıtılmış olabilir; ama, bilgim yok bu konuyla. Bunu mesela ben temin
etmedim, açık söyleyeyim. Bana gelmedi bu bilgi. Ama bu geldi; ama, bu gelmedi.
Gelse, zaten, bunu teşkilatımın müsteşarlığına bunu aktarırım.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – 2 Eylül 2005 tarihinde dağıtıldı bu. Hakkâri İli Şemdinli
İlçesinde dağıtıldı.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Olaylar olduktan sonra mı diyorsunuz?
BAŞKAN –
Mesut Bey, bittiyse, Şükrü Bey, buyurun.
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Muhakkak değildir, yani, eminim bundan. Şimdi, orada, mesela bir
örnek verdiniz, dediniz ki, biz bir yılda 500 adet bilgi, jandarmaya ve
emniyete bildirdik. Bu, çok önemli bir çalışma, muhakkak çok önemli.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Başarılı da bir çalışma
CENGİZ ŞİŞMAN –
Ama bunu gazetede okudum yani. Yani, gazetelerde okudum, o tarihlerde
izindeydim.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Gazetelerde kurcalarken değil ama.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Nasıl?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Kurcalarken yok.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Tabiî ki doğal bir şey yani.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Zorunludur.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Burada herhangi bir şey yok ki, tabiî ki var yani.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ama, az önce dediniz 500 notun içerisinde bilgi var bunun
içinde.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Bakın, bazı bilgiler vardır.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – O bazı bilgiler, diyelim ki, ihtiyarit veya tespitli değil.
Yazdığınız o bilgileri, yani, not olarak sunduğunuz, onları açıklayın.
CENGİZ ŞİŞMAN – Nasıl
yani?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Patlamalarla ilgili verdiğiniz 500 notun içerisindekileri.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Bakın, patlamalarla ilgili zaten bir bilgi sahibi olsaydım diyorum…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Cengiz Bey, şimdi MİT’te “ben izimdeyim, ben emekliyim, ben
hastayım, ben yurtdışındayım” deyip de olayla irtibatını kesilmiş, olaydan
bilgi, haberi veya teşkilatla irtibatı yoktur demek doğru değildir.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Yoktur demiyorum, bakın…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Her şeyden, izinde de olsan, emekli de olsan, tatilde de olsan…
CENGİZ ŞİŞMAN –
Takip ediyorsunuz tabiî…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – …günlük olarak, saatlik, saniyelik olarak bilgi alırsınız.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Tabiî ki…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Onun için, yani “ben izindeyim” demek…
CENGİZ ŞİŞMAN – Hayır
hayır, yani, yanlış anlamayın lütfen bu konuda, düzeltiyorum
CENGİZ ŞİŞMAN – O
zaman düzeltiyorum efendim, böyle bir gelişme oldu diyorum ondan sonra. Adam
serbest kaldı diyorum, hâkim veya bilmem yani, düzeltiyorum, bu şekilde
söylüyorum, adam serbest kaldı diyorum. Aynı şekilde, siz söylüyorsunuz işte,
başka bir kuruma bunu siz söyleyemiyorsunuz diyorsunuz ya…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Yargıya müdahale açısından söylüyor.
CENGİZ ŞİŞMAN – Tamam,
ben de aynı şeyi söylüyorum
BAŞKAN – Buyurun
Mesut Bey.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - 1 Kasım patlaması önemli de, şu açıdan: Şimdi MİT Bölge
Müdürümüz Cengiz Bey, bilgim yok, haberim yok… Tamam.
Şimdi, ne yazık
ki, emniyet lojmanı, jandarma lojmanı o saatte boşaltılıyor. Esnaflardan da
işte orada bir tane Karadenizli varmış, işte, orada bir kasap mı nedir, ona da
söyleniliyor, bugün dükkânını açılma… O da boşaltılıyor. Can kaybı yok Allah’a
şükür. Ama, o büyük bir bomba, patlama, orada herkes tarafından, halk
tarafından bilinen bir ortamda; çünkü, lojman boşaltılıyor…
CENGİZ ŞİŞMAN –
Siz olay olduktan sonraki durumu özetliyorsunuz değil mi efendim yani? Olay
olmuş, bu şekilde…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Evet, yani olay olmuş, ondan sonra… Yani, sizin bu konuda
bilginiz nasıl olmaz?
CENGİZ ŞİŞMAN –
Yani, şimdi siz diyorsunuz ki efendim, patlama oldu, insanlar ölmedi
diyorsunuz, bundan yani…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Terör olayına karşıyız. Şimdi olaya şöyle bakıyoruz. Diyelim ki
ben MİT Müsteşarıyım. Sen de benim Hakkâri’de MİT temsilcimsin.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Tabiî ki…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Diyeceğim ki, Cengiz gel, bu 18 bombalama olayı oldu, nedir
bununla ilgili? Çünkü, emniyet kendine göre istihbarî bilgi toplar, jandarma
toplar, askeriye toplar, işte şu veya bu kuruluşlar toplar, herkes, MİT de
kendine göre toplar. Ha, bu toplanılan bilgi kurumlar arasındaki bir rakip,
kurumlar arasında çatışma yaratmak açısından da değil.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Hayır hayır…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ondan sonra, ben MİT Müsteşarıyım, Cengiz gel derim, nedir bu 18
tane bombalama olayı?
CENGİZ ŞİŞMAN –
Demediği ne malum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Olaydan sonra nedir, failler nedir, bununla ilgili ne gibi bir
çalışma yaptın, bununla ilgili ne topladın, veri, bilgi, belge soracağım. Sen
ne diyeceksin?..
CENGİZ ŞİŞMAN –
Soruyor zaten; soruyor, cevabını da veriyoruz.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Bilgim yok diyorsun.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Hayır, hem bilgim yok diyorum hem de bu konuda çalıştığımı söylüyorum.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Ben de MİT Müsteşarı olsam orada seni tutmam.
AHMET ERSİN
(İzmir) – 5 tane elemanla bütün ilde olup biten her şeyi de bilecek değil ki.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şimdi, 1 Eylülde Şemdinli’de DEHAP’lıların, biliyorsunuz Dünya
Barış Gününde bir toplantı, işte şenlik yapılıyor, işte bir çadır madır. Orada
da bomba falan olayı oluyor. O olayın yorumunu yapar mısın, ne yani?
CENGİZ ŞİŞMAN – Nasıl
yorumunu yapayım, yani?..
MESUT DEĞER (Diyarbakır) – 1 Eylülde Dünya Barış Gününde…
CENGİZ ŞİŞMAN –
Bir bomba patladı…
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Şemdinli, daha önce gelen bir yetkili, işte terör örgütünün ilk
silahlı eylemlerinin başladığı şeyi, 1 Eylül 2005’te buradan barış havasının
yaratılıp şen şakrakla Türkiye’ye mesaj verilmesiyle ilgili bir çalışma
DEHAP’ın yaptığı; onu anlattı. 1 Eylülde böyle bir çadır, şenlik kuruluyor ve
buraya bomba atılıyor. Bu bombalama olayını nasıl, yani, bir yere
oturtabilirsin, faili açısından, bilgi açısından, tecrübenle, deneyimine
dayanarak? Yani, PKK terör örgütü mü yaptı, Hizbullah mı yaptı, bir başkası mı
yaptı, kendileri mi yaptı, sabote mi ettiler, devlete suçlama mıdır, nedir
yani?
CENGİZ ŞİŞMAN – Bu
konuda ondan sonra, hakikaten, kendi yorumumu söyleyeyim ben size. Mantıklı
düşündüğünüz zaman dersiniz ki, örgüt yapmamıştır dersiniz. Mantıklı
düşündüğünüz zaman veya bu çerçevede düşündüğünüz zaman örgüt yapmadıysa başka
birisi, provokatör yapmıştır dersiniz.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Biz düşünmüyoruz, biz sizlerin yorumuna bakıyoruz.
CENGİZ ŞİŞMAN –
Bakın, siz bir yorum yapıyorsunuz, diyorsunuz ki, bir patlama oldu, bu
patlamadan sonra kim yapmıştır sorusunu soruyorsunuz.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Yorum yapmıyorum, olay oldu, olayla ilgili böyle bir olay var,
böyle bir yapıya
Böyle bir olay
var, böyle bir yapıya… Bu olayı nereye oturtursun diye soruyorum ben.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Örgüt yapmamıştır şeyinde; yani, bunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Hayır, ben hiçbir şey söylemiyorum, sizin yorumunuzu alıyorum.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Benim yorumum bu konuda, net bir şey yok; yani, Ahmet atmıştır, Mehmet
atmıştır, Mehmet koymuştur, örgüt koymuştur falan, böyle bir net şeyim yok.
CENGİZ ŞİŞMAN
– Tabiî ki üst makamlarla görüşeceğim yani, tabiî ki; çünkü, benim bir üst
makamım var, oraya gidiyoruz tabiî.
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) – Size telkinde bulundular mı?
CENGİZ ŞİŞMAN
– Zaten bana davetiye Müsteşarlık Makamı tarafından, izni sadece Müsteşar
verebilir?
MESUT DEĞER
(Diyarbakır) - Bir şey söylediler mi
size?
CENGİZ ŞİŞMAN
– Hayır canım, öyle bir telkinde… Herkesin hür ve iradesi vardır yani, öyle bir
telkin olabilir mi…
CENGİZ ŞİŞMAN – Evet, onun
üzerine; yani, her Millî İstihbarat Teşkilatı mensubu her şeyi bilmek
mecburiyetinde değil. Bu da bir eksiklik de değildir; yani, niye bilmiyor diye
eksiklik değildir. Sayın vekilim dedi ki, biraz da kişilik haklarıma en azından
şey yaparak: “Ben Millî İstihbarat Teşkilatı müsteşarı olsam alırdım sizi”
dedi. Yok öyle bir şey. Ben demek ki burada oturuyorsam, ondan sonra…
MESUT DEĞER (Diyarbakır) –
Görevini kötüye kullanma, görevini ihmal, görevini yapmamak…
CENGİZ ŞİŞMAN – Hayır, hayır.
Bakın ne diyorum…
BAŞKAN – Kayıt devam ediyor. Bu
kısmı o zaman bitirelim.
CENGİZ ŞİŞMAN – Lütfen bitirelim
o zaman.
BAŞKAN – Kaydı kapatın.
........../............
HASAN
DEMİR (Yeni Çağ Gazetesi Yazarı)
MESUT DEĞER (DİYARBAKIR) Sorum
yok.
........./.............
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder