FRANSIZ, LE MONDE GAZETESİ;
“Türkiye,
korkulduğu gibi, ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı”
“Türkiye
daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor. Cumhuriyet boyunca süren
kültürel bölünme. Bu artık iyice keskinleşti.
Şimdi bir
yanda, ayakkabılarını sokak kapısı önünde çıkaran, kadınları başı örtülü,
erkekleri sokağa pijamayla da çıkabilen, erkek çocukları kahveye giden, kız
çocukları tam bir baskı altında yasayan, türkü ile arabesk arası bir müzikten
hoşlanan, futbol izleyen, belki de hiç kitap okumamış, hiç dans etmemiş, hiç
kari koca birlikte yemeğe gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş, iyi eğitim
alamamış, dini inançları kuvvetli,
kalabalık, bir kitle var.
Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmış,
aşağılanmış, itilip kakılmış. Simdi bu grup siyasal olarak örgütlendi.
Kalabalıklar. Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık.
Birinci grup ekonomik olarak da güçlü artık,
Anadolu’da üretim yapıyor, malını dış dünyaya satıyor. Para kazanıyor. Siyasi
örgütünü destekliyor.
Birinci grubun
destekçileri. Yargı, ordu, bürokrasinin önemli bir kısmı,
Diğer yanda ise
kız lisesi-Kolej yelpazesinde eğitim görmüş, en azından bir düğün
salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden, çok fazla olmasa
da kitap okuyan, müzik zevki pop şarkılarla, klasik müzik arasında dolaşan, evi
nispeten daha zevkli döşenmiş, kızlarının flörtüne göz yuman, kadınları modern
görünümlü, şarabın kalitesinden pek anlamasa da, kadın erkek bir arada içki
içebilen, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba
kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da, Bati
standartlarına yakın bir grup var. Bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk”
İkinci grup ise azınlıkta. Ve artık bir daha secim
kazanma ihtimalleri yok. Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor. Daha
Batılı olan ikinci grup, Batı’nın siyasi değerlerini kabul ederse, bir daha
asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için, git gide Batı’ya ve Batı’nın
demokratik değerlerine düşman oluyor”
İkinci grup ise parasal olarak da kuvvetli değil
artık. Mevcut iktidarın da baskısıyla giderek ekonomik kazançlarını kaybediyor.
Dış dünyayla iş yapan, dışarıdan borçlanan büyük burjuvazi, Türkiye’nin ancak
demokrasiyle normalleşebileceğine inanan entelektüel kesim, devletin yapısının
değişmesi ve dünyayla bütünleşmesi gerektiğini düşünen bir grup bürokrat,
İkinci grubun arkasında. Ve bu İkinci grup,
siyasetle demokrasiyle, iktidarı elinde tutmasının mümkün olmadığını
kavradığından, şimdi siyaset ve demokrasi dışında bir çözümün peşinde”
Birinci ve İkinci grupların;
Hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden çok
farklı.
Hatta birbirine düşmanca.
“Bu kültürel parçalanmada ordu önemli bir role
sahip.
Eğer, birinci grubu desteklerse ve Batı’nın
demokrasisi burada kabul görürse, ordu da iktidarını kaybedecek. Aslında
birinci grubun çocuklarından oluşan ordu, kendi iktidarını sürdürebilmek için,
kendisine benzemeyen ikinci grupla işbirliği yapıyor. Bir anlamda kendi
köklerine ihanet ediyor. Bu iki grup, siyasi iktidar için son kez çarpışmak
üzere hareketlenmiş gözüküyorlar.
“Ordu destekli ikinci grup artık seçim de
istemiyor. Ve darbe söylentileri gittikçe artıyor. Cuntalardan söz ediliyor”
‘Peki, darbe olursa ne olur?’
“Yaşam tarzı Batı’ya daha yakın olan ikinci grup,
orduyla birlikte iktidara gelir ve Batı’nın desteğini kaybeder. Avrupa buna
kesinlikle karşı çıkar. Amerika her zamanki pragmatizmiyle, Kuzey Irak ve
Ortadoğu politikalarını desteklemesi karşılığında darbeyi kabullenebilir
aslında. Ama Amerika’nın önünde de ciddi bir engel var. ‘Demokrasi getireceğim’
diye Irak’ı işgal eden bir ülke, dünyaya ve kendi kamuoyuna Türkiye’deki
darbeyi niye desteklediğini açıklayamaz. Ve Irak faciasından sonra ikinci bir
zorlamayı gerçekleştirecek gücü yok. İstese de istemese de darbeye karşı
çıkacak. Silahını ve parasını Batı’dan alan bir ordu ve ülke, Batı’dan
koptuğunda ne yapacak?
Türkiye’de darbe olursa!
Dünya, tarihte bugüne kadar hiç gerçekleşmemiş yeni
bir oluşumla karşılaşacak.
Türkiye, olası bir darbeden sonra, Rusya ve Iranla
ortaklık kurmak isteyecek. Silahı, enerjiyi ve parayı bu iki ülkeden alacak.
Rusya’yla İran’ın elindeki doğal gaz,
petrol ve nükleer güç, Türkiye’yi ayakta tutmaya yeter. Ama Rusya- Türkiye-
İran bloku. Dünyanın bütün dengelerini değiştirir. Ortadoğu’nun kontrolünü
tümüyle ele geçirir. Avrupa’yı küçük kıtasına hapseder. Kafkasları,
Afganistan’ı, Pakistan’ı kendi gücüne katar. Müslüman dünyayla yakın bir ilişki
kurar. Petrol kaynaklarına egemen olur. Çin’le işbirliği yapabilir. Bu gelişme,
Avrupa, Amerika ve biraz da Japonya’dan oluşan Batı’nın, dünyadaki etkinliğini
inanılmaz bir biçimde azaltır. Yeni blok asker, enerji ve para acısından çok
güçlenir. Böylece, Türkiye’deki çatlama dünyada büyük bir çatlamaya yol açar.
Eğer Üçüncü Dünya Savaşı çıkacaksa, sanırım, bu çatlamadan çıkar. ‘Asla böyle
bir şey olmaz’ diyebilirsiniz. Niye olmayacağına dair elinizde çok kuvvetli
veriler varsa, söyleyin. Ama, ya olursa... ki.... bana çok mümkün geliyor” .
‘O zaman ne yapacaksınız?’
“Bugün Türkiye’de kamplaşan ve bölünen insanların
da...Türkiye’yi Avrupa dışına itmeye çalışan, Eski bir imparatorluk olmanın bir
yanıyla; çok görkemli, bir yanıyla; çok zayıf mirasına sahip olan bir ülkeye
küstahça davranan, işbirliği yerine bas öğretmenlik yapmaya kalkan Avrupa’nın
da...Türkiye politikasında kili oynayıp, kurnazlık ettiğini sanan Amerika’nın
da...Bu senaryoyu bir düşünmesini isterim doğrusu. Türkiye’de yaklaştığı
görülen kanlı bir çatışmanın, bütün dünyayı yakması sandığınız kadar uzak bir
ihtimal değil”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder