27 Kasım 2013 Çarşamba


 

                         AVRUPA’NIN GEZİ RAPORU


 “ÜLKE YÖNETİMLERİNİN ORANTISIZ GÜÇ KULLANILMASINA SESSİZ KALMASI POLİSİN GÜÇ GÖSTERİSİNİ CESARETLENDİRDİ”

           Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Gezi olaylarıyla ilgili hazırladığı raporunda;

          Güvenlik güçlerinin davranışının insan haklarına yönelik bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekerek, “Artık Türk polisinin insan haklarına saygı gösterme zamanı gelmiştir” dedi.

          Komiser Muiznieks ayrıca, “Ülke yönetimlerinin orantısız güç kullanmasına sessiz kalması polisin güç gösterisini cesaretlendirdi” ifadesini kullandı.

          Raporda, polisin toplantı ve gösterilere müdahale sırasında neden olduğu insan hakkı ihlallerinin yapısal bir sorun haline geldiğine vurgu yapan Muiznieks Ankara’nın defalarca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bu nedenle mahkûm olduğunu da dikkat çekti.

          Raporda, “Toplantı ve gösterilerde polisin göz yaşartıcı bomba ve biber gazı kullanımında, gösteri sırası ve sonrasındaki göz altılarda Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından belirlenmiş standartlarla uyumlu değil.

          Gezi olaylarına katılan sağlık personeli, medya mensupları, üniversite ve dernek mensupları cezalandırıldı yâda işten çıkarıldı.

         Bu türlü cezalandırmalar toplanma özgürlüğü ve basın özgürlüğünü tehdit etti.                Türkiye’de izinsiz de olsa barışçıl toplantı ve gösterilere karşı Avrupa standartlarında hoşgörünün bulunmadı. Temel sorun ise bu tür olaylarda insan hakkı ihlaline neden olan polis memurlarının cezalandırılmaması oldu” denildi.

         Polisin ‘orantısız güç kullanımı’ karşısında ülke yönetimlerinin sessiz kaldığı, bu türlü davranışlara hoşgörülü olunamayacağına yönelik hiç bir mesaj vermediğinin de kaydedildiği raporda, “Bu tutum polisin güç gösterisini cesaretlendirdi. Polislerin yargılanabilmeleri için gerekli idari izin mekanizması kaldırılmalı ve etkin bir polis şikâyet mekanizması oluşturulmalı” ifadeleri yer aldı.


Muiznieks raporunda ayrıca şu değerlendirmelere yer verdi:

·         “1980 askeri darbesi polis teşkilatı içinde bazı izler bıraktı.

·         Polis içindeki baskın kültür milliyetçi muhafazakâr, militarist ve devlet-merkezci

oldu.

·          Polisin etkin biçimde çalışabilmesi için yaşadığı toplumun çeşitliliğini yansıtması

gerekmektedir.

·         Farklı etnik ve din temelinde çeşitliliğin, emniyet teşkilatına yansıması gerçekçi

olacaktır.

·         Aksi takdirde polis toplumla nasıl iletişim kuracağını, yerel olayları nasıl

anlayacağını bilemez.

·         Bu çeşitliliği yansıtmazsa aynı diyalog kanallarına sahip olamayacaktır.

·         Avrupa Konseyi Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu bu konuyu daha önce

ele almıştır.

·         Türkiye’de toplum çeşitlendiği ve bu çeşitlilik tanındığı için polis de bu çeşitliliği

avantaj bilip içine aldığında toplumla daha iyi iletişim kuracaktır.

·         Ayrıca, polis memurlarının neden olduğu insan hakları sorunlarının üstesinden

gelmek için polisin sosyal haklarının iyileştirilmesi ve çalışma koşullarının düzeltilmesi gerekir”.

 

25 Kasım 2013 Pazartesi


TÜRKİYE’DE GENÇ İŞŞİZLERİN ORANI YÜZDE 18

AB üyesi Yunanistan’da 15-24 yaş arasındaki gençlerin işsizlik oranı yüzde 58 olurken, Türkiye’de genç işsizlerin oranı ise yüzde 18 kaldı.

AB Haber’in aktarımına göre, genç işsizlerin oranı,
Yunanistan’da yüzde 58,
 İspanya’da yüzde 55,
Portekiz’de yüzde 40,
 İtalya’da yüzde 38,
 Fransa’da yüzde 25,
İngiltere’de yüzde 21,
Türkiye’de yüzde 18,
 Amerika’da yüzde 16,
 Almanya’da yüzde 8
ve Japonya’da yüzde 8.

       SURİYE’DEKİ İÇ SAVAŞTAN SIÇRAYAN ŞİDETTİN SALGINI                         

       POLIO (ÇOCUK FELCİ)  TÜRKİYE İÇİN BİR TEHDİTTİR.

 

         Suriye’ de Patlak veren  ‘’ POLIO ‘’ Hastalığın Mısır’dan Türkiye’ye kadar bölgede  yayılması gündemdedir.

POLIO NEDİR? Yerel salgınlar biçimde ortaya çıkan çocuk felcidir. 40 derece ateş, şiddetli baş ve sırt ağrılarıyla başlayan felçlik dönemidir.

Suriye ‘deki  iç savaştan sıçrayan şiddetin salgını polıo  Türkiye için yeni bir tehdittir.

Türkiye POLIO’YU durdurmak için çok geniş bir aşı kampanyası başlatmıştır. Ve 1.5 milyon çocuğun ilk etapta aşılanması planlanmıştır. Kampanya kısmen UNİCEF tarafından finanse edilmekte, ve Türkiye’nin başlattığı 10 milyon dolarlık bölge için planlanan 22 milyon çocuğu hedef alan kitlesel aşılama planlandığını, ve bu bölgede Polıo için mücadeledir.

SURİYE’ deki savaşın etkileri 2012 yılının başından beri 70 Türk öldürüldü.

Mültecilerin sayısı 500 bini aştı. Ve bu Mülteciler Türkiye’ye dağıldılar.

Şimdi de Suriye’deki iç savaştan sıçrayan şiddettin salgını altındaki Polıo Türkiye için yeni bir tehdit olarak ortaya çıkıyor.

Kızılhaç yetkilisi Siddharth Chatterjee’nin ‘’ Türkiye’nin çabasını olumlu karşılıyorum. Kampanya’nın yaygınlığı ve zamanlamasını dikkate alarak Türkiye’de hastalığın patlamasını önlemede başarılı olacağına inanıyorum’’ dedi.

Evet Hükümetimiz bu konuda gerekli önlemleri ve tedbirleri almış olabilir.

Hiç kimse tedirginliğe  ve telaşlanmaya gerek yok ama bölgede ve hatta Türkiye’de böyle bir hastalığın olma ihtimaline karşı sağlık kuruluşlarını uyarılması ve ailelerin de bilgilendirilmesi gerekmez mi? 

Aile, POLIO hastalığına yakalanan çocuğunu  grip veya soğuk algınlığına yakalanmış olduğunu  düşünmeden ve hemen  zaman kayıp etmeden çocuğunu sağlık kuruluşlarına müracaat edilmesini ve gerekli tedavinin  başlatılması için halkın bilgilendirilmesi doğru olmaz mı?  Saygılarımla 25.KASIM.2013

                                                                                             Mesut DEĞER

                                                                                         CHP 22 DÖNEM DİYARBAKIR MİLLETVEKİLİ

                                                                                        ESKİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

 

24 Kasım 2013 Pazar




 22.KASIM.2013         CNN TÜRK       ŞİRİN PAYZIN

             PROGRAMINDAKİ KONUŞMAM

 
         Irak Kürdistan Federe Bölgesi başkanı Sayın Mesud BARZANİ ‘ni n Diyarbakıra ziyaretinin Diplomatik yönün olması yanı sıra Siyasi, Ekonomik, Tarihi Ve Kültürel yanları da vardır.

Çözüm sürecinin siyasi aktörlerinden biri de Sayın BARZANİ’ dir.

         Bu ziyarette ulusal pencereden de baktığımızda ‘’ Kürt ‘’  ‘’Kürdistan’’ kelimesinin Diyarbakır gibi kadim kentte söylenmesi Kürtleri mutlu etmiştir.

BARZANİ daha öncede birkaç kez Ankara’ya gelmişti. O zaman kıyamet koparılmamıştı.

Diyarbakır’a gelişinde neden bu kıyamet kopması?

Halen BARZANİ’Yİ  Aşiret lideri veya Irak’ta Kürdistan oluşunu kabul etmeyen düşüncemidir.

16.Kasıma dönersek

Dünya koşulları değişmiştir. toplum değişmektedir. İnsanlar hızla değişmektedir.

Değişen Dünya koşullarına göre STRATEJİN de değişmelidir.

BARZANİ’NİN  ziyaretini değerlendirirsek;

·         Kürtlerin özgürlüğü önemlidir. Ekonomik özgürlükte önemlidir. Ekonomik özgürlük güçlü

Devlet olma özgürlüğünün anahtarıdır.

·         BARZANİ Türkiye’ye karşı söylemlerini husumetini bir kenara bırakarak Bağımsızlık

için adım Attı.

Yani Kürtlerin özgürlüğü, Ekonomik Özgürlük, Devlet ve Bağımsızlık

Bu resim böyle okunmalıdır.

BAŞBAKAN AÇISINDAN BAKARSAK.

·         Türkiye Irak Kürdistan da artan ekonomik fırsatları gördükçe Kürtlerin siyasi

özgürlüğüne karşı  Çıkmasına rağmen Türkiye politikasını değiştirdi ve Kürtler daha yakınlaştı.

 

·         Türkiye Kürtler için Kilit rol oynaması gündemde ve Sayın Başbakan Bu Kilit rolün

sahibi olmak İstiyor.


Evet;

Türkiye’nin Kürtlerle , Türkiye’nin orta doğu ile, Türkiye’nin komşularıyla, Türkiye’nin içte Kürtler ile ve 76 milyon vatandaşımızla ilgili

Türkiye’nin POLİTİKASINI YENİDEN ÇERÇEVELEMEK GEREKİR.

BU NEDENLE

YENİ DÖNEM

YENİ TÜRKİYE

Yeni dönem başlamalı.

Yeni dönemde Türkiye’nin bütün dinamikleri olmalıdır.

Yeni dönemde kimler olmalıdır

Yeni dönemde Türk solu, Türk aydınları olmalıdır.

Ulusalcılar olmalıdır.

Hatta Silivri de suça bulaşmamış tutuklularda olmalıdır.

Yeni dönemde kimler olmalıdır.

Kürt solu ve aydınları da olmalıdır.

Bu denklemde Abdullah ÖCALAN da olmalıdır.

Yeni Dönemde birlik, beraberlik,   kardeşlik olmalıdır.

Ve yeni dönemde BARIŞI tesis edelim.

Yeni Türkiye ye bakalım.

Evet,

ÖCALAN bana göre Türkiye için bir şanstır.

Kızdığınızı ve yüzünüzün değiştiğini biliyorum ama neden bir şanstır.

Toprakçı ve Bayrakçı değildir.

PKK bölücü olsaydı ne yapacaktık.

Bunu niye değerlendirmiyoruz.

Başak hanım bak sizde diyorsunuz. Kürtler bölünmek ayrılmak istiyor diye.

Açıkça söylüyorum

KÜRTLERİN GİZLİ AJANDASI YOKTUR.

Bölünme, Savaş, Ayaklanma gibi düşünceleri yoktur.

Kürtler Türkiye ‘de Türklerle birlikte birlik beraberlik ve kardeşçe yaşayarak Türkiye’yi Avrupa Birliğiyle birleşmek ve Dünya ya açılmak istiyorlar. Orta doğu gibi kan gölünde yaşamak istemiyorlar.


Evet;

Kürtlerin Çoğunluğundan bahsettiniz.

Televizyon da Alt yazıda Kürtleri böl yönelt yazıldığı gibi değil.

Kürtlerin farklı örgütler içinde olması önemlidir.

Bu bir Demokrasinin gereğidir.

BDP, KDP, DDKD, HÜDA-PAR, vs Kürt örgütleri ve partileri vardır.

Elbette Kürtler içinde farklı örgütlenmeler olacaktır.

Demokrasinin, düşünce özgürlüğünün bir ürünüdür.

Ancak;

Bu örgütler ve partiler bir birlerine saygı çerçevesinde olmalıdır.

Bir biriyle çatışmamalıdırlar.

Belden aşağı bir birlerini vurmamalıdır.

Kavga eden partiler olmamalıdır.


Bu çeşitli Kürt grupları 2 noktaya

·         Kürtler için ortak dil kullanılmalı

·         Ve Türkiye’nin Demokrasisine hizmet etmelidir.

Önemli olan Birlik beraberlik ve kardeşliğimizdir. Ve Türkiye’dir.


‘’2. BÖLÜMDEKİ KONUŞMAM ‘’


        3 konu üzerinde durdunuz bende hızla bu 3 konu üzerinde değerlendirmemi yapayım.


GELEN AF


Sayın Başbakan Diyarbakır’da ceza evleri boşaltılacak dedi. Ve Ankara’da gündemimizde genel af yok dedi.

Elbette öyle demesi lazım

Bakın  genel af çıkması ve tartışılması demek toplumda özelikle adi suçlarda artış olur. Suç patlaması yaşanır. Kimin kiminle husumeti var ise bu süreçte af çıkacak diye adam yaralama öldürme olayları artar ve özelikle hırsızlık olaylarında artış olur.

Gelen af  zamanı gelirse koşullar var ise hükümetin taktiridir.

Genel af değil de örgüt üyelerine af deniliyorsa 

Bakın 1985 – 2003 yıllarına kadar kamu oyunda adı pişmanlık yasaları olarak bilinen ve çıkartılan 8 yasa gibi 9 cu bir yasa aynı benzerlikte çıkarılıyorsa hiç çıkartılmasın daha iyi.

En son adı eve dönüş yasası olarak bilinen kanun için diyelim 4300 kişi müracaat ettiyse bunun 4000’i ceza evlerinden talep edildi 300 gibi küçük rakamla müracaat dağdakilerin oldu.

Yasalar neden işlevsiz oldu

Neden istenilen beklentiyi sağlamadı.


Bakın 2 nedenden dolayı

·         BİLGİ VERE ZORUNLULUĞU

PKK bili verecek, doküman ve malzeme yakalatacak, yer gösterecek ve silah arkadaşlarını yakalatacak

Ve verdiği bilgi inandırıcı olacak.

·         İÇ İŞLERİ BAKANLIĞINDAN İZİN İSTEMEK

Pişmanlık yasasından yararlanmak isteyen kişi hakkında iç işleri bakanlığına sorulacak

Bu kişi pişmanlık yasasından yararlansın mı? Yararlanmasın mı?

İşte bu iki nedenden dolayı bu yasalardan beklenen sonuç çıkmadı.

Bu iki madde kaldırılmalı ve Kanundan yararlanmak isteyenin  Onuru’na dayanan kanun olmalıdır.

 

DİĞER BİR KONU

İTTİFAKLARDAN BAHSEDİYORSUNUZ.

Olaya bir başka açıdan da bakmalıyız.

İmralı ile götürülen bir barış müzakere süreci vardır.

Müzakere sürecinin daha kapsayıcı rol alması ve hatta bu sürecin derinleştirme döneminde

Müzakere sürecini Abdullah ÖCALAN seçime kurban edeceğini düşünmüyorum.

 

DİĞER BİR KONU

ATATÜRK’ÜN SÖYLEMLERİYLE İLGİLİ

Ben size farklı bir Atatürk’ün sözlerinden bahsedeyim.

1923 te söylediği söyleyişi 3 dakikada okuyum.

·         Mustafa Kemal’in İstanbul Gazetecileriyle yaptığı görüşmeyi

GAZETECİ AHMET EMİN YALMAN : Kürt meselesine değinmiştiniz. Kürtlük meselesi nedir? İç bir mesele olarak değinirseniz çok iyi olur.

GAZİ PAŞA :  Milli sınırlarımız içinde mevcut Kürt unsuru öyle bir biçimde yerleşmiştir ki, yoğunluklarını yitire yitire ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır olmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istenirse Türk’ü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Faraza  Erzurum’a kadar giden. Erzincan’a, Sivas’a kadar giden, Harput’a kadar giden, bir sınır aramak gerekir.  Ve hatta Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de gözden uzak tutmamak gerekir.

Bu nedenle başlı başına bir Kürtlük düşünmektense bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir nevi yerel özerklik oluşturulacaktır.

O halde hangi vilayetin halkı Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir.

Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu edildiğinde onları da birlikte ifade etmek gerekir. İfade edilmedikleri zaman, bundan kendilerine ait mesele ortaya çıkmaları her zaman söz konusudur.

Şimdi TBMM, hem Kürtlerin Hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmaktadır. Ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.

( 16-17. Ocak. 1923 İstanbul Gazetecileri’yle İzmit Kasrı görüşmesi, Mustafa Kemal, Eskişehir-İzmit konuşmaları 1923. Kaynak yayınları 1993)
 

 

 

90 yıl önce söylenenler bu gün günümüzde aynı şekilde.

Kürt sorunun demokrasi içinde çözülmesi temennisiyle

Saygılar sunarım.

 

 

 

17 Kasım 2013 Pazar


BAŞBAKAN RECEP YAİP ERDOĞAN -  MESUD BARZANİ

16.KASIM.2013 DİYARBAKIR

 

              Dünya koşulları değişmiştir. Toplum değişmiştir. İnsanların düşünce yapısı hızla değişmektedir. Değişen dünya koşullarına göre strateji’ inde değişmelidir.

Erdoğan ve Barzani Diyarbakır buluşmasını 2 çerçeveden bakarsak;

MESUD BARZANİ  (IRAK KÜRDİSTAN YÖNETİMSEL BAŞKANI )

·         Kürtlerin özgürlüğü önemlidir.

Ekonomik özgürlükte önemlidir. Ekonomik özgürlük Güçlü devlet olma özgürlüğünün anahtarıdır.

Yani Kürtlerin Özgürlüğü + Ekonomik özgürlük = DEVLET OLMA

·         Sayın BARZANİ; Bugüne kadar Türkiye’ye karşı izlediği politikayı, husumeti bir

Kenara Bırakarak BAĞIMSIZLIK için adım attı.

ORTAYA ATILAN İDİALAR

Sayın BARZANİ’ NİN AKP ‘nin seçim için destek nede Tayip ERDOĞAN’ ın tuzağına düştü, geri adım attı gibi vs gibi yorumlarla olayı değerlendirmek basit bir yaklaşımdır.

Sayın BARZANİ, Kürtlerin özgürlüğü, Devlet olma ve Bağımsızlık için stratejik yaklaşım sergilemiştir.

SAYIN BAŞBAKAN RECEP TAYİP ERDOĞAN

·         Türkiye Irak Kürdistan’da artan Ekonomik fırsatları gördükçe  ‘’ Kürtlerin siyasi

Özgürlüğüne Karşı çıkmasına ‘’  rağmen Türkiye politikasını değiştirdi ve daha da Kürtler yakınlaştı.

(Enerji, Petrol, Doğal gaz, Su ve kamu ihaleleri yıllık milyarlarca dolar)

·         Türkiye’nin Kürtler için kilit rol oynaması gündem de ve Sayın Başbakan Bu kilit rolü

Üstlenmektedir.

ORTAYA ATILAN İDİALAR

Başbakanın 3 seçimlerde başarı elde etmesi, Yeni Anayasa’da ve Cumhurbaşkanlık veya Başkanlık sisteminde Kürtlerin desteği  gibi değerlendirmeler doğru olabilir ama asıl önemli olan Türkiye’nin ekonomik göstergelerinin yükseltilmesidir.

 BU KARE ÇOK ÖNEMLİDİR.

Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN VE MESUD BARZANİ

Bu karede bir eksiklik vardır.

Sayın Başbakan Diyarbakır’da Ben Kürt sorununu Barzani ve AKP ‘li Kürtlerle çözerim BDP ve PKK dışarıda tutarım duygusuyla yaklaşım sergileniyorsa bu büyük bir hatadır. Yukarıdaki Karenin güzelliğinin ömrü pek uzun vadeli olmaz

Bu nedenle yukarıdaki kareye Başbakan, Barzani, BDP şeklinde olmalıdır.

 

 

 

12 Kasım 2013 Salı






















WASHINGTON POST: “TÜRKİYE, KÜRTLERİN HAYALLERİNDE KİLİT ROL OYNAYABİLİR”
         Washington Post gazetesi, Kuzey Irak’taki Kürtlerin Türkiye ile bağlarını petrol gelirleri ve bağımsızlık için geliştirdiklerini belirterek, “Türkiye, Kürtlerin hayallerinin gerçekleşmesinde kilit bir rol oynayabilir” diye yazdı.
Amerika’nın yüksek tirajlı gazetelerinden Washington Post,
Irak’ın Kürt Bölgesi, Türkiye ile Bağlarını, Enerji Gelirleri Ve Bağımsızlık İçin Geliştiriyor” başlıklı haberinde, “Irak’ın geri kalan bölümü, derinleşen şiddet krizine saplanırken Kürdistan özerk bölgesi, uzun bir süre ertelenen bağımsızlık hayaline ulaşmak için beklenmeyen bir müttefikin, Türkiye’nin desteğini sağlıyor. Yıllarca süren husumeti bir kenara bırakarak Türk ve Kürt liderleri, bu yılda imzalanan ve Kürt bölgesine bağımsız bir petrol geliri akımını sağlamayı vaat eden bir enerji ortaklığı anlaşmasını sessizce uyguluyorlar. Planın ilk büyük adımı ise Türkiye’ye ulaşan ve bu yılın sonuna kadar hizmete girecek boru hattı” dedi.
         ABD’li gazete haberini şu değerlendirmelerle noktaladı:
“Kürt bölgesi liderliği Irak’tan ayrılma planlarını olmadığını söyleyerek Iraklı ve Amerikan yetkililerinin kaygılarını yatıştırmaya çalıştı ancak adı açıklanmayan bir Kürt lideri  ‘Bağımsızlık her Kürdün kalbinde bir özlemdir. Ancak stratejik davranmalıyız’  diye konuşuyor. İronik olarak Türkiye, Kürt hayallerinin gerçekleşmesinde kilit bir rol oynayabilir. Eskiden kendi Kürt azınlığı ile ilgili korkular nedeniyle Iraklı Kürtlerin siyasi özerkliğine karşı çıkan Türkiye’nin politikası dramatik biçimde değişti. Türkiye, Iraklı Kürdistan’daki artan ekonomik fırsatları gördükçe daha yakınlaştı.
         Mart ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kürt Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani kapsamlı bir enerji anlaşmasını sonuçlandırdılar. Anlaşmanın ayrıntılarının çoğu gizli tutuldu. Söz konusu anlaşma ise Washington’da alarm yarattı. Beyaz Saray’ın Irak merkezi hükümetinin kaygılarını gidermek amacıyla Türkiye’yi anlaşmayı gözden geçirmeye itti
         Ancak Kürtler oralı olmadı. Türkiye, Iraklı Kürdistan’ın petrol ve gaz satışlarından elde edilen gelirin Bağdat’ı by pas ederek doğrudan alacağını garantiledi”.
 
DİP NOTUM
            KÜRDİSTAN BÖLGESEL YÖNETİM BAŞKANI SAYIN MESUD BARZANİ 16 KASIM 2013 TARİHİNDE DİYARBAKIRDA VE  SAYIN BAŞBAKAN RECEP TAYİI ERDOĞAN İLE GÖRÜŞMESİNİN ÖNEMİNİ VURGULUYALIM
 
·         HEM YUKARDAKİ HABERİN İÇERİĞİ
·         HEM ÇÖZÜM SÜRECİNDE KÜRTLERE İNANDIRICI GÜVEN VERİCİ BİR LİDERLE GÖRÜŞME YAPMASININ SÜRECE MEASJI
·         BAŞBAKANIN DİYARBAKIRDA GÖRKEMLİ KARŞILANMASININ SAĞLANMASI
·         BAŞBAKANIN ÇÖZÜM SÜRECİNİN DEVAMI YÖNÜNDE GÖRÜŞLERİNİ KAMU OYU İLE PAYLAŞMASI
·         TÜRKİYE’DE TÜRKLER İLE KÜRTLERİN BİRLİKTE YAŞAMASINI VE KAYNAŞMASININ SAĞLANMASI YÖNÜNÜDE RESMİN GÖRÜNTÜLENMESİ
GİBİ SIRLANABİLİNİR.
TARİHİ GÜN 16 KASIM 2013 TE DİYARBAKIR SİAYASAL BİLİNCİYLE BU RESMİ İYİ OKUMALI VE TAHLİL ETMELİ KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜNE KARŞI DÜŞÜNCELERİNİ  DÜNYAYA AKTARMALIDIRLAR DİYE YÜKSEK SESLE DÜŞÜNMEKTEYİM
 
 


11 Kasım 2013 Pazartesi


TÜRKİYE’DEKİ HAPİSHANELERDE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ YAŞANMAKTADIR

 

Adalet Bakanlığı’nca verilen bilgiler ışığında,

Ağustos 2013 itibariyle hapishanelerde 167 psikolog, 281 sosyal çalışmacı ve 354 öğretmen çalışıyor.

Buna karşın hapishanelerde 135 bin 511 mahpus bulunması nedeniyle

 psikolog başına 811, sosyal çalışmacı başına 482 ve öğretmen başına ise 382 mahpus düşüyor.

 Dolayısıyla mahpuslara, sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli görevli desteği verilmiyor. Türkiye’de engelli oranı yüzde 12.29 olmasına karşın cezaevlerinde 115 engelli tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

 Deprem gibi acil durumlarda hapishanelerdeki engelli mahpusları tahliye edecek önlemler yok.

Ayrıca yabancı mahpuslarla ilgili ise özellikle Afrika kökenliler arasında çok sık Hıv (AIDS hastalığı) vakası görülüyor”.

 

WASHINGTON POST: “TÜRKİYE, KÜRTLERİN HAYALLERİNDE KİLİT ROL OYNAYABİLİR”

         Washington Post gazetesi, Kuzey Irak’taki Kürtlerin Türkiye ile bağlarını petrol gelirleri ve bağımsızlık için geliştirdiklerini belirterek, “Türkiye, Kürtlerin hayallerinin gerçekleşmesinde kilit bir rol oynayabilir” diye yazdı.

Amerika’nın yüksek tirajlı gazetelerinden Washington Post,

Irak’ın Kürt Bölgesi, Türkiye ile Bağlarını, Enerji Gelirleri Ve Bağımsızlık İçin Geliştiriyor” başlıklı haberinde, “Irak’ın geri kalan bölümü, derinleşen şiddet krizine saplanırken Kürdistan özerk bölgesi, uzun bir süre ertelenen bağımsızlık hayaline ulaşmak için beklenmeyen bir müttefikin, Türkiye’nin desteğini sağlıyor. Yıllarca süren husumeti bir kenara bırakarak Türk ve Kürt liderleri, bu yılda imzalanan ve Kürt bölgesine bağımsız bir petrol geliri akımını sağlamayı vaat eden bir enerji ortaklığı anlaşmasını sessizce uyguluyorlar. Planın ilk büyük adımı ise Türkiye’ye ulaşan ve bu yılın sonuna kadar hizmete girecek boru hattı” dedi.

         ABD’li gazete haberini şu değerlendirmelerle noktaladı:

“Kürt bölgesi liderliği Irak’tan ayrılma planlarını olmadığını söyleyerek Iraklı ve Amerikan yetkililerinin kaygılarını yatıştırmaya çalıştı ancak adı açıklanmayan bir Kürt lideri  ‘Bağımsızlık her Kürdün kalbinde bir özlemdir. Ancak stratejik davranmalıyız’  diye konuşuyor. İronik olarak Türkiye, Kürt hayallerinin gerçekleşmesinde kilit bir rol oynayabilir. Eskiden kendi Kürt azınlığı ile ilgili korkular nedeniyle Iraklı Kürtlerin siyasi özerkliğine karşı çıkan Türkiye’nin politikası dramatik biçimde değişti. Türkiye, Iraklı Kürdistan’daki artan ekonomik fırsatları gördükçe daha yakınlaştı.

         Mart ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kürt Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani kapsamlı bir enerji anlaşmasını sonuçlandırdılar. Anlaşmanın ayrıntılarının çoğu gizli tutuldu. Söz konusu anlaşma ise Washington’da alarm yarattı. Beyaz Saray’ın Irak merkezi hükümetinin kaygılarını gidermek amacıyla Türkiye’yi anlaşmayı gözden geçirmeye itti

         Ancak Kürtler oralı olmadı. Türkiye, Iraklı Kürdistan’ın petrol ve gaz satışlarından elde edilen gelirin Bağdat’ı by pas ederek doğrudan alacağını garantiledi”.

 


DİP NOTUM

            KÜRDİSTAN BÖLGESEL YÖNETİM BAŞKANI SAYIN MESUD BARZANİ 16 KASIM 2013 TARİHİNDE DİYARBAKIRDA VE  SAYIN BAŞBAKAN RECEP TAYİI ERDOĞAN İLE GÖRÜŞMESİNİN ÖNEMİNİ VURGULUYALIM

 

·         HEM YUKARDAKİ HABERİN İÇERİĞİ

·         HEM ÇÖZÜM SÜRECİNDE KÜRTLERE İNANDIRICI GÜVEN VERİCİ BİR LİDERLE GÖRÜŞME YAPMASININ SÜRECE MEASJI

·         BAŞBAKANIN DİYARBAKIRDA GÖRKEMLİ KARŞILANMASININ SAĞLANMASI

·         BAŞBAKANIN ÇÖZÜM SÜRECİNİN DEVAMI YÖNÜNDE GÖRÜŞLERİNİ KAMU OYU İLE PAYLAŞMASI

·         TÜRKİYE’DE TÜRKLER İLE KÜRTLERİN BİRLİKTE YAŞAMASINI VE KAYNAŞMASININ SAĞLANMASI YÖNÜNÜDE RESMİN GÖRÜNTÜLENMESİ

GİBİ SIRLANABİLİNİR.

TARİHİ GÜN 16 KASIM 2013 TE DİYARBAKIR SİAYASAL BİLİNCİYLE BU RESMİ İYİ OKUMALI VE TAHLİL ETMELİ KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜNE KARŞI DÜŞÜNCELERİNİ  DÜNYAYA AKTARMALIDIRLAR DİYE YÜKSEK SESLE DÜŞÜNMEKTEYİM