19 Haziran 2017 Pazartesi


                                9 SORUDA KATAR KRİZİNİ İRDELİYELİM

5 Arap ülkesinin Katar ile tüm siyasi ilişkilerini kesmesi, Körfez bölgesinde son yıllarda görülen en büyük diplomatik krize yol açtı.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır ve Yemen, Katar ile tüm hava, kara ve deniz trafiğini kesiyor. Ayrıca Katarlı diplomatlara kendi ülkelerine dönmeleri talimatı verildi.

1.       İlişkiler neden kesildi?

Suudi Arabistan Katar’ı, ‘Orta Doğu’da terörizme destek vermekle’ suçluyor ve Doha yönetiminin Suriye’de adını "Şam’ın Fethi Cephesi" olarak değiştiren Nusra Cephesi’ni ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD- DAEŞ) örgütünü desteklediğini iddia ediyor.

Bahreyn’in diplomatik ilişkileri kesme gerekçesi ise Katar’ın ülkedeki ‘İran destekli silahlı gruplara destek vermesi’ olarak açıklandı. Bahreyn’den yapılan açıklamada “Medya yoluyla ülkedeki terörist faaliyetler kışkırtıldı ve ülkede kaos ortamının oluşması için çabalandı” denildi.

2.       Müslüman Kardeşler…

Katar ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ndeki ülkeler, ‘Arap Baharı’ndan sonraki siyasi değişimde karşı cephelerde yer aldı.

Doha, bazı ülkelerde siyasi kazançlar sağlamayı başaran İslamcıların destekçisi olarak görülüyordu.

Örneğin Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013’te devrilmesi sonrası Katar, Mısır hükümetinin yasakladığı Müslüman Kardeşler ’in üyelerine belli bir platform sağladı.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise Müslüman Kardeşleri terörist örgüt olarak tanımlıyordu.

Suudi haber ajansı SPA’da yayınlanan bir yazıda Katar, Müslüman Kardeşler, Daesh (IŞİD) ve El Kaide dâhil bölgedeki istikrarı bozmak isteyen farklı terörist ve mezhepçi gruplara sahip çıkmakla suçlandı.

Katar Dışişleri Bakanlığı ise, buna karşılık olarak yaptığı açıklamada Riyad, Abu Dabi ve Manama’nın aldığı önlemlerin haksız ve temelsiz iddialar üzerine kurulu olduğunu söyledi.

Açıklamada Katar, Konsey’e bağlılığını yinelerken, terörizm ve radikal ideolojilere karşı görevini yerine getirdiğini vurguladı.

3.       Taraflar arasında daha önceden neler yaşandı?

Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa El Halife, Katar’ı ülkesinde kaos çıkarmaya çalışmakla suçluyor.

Diplomatik ilişkilerin kesilmesine kadar uzanan kriz, bir günde ortaya çıkan bir gerilim değil.

Mayıs ayı sonunda Katar’ın resmi haber ajansı QNA, Emir Şeyh Tamim Bin Hamid es-Sani’nin askeri okul mezuniyet töreninde yaptığı bir konuşma yayınlandı.

Haberde es-Sani, İran ve Körfez ülkeleri arasında artan gerilim eleştiriyor, Hizbullah ve Hamas’a karşı anlayış gösterilmesi gerektiğini söylüyor ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’da uzun süre kalamayacağını belirtiyordu.

Her ne kadar Katar haberin QNA sunucularına sızan bilgisayar korsanları tarafından yerleştirilmiş olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını söylese de, Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri, El Cezire dâhil Katar yayın organlarını ülkelerinde yasaklama kararı aldı.

Katar Dışişleri Bakanı Saif Ahmed es-Sani, ülkesinin siber saldırı kurbanı olduğunu, çıkan haberlerin yalan olduğunu iddia etmişti.

Suudi Arabistan’ın El Arabiya televizyon kanalı ise ‘QNA’nın hacklenmediğinin kanıtı’ başlıklı bir haber yayınlayarak, Emir es-Sani’nin açıklamalarının QNA Instagram hesabında da yer bulduğunu söylemişti.

4.       Katar iddialara ne diyor?

Katar Emiri es-Sani ülkesi aleyhinde bir karalama kampanyası yürütüldüğünü savunuyor.

Katar hükümeti ‘teröre destek verdiği’ iddialarını uzun süredir yalanlıyor ve bu iddiaların hiçbir kanıta dayanmayan mesnetsiz suçlamalar olduğunu söylüyor.

Doha yönetiminden yapılan son açıklamalarda da Katar’a karşı bir karalama kampanyası başlatıldığı savunuldu.

Katar Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı yazılı açıklamada diplomatik ilişkilerin kesilmesi kararının şaşkınlıkla karşılandığı belirtilirken suçlamalar için ‘dayanağı olmayan, gerçek dışı iddialar’ yorumu yapıldı.

5.       Neden önemli?

Körfez ülkeleri ile Katar arasındaki ilişkilerin diplomatik kriz noktasına gelmesi bölgede uzun süredir devam eden karşılıklı suçlamaları gündeme getirmiş durumda.

Monarşi ile yönetilen Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri, Katar’ı bölgede ‘mezhepçilik yapmakla’ ve Sünni siyasal İslam’ın tüm bölge ülkelerinde etkisini artırabilmesi için ‘terör örgütlerine destek vermekle’ suçluyor.

İngiltere’de yayınlanan Guardian gazetesi, “Diplomatik ilişkilerin tamamen kesilmesi, Trump yönetimi üzerinde ‘Katar’la ilişkileri gözden geçirin’ baskısının arttığı bir dönemde geldiği için önemli. Geçen hafta bölgeyi ziyaret eden ABD Başkanı Trump, Körfez ülkelerinden radikal örgütlere karşı daha etkin bir mücadele yürütmesi yönünde çağrı yapmıştı”

Obama’nın başkanlığı döneminde ABD Savunma Bakanlığı yapmış olan Robert Gates de daha önce Katar’ın tutumunu eleştirerek “Katar hükümetinin Hamas, Taliban ve El Kaide’ye finansal destek akışını önlemek adına adım attığını hiç hatırlamıyorum” demişti.

6.       ABD’den gelen ilk tepki neydi?

ABD Başkanı Donald Trump Riyad ziyareti sırasında bölge ülkelerinden DAEŞ’e karşı daha etkin mücadele etmelerini istemişti.

Trump yönetimi, Körfez ülkeleri arasında tırmanarak diplomatik krize dönüşen gerilimin bölgede dengeleri değiştirmeyeceğini söylüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, yaptığı açıklamada “Bölgede bir süredir var olan ve giderek artan rahatsızlıklara şahit olduğumuzu düşünüyorum. İşlerin büyümesi sonucu ülkeler adım atma gereği duydu”

Ancak Tillerson, “Yaşananlar bölgede teröre karşı kararlı mücadeleyi engellemeyecektir” diyerek, Trump’ın Riyad’daki son temaslarında da DAEŞ’e karşı mücadeleye vurgu yapıldığını hatırlattı.

Trump, Riyad ziyareti sırasında Suudi Arabistan ile 110 milyar dolarlık bir silah satış anlaşması imzalamıştı.

Ancak ABD’nin Orta Doğu’daki en büyük askeri üssü de Katar’da bulunuyor. Ülkenin başkenti Doha’nın yaklaşık 30 kilometre güneybatısında bulunan El Udeyd askeri üssünde 11 bin ABD askeri görev yapıyor. Üs Suriye ve Irak’ta DAEŞ karşıtı operasyonlarda da etkin rol oynuyor.

7.       Petrol neden yükseldi?

OPEC üyesi Katar, günde 656 bin varil petrol üretimi yapıyor.

Petrol ihraç eden ülkeler birliği OPEC’in üyelerinden birisi olan Katar’a uygulanan diplomatik yaptırımlar, petrol fiyatlarında da sert yükselişe neden oldu.

Brent petrolün varil fiyatı yüzde 2’ye yakın yükselerek 50 dolar seviyesinin üzerine çıktı.

Katar’ın bölge ülkelerin karasularını kullanarak sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sevkiyatlarını yapamayacağı endişesi, enerji piyasalarında tedirginlik yarattı.

Japon yatırım bankası Mitsubishi UFJ, yatırımcılara gönderdiği piyasa notunda, “Bölgedeki krizin büyümesi durumunda Katar’ın OPEC’ten ayrılması ihtimali bulunuyor. Böyle bir senaryo, petrol fiyatlarında ciddi artışa yol açabilir”

8.       İran’la yakınlaşma…

Şimdiki kriz, Katar emiri Şeyh Tamim bin Hamad el Tani’nin ABD’yi İran karşısında ikiyüzlü davranmakla suçladığını iddia eden haberlerle tetiklendi.

Katar, devlet haber ajansında yayınlanan bu açıklamaların arkasında hackerların olduğunu savundu.

Suudi Arabistan’ın, uzun süredir Tahran’ın bölgedeki hedefleriyle ilgili kaygıları sürüyor.

Doha’nın, Suudi Arabistan’ın doğusunda bulunan ve Şiilerin yoğunlukta olduğu Katif kentinde, İran’ın arkasında durduğu öne sürülen terörist gruplara destek çıktığı iddia edildi.

Suudiler, Katar’ı aynı zamanda Yemen’deki Husi isyancılara destek olmakla da suçluyordu.

Yemen’de Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun bir parçası olan Doha, başka ülkelerin egemenliğine saygı duyduğunu, uluslararası ilişkilerine müdahale etmediğini savunmuştu.

 

9.       Libya krizi…

Libya’nın eski lideri Muammer Kaddafi’nin 2011’de devrilmesi ve öldürülmesinden bu yana, Libya’da kaos hakim.

Mısır ve BAE’nin desteklediği emekli General Halife Hafter, Katar’ı terörist gruplara destek olmakla suçladı.

Hafter, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin (TM) lideri. Katar ise, Libya’nın başkenti Tripoli’deki rakip hükümeti destekliyor.

Medya bombardımanı…

Katarlı emirin iddialara konu olan açıklamaları 23 Mayıs’ta basında yer aldığında, BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır, Doha’ya sert tepki gösterdi.

Dört ülke de, hızla Katar merkezli haber sitelerini engellemeye karar verdi.

Bazı ülkeler Katar uçaklarına hava sahasını kapattı.

Katar, El Cezire dahil etkin bir medya cephaneliğine sahip olmasına rağmen, gelişmeler karşısında şaşkındı.

Katarlılar bu defa, BAE’nin Washington’daki Büyükelçisi El Yusuf el-Uteybe’ye ait olduğu ve hackerlar tarafından sızdırıldığı iddia edilen e-mailleri yayınlayarak karşılık verdi.

Suudi Arabistan ise, Katar’ın medya kuruluşlarını isyana teşvik etmek için kullandığını açıkladı.

Katar Dışişleri Bakanlığı bu iddialar karşısında, “Katar’a karşı yürütülen medya kampanyası bölgede ve özellikle Körfez ülkelerinde kamuoyunu ikna etmekte başarısız oldu - bu da gerilimin neden tırmandığını açıklıyor”

KATAR, ABD’DEN 12 MİLYAR DOLARLIK SAVAŞ UÇAĞI ALACAK

ABD ile Katar arasında 12 milyar dolarlık savaş uçağı satış anlaşması imzalandı. Başkan Trump Katar’a karşı başlatılan ablukayı desteklediğini açıklamıştı.

Türkiye’nin Katar ve Suudi Arabistan’la ekonomik ilişkileri krizden nasıl etkilenecek?

 

 

 

BBC, TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ SÜRPRİZ BÜYÜMENİN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLUP OLMADIĞI SORUSUNA YANIT ARADI

 ‘Türkiye ekonomisindeki sürpriz büyüme uzun vadede sürdürülebilir mi?’ sorusuna yanıt aradığı haberinde, “Türkiye ekonomisi 2017 yılının birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5 büyüyerek beklentilerin üzerinde bir performans kaydetti. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, gayrisafi yurtiçi hâsıla (GSYH) da yılın ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,4 büyüdü”

 

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Bu oranın büyüme ortalaması yüzde 2,4 olan Avrupa Birliği’nden bile yüksek. Yüzde 5’lik büyüme oranı ile G20 ülkeleri arasında Çin ve Hindistan’ın ardından üçüncü sırada geliyoruz. Arada çok da büyük bir fark yok. (Büyüme oranı ile)Geleceğimize olan güvenimiz daha da artırmıştır. Türk ekonomisinin artık öyle ufak tefek sarsıntılarla dengesinin bozulmayacak kadar güçlü olduğunu geçen sene kanıtladık”

“Devletin nihai tüketim harcamaları kalemi ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9,4 büyüdü. Bir önceki yıla göre hane halklarının nihai tüketim harcamaları yüzde 5,1 yükselirken, gayrisafi sabit sermaye oluşumunun artışı ise yüzde 2,2’de kaldı. Bazı ekonomistler ise yüksek gelen verinin Türkiye ekonomisinin 2017 büyümesi için olumlu olduğunu ancak yatırım kaleminin güçsüz gelmesinin uzun vadede ekonomik görünümde sıkıntıya yol açacağına dikkat çekiyor”.

Ekonomist Özlem Derici Şengül’ün, “Büyüme verisinin yüzde 4,3 gelmesini bekliyorum. TÜİK’in açıkladığı veri ise beklentimden çok daha yüksek oldu. Dış talebin ve özel tüketimin kuvvetli geleceğini düşünüyordum. Kamu tarafındaki katkının ise bu kadar yüksek olmasını beklemiyordum. Toplam büyümeyi kamu tüketiminin taşıdığı görülüyor. Bir de tabii ki inşaat. İmalat sanayi yatırımlarında bir düşüş görülürken inşaatın büyümeyi taşıdığı görülüyor. Geçen yılın üçüncü çeyreğinde daralma yaşanmışken bu çeyrekte yüzde 5’lik bir büyüme yakalanması olumlu oldu. Bunda kamu tarafından verilen teşviklerin rolü büyük. Türkiye ekonomisi 2016’nın üçüncü çeyreğinde yedi yıl aradan sonra ilk defa daralma kaydederek yüzde 1,3 küçülmüştü. Türkiye ekonomisi 2016 yılında ise genel olarak yüzde 2,9 büyümüştü”

Bürümcekçi Araştırma ve Danışmanlık Kurucusu ekonomist Haluk Bürümcekçi’nin,  “Büyüme rakamında yukarı yönlü bir sürpriz oldu. Büyüme rakamlarının artık tahmin edilememesi bir sorun ve bunun araştırılması gerekiyor. Veri incelendiğinde ise özel tüketim ve kamu tüketiminin büyümede artışı sağladığı görülüyor”

“Reuters haber ajansının 19 ekonomistin katılımı ile yaptığı ankete göre büyümenin bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 4 olması bekleniyordu”

Bloomberg anketine katılan uzmanların beklentisi ise ekonominin ilk çeyrekte yüzde 3,5’lik bir büyüme kaydetmesi yönündeydi”

TÜRKİYE EKONOMİSİ, HARCAMA, TALEP VE İHRACAT SAYESİNDE GELİŞTİ

Türkiye’deki beklenenden yüksek büyümeyi, “Türkiye’nin ekonomisi, harcama, talep ve ihracatın sayesinde gelişti”

“Türk ekonomisi, yılın ilk çeyreğinde kamu harcamaları, iç talep ve ihracat hızla artarken beklenenden hızlı büyüdü’’***

 

OKYANUSLAR İÇİN VERİLEN 5 TEHLİKE ALARM

Denizler gezegenimizin üçte ikisini kaplıyor ve bize gıda, enerji ve daha birçok nimet sunuyor. Muhteşem Okyanuslar tehlike altında.

 Peki, en büyük tehditler hangileri?

1. Aşırı avlanma

Balık ve diğer deniz ürünleri sağlıklı gıdalar arasında sayılıyor ve dünya çapında çok sayıda insan proteini bol bu gıda maddeleri ile besleniyor. Eskiden denizden sadece doğanın verebildiği oranda ürün çıkartılırdı. Ama artık bu denge ortadan kalkmış durumda..

2. Denizlerde ekşime

Dünya çapında sanayileşme ile birlikte karbondioksit salınımı büyük oranda arttı.  Buna rağmen atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu sadece yüzde 40 oranında yükseldi. Çünkü denizler karbondioksiti emiyor, gaz denizde çözülüyor. Böylece denizler iklim değişimini yavaşlatıyor, ancak bunun bir bedeli var. Karbondioksit suda eridiğinde, suya karbonik asit geçiyor, su ekşileşiyor ve PH değeri düşüyor.

3. Sıcak ve ağarmış bir gelecek      

Denizler sadece karbondioksit değil ısı da depoluyor. İnsan eliyle ortaya çıkan karbondioksit salınımları ısınmaya sebep oluyor ve denizler bu ısının yüzde 93’ünü depoluyor. Bu da zorunlu olarak deniz sularının ısınması anlamına geliyor.

4. Çöp yığınları

Dünya denizleri uzunca bir süre denize açılanların, dev yolcu gemilerinin ve kıyı kentlerinin çöplüğü konumundaydı. Şimdilerde bilinç artışı olsa da okyanuslarda hâlâ büyük miktarlarda çöp toplanıyor.

5. Deniz altındaki hazine

Deniz altındaki doğal madenlere asıl hücum ise henüz başlamamış durumda. Demir ve mangan hidroksit içeren ve deniz tabanında bulunan mangan madenleri henüz çıkarılmayı bekliyor. Bunlar özellikle paslanmaz çelik üretimine yönelik metal alaşımlarda kullanılıyor. Tahminlere göre denizlerde karada bulunandan çok daha fazla miktarda, 7 milyar ton hacminde mangan bulunuyor.

 

TÜRKİYE’YE AB DESTEĞİ DENETLENECEK

Türkiye’ye üyelik müzakereleri çerçevesinde yapılan mali yardımın nasıl harcandığının Brüksel tarafından inceleneceği açıklandı.

Türkiye’nin üyelik müzakereleri çerçevesinde Avrupa Birliği’nden aldığı mali desteğin etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı mercek altına alınacak.

Görevi Brüksel’in mali kaynaklarının nasıl yönetildiğini kontrol etmek olan AB Sayıştay’ı, Türkiye’ye 2007’den bu yana ödenen 2.19 milyar Euro’nun nasıl harcandığının inceleneceğini açıkladı.

Değerlendirme sırasında harcamalar üç başlık altında incelenecek. Bu başlıklar; hukukun üstünlüğü ve insan hakları, demokrasi ve yönetim ile eğitim ve istihdam alanındaki sosyal projeler olacak.

 

 “DÜNYA BANKASI, ‘TÜRKİYE TOPARLANIYOR’

Dünya Bankası Türkiye için büyüme tahminini yükseltti.

Dünya Bankası Türkiye için büyüme beklentilerini yükseltti. Banka, Türkiye ekonomisinin 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında hızlı bir toparlanma gösterdiğini belirtti.

Dünya Bankası ‘Küresel Ekonomik Beklentiler (GEP)’ raporunun Haziran sayısında Türkiye ekonomisinin 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında hızlı bir toparlanma gösterdiğini belirtti ve Türkiye için bu yılki büyüme beklentisini 0.5 puan yukarı çekerek 3,5’e yükseltti.

Türkiye’nin 2018 ve 2019 büyüme tahminleri ise sırasıyla yüzde 3,9 ve yüzde 4,1’e revize edildi.

Raporda “2017’nin ilk verileri yükselen siyasi belirsizliğe rağmen Türkiye’deki toparlanmanın devam ettiğine işaret ediyor” denildi.

 “KIBRISLI TARAFLAR NEW YORK’TA BİRARAYA GELDİ”

Guterres, yapılan toplantı sonrasında liderler ve genel sekreterin Cenevre Konferansı’nın, 12 Ocak 2017 bildirisi çerçevesinde Haziran ayı içinde yeniden toplanması konusunda görüş birliğine vardığını açıkladı.

Metnin satırbaşları şöyle:

  • Güvenlik ve garantiler başlığının her iki toplum için önemli madde olduğu konusunda görüş birliğine varıldı.
  • Bu başlıkta sağlanacak ilerlemelerin kapsamlı bir çözüme ulaşmak ve iki toplum arasındaki güven oluşturmak ve ileride iki toplum arasındaki güveni yaratmak için önemli bir unsur olduğu.
  • Genel Sekreter Kıbrıs Özel Temsilcisi Espen Barth Eide, güvenlik ve garantiler konusunda görüşmelere yardımcı olunması ve ortak mutabakat metninin hazırlanması konusunda tüm katılımcılarla ayrı ayrı görüşecek.
  • Liderler, toprak, mülkiyet, yönetim ve güç paylaşımıyla ilgili Cenevre’de çözüm bekleyen konuları paralel bir süreçte müzakere etme konusunda anlaşma sağladılar.
  • Liderler ve Genel Sekreter tüm konuların bir biriyle bağlantılı bir şekilde ele alınması konusunda ve tüm konular üzerinde anlaşma sağlanmadan hiç bir konu üzerinde anlaşılmış sayılmayacağı konusunda görüş birliğini sağladılar.
  • Genel Sekreter Cenevre konferansının diğer katılımcıları olan garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık ile birlikte gözlemci olan Avrupa Birliği ile temasa geçecek.’

3 Haziran 2017 Cumartesi


“İSLAM 2100’E KADAR EN BÜYÜK DİN TOPLULUĞU OLACAK”

Dünyadaki Müslümanların sayısının 2015 yılı itibariyle 1.8 milyarı bulduğu belirtilirken İslam’in 2100 yılına kadar dünyanın en büyük din topluluğu haline geleceği tahmin ediliyor.

Pew Araştırma Merkezince gerçekleştirilen yeni araştırmaya göre, 2015 yılı itibariyle dünyada 1.8 milyar Müslüman bulunuyordu. Böylece İslam’ın Hristiyanlıktan sonra dünyanın ikinci büyük din topluluğu olduğuna dikkat çekildi.-

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşayan Arapların dünyadaki Müslümanların sadece yüzde 20’sini oluşturduğu, yüzde 62’sinin ise Endonesya, Hindistan, Pakistan, Bangladeş, İran ve Türkiye dahil Asya ve Pasifik’teki Arap olmayan ülkelerde yaşadığını,

Bu arada, halen en kalabalık Müslüman ülkesi Endonezyadır. Ancak 2050 yılına kadar Hindistan, nüfusunun çoğunu Hindu dini mensupları oluşturmaya devam etse de en çok Müslümanın yaşadığı ülke olacağı belirtildi. 2050 yılına kadar ABD’de yüzde 2,1’e çıkacak Müslümanların oranının Avrupa’da yüzde 10’a yükseleceğini de tahmin etti. 

BARIŞ ENDEKSİ

Küresel Barış Endeksi’ne göre ‘terör tehdidi ve siyasi huzursuzluklara rağmen daha barışçıl hale gelen 163 ülkeli endekste dünyanın en barışçıl ülkesi İzlanda.

10 yıldır liste başı İzlanda yine dünyanın en barışçıl ülkesi olarak ölçülürken, İzlanda’yı Yeni Zelanda, Portekiz, Avusturya, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Kanada ve İsviçre izledi.

Listede ilk 10 sıranın sekizi Avrupa ülkesi.

ABD, 11 puan düşüşle 114’üncü sıraya gerilerken,  Kuzey Amerika kıtası, Avrupa’nın arkasından en barışçıl ikinci bölge olarak listede yer aldı.

Türkiye’deki siyasi durumun son yıllarda darbe girişimiyle kötüleştiği,

Türkiye ayrıca, Danimarka, İsveç ve Fransa’yla beraber, 2015’ten bu yana terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin en çok olduğu ülkeler arasında gösterildi.

TÜRKİYE’NİN AB MARATONU BAŞLIYOR

Türkiye AB ile yeniden masaya oturuyor. Önceliği serbest dolaşım olan Türkiye, AB ile sorun yaşanan konuları bir yıl içinde çözmeyi planlıyor.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile geçen haftaki görüşmesinin ardından AB ile yeniden masaya oturulacak.

Türkiye’nin 12 ay içinde tamamlamayı planladığı konular arasında,

Gümrük Birliği’nin güncellenmesi;

Serbest dolaşım,

Terörle Mücadele Yasası,

Siyasal diyalog,

Enerji ve ekonomi alanında işbirliği ile

Basın ve ifade özgürlüğü yer alıyor.

Türkiye, AB ile sorun yaşanan konuları AB’nin taleplerini de dikkate alarak bir yıl içinde çözmeyi planlıyor.

Türkiye için masadaki en önemli konu vize serbestisi anlaşmasının bir an önce yürürlüğe girmesi. Ancak bu konuda gerekli şartlardan biri olan Europol Anlaşması henüz imzalanmadı. Türkiye’nin Avrupa polisi olarak bilinen Europol ile operasyonel işbirliği konusunda 1 Mayıs’a kadar imza atması gerekiyordu. Bu imza atılmadığı için sürecin yeniden başlaması gerekiyor. Serbest dolaşımın hayata geçebilmesi için gerekli 72 kriterin, 7’si tamamlanmayı bekliyor.

Türkiye ayrıca, Mülteci Anlaşması ile 3 artı 3 olarak taahhüt edilen 6 milyar euronun tamamının 2018’in sonuna kadar aktarılmasını istiyor.

İki tarafın da, terörle mücadelede işbirliği için karşılıklı adım atması bekleniyor. Bu çerçevede, istihbarat paylaşımı ve terör şüphelilerinin hareket kabiliyetini sınırlamak için uçuş verilerinin paylaşımı ele alınacak. Ayrıca geçen yıl çıkarılan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun AB’nin isteği yönünde değiştirilmesi de gündemdeki konular arasında. AB uzun süredir, terör tanımının yumuşatılmasını istiyor. Bu konuda geçen yıl Konsey’den heyetler Adalet Bakanlığı ile ortak çalışma yürütmüştü. Ancak 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bu çalışmalar askıya alındı. Konu henüz netlik kazanmış değil.

Diğer taraftan masada AB’nin dile getirdiği bir diğer önemli başlık basın ve ifade özgürlüğüyle ilgili kısıtlamaların, baskıların kaldırılıp, bu alanda normalleşmeye dönülmesi.

Türkiye’nin AB üyesi ülkelerle zaman zaman yaşadığı politik sıkıntıların çözümü için siyasal diyalog toplantılarının da düzenlenmesi planlanıyor. Ayrıca yol haritasında enerji ve ekonomi alanında işbirliği de, ayrı bir başlık altında kapsamlı ele alınacak.

İki tarafın da üzerinde uzlaştığı ve sessiz sedasız tamamlanan konuların başında Gümrük Birliği’nin güncellenmesi var. İki taraftan teknik heyetlerin 13 Haziran’da ele alacağı Gümrük Birliği Anlaşması, Türkiye açısından çok köklü değişiklikler içeriyor. Bugüne kadar sadece sanayi ürünlerinde 3. ülkelerle olan ticarette gümrük korumasını kaldıran hükümet, tarım ve hizmet sektöründe de korumayı kaldıracak ve Türkiye yabancı ülkelerden gelen tarım ürünlerinden vergi almayacak.

Bu başlık altında, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları alanının özel yasalarla korunması gündemde. Yine AB’nin talepleri doğrultusunda Türkiye ikinci el pazarında da gümrük vergilerini kaldırıyor. Bu en çok ikinci el otomobil pazarını etkileyecek. Özellikle Almanya gibi otomotiv devi ülkelerden gelen ikinci el taşıtların ülkeye vergisiz girmesinin, Türkiye pazarını olumsuz etkilemesi bekleniyor. İlaç endüstrisinde de, orijinal ilaçların patent koruma sürelerinin uzatılması gündemde. Yeni düzenlemeyle yerli jenerik ilaçların piyasası daralacak.

5 SORUDA TARTIŞMALARIN ODAĞINDAKİ DOMATES’İ DERLİYELİM


Domatesin ekonomik olarak Türkiye gündeminde neden bu kadar çok yer kapladığını,

1. Domates fiyatları gerçekten yükseldi mi?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son açıkladığı verilere göre Nisan ayında domates yüzde 61 ile fiyatı en çok artan ürün oldu.

Böylelikle domatesin kilosu markette 5,50 liradan alıcı buluyor.

Ancak İstanbul’da bu fiyatın 10 liraya kadar çıktığı aktarılıyor.

2. Domates fiyatlarındaki yükselişin sebebi nedir?

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Bayraktar, Nisan ayında domates fiyatlarındaki yükselişin sebebini, “Domateste örtü altında ara dönem olmasına bağlı olarak hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyatlarda artışa yol açtı” diyerek açıklamıştı.

Uzmanlar, domateste sera ürünlerinin piyasaya girmesi ile beraber fiyatlarda artış yaşandığını ancak tarla domateslerinin piyasaya çıkmasıyla domates fiyatlarında düşüş olacağını vurguluyor.

3. Türkiye ve Rusya arasındaki domates tartışması neden kaynaklanıyor?

Türkiye’nin Kasım 2015’te bir Rus savaş jetini düşürmesinin ardından Rusya, arasında domatesin de olduğu 21 tarım ürününün Türkiye’den ithalatına yasak getirdi.

Yasak gelmeden önce Türkiye, Rusya’ya 260 milyon dolarlık bir domates ihracatı gerçekleştiriyordu.

İki yıl içinde ilişkilerin normalleşmesiyle bu yasaklar teker teker kaldırıldı.

Rusya’nın domates ithalatına uygulanan kısıtlamaları kaldırmayacağı bildirildi.

4. Rusya’nın Türkiye’den domates ithalatı yasağına gösterdiği gerekçe nedir?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ‘Türk domateslerinin lezzetli’ olduğunu söylese de Rusların yerel üreticiyi desteklemek için Rus domatesi yemesi gerektiğini belirterek, “Üreticilerimiz büyük krediler aldılar ve bu iklimde sera kurmak uzun süreli bir yatırım istiyor. Bu yüzden bu alandaki kısıtlamalar sürdürülecek”

Rusya Başbakan Yardımcısı Arkady Dvorkovich ise domates endüstrisindeki kısıtlamaların 3-5 yıl daha sürebileceğini aktardı.

5. Türkiye’nin Rusya’nın domates ithalatı yasağına cevabı ne oldu?

Rusya’nın Türkiye’den domates ithalatına getirdiği yasağa Türkiye’nin cevabı buğday başta olmak üzere Rusya’dan gelen bazı tarım ürünlerine yüzde 130 gümrük vergisi uygulanması oldu.


TRUMP, İKLİM ANLAŞMASINDAN ÇEKİLECEKLERİNİ AÇIKLADI

ABD Başkanı Donald Trump Paris iklim anlaşmasından çekileceklerini duyurdu.

Trump, haberin duyulmasından kısa süre sonra “Paris anlaşmasıyla ilgili kararımı birkaç gün içinde açıklayacağım” ve Anlaşmanın ülkesinin çıkarlarına zarar verdiğini savunan Trump, iklim konusunda ‘daha adil bir anlaşma’

Neden önemli?

Bundan iki yıl önce 200 ülkenin katılımıyla gerçekleşen zirvede, küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar iki derecenin altında tutulması için anlaşmaya varılmıştı. Anlaşma, karbondioksit ve diğer fosil yakıtlardan çıkan gazların emisyonlarını azaltarak küresel ısınmayı kısmen sınırlamayı hedef alıyordu. Anlaşma uyarınca ABD, 2025 yılına gelindiğinde, gaz emisyonlarını 2005 yılındaki düzeyinden yüzde 26 ila 28 oranında daha düşük düzeye getirme sözü vermişti.

PARİS İKLİM ANLAŞMASINI DERLEYELİM

ABD Başkanı Donald Trump, sera gazı emisyonunda dünya sıralamasında ikinci sırada yer alan ülkesinin Paris İklim Anlaşması’ndan çekildiğini ve  bu kararın dünya için ne ifade ettiği sorusuna yanıt arıyalım.

1.ABD Başkanı Donald Trump’ın iklim anlaşmasından çekilme kararı, küresel iklim mücadelesi için ne anlama geliyor?

Amerika Birleşik Devletleri, küresel ısınmayı tetikleyen karbondioksit üretiminde ikinci sırada yer alıyor. Bu nedenle küresel ısınmayı Amerikan sanayisinin rekabet gücünü azaltmak isteyen Çin’in "uydurması" olarak tanımlayan Trump’ın emri ile alınan karar, büyük önem taşıyor. ABD’nin Barack Obama döneminde verdiği iklim taahhüdünden geri adım atması her yıl atmosfere 3 milyar ton daha fazla karbondioksitin karışması anlamına geliyor. Bir başka değişle, ABD’nin bu kararla 2020 sonuna kadar 0.1 ila 0.3’lük küresel sıcaklık artışına neden olacağı belirtiliyor.

2.Paris İklim Anlaşması’nda yaklaşık 200 ülkenin imzası var. Anlaşmaya sırtını dönen ABD’yi başka ülkeler izler mi?

En büyük endişe, karbon emisyonunda ilk sırasında bulunan Çin’in de ABD’nin izinden gitmesi. Sanayisi ağırlıklı olarak kömüre dayalı olan Çin’in böyle bir karar almaması için Avrupalı ülkeler devrede. Brüksel, dünyanın en büyük ekonomilerinden Çin’in temiz enerjiye yönelmesinde işbirliği için görüşmeler yürütüyor. Çin de 2020’ye kadar yenilenebilir enerji kaynaklarına 360 milyar dolar yatırım yaparak 13 milyon yeni iş yaratacağını aktarıyor. Küresel ısınmayla mücadelede önemli bir diğer ülke ise Hindistan. 1.3 milyarlık nüfusuyla Hindistan, sera gazı salımında üçüncü sırada yer alıyor. Hindistan da enerji dönüşümü planına sadık kalacağının sinyalini veriyor. Hindistan, 2022’ye kadar elektrik üretiminin yüzde 40’ını fosil kaynaklardan üretmeye son vereceğini söylüyor.

3.Trump’ın reddettiği Paris iklim anlaşması ne içeriyor?

190’dan fazla ülke tarafından 2015’te onaylanan Paris İklim Anlaşması, sera gazı emisyonunu 2030’a kadar 56 milyar ton düşürmeyi hedefliyor. Bu hedefle küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutulması isteniyor.

Hukuki olarak bağlayıcılığı olmayan anlaşma çerçevesinde her ülkenin kendi iklim hedefleri bulunuyor. ABD’nin iklim hedefleri, 2025’e kadar ülkenin sera gazı salımını yüzde 26 ila yüzde 28 düşürmesini öngörüyor.

4.Hedef neden 2 derece? Sıcaklığın 2 derece artması insanlık için ne anlama geliyor?

Uzmanlar, küresel sıcaklığın 2 derece artmasının geri dönüşü olmayan etkileri olacağı konusunda uyarıyor. Uyarıların başında buzullardaki erimenin hızlanması geliyor. Bu durumun, deniz seviyesindeki yerleşimleri su altında bırakacağı ve iklim mültecilerin ortaya çıkaracağına dikkat çekiyor. Diğer tehditlerse kavurucu sıcaklar, kuraklık, kıtlık ve şiddetli fırtına riski olarak sıralanıyor.

5.Küresel ısınmayı ne tetikliyor?

Küresel ısınma, atmosferde biriken gazların bir tabaka oluşturarak sıcaklığı arttırması sonucu ortaya çıkıyor. Sera etkisi olarak adlandırılan bu durumun oluşmasında petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanılması önemli bir rol oynuyor. Tarım için kullanılan gübreler, hayvancılık faaliyetleri de büyük oranda sera gazı emisyonuna neden oluyor. Sera gazları arasında karbondioksit, metan ve ozon yer alıyor.

6.İklim değişikliği tehdidi karşısında Türkiye’nin bir yol haritası ne?

Paris Anlaşması’na imza atan ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. Türkiye bu imza ile sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar yüzde 21’e kadar azaltma taahhüdünde bulundu. Ancak Türkiye yeni enerji politikaları çerçevesinde yerli kömüre yöneleceğini de duyurdu. Enerji Bakanı Berat Albayrak, Şubat ayında yaptığı açıklamada Türkiye’nin yerli kömüre dayalı elektrik üretimini artırmayı hedeflediğini açıklamıştı. 2023’e kadar yerli kömür, güneş ve rüzgâra dayalı toplam 15 bin megavatlık enerji santrallerinin devreye girmesi hedefleniyor.