30 Eylül 2016 Cuma


                   MUSUL

 

 2014 te Musul DAEŞ tarafından işgal edilmişti. Musul’un işgali ile orta doğuda tüm dengeler değişmişti ve Musul; Irak’ın ikinci büyük şehridir.

Tüm dünyanın terörist olarak gördüğü DAEŞ (İŞİD)  ile dünya savaşmasına rağmen Suriye’de ve Irak’ta önemli yerleri halen işgal etmektedir. 

2016 yılında önemli konulardan biride Musul’u DAEŞ’ ten temizlemek için koalisyon ile savaşa girileceği yönündedir.

Burada önemli olan hususları irdelememiz gerekmektedir.

*YPG Haziran ayında DAEŞ’ ten Menbiç ‘in kurtarılması için Birkaç günde biteceğini Düşünerek girdiği savaşı 3 ay gibi zamanda ağır kayıplarla bitirebildi. ABD’nin hava desteği ve katkılarıyla DAEŞ, Menbiç’ten zor temizlendi.

*DAEŞ’ in son dönemde yeni bir savunma sistemi de Geliştirdiği de görülmektedir.

Şehirde sadece evlerin içinde savaşmanın mümkün olmadığını gördü. Buna karşılık yüzlerce metre bazen bir kilometre uzunluğunda yerin 5-6 metre derinliğinde tüneller kazıp patlayıcı tuzaklarla yeni bir savunma pozisyonuna girdi. Tıpkı Vietnam savaşı gibi tuzaklar kurulduğu gibi.

Sivillerin bu şehirlerde yaşaması ve sivilleri canlı kalkan olarak ta kullanması operasyonların kolay olmayacağı göstergesidir.

*DAEŞ Musul’da Menbiç’de sergilediği savunmayı Musul’da gösterirse o zaman bu savaşın uzun süreceği ortadadır.

*Musul çevresinde büyük olan ( Hamdaniye, Başika,) Onlarca kasaba DAEŞ ’in elindedir. Musul’a girerken bu kasabalarında DAEŞ’ ten temizlenmesi gerekmektedir.

*Türkiye’nin hedefinde olan Rakka ve Menbiç te önemlidir.

*Bölge haberlerine göre Menbiç’ten PYD/YPG ’nin Çekilme sürecinde olduğu ve bu durumda Türkiye’nin Menbiçe yönelmesinde PYD/YPG‘den boşalan bir yeri yani Menbiç’i güvenli bölgeye katmış olacak gibi,

Bu durum da PYD /YPG ninde Menbiç ve Cerablustan vazgeçeceğini düşünmek saflık olur.

Suriye’de PYD’nin bulunduğu alanlarda ABD bayraklarının asılmasını PYD kendiliğinden ABD’nin Bayraklarını astı şeklinde mi değerlendirelim? Yoksa ABD tarafından asılan bu alanlardaki ABD bayrağını ABD’nin destek verdiği alanlardır uzak durulması yönünde mi algılamak gerekir.

*Musul savaşında Irak Ordusu ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Peşmergeleri DAEŞ ile

Savaşmakta tecrübeli  olduğunu söylemekte zorlanıyorum.
*Musul operasyonuna İran yanlısı Iraklı Şiilerin katılması Musul işgal sonrası önemlidir.

Türkiye, Musul kurtarılırken, Iraklı Şii milislerin şehre girmesini istemiyor. Musul işgalinde Sünni Türkmenlerin bir kısmı DAEŞ’e destek vermişti. Musul’da Türkmen nüfusa sahip olan Telafer’de Şii ve Sünni Türkmenler arasında bir iç savaş ya da “intikam” savaşı çıkmasından büyük endişe ediyor.

*Heşbi Şabi gibi Şii militanlıların bu operasyona katılması, Musul savaşının daha kanlı Geçmesine neden olacaktır.  Çünkü Heşbi Şabinin katıldığı tüm operasyonlarda ‘’insanlık suçu’’ ve ‘’ savaş suçu ‘’ işlediğine dair deliller bulunmaktadır.

*Heşbi Şabi milislerin katıldığı böylesi bir operasyonda Peşmerge aynı cephelerde Katılmayacağı konuşulmaktadır. Musul kurtarıldıktan sonra da Musul’un kuzey ve batısındaki stratejik yerleri tekletmeyeceği ve Musul şehir merkezine de destek kuvvetli olarak sınırlı bir güçle katılacak gibi değerlendirmeler yapılmakta.

*Uzun sürecek Musul operasyonu beraberinde başka sorunlara da gebedir. Türkiye açısından Göç, Ekonomik Ve şehitlerimiz.

*Muslu’da 2 milyon insan yaşamaktadır. Böyle bir operasyonda yaklaşık 1.500.000 insan Göç edebilir. Heşbi Şabi bu operasyona katılırsa bu sayı daha çok artar.

*Musul’a yakın bölgeler Peşmerge güçlerinin elinde olduğundan Göçün yönü muhtemelen Kürdistan

Olacaktır.

*DAEŞ yönetiminde iki yıl yaşamış Sünni Arap göçmeni Kürdistan bölgesine göç etmesi halinde

Bu Kürt bölgesinde Kürtlerin güvenliği için büyük tehlikelere sebep olacak gibi. Yine bu 2 milyon insan 2 yıl gibi DAEŞ yönetiminde yaşamış insanların psikolojik sorunlarla karşı karşıyadır. İyi bir sağlık ekibinin de mülteci kamplarında olması gerekir.

*Muslu’dan tahmini göç edecek 1.600.000 insan IKBY topraklarında kurulacak mülteci

Kampında barınmalarında büyük maddi külfetleri de beraberinde getirecektir. 1 mülteci için günlük 5 dolar harcansa aylık 240 milyon dolar yapar. Tüm dünyanın IKBY ‘ne bu mülteciler için ayırdığı para 260 milyon dolardır.

Unutmayalım ki Önümüz kış aylarıdır. Açlık, Susuzluk, hastalık ve Güvenlik gibi sorunlarda ekli yelim.

Türkiye bu güne kadar Suriye mültecilerine harcadığı para 25 milyar dolardır. Tüm Dünya Türkiye’ye ne kadar yardım etmiştir? Veya yardım edilecek için verilen sözleri anımsayalım ve bu sözlerden ne kadar Türkiye’ye ödenmiştir.

*IKBY ’nin Ekonomik durumu ise; zaten 2 milyona yakın göçmenin olduğu ve Musul’dan Gelecek 1 milyonun üzerinde Arap mülteciyi de kaldırması mümkün görünmemektedir. Zira IKBY zaten ağır ekonomik kriz yaşamakta ve bugün devlet memurlarının maaşları da aylarca ödenememektedir.

Ekonomik kriz ve yolsuzluğun yaşandığı Kürt bölgesinde diğer siyasi partiler şimdiden sert şekilde gündeme getirdikleri gibi ilerde çatışmalara dönüşmesi ve Kürdistan’ın fiili bölünme si gündeme gelebilir. Böyle bir bölünmenin Türkiye için risklerini düşünmek dahi istemiyorum.

(Bu konuda sayfamda daha önce yazdığım tespitler mevcuttur. Tekrar okunmasını öneririm)

*PKK ve PYD ise Musul operasyonuna katılmak ve DAEŞ ile savaşmak isteyecektir. Türkiye Bu konuda kesin kararlıdır. Bu tür operasyonların hiç birinde PKK veya PYD’nin katılmasını istememektedir. Suriye için oluşturulan Koalisyon güçler, ABD ve Rusya da dâhil Türkiye’nin bu kararlılığına karşı duruş sergilenmeyecektir. Zira Türkiye Suriye’de kara savaşındadır. Çünkü koalisyon güçlerinin hiç biri karadan Suriye’ye ve Irak’a girmek istemediğini anımsayalım.

*Gerek Irak ve gerekse Suriye’de Daha önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi Kürtlerin DAEŞ ile savaşması ve savaşı yürütmesi ve hatta bazı yerleri DAEŞ ‘ten geri alınması Avrupa’da, ABD, Rusya ve hatta Dünya’da Kürtlere prestij kazandırmıştır. Kürtlere Dünyanın bakışı değişmiştir uluslararası ilişkilerinde de destek vermişlerdir. Ortadoğu’da DAEŞ ‘e karşı tek güvendikleri Kürtler olduğunu söyleyebiliriz.

*Musul operasyonun bir diğer önemi ise, Kürtlerin sermayesi olan DAEŞ ile savaş, Musul savaşı

sonucunda bu sermaye tükenecektir. Bu nedenle Musul savaşının sonunu beklemeden IKBY başkanı Sayın Mesud BARZANİ, Bağımsız devlet olma girişimi için adım attı ve Referanduma gidileceğini açıkladı.

*Musul operasyonunda Musul’un siyasi ve idari durumu da oldukça önemlidir.

Musul’da yaşayan Kürtler, gayri Müslüm azınlıklar, Şiiler, Arap Sünniler ve diğer etnik grupların yaşamları güvence altına alınmalıdır.

Musul’un idari yapısı yeniden düzenlenmelidir. (Musul toprak bütünlüğü içinde bölgelere ayrılması gibi) Aksi halde yeni sorunlara gebedir.

*Heşbi Şabi Musul savaşın sonunda Kerkük’e yöneleceği ve bununda silahlı çatışmaya Dönüşeceği muhtemelen kuvvetlidir.

Musul operasyon öncesinden Musul operasyon sonrası için Heşbi Şabi için güvenlik tedbirlerinin şimdiden alınması gerekmektedir.

*Musul operasyonu zorlu bir sürecin başlangıcıdır.

*Musul Savaşın da önemli olan Burada önemli olan;  Musul Savaşın Uygulama biçimi katılan güçlerin durumu, askeri, ekonomi, siyasi ve insani boyutunu etkileyecektir.  En önemlisi Türkiye’deki etkisi yönündeki gelişmelerdir.

Av. Mesut DEĞER
Araştırmacı Yazar
22 Dönem Diyarbakır Milletvekili

Mesut Değer  Facebook -  Twitter - Blogger

 

 

 

 

 

 

 

21 Eylül 2016 Çarşamba


KARDEŞ KAVGASI YERİNE KARDEŞ SEVGİSİ

12 Eylül 2016 tarihinde şort giydiği için otobüste kadına tekme atılması ve bu Tekme atma Olayı küçümsenmeyecek bir olaydır. Bunun temelinde Laik - Anti laik kavgasını başlatmaktır.

Tıpkı Türk – Kürt kardeş kavgası yaratmak gibi, Mezhep kavgasına dönüştürmek gibi,

Bugün Karadeniz’de başlatılan halkın silahlanmasının altında yatan gerekçe de bu gözükmektedir.

Evet, Karadeniz bölgemizde silahlanmanın arttığı günlerde Karadeniz bölgesinde yaşayan ve Kürtlüklerini unuttukları halde Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olduğu yerlerde toplu olayların olmasını düşünmek dahi istemediğimiz bazı provokasyonların iş başında olması muhtemel.

Günümüzde 11 Eylül 2016 tarihlerinde Sinop ilimizde yaşanan olaylar gibi.

17 Eylül 2004 tarihinde Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde, terörist zannederek 2 kişiyi öldürdükleri, 2 kişiyi de yaralanan olaylarda azınlık ve bir arada ikamet eden Kürtlere yönelik Kahraman Maraş katliamı yaratmak gibi

Unutmayalım 15 Temmuz Darbesinin altında yatan gerekçelerden biride kardeş kavgası ve bir iç savaş yaratmaktı.

79 milyon insanımız; Türkiye’de bir iç savaş yaratmak isteyen FETÖ ve Paralel Yapı Terör örgütlerinin oyununa gelmememiz gerekir.

Bu çerçevede otobüste şort giyen hanımefendiye Tekme atmak ta bu anlamda önemlidir.

‘’Ben istediğimi giyerim ‘’mantığıyla bakmak veya ‘’kadına şiddete hayır ‘’ diye değerlendirmek olayı sulandırmaktır. Bir iç kavganın başlatılmasına alet olmaktır. Elbette kadınların giyim kuşamıyla kendini yansıtmalıdır ve yaşamalıdır ve ifade edebilmelidir. Burada hem fikirim ve destekleyicisiyim.

Bu konu ayrıdır ve Türkiye’de bir iç savaş yaratmak ise ayrıdır. Ben tekmeyi bu anlamda önemsiyorum. Karşıyım. Tepkiliyim.

Ama kardeş kavgasına ve laik – anti laik veya Muhafazakâr – cumhuriyetçilik kavgasına daha çok karşıyım. İnsanların kendilerine yakışır şekilde giyim ve kuşamları ile birlikte varlıklarını sürdürebilmelidir ve düşüncesiyle de toplumda yer aktif olarak almalıdır.

Bu konuda dikkatli ve uyanık olmalıyız.

6 Eylül 2016 Salı


2000 ‘Lİ YILLARI GÖZDEN GEÇİRELİM

1.       24.OCAK.2001 Diyarbakır il Emniyet Müdürü Gaffar OKAN ve 5 polisimizin Şehit edilmesi

Olayı.

Olay Tüm boyutlarıyla, failleriyle açıklanmıştı. Olay gerçekten aydınlatılmış mıydı?

2003 yılında TBMM de olayın aydınlatılması için Meclis araştırma komisyonun kurulmasını talep etmiştim ve konuyla ilgili yaptığım açıklamalar,

2.       Necip Hablemitoğlu, evinin önünde uğradığı suikast sonucu 18 Aralık 2002 tarihinde hayatını

Kaybetmiştir.

Köstebek, Dr. Necip Hablemitoğlu'nun Gülen hareketinin yapılanmasını, hedeflerini, söylemlerini ve eylemlerini konu alan kitabıdır.

Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, Doçent Doktor Necip Hablemitoğlu cinayetini ile Fettullah Gülen gündeme gelerek olayın değişik boyutu tartışılmaya başlandığını bu nedenle, olayın araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergem. 14/01/2003

18 Aralık 2002 de Ankara’da FMC olarak öldürülen Doçent Necip HABLEMİTOĞLU Cinayetinin araştırılması için ortaya koyduğum gerekçeler 13 yıl sonra yeniden gündeme gelerek tartışılmaya başlandı ve FMC dosyası yeniden açıldı.

3.       Şemdinli Davası savcısı Ferhat SARIKAYA 2006,

Savcının gündeme getirdiği iddianame ile Türkiye’yi arkasına alması ve büyük destek alması ile başlayan süreçte,

Savcının; Bu iddianameyi yazacak bilgi, beceriye, tarihe, dayalı yeteneğinin olmadığını ve bunu yazıp eline verdiler yönündeki açıklamalarım,

4.       Hrant Dink, Ermeni gazeteci. 19 Ocak 2007 tarihinde saat 15.00 sıralarında, genel

Yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırı neticesinde hayatını kaybetti,

Hrant DİNK ile ilgili, Olayın olduğu tarihlerde dönemin İstanbul Emniyet Müdürü ile yapmış olduğum tartışmalarım ve o tarihlerde olayla ilgili yaptığım basın açıklamalarıma bakarsak, bugün ortaya konulan ve toplanan delillere göre ve olayın işleniş şekli ile ilgili bulguları ben 2007 deki yaptığım açıklamalarımda zaten mevcuttur.

5.       2008 Ergenekon dava sürecinin başlangıcı;

Ergenekon, Balyoz ve bunun gibi birçok açılan davalarla ilgili ve sürece dönelim.

O yıllarda gündeme bomba gibi düşen olaylarda her akşam Televizyonlarda haber olarak verilen ‘’ Ergenekon’un 1 numarası nasıl? Kimdir? Kimliği ve şekli nedir? İşte 1 numara Ankara’da şu evde oturduğu veya şuraya gittiği’’ yönünde yapılan haberleri anımsayalım.

‘’ Ergenekon’un 1 numarasının peşine verildiği ve bu nedenle yüzlerce kişi tutuklandığı ve halen tutuklanmaların devam ettiğini, ben şimdi soruyorum. Bu Ergenekon’un peşine veren ve bu olayları yapan ve kişilerin yakalanmalarını, tutuklamalarını yaptıran karşı Ergenekon’un 1 numarası kimdir? ‘’

2008 de bu konuda yaptığım basın açıklamalarım bu yönde.

6.       HSYK, adli yargı kararnamesiyle Ergenekon davasına bakan özel yetkili Cumhuriyet Savcısı

Zekeriya Öz’ün görev yaptığı dönem sürecinde,

‘’ Bu savcının Ergenekon davasını ve soruşturmaları yaptıracak bilgiye, deneyime, tecrübeye sahip değildir. Hatta bu savcının akli dengesinin yerinde olup olmadığı yönünde tam teşekküllü hastaneden rapor alması gerekir ‘’

Şeklindeki açıklamalarım.

7.       Diyarbakır, Kulp ve Lice ilçelerinde Toplu mezarların bulunması ve üzerine gitmem ve yargı

Sürecini takip etmem Ve bu yöndeki açıklamalarım,

8.       TBMM de Faili meçhul cinayetlerin araştırılması, Futbolda ve sporda şike davalarının

Araştırılmasını,

Olağan üstü Hal bölgesinde 1987-2002 yılları arasında yaşanan olayların araştırılmasını,  

Yargının siyasallaşmasının önlenmesi gerektiğini ve yargının siyasallaşmaması gerektiği yönündeki TBMM’ de konuşmalarım ve gündeme getirmem,

Türkiye’de metre kareye 1 çete düşüyor diyerek devlet içindeki yapılanmaları gündeme getirmem, Fettulah Gülen ile ilgili önergelerim,

Mardin ili Kızıltepe ilçesinde öldürülen çocuk Uğur KAYMAZ olayın aydınlatılması için yargı sürecini takip etmem,

Gümüşhane Şiran ilçesinde tıpkı Maraş gibi, Sivas gibi katliam yapılma projesini engellemem, Eskişehir, Mersin ve Bilecik Bozüyük’te planlan katliamları ortaya çıkarmam ve olayların üzerine gitmem,

 Bunun gibi yüzlerce olayları takip ederek 2002-2007 yılları arasında milletvekili sürecimde ve sonraki yıllarda da yaptığım çalışmalar sonucunda elbette hedef olacaktım.  

Düşünüyorum da Milletvekillik dönemimde ele aldığım tüm önemli konular yıllarca sonra gündeme gelmektedir. Ama 2007 seçimlerinde seçilmemem için ne kadar çok gerçek veya tüzel kişiler devrede olmuş ki ve bugüne kadar tarafıma yapılan saldırıları daha iyi anlamaktayım.

Allah büyüktür.

Saygılarımla