MESUT DEĞER; ‘’ÇÖZÜM SÜRECİNİN DEĞERİ
BİLİNMELİ’’
Sivil Haber Gazetesinin yazarı Reyhan
Aydın CHP'li Mesut Değer ile çözüm sürecini değerlendirdi.
25 Kasım 2014 Salı 00:07
REYHAN AYDIN: Bize kendinizi tanıtır mısınız?
MESUT DEĞER: Ben
Mesut Değer 1959 Diyarbakır doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Ankara’ da
tamamladım. Daha sonra İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum.
Uzun yıllar avukatlık yaptıktan sonra 1992 yılında CHP
Diyarbakır İl Başkanı olarak atandım.1999’ dan 2011 yılına kadar CHP Genel
Merkez Yöneticiliği, MYK Üyesi, Genel Sekreter Yardımcılığı, Genel Başkan
Yardımcılığı ve 22. Dönemde Diyarbakır Milletvekilliği yaptım. Aynı dönemlerde
TBMM’de İnsan Hakları Komisyon Başkan Vekilliği görevlerim de oldu.
Siyasetimiz, mesleğimiz ve yaşam tarzımız, bir Diyarbakırlı duruşuyla
süregeldi.
REYHAN AYDIN:
Siyasete girme sebebiniz nedir?
MESUT DEĞER: Babam’ da 1960’lı yıllarda Demokrat Parti
Diyarbakır İl Başkanı iken 60 ihtilali olduğunda tutuklanmış, bir yıl ceza
evinde kalmıştı. Daha sonra 60-80 yılları arasında önce Demokrat parti, Adalet
Partisi, daha sonra CHP Milletvekili idi. Aileden gelen bir siyasi duruşun
içinden geliyorum. 1992 yılında CHP kurulduğu dönemde, Diyarbakır CHP Kurucu İl
Başkanı olarak, ben atandım.
REYHAN: İlk olarak
ülkemizin sıcak gündemini oluşturan
‘’Çözüm sürecinin’’ değerlendirebilir misiniz? Sürecin başlangıcı, gelişimi ve son durumu
hakkında bizlere bir değerlendirme yapar mısınız?
MESUT DEĞER: Çözüm
süreci önemlidir. 2013 yılında çözüm süreciyle ilgili İmralı’nın başlattığı 21
Mart Nevruz’unda Diyarbakır da okunan mektuptan sonra, silahın bırakılmasıyla
bu süreç başlatıldı. Bu süreç çok önemli bir süreçtir. 2013’ den başlayan, bu 1,5 yıl süresi
içeresinde, Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgesinde Kürt bölgesinde ve
Kürdistan’da, Çözüm Süreci hangi olumlu
değişimlere oldu, ne oldu? İnsanların
yaşam tarzında, ticari, ekonomik, turizm
ve diğer her alanda olumlu değişiklikler olmuştur. Terör, cinayet olaylarının
veya herhangi bir olumsuz olay olmadan, halkın normal yaşamlarına devam etmesi
insanların umutla beklediği bir ortamdı. Türkiye’de geçmiş yıllarda
biliyorsunuz, 1923‘lerden bu güne kadar kurulan hükümetlerde görev alan
kişiler, başbakanlar bu sorunun çözümüne yönelik çeşitli söylemleri olmuştu.
Özellikle de 1991 ‘ de Demirel, Kürt Realitesini tanıyacağız. Cem Boyner,
siyasetle ilgili, kardeşlikle ilgili, dağların bombalanmasıyla, ilgili flaş
isimdi ve açıklamalar yapmıştı. Mesut
Yılmaz’ın “Avrupa Birliğine giden yol
Diyarbakır’dan geçer”, Mehmet Ağar, dağdan ovaya inilmesinden bahsetmişti. ,Bu
süreçlere bıktığımız zaman hiçbir adım atılmamıştır. Sorunun çözümüne yönelik
ilişkin ilk defa, Ak Parti hükümeti “ Kürt sorununu ben çözeceğim” demiş ve
Sayın Tayyip Erdoğan Kürt halkında umut uyandırmıştır. Halk tarafından bu çok
önemli bulundu. Herkes de sorunu bitirme yönünde mutabık kalıp, çözüme sıcak baktı. Ben de CHP’ li olarak bu
sürece, CHP’nin düşüncesinin dışında destek verdim. Çünkü akan kan dursun
istiyordum!
Çözüm süreci bu açıdan çok önemliydi. Gelinen süreçte çözüm
sürecinin bu günkü aşamasında, 6-7 Ekim
olaylarına kadar geçen süreç içersin de insanlarda olumlu bir kanaat oluşmaya
başlamıştı. 6-7 Ekim olaylarından sonra bende oluşan kanaat neydi. Gerçekten
çözüm süreci var mıdır? Var ise bu çözüm sürecini ortaya konulması ve
irdelenmesi gerekir. Yol haritasının belirlenmesi lazım, doğru burada,
budur.
Tabi ki, yol haritasını çizerken veya çözüm sürecinin her
aşamasının açıklamanın bir gereği yoktur. Bence, çözüme giderken her şeyin kamuoyuna
açıklanması da doğru değil. Ama bazı konuların, 77 milyona doğru anlatılması,
izah edilmesi ve nedenlerinin bilinmesi lazım. Çünkü Türk halkı da acaba
Türkiye bölünüyor mu, bir pazarlık mı var, varsa ne gibi pazarlıklar oluştu?
Neler verilecek, biz neyi vereceğiz gibi kaygıyı, endişelenmelerini gündeme
taşıyorlar. Kürt halkında ise çözüm var mı? Var ise bize ne verilecek, bu
sorunun çözümüne giderken ortaya ne çıkacak? Herkes resmi bir tabloyu görmek
istedi. Onun için gelinen çözüm sürecinde umutsuzluk insanlarda hâkim olmaya
başladı. Hem Türklerde, hem Kürtlerde Türkiye’de yaşayan herkes için çözüm
süreci önemlidir.
Çözüm süreci desteklenmelidir. Asıl önemli olan, çözüm
sürecine giderken barış istemektir, ama barışa giderken yolu korumak daha da
önemlidir.
Çözüm süreci gündeme geldiği zamanda, ilk söylediğim,
“Barışa giden yolu korumak önemlidir.” Çünkü bugün gelinen süreçte içten içten
sürecin bozulması yönünde bazı düşünceler hâkim olmaya, bazı güçler çözüm sürecini
engellemeye yönelik davranışlar ortaya konulmaya başlamıştır. Bazı
provokatörlerin bunu 6-7 Ekim olaylarında da yansımasında çok farklı bir
şekilde oldu. En önemli kavramlardan biri, çözüm sürecine giderken, Sayın
Cumhurbaşkanımızın, İŞİD’ın başında İslam vardır, PKK’nın başında İslam yoktur,
deme kavramı da çok önemliydi. Çünkü IŞİD’i de bir nebze de olsa koruma
şeklidir. İslamiyet’le Kürt kimliğinin çatışmasını gündeme getirme, 6-7 Ekim
bölgedeki yaşanan olayların temelinde etken faktörlerden biri de budur.
İslamiyet hepimiz için vardır. Bütün Türkiye’de veya dünyada yaşayan bütün
Müslümanlar için İslamiyet vardır. İslamiyet’in, hiçbir kimlikle insanların
mezheple veya renkle kavgası yoktur veya hiçbir kimliğin dinle de kavgası,
İslamiyet diniyle de kavgası yoktur. 6-7 Ekime gidilirken her iki tarafta da
çözüm sürecine yönelik sert açıklamalarda bulundu. Ama bana göre yapılan sert
açıklamalar çözüm sürecinde tehlikeye veya çözüm süreci bittiği şekilde anlamak
yanlıştır. Çözüm süreci elbette rayına oturmuştur. Elbette bu konuda yasal
adımlar atıldı. Gerçek tende 6 maddelik bir kanun çıkarıldı. Bu çerçevede,
önümüzdeki sürecin çok daha iyi ilerleyeceği görülüyor.
REYHAN AYDIN: Kobani
de yaşanan olayların Türkiye‘ye yansımasını değerlendirir misiniz?
MESUT DEĞER: Kobani
önemlidir. Bugün IŞİD, Suriye’den Irak’a başka ülkenin topraklarına yayılarak
birçok bölgeyi eline almaya başladı. IŞİD, Musul’a giderken veya girdiği köyde
ve ilçelerde içten destek aldığı için, içten iş birlikçileri olduğu için, Musul gibi 2 milyonluk şehri 5 saatte tamamen
ele geçirdi. Ama Kobani’ de bu yoktur. Kobani’de İŞİD’e destek veren her hangi
bir halk olmadığı için gerçek direnişle karşı karşıya kaldı. Bu direnişin 61,
62. gününe gidildi. Kürtlerin bir direnişi vardı. Kobani, Suriye’de direnen
bölgedeki sembol haline geldiği gibi isim olarak ta tarih listelerine giren bir
köy oldu. Kobani de İŞID’ in bütün kuşatmasına rağmen, ele geçiremediğini
göstermiştir. Yaşanan bu olaylar gösteriyor ki; Çözüm Sürecini yaşanırken,
sadece Türkiye’de yaşayan Kürtler değil, sınır bölgelerimizde yaşayan ve
Türkiye’de yaşayan Kürtlerle akrabalık bağları olan Kürtleri de düşünmek
gerekmektedir. Yani bu anlamda sadece Türkiye’de ki Kürtleri ele almak doğru
değildir
Kobani Kürtler için
önemlidir. Kürt olarak kalmalıdır, halkı orada kalmalıdır. Kürt halkı orada
yaşamayı sürdürmelidir. Kobani, Kobani olarak kalmalıdır. Ben, Türk askerinin
gidip, Kobani’de İŞID’i bertaraf etsin demiyorum, bunun bin yolu vardır, yeter
ki hükümet kararlılığını göstersin, hükümet desteklesin. Ben Kobani’yi, IŞİD’e
yedirtmem demesi bile IŞİD’in oradan geri çekilmesini sağlar, Asker girmeden,
kurşun atmadan, bu iradeyi göstermemiz gerekir.
REYHAN AYDIN: Dış
basını takip eden birisi olarak, Çözüm Sürecine, Avrupa’nın ve ABD’nin bakış
açılarını değerlendirir misiniz?
MESUT DEĞER: Çözüm sürecine düşüncesini ortaya koyarken bunu
dünyada alkışlıyordu. Aynı şekilde Çözüm Sürecini hükümetin desteklenmesi
önemlidir. Attığı adımlar doğrudur. Eleştirilerini de yapıyorlar.
Biz Türkiye’de yaşayan
insanlar olarak gördüğümüz bu tablo karşısında eksikleri yanlışları gündeme
getiriyoruz. Kobani, olayını gündeme ben
getirdim. Kobani olayları bu olaylar yaşanmadan yapılırken de, Ezidi’ler konusunu
gündeme getirdiğimizde, Türkiye bu konuda olumlu adım atmadı. Dünya ülkeleri
diyor ki; Kobani için 40 ülke IŞİD’e
karşı mücadele içinde koalisyon kuruldu mu, kuruldu. Bir uzlaşma mutabık
kalınacak konular oldu mu? Oldu. Dünya liderleri bir araya geldiler mi?
Geldiler. Bu konuda bir havuz oluşturuldu mu oluşturuldu. Bir masa oluşturuldu
mu? Oluşturuldu. Bundan sonra ne yapılması gerekiyor? Adım atılması gerekiyor.
Senin adım atman gerekiyor. Sen, adım
atmadığın zaman ABD’de IŞİD konusunda olduğu gibi, Suriye konusunda oluğu gibi
Türkiye güvensizliği ve bu konuda çekimserliği veya eleştirileri bu gün gündeme
getiriyor.
Türkiye’nin bu konuda önemli görevler alması, karargâh cephe
olmaması gerekir çünkü Türkiye’de de artık IŞİD in varlığı gözükmeye başladı.
Yuvaları gözükmeye başladı.
Oradaki kavganın aynısı Türkiye’de de yaşatılmak istendi.
Suriye’de Şii-Sünni veya Alevi Kürt, Türk Türkmen, Dürziler Hıristiyanlar
çatışmasından ziyade böyle bir çatışmaya girmeden, hepsinin bir arada birlikte
yaşayabilmesi acısından, Türkiye’de Kürtler 81 ile dağılmış bin ilçede vardır,
her yerde yaşıyorlar, oradaki Kürtler belirli bölgede yaşıyor. Burada ne
yapmamız lazım. Çözüm Sürecinde bu liderlik konumunda Türkiye’nin yapması
gereken husus; her şeyi bu çerçevede değerlendirerek yapması gerekir.
Irak’ta biz Barzani
ile bir ticari anlaşma imzaladık 50 yıllık petrol ve doğalgaz anlaşmaları.
Bunlar çok önemli konulardı. Türkiye’ye
30 milyar dolar yıllık gelir geliyordu. Şimdi 4 milyar dolar ile 8 milyar dolar
arasında kaldığı söyleniyor. Türkiye’deki ekonomi olarak yansıması her insanın
refah düzeyinin artmasını sağlar.
REYHAN AYDIN: Sayın
Vekilim “Kürt Sorunu” hakkında 2008 yılında yazmış olduğunuz bir kitap var.
2008 yılından bugüne gelindiğinde bu sorunla ilgili ne gibi değişlikler oldu?
MESUT DEĞER: Evet,
güzel bir soru. 2008 yılında Türkiye’de gelişen yaşam koşulları ve Kürt soruna
ilişkin herhangi bir çalışma, rapor ve özellikle kitap yoktur. Doğu ve Güney
Doğu’da herkes bu konuyu gündeme getiriyordu, herkes bir ucundan alıp, yine
herkes aldığı o ucu değerlendirerek konuşuyordu. Ben, 1923 den 2008 yılına
kadar Doğu ve Güney Doğu’da ki 24 ilin bütün Vergi, KDV, yatırılan iş istihdam
gücünü; a’dan z’ye ansiklopedik şekilde hazırladım. Özellikle Kürt sorunu
nedir, çözümü nedir, hangi şartlarda nasıl çözülebilir diye, kaleme aldım. Bir
Diyarbakırlı olarak o günkü şartlarda basın; terör örgütü militanıymışız gibi,
PKK’lıymışız gibi çeşitli uçlarda yazı yazdılar, çizdiler. Şahsıma büyük
saldırılar oldu bu anlamda. Tabi bazı basın ve medyada da alkışlar oldu Çözüme
yönelik çalışmalarımızdan dolayı. Bazı medya basında günlerce yazdı.2008 deki
hükümet bu sorunun çözümüne yönelik çalışma ve konuşmaları gündemden uzak
tutuyordu. Ama Kürt sorununa çözüm; 2013 yılında başlarken, tamamen benim
kitabıma başlarken ilk 66 sayfasında yer alan adımlarla başladığını görüyorum.
Bu çerçevede ilerlemesi de beni mutlu etti. 2014 yılına geldiğimizde de az
öncede söylediğimiz gibi sadece Türkiye’de değil; bölgede yaşayan sınır
bölgesinde yaşayan Kürtlerin birbirleriyle aile ve millet bağlarını da göz
önünde bulundurarak, değerlendirmesi gerekmektedir.
Yazdığımız bu kitap, bu konuda aydınlatıcı bir kitaptır.
Dünyanın birçok yerinden, Japonya’dan Çin’den bile kitap istenildi. Bu konuda
yakın zamanda da aldığım üst düzey müdürlerin söyledikleri şu; Çözüm Süreci başladığında çok
faydalandıkları ve birçok konuyu keşfettikleri yönündeydi. Bu da beni çok mutlu
etti.
Tabi önemli olan sorunun çözümünü birlikte yaşamaktır.
Türkiye’de herkesin birlikte yaşaması önemlidir. Ortadoğu
gibi kan gölüne dönmektense, Türkiye’nin Avrupa Birliğine açılıp, dünyaya
açılıp, birlikte kardeşçe güçlü ekonomisiyle, güçlü demokrasisiyle yürümemiz
gerekiyor, hepimize düşen görev budur.
REYHAN AYDIN: Sayın değer, bizlere zaman ayırıp samimi
açıklamalarda bulunduğunuz için teşekkür ederim.
MESUT DEĞER: Asıl ben teşekkür eder, sizlere de başarılar
dilerim.
Röportaj: Reyhan
AYDIN