13 Ağustos 2015 Perşembe


 

 SEÇİMLERİN YENİLENMESİ

 

1982 Anayasamızdaki maddeye bakalım.

‘’MADDE 116- Bakanlar Kurulunun, 110 uncu maddede belirtilen güvenoyunu alamaması ve 99 uncu veya 111 inci maddeler uyarınca güvensizlik oyuyla düşürülmesi hallerinde;  kırk beş gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak, seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. ‘’

 Yani Ak parti hükümeti 45 gün içinde (45 günlük süre esnetilemez. )  yeni bakanlar kurulunu kurulamadığı takdirde veya güvenoyu alamadığı takdirde Sayın Cumhurbaşkanı TBMM Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Sayın Cumhurbaşkanı bu kararı vermeden önce, TBMM Başkanı danışır ve Mecliste grubu bulunan siyasi parti yöneticilerine danışabilir.

Seçimlerin yenilenmesi nedir?

Meclisin yenilenmesi sistemi 1961 Anayasamızdan 1982 Anayasamıza aktarılmıştır.

1961’den 1980 ‘e kadar hükümet kurma krizlerinde bu sistem eğer işleseydi Meclisin yenilenmesine karar verebilseydi birçok sıkıntılar ortadan kalkacaktı. Ve belki de iyi ve sağlam bir çoğunluk gelerek hükümeti eline alabilecekti.

 
Fesih kelimesi ile Meclisin yenilenmesi kavramları birbirinden farklıdır.

Fesihte; milletvekilleri bu sıfatlarını kaybederler. Yani feshe uğrayan bir parlamento ortadan silinir. Milletvekillerinin Milletvekillik sıfatları kalmaz.

Meclisin yenilenmesi;  meclisin istimrarı, meclisin devamlılığı, meclisin daima var olduğu felsefesine dayanarak, yeni meclis toplanıncaya kadar eskisi görevine devam eder. Fakat seçimler erken bir tarihe alınmaktadır.

Bundan sonra millet hakemdir. Millet hakemlik etsin ve ona başvurulmasıdır.

Egemenliğin sahibi olan halk, eğer meclisin yenilenmesine karar verilmişse, sorunu çözer.

Millet sorunu meclis lehine çözmüş demektir.

 

10 Ağustos 2015 Pazartesi


ÜNİVERSİTE – EĞİTİM  - İŞ

 

Türkiye’de 657 bin Üniversite mezunu işsiz.

Türkiye’ de bir çok üniversitenin eğitim kalitesi tartışma konusu.

Üniversitelerin tanıtım reklamları ile üniversite eğitiminin niteliği ve bununla bağlantılı olarak işsizlik sorununu açıkça ortaya koyuyor.

Türkiye’de üniversite sayısı 200’ü buldu. Son 10 yılda öğrenci sayısı 3, öğretim sayısı 2 kat arttı. Eğitimdeki niteliğe dair ip ucu veren veriler pek parlak değil.

YÖK’ün raporuna göre; 5.5 milyon üniversite öğrencisi, 141 bin öğretim elamanı var. Öğretim  elamanı başına düşen öğrenci sayısı arttıkça nitelik azalmakta.

Devlet üniversitelerinde öğretim elamanı başına 22 öğrenci,

Profesör, Doçent, Yrd. Doç., öğretim üyesi başına 51 öğrenci düşmekte.

Türkiye’de üniversitelerin % 72 si Marmara, iç Anadolu ve Ege bölgesinde.

Güneydoğuda çalışan profesörlerin sayısı Türkiye’de çalışan profesör sayısının sadece % 2.5 ‘unu Karadeniz’de çalışanlar ise % 5.5’unun oluşturuyor.

 

TÜRKİYE - BARZANİ – PKK -YPG

Son dönemde tırmanan PKK ile çatışma ortamında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimini de etkileyecektir.

Daha önce bir Kürt kediyi bile teslim etmem diyen Sayın Mesud BARZANİ’ nin Irak Kürdistan bölgesindeki PKK ‘ya tavrı ne olacak?

Bu durumda PKK ‘yi Irak Kürdistan bölgesinde barınması veya PKK ‘dan çatışmaları Kürt bölgesinden uzak tutulması yönünde davranışını irdelemek gerekir.

Zira Iraklı bazı medya organları PKK Kürdistan dan  tamamen çekilmesi haberleri çıktı ama bu haberler yalanlandı, Elbette  Barzani’nin tavrı önemlidir.

Suriye’de YPG ‘nin DAEŞ (İŞİD) ile savaşı ABD ‘nin yerdeki en güvenilir ortağı haline geldiğini ve Barzani’de YPG ‘ye destek vermektedir. Ayrıca da Barzani Türkiye’nin YPG ‘ye bakışının yumuşaması içinde çaba sarf etmektedir.

Sayın Barzani, PKK ‘yı Kürdistan bölgesinden çıkarma gücüne sahip midir?

Iraklı Kürtler bir yandan DAEŞ ile savaşması bir yandan Bağdat ile ilişkilerindeki aksaklıklar ortada iken, Bir yandan Kürdistan bölgesindeki Asayiş ile uğraşırken Iraklı Kürtler (peşmergeler) PKK ile bir savaşa girmek istiyorlar mı?

Irak Kürdistan bölgesel yönetimi PKK’ nın Irak Kürdistan‘daki üslerini kapatmak, Suriye’deki YPG ile haberleşme ve sevkiyatını engelleme girişiminde bulunması yönünde ki adımlara yönelmektedir.

 
 
KÜRTLER DAEŞ’E (İŞİD) KARŞI BİRLEŞMİŞ DURUMDADIR.




 

Barış sürecinin rafa kaldırılmasıyla düşmanlık hortladı.

Düşmanlık değil Dostluk güneş gibi parlamalı.




 

Çözüm süreci bitmez. Askıya alınmıştır.

Çözüm süreci askıdan indirilmeli ve masada yerini almalıdır.

PKK’nın Irak ve Suriye’deki üsleri bombalandı.

Kitlesel gözaltılar, tutuklanmalar

PKK ile yeniden çatışma ortamına dönülmesi

DAEŞ ile mücadelede hızlandırmayı taahhüt eden Türkiye’ye Terör üzümle mücadele için NATO ‘dan destek 

ABD öncülüğünde yürütülen koalisyonda DAEŞ ile mücadele PKK ile mücadele de bağlantılı hale geldi

Türkiye’de bir iç savaş isteyenlerin bu düşünceleri kursaklarında bırakmak gerekir.

Dikkat edilmesi gereken ÇÖZÜM SÜRECİDİR.

BARIŞTIR.

BİRLİKTE YAŞAMDIR.





 

Kürt sorunun çözümü, Ne Türk halkı ve güvenlik güçleri ne de PKK tarafından silahla çözüme kavuşturulamayacağı gün gibi aşikâr.

Çözüme;  siyasi yoldan ulaşılır.

 
 
SEÇİM ARACI OLARAK GERGİNLİĞİ ARTIRMAK ŞEKLİNDEKİ BİR TAKTİK

KAPSAMLI BİR SAVAŞA DÖNÜŞEBİLİR.

 

7 Haziran seçimlerinde HDP;  %13 oy alması ve 6 milyon seçmeni hiç kimse görmezden gelinemez. Ve 6 milyon oy veren seçmeni farklı olarak değerlendirilemez.

Toplumu kutuplaştırmak savından her kes vazgeçilmelidir.

 
 
1990 ‘lı yıllarda Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kuruluyor diye yaygara koparanlar ve Kuzey Irak’a girelim, müsaade etmeyelim diye manşetler vardı.

Bugün Irak Kürdistan bölgesel yönetimi ile Siyasi, Ticari, Enerji, Kültürel ve Ulaşım alanında genişleyen ticaret hacmi ile Türkiye farklı bir alana geldi.

2015’li yıllarda Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kuruluyor diye aynı nakarat gündemde.

Kürt sorunu tehlikeli bir boyuta taşınmadan çözüme endekslenmeliyiz.


 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 
 

2 Ağustos 2015 Pazar


SON SÜREÇİ DEĞERLENDİRELİM NE DERSİNİZ?

SON 10 GÜNDE NE DEĞİŞTİ SORUSUNA YANIT ARAMALIYIZ!

 

*Türkiye’nin son yıllarda izlediği dış politika stratejisi Yeni Osmanlıcılık olarak adlandırılan doktrine göre yönetiliyordu.

*Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘Türkiye’nin ateş çemberiyle sarılı’ şeklindeki sözleri , “Başbakan ve çevresindekiler PKK’ya açık şekilde tehditkâr bir kıvılcım muamelesi yaptı.  Yöneticiler bunu yapmamalı çünkü Kürtler geçen yıllarda sorumluluk sahibi bir müzakere ortağı olduklarını kanıtladı. Türkiye’nin güneyindeki dost bir fiili Kürt yönetimi, IŞİD ile sınır paylaşmaktan çok daha iyi”

*Türkiye’nin tavır değişikliğinde kısmen aylarca Washington ile Ankara arasında yürütülen müzakerelerin etkili oldu. Türkiye, Suriye içinde uçuşa yasak bölgenin uygulanması için bastırıyordu. Washington da Türk sınırına yakın yerleri IŞİD militanlarından arındırmak için ABD ve Türk uçaklarının devriye gezeceği, bir ‘tampon bölgenin’ kurulmasını kabul ederek bir miktar geri adım attı gibi gözüküyor.

*Ancak Türkiye, IŞİD ’e karşı baskınlarının PKK’ya karşı baskınlarla birlikte gerçekleşmesinde ısrar etti gibi gözüküyor. Bu meseleleri karmaşıklaştırıyor çünkü koalisyon, IŞİD ’e karşı Kürt güçleriyle birlikte çalışıyor açıklaması ortada. Bu durum, PKK ile sürdürülen kırılgan ateşkesi sona erdirerek Türkiye’de şiddetin yeniden başlaması korkularını artırabilir.

*Son baharda yapılacak olası seçimlerde. Milliyetçi oyları çekme umudu. PKK’ya yönelik sert tutum buna yardımcı olabilir.

*Geçtiğimiz 18 ayda sahada IŞİD’ e yönelik en etkili mücadeleyi veren, PKK’ya yakın Suriyeli Kürt güçleri YPG ve Erbil’den yönetilen peşmerge güçleri oldu.

*Kürt saflarını zayıflatmak sadece IŞİD ’in kuzeyde ele geçirdiği yerleri genişletmesine ve gücünü pekiştirmesine, güneyde de Bağdat’a yaklaşmasına yardımcı olur. Bombardıman ayrıca Türkiye’deki Kürtlerle güvenlik güçleri arasındaki ufak boyutlu çatışmaları alevlendirip bunu kanlı ve korkunç bir cehenneme dönüştürebilir. Türkiye’nin Kürt sorununda yaşadığı ilerlemeyi sarsacak olsa bile, sınırında IŞİD ’e karşı koyabilen tek güç Kürtler.

*İki cephede süren bu müstehzi ve anlamsız savaş, Türkiye’nin şu ana kadarki en ağır yanılgısı olabilir. Yine de hâlâ kıvılcımı söndürme şansı bulunabilir. PKK ile acele bir ateşkes ve müzakerelerin devamı ile İmralı’yla sağlanmış olan geçici ateşkes kurtarılabilir.

*Ankara bu düşmanlığı yeniden canlandırmak için daha kötü bir zaman

*IŞİD ne kadar sevinse yeri. Çünkü PKK’nın askeri ve lojistik desteği olmadan Suriyeli Kürtler Kobani’yi asla kurtaramazdı.

*Türkiye’nin IŞİD ’i hedef alan askeri operasyonu, PKK’ya saldırmakta kullandığı giderek açıklık kazanıyor.

*Türkiye, Kürt devleti korkusunu her fırsatta Kürtlerin silahlı koluna saldırmakta kullanıyor. Bu politikayla erken genel seçimlerde HDP’nin demokratik olmayan yüzde 10 barajına takılmasını ve AK Parti’nin yeniden tek başına iktidar olmasını sağlayacak bir ortam yaratmaya çalışıp çalışmadığı belli değil.

* Kuvvet politikası uygulamakla yıllardır süregelen Kürt meselesini müzakereler yoluyla sonuçlandırma fırsatı tehlikeye atılmakta.  Türkiye yumuşamaz ve PKK barış sürecinin sona erdiği açıklamasını geri almazsa çatışmalar yeniden başlar ve Türkiye huzursuzluğa sürüklenir.

*Türkiye, hava saldırılarıyla IŞİD ve PKK’ya karşı çok tehlikeli iki cepheli bir savaşa girişti. Ve bu savaşa çok büyük iç politik gerginlikler eşlik ediyor. Durum çok çabuk kontrolden çıkabilir. Turizm gibi Türkiye’nin milyarlarca dolarlık gelir elde ettiği önemli ekonomi branşları, tırmanan gerginliklere son derece hassas tepki gösterir. Diğer yatırımcıların Türkiye’nin istikrarına duyduğu güven de zarar görebilir. Türklere mütevazı bir refah getiren son yılların pek çok başarısı tehlikeye girer gibi.

*Türkiye ve ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde fiili güvenli bölge konusunda anlaşmaya vardığını söz konusu bölgeyi ‘IŞİD ’den arındırılmış bölge’ olarak ;

Güvenli bölge Fırat Nehri’nin batısında 110 kilometre uzunluğa ve Halep’e kadar yaklaşık 65 kilometre genişliğe sahip olacak. Güvenli bölgenin tam anlamıyla uygulanması halinde Amerikan uçakları Suriye hükümeti tarafından idare edilen üs ve hava savunma bölgelerine yakın olacak bu da rejim ile savaşan muhaliflere avantaj sağlayacak.

Türkiye, uzun zamandan bu yana talep ettiği büyük çaplı “uçuşa yasak bölge” ilanı olmasa da güvenli bölgenin Türkiye’deki 2 milyon olduğu tahmin edilen mülteci için korunaklı bir alan olabilir.

ABD’nin söz konusu bölgeyi resmi olarak ‘korunmuş bölge’ şeklide tanımlayacağını Türkiye ile ortaklaşa yürütülecek herhangi bir askeri girişim uçuşa yasak bölge uygulamasını içermeyecek”

Söz konusu güvenli alanı ‘IŞİD ’den arındırılmış bölge’ şeklinde tanımlamayı tercih eden yetkililer bunun Türkiye’nin Suriye sınırında güvenlik ve istikrarı temin edeceğini söyleyebiliriz.