25 Ağustos 2014 Pazartesi



   ISİD’İN GÜNLÜK KAZANCI

 IŞİD 'in petrol satışından kazandığı günlük tutar 1 milyon dolardan 2 milyon dolara çıktı.

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) karaborsada piyasadan yüzde 50 oranında daha ucuza petrol satıyor.  Örgüt uluslararası piyasada cuma günü 102 dolara satılan işlenmemiş ham brent petrolün varilini 25 dolar ile 60 dolar arasında bir fiyata satıyor. Bu da petrolü neredeyse piyasadan yüzde 50 daha ucuza sattığı anlamına geliyor

(Brent, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu'da petrol için bir ölçüt)

 IŞİD 'in günlük olarak 30.000 varil civarında bir petrol satışı yaptığını, Suudi Arabistan'ın sadece bir günlük petrol üretiminin ise 9 milyon varildir. Miktar küçük ama önemlidir. Bu durumda IŞİD 'in petrol satışı yoluyla günlük yaklaşık olarak 2 milyon dolar gelir elde ettiğini ve bu yolla faaliyetlerini finanse etmektedir.

 IŞİD 'in kendi kontrolü altındaki bölgeyi petrol satmak için ideal bir karaborsa haline getirdiğini ve tankerlerle İran ve Kürdistan üzerinden Ürdün'ün Anbar bölgesi ve Türkiye'den Musul'a ve yerel olarak işlenebilmesi için Suriye'nin yerli pazarlarına taşındığını,

 Suriye'nin doğu bölgelerinde bulunan 7 petrol sahasının ve Irak'taki iki rafinede bulunan petrol yataklarının yüzde 60'ının IŞİD'in kontrolünde, petrolün önemli bir kısmının ise Türkiye'nin güneyine kaçırıldığını iddia edilmektedir.

IŞİD DURDURULAMIYOR

Suriye'nin Rakka vilayetinde, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları günlerdir devam eden çatışmaların ardından Tabka hava üssünü ele geçirdi. Üs, vilayette ordunun elindeki son yerdi.

Birleşmiş Milletlere göre, Suriye'de Nisan ayına kadar 191 binden fazla kişi öldü.

BBC Türkçe ‘ye göre, yeni adıyla İslam Devleti olan IŞİD, son aylarda Suriye'nin doğusunda ve Irak'ın kuzeyinde çok büyük bir alanı ele geçirdi.

Amerika Birleşik Devletleri Kuzey Irak'ta Peşmerge güçlerine yardım için IŞİD 'e hava saldırısı düzenledi.

ABD, Suriye'de örgüte karşı Suriye'de böyle bir operasyona girişmedi.
Suriye devlet televizyonunun haberinde de ordunun üssün denetimini kaybettiği doğrulandı ve "Tabka'yı savunan güçler, şiddetli çarpışmalardan sonra üssü boşaltarak yeniden toparlanma operasyonu gerçekleştirdi" denildi.

IŞİD'in kalesi sayılan Rakka kentine 45 km mesafedeki üste çok sayıda savaş uçağı, helikopter, tank ve topun olduğu belirtiliyor.

Gözlemciler, üssün düşmesinin Beşar Esad yönetimi için ağır bir darbe olduğuna ve Suriye hava kuvvetlerinin ülkenin kuzeyinde hava saldırısı düzenlemesi kapasitesini etkileyeceğine dikkat çekilmekte.
IŞİD militanları daha önce iki üssü ele geçirdikten sonra, Suriye askerlerinin kesik başlarıyla kutlama yapmıştı.

23 Ağustos 2014 Cumartesi


 
 
 
KÜRT SORUNU – İŞİD - AB

Kürt sorunun çözümü konusu da Batı'nın ajandasında olmalı. AB'nin Kürt sorununun çözümüne destek vermesi zorunluluktur. İŞİD ile mücadele veren, Kürtlerin tek bir sorunu olmadığını, Batınında bu konuda bölgede Kürtleri desteklemesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde Hükümet, PKK ve Öcalan çok önemli bir rol oynuyor, bu süreci Avrupa da desteklemesinin zamanı gelmiştir.

AB; Bölgeye insani yardım etmeli, Desteklemelidir. Bilinmeli ki; Suriye’de iç savaş devam ettiği ve Esad gitmediği sürece İŞİD varlığını sürdürecektir.

Kürt bölgesi İŞİD’ e karşı korunmalı,

Suriye krizi çözülmeli,

İŞİD ‘in arka bahçesi temizlenmeli,


 
 

22 Ağustos 2014 Cuma


Ahmet Davutoğlu’nun AKP Genel Başkanı ve Başbakan adaylığı dış basında yankılandı.

 

FINANCIAL TIMES: “DAVUTOĞLU KARARINI KİMİN ALDIĞI ŞÜPHE GÖTÜRMÜYOR

BBC: “DAVUTOĞLU, HÜKÜMETİ KONTROL ALTINDA TUTACAĞINDAN EMİN OLUNMASI YOLUNDA BİR ADIM”

REUTERS: “DAVUTOĞLU, ERDOĞAN’IN EN YAKIN MÜTTEFİKİ OLARAK GÖRÜLÜYOR”

GUARDIAN: “ERDOĞAN’IN TERCİHİ OLDUĞU UZUN ZAMANDIR BİLİNİYORDU”

ASSOCIATED PRESSE: “ERDOĞAN, HÜKÜMETİ KONTROL ETMEYİ SÜRDÜREBİLMEK İÇİN DOSTANE BİR BAŞBAKANI YERLEŞTİRDİ”

WALL STREET JOURNAL: “ERDOĞAN, AKP ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ SÜRDÜRÜRKEN CUMHURBAŞKANLIĞI YETKİLERİNİ DE GÜÇLENDİRECEK”

SDA: “KABİNE REVİZYONUNDA HAKAN FİDAN VE YALÇIN AKDOĞAN’IN BAKAN OLMASI BEKLENİYOR”

RIA NOVOSTI: “UZMANLAR ADAY KONUSUNDA FARKLI DÜŞÜNÜYOR”

BILD: “DAVUTOĞLU, BÖLGESEL VE KÜRESEL ROL ÖNGÖREN VİZYONA SAHİP”

FRANKFURTER ALLGEMEINE: “ERDOĞAN’IN VEFALI TAKİPÇİSİ”

DIE WELT: “ERDOĞAN, AKILLICA BİR TERCİH YAPTI”

LA REPUBLICA: “PARALEL YAPIYLA MÜCADELE SÖZÜ VERDİ”

DE TELEGRAAF: “TÜRKİYE’NİN YENİ BİR YOLA GİRMESİ BEKLENMİYOR”

AFP: “ERDOĞAN, KOLTUĞUNU EN GÜVENDİĞİ İSİMLERDEN BİRİNE DEVRETTİ”

ORF: “ERDOĞAN’IN EN SADIK TAKİPÇİSİ”

KATHIMERINI: “BAŞBAKANLIK İÇİN İCAZET DAVUTOĞLU’NDA”

YENİ MÜSAVAT: “DAVUTOĞLU’NUN ÖNCELİKLERİ GÜLEN, BARIŞ SÜRECİ VE YENİ ANAYASA OLACAK”

21 Ağustos 2014 Perşembe


BBC 4 SORUDA IŞİD’İ İRDELEDİ

Örgüt nasıl kuruldu?

Örgüt, ilk adıyla Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak kuruldu. Ancak geçen ay adını "İslam Devleti" (İD) olarak değiştirdiğini açıkladı.

Irak ve Suriye’de geniş bölgeleri kontrolü altına alan örgüt Hilafeti, örgütün lideri Ebu bekir el Bağdadi de kendisini halife ilan etti ve dünyadaki tüm Müslümanları kendilerine katılmaya davet etti.

Aslında IŞİD ’in kökleri El Kaide’nin Irak’ta Ebu Mussab el Zerkavi’nin liderliğinde yürüttüğü faaliyetlere uzanıyor.

Eski bir El Kaide militanı olan Ürdünlü Zerkavi’nin 2000’lerin başında lideri olduğu Tevhid ve Cihat örgütü, Irak’ta Batılı işgal güçlerine karşı mücadele eden en güçlü Sünni grup olarak öne çıkmıştı.

Zerkavi, uyguladığı vahşi şiddet nedeniyle El Kaide tarafından dışlanmış, Haziran 2006’da da ABD güçleri tarafından öldürülmüştü.

Tevhid ve Cihat örgütü, faaliyetlerine Ebu Ömer el Bağdadi liderliğinde devam etti ve adını Irak İslam Devleti olarak değiştirdi.

El Kaide ile ilişkileri nasıl koptu?

Tevhid ve Cihat örgütü, 2007 yılında ABD’nin El Kaide’ye karşı operasyonlarını yoğunlaştırması ve Sünni aşiretlerin diğer milislere kaynak sağlamasının ardından zayıfladı.

2010’da Ebu Ömer el Bağdadi öldü. Ardından liderliği Ebu Bekir el Bağdadi üstlendi.

2011’de Suriye’de rejime karşı başlayan isyan dalgasıyla, Bağdadi liderliğindeki "ırak İslam Devleti, El Nusra Cephesi’ni kurdu.

Örgüt nakit, para ve militan yollayarak Suriyeli muhaliflere destek çıktı.

Ancak Irak İslam Devleti’nin vahşi uygulamaları, Suriyeli muhaliflerin tepkisini çekti ve El Kaide dahi örgütle bağlarını kopardı.

Irak İslam Devleti bunun üzerine adını "Irak Şam İslam Devleti" (IŞİD) olarak değiştirdi. ABD ordusunun Irak’tan çekilmesiyle de IŞİD şiddeti tırmandırdı.

 

 

Nasıl güçlendi?

2014’te IŞİD, Irak’ın kuzeyi ve doğusunda ilerlemeye başladı.

 Örgütün Haziran ayında Musul’u ele geçirmesi de dünyayı alarma geçirdi. Irak ve Suriye’de hilafet ilan eden IŞİD, bu sefer adını İslam Devleti olarak değiştirdi.

Örgüt, ‘kâfir’ olarak gördüğü Hıristiyan gruplar, Ezidiler ve Şiiler üzerinde baskı kurup ‘Ya dine dönün, ya bölgeyi  terk edin’  diyor. Bu şartları kabul etmeyenlerin ise öldürüleceğini söylüyor.

IŞİD ’in ilerlemesi sırasında yüzbinlerce azınlık mensubu göç etmek zorunda kaldı, yüzlerce kişinin öldürüldüğü ya da rehin alındığı, kadınların ise köle olarak satıldığı bildiriliyor.

Birleşmiş Milletler yaklaşık 1,5 milyon kişinin yerinden edildiğini belirtiyor.

ABD, Ağustos ayında örgüte yönelik hava operasyonlarına başladı.

Ekonomik gücü ne kadar?

IŞİD, Irak ve Suriye’de 10 bine yakın savaşçısı olduğunu iddia ediyor.

Bütçesinin 2 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.

Örgüt, gelirinin büyük bölümünü ele geçirdiği bölgelerde elde ettiği ganimetlerden, haraç ve kaçırdığı kişiler için aldığı fidyeden sağlıyor. Kontrolü altındaki bölgelerdeki kaçak petrol ticareti de örgütün önemli gelir kaynaklarından biri.

IŞİD, Musul baskını sırasında Türk Konsolosluğu’nu basmış ve konsoloslukta çalışanlar ve aileleriyle birlikte 49 Türk vatandaşını kaçırmıştı. Rehineler, hala örgütün elinde.

Amerikan, WALL STREET JOURNAL: “TÜRKİYE’DE YASAKLI SİTE SAYISI 50 BİNİ GEÇTİ”

 

 “Ağustos ayı itibariyle Türkiye’de erişime engellenen internet sitelerinin sayısı 50 bini geçti. Engelli Web’in verilerine göre erişime engellenen sitelerin çoğunluğunu müstehcen siteler oluşturuyor. Engelli Web yetkilisi yapılan engellemelerin yüzde 91.4’ünün TİB tarafından yapıldığını, diğer engellemelerin ise mahkemeler, savcılıklar ve YSK tarafından gerçekleştirildiğini söylüyor”

“Öte yandan başka bir dikkat çekici konun ise

TİB ’in 2008’de engellediği site sayısı 835’ken,

 Bu sayı 2011’de 6,506’yı,

2013’te 15,418’i buldu

Bu yıl için erişime engellenen internet site sayısını 50,918 olarak açıklandı.

 Gezi Hareketi’nde halkın internet üzerinden örgütlenmesi de etkili oldu. Ayrıca bildiğiniz gibi yakın zamanda torba yasa tasarısı ile TİB ’in yetkileri de genişletildi’ diye açıkladı. TİB’ in 2012’den beri artık her web sitesine tek tek girip içerik kontrolü yapmadığını ve erişime engellenecek web sitelerini otomatik olarak bulduğunu açıklayan yetkili bunun son dönemlerde hatalı erişim engellemelerine sebep olduğunu da iddia etti. Engelli Web’de yer alan bilgilere göre TİB, hatalı bir erişime kapatma kararı aldığında, itirazlar sonucu bunu fark edince siteyi yeniden erişime açıyor

Bu siteler hakkında şimdiye kadar 51,043 erişime engelleme kararı verildiği belirtiliyor

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan,

SÜREÇ OLUMLU YÖNLERİ

Bir zamanlar çoğunluğu Müslüman ülkeler arasında Türkiye’yi örnek bir demokrasiye dönüştürmeye, Bir NATO üyesi olarak verdiği sözleri yerine getirmeye

 Avrupa Birliği’ne üyeliği için reformları savunmak gibi eylemleri olan ilham verici biriydi

İktidarında, ekonomik büyüme yılda ortalama yüzde 5 oranında seyretmiş,

Enflasyon düşmüş ve

 Ordu sivil kontrol altına alınmıştı.

Türkiye’nin Kürtlerine de, kendisinden öncekilerden daha fazla hak tanıdı ve Kürt militanlarla 2013′ten bu yana devam eden bir ateşkes sağladı.

SÜREÇ OLUMSUZ YÖNLERİ

Sayın Erdoğan, demokratik çizgiden uzun süre önce uzaklaştı.

Geçen yaz gerçekleşen hükümet karşıtı protestoları acımasızca bastırdı.

İfade özgürlüğü, basın ve interneti ciddi biçimde kısıtladı.

 Haber kuruluşları Erdoğan’ın dostları tarafından alınarak, bağımsız fikriyata sahip gazeteciler işten çıkarıldı.

 Eski bir müttefikiyle iktidar mücadelesinin, Erdoğan’ın ailesini de içine çeken bir yolsuzluk skandalına yol açması, kendisini muhalefeti ezmekte daha da kararlı hale getirdi

19 Ağustos 2014 Salı


 
 
                   ALMANYA TÜRKİYE'Yİ DİNLEMESİ

 

Sorulması gereken sorular:

Alman İstihbaratı BND yolsuzluk skandalı konusunda neler biliyor?

Alman İstihbaratı BND, IŞİD militanlarıyla resmi mercilerin olası bağlantısı konusunda ne tür bilgiler edindi?

Bu tür iç işlerine  dair bilgiler dışarıya sızarsa,  iç ve dış siyasette bir depreme yol açar bilgiler mi” ?

İddia ettiğin; İnsan kaçırma ticareti ile uyuşturucu ticaretindeki bulgular nedir?

Irak'ta Kürt devletine karşı olan Almanya'nın Türkiye'de Halkların Demokrasi Partisini de (HDP) dinlemesinin izahatı nedir?

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in, '' Alman istihbaratının çalışmalarıyla ilgili bilgiyi kamuoyu paylaşmam'' açıklamasına karşılık bilgiye geçmeden önce Türkiye'yi neden dinledin?  Neden izledin? Gerekçesini paylaşmalısın!

18 Ağustos 2014 Pazartesi


 

HAFIZAMIZDA  BİR KÖŞEDE DURANLARI DÜRTELİM

‘’Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu’da önemli rol oynama fırsatını kaçırmamalıdır.’’

‘’Gezi Parkı protestolarında hükümet tüm konuşma ve bir araya gelme özgürlüğü gibi değerleri paramparça eden önlemler aldı’’

Twitter ve Youtube’un kapatıldığında,  ‘Yeni Türkiye’ bu mu?

“Cumhurbaşkanına daha fazla yetki verilecek herhangi bir anayasal değişiklik öncesinde, temel demokratik prensiplere saygı duyduğunu gösterilmesi gerekiyor. ‘’

‘’Bölgenin başka yerlerindeki bazı radikallerden uzak duran laik Müslüman ülke olarak Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’da önemli rol oynayabilir ve oynamalıdır.’’

‘’Hükümetin aldığı önlemler herhangi bir demokrasiye dayanan tüm konuşma ve bir araya gelme özgürlüğü gibi değerleri paramparça ediyor’’

‘’ İstanbul Taksim Meydanı’nda geçtiğimiz yıl patlak veren protestolara hükümet haddinden fazla sertlikle müdahale etti. Birkaç insan öldü ve binlercesi yaralandı, Bu, protestoları ifade özgürlüğünden ziyade, kendisine yönelik bir hakaret olarak gören bir liderin tepkisiydi

“Türkiye ayrıca  gazetecilerin hapse atılması ve sindirilmesi konusundaki sıralamada, dünyanın en kötü siciline sahip.’’

 ‘’Geçtiğimiz Aralık’ta patlak veren büyük yolsuzluk skandalında, Sayın Erdoğan’ın oğlunu yüksek miktardaki parayı sıfırlaması konusunda uyardığı ses kayıtları ortaya çıktı. Sayın Erdoğan ses kayıtlarının sahte olduğunu söyledi;

‘’Türkiye’deki sosyal medya çok hareketli bir gün geçiriyordu. Sayın Erdoğan ve hükümet hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin eleştiriler Twitter’da özgürce yazılıyordu. Ses kayıtları ise Youtube’ta yayınlanmıştı. Sayın Erdoğan’ın tepkisi ikisini de kapatmak oldu.’’

MITTELDEUTSCHE: “BERLİN, TÜRKİYE’NİN DİNLENMESİNİN ANLAMLI OLDUĞU KANAATİNDE”

Mitteldeutsche gazetesi, Almanya’nın dış istihbarat servisi BND ’nin ABD Dışişleri Bakanlarını ve Türkiye’yi dinlediği iddiasını ele aldığı haberinde,  “Berlin, Türkiye’yi dinlemenin anlamlı olduğu kanaatinde. Her ne kadar Türkiye bir NATO müttefiki olsa da Berlin’e göre orada insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticareti yapılıyor, tam olarak güvenilemeyen bir hükümet ve terör şüphelisi Kürt partisi PKK var” diye yazdı.

 

 

ALMANYA, BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİNE KARŞI

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına karşı olduklarını açıkladı.

15 Ağustos 2014 Cuma


İŞİD İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMEM

·         2013 Yılında Türkiye’den Suriye’ye El Nüsra örgütüne katılım oldumu?

Bir baba Diyarbakır’dan El Nüsra örgütüne katılan oğlunun peşine verdiğini ve Suriye’ye geçen oğlunun geri alabilmesi için Kilis ‘teki çırpınışlarını gündeme getirmiştim ve hatta 10.000 dolar ücretle gençler aldatılarak Diyarbakır’dan 1 hafta da 8 gencimiz örgüte katılım için Suriye’ye gittiklerini gündeme getirdim. 

·         El Nüsra örgütü geçen yıl etkili ve isminden söz eden bir örgüttü.

·          El Nüsra örgütü, sınırımızda her türlü tedavi, yardım alması o dönemde gündeme geldi.

·         2014 te El Nüsra ismi anılmıyorsa karşımızda İŞİD

·         El Nüsra örgütüne katılanlar İŞİD ’e mi geçtiler?

·         Irak- Şam İslam Devleti örgütünün (İŞİD) gücünü artırmasında Türkiye sınırlarını kullanmasının büyük rol oynaşımı? Yaşadık mı?

·         Türkiye’nin Suriye sınırından silah geçişlerine uzun bir süre göz yumdu mu?

·         “IŞİD ve El Nusra Cephesi’nin üyeleri, Türkiye hastanelerinde tedavi gördü. Daha da önemlisi, Reyhanlı ve diğer kasabalar yabancı savaşçılarla silahların sınırdan geçiş istasyonu haline geldi mi? Reyhanlı’yı adeta bir ‘alışveriş merkezi’ olarak kullandı mı?

·         Türkiye’nin kime bağlı olduklarının kestirilmesinin zorluğundan dolayı sınırdan silah ve savaşçıların ayrım yapmaksızın geçişlerine izin verdimi?

·         Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın her tür düşmanına yardım etmeye hevesli Türkiye mi?

·         Türkiye İŞİD’ de kırmızı halı serdi mi?

·         Dün; Ortadoğu’da yeni-Osmanlı etki alanı inşa etme hevesiyle yanıp tutuşan karizmatik otokrat Sayın Erdoğan açısından, Suriye muhalefetinin geniş bir kesiminin taktiksel olarak desteklenmesi girişimi geri tepti mi?

·         Reyhanlı’da üst düzey bir IŞİD yöneticisinin basın mülakatına bakarsak; ‘’şu anki başarılarının bir kısmı için Türkiye’ye teşekkür etmeleri gerektiğini ima ettiğini ‘’ ve “Türkiye’ye gelmek eskisi kadar kolay değil. Benim de kaçakçılarla bağlantı kurmam gerekti ama gördüğünüz gibi bunun hala yöntemleri var. IŞİD artık çok güçlendi ve Türkiye sınırına ihtiyacı kalmadı. Şu an Irak’tan yeterli miktarda silah geliyor ve Suriye’de bile yeterince silah satın alabiliyoruz. Artık silahları dışarıdan almaya pek ihtiyaç kalmadı” şeklindeki sözleri..

·         AKP hükümeti bu gelişmelere sessiz kaldı mı?

·          İŞID ’in artan gücü ise Türkiye’ye sınır güvenliğinin artırmaya itti mi?

·          Türkiye’nin u-dönüşü çok geç ve yetersiz olabilir. Giderek genişleyen bir ihtilafın girdabı içindeki bölgede, Türkiye kendi ektiğini biçiyor. Bir zamanlar taktiksel olarak yardım ettiği isyancılarla sınırda çatışmaya giriyor. Önlemlere rağmen IŞİD hala Türkiye’deki şebekeler vasıtasıyla sınırdan sızmaya devam etmekte midir?



 TÜRKİYE BAŞKANLIK SİSTEMİNE HAZIR MI? DEĞİL Mİ?

Kuvvetler ayrılığı önemli, “Türkiye, başkanlık sistemine hazır değil. Kuvvetli bir güçler ayrımı ilkesinin oluşturulduğu ve bunun içselleştirildiği toplumlarda mümkün. Yürütmenin, yasamanın ve yargının birbirinden kesinlikle ayrı olduğu sistemlerde başkanlık sistemi mümkün

Türkiye’de başkanlık sisteminin oluşması için meclisin ve başbakanın ayrı ayrı seçimlerde başa geldiği gibi ayrı ayrı bağımsız olması gerekiyor.

İkinci bir nokta ise  yargının tümüyle bağımsız olması gerektiği koşulu.

 Şu andaki sistemde bu görülmüyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin büyük çoğunluğu Cumhurbaşkanı tarafından atandığı gibi, bu atamalar meclis tarafından denetlenmiyor. Demek ki bu sistemin Türkiye’de oluşturulması için öncelikle yasama, yürütme ve yargı arasındaki ayrımların kesinleştirilmesi ve hatta bunların arasına setlerin çekilmesi gerekiyor.

Türkiye’nin gelişiminde kuvvetler ayrılığının ne kadar önemli olduğunun farkına varılmasını gerekir. Eğer sağlam bir denge ve kontrol mekanizması olmaz ise, o zaman demokrasi değil otokrasiye doğru ilerliyorsunuz demektir.

 Yargı konusunda atılan adımlar endişe verici.

Türkiye Amerikan tarzı bir başkanlık yönetimine de hazır değil. Ülkenin yüzde 52’si civarında destek alıyorsanız bile Türkiye’nin Demokrasi için böyle temel değişiklik sağlıklı değildir

 

KÜRT GERİLLALARA KARŞI SAVAŞAN NATO ÜYESİ TÜRKİYE ÇATIŞMALARA DÂHİL OLURSA NE OLACAK

 Özellikle de Irak’ta İslam Devleti örgütünün ilerlediği bir dönemde enine boyuna düşünme zamanı. Bölge hiç olmadığı kadar barut fıçısına dönmüş durumda. Son on yılların en kanlı çatışmalarından olan Suriye’deki savaş, komşu Irak’a sıçradı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Irak’taki  Kürtler gerçi özerkliğe sahip. Ama Türkiye, Suriye ve İran’da da Kürtler yaşıyor.

 Onları destekleyen şunu aklından çıkarmamalı: Bölgedeki tüm Kürtler için bir Kürdistan devleti çağrıları şimdiden yükselmeye başladı. Peki, on yıllardır Kürt gerillalara karşı savaşan NATO üyesi Türkiye çatışmaya dâhil olursa ne olacak?”

 
 
 AMERİKAN DOSTU KÜRDİSTANI İRAN’IN KABUL ETMESİ KOLAY DEĞİL”
Handelsblatt gazetesi de;
 “Kürtler bağımsızlığı hak etmiştir. Kürtlerin bölgesi Irak’taki çılgınlığın ortasında istikrar ve aklın hüküm sürdüğü bir vaha olarak kalmıştır. Yaklaşık 6,5 milyon nüfuslu Irak Kürdistanı’ndaki siyasetçiler, bağımsız bir Kürt devletinin ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabileceğini düşünüyor. Ekonomik açıdan bağımsız bir Kürt devleti ilan edilmesi Kürtler açısından mantıklı olabilir. Ama buna rağmen yeni sorunlar doğacaktır. Kahire Kürtlerin bağımsızlığını pek engelleyebilecek durumda değil artık. Ama İran’ın böyle bir imkânı var. Ayetullahlar için kapılarının önünde yüzü Batı’ya dönük, Amerikan dostu bir Kürdistan, bölgesel güç dengelerinin değişmesi anlamına gelir. İran’ın bu değişikliği kabul etmesi kolay değil.”

13 Ağustos 2014 Çarşamba


Kürt davasının;  mücadelesinin  önünde her tür risk ve belirsizlik mevcut.

İŞİD; örgütü sanıldığından çok daha güçlü olduğunu gösterebilir,

Irak ve Suriye’nin enkazından günün birinde Kürtlerin hoşlanmadığı yeni, güçlü hükümetler çıkabilir.

 İlk Körfez Savaşının sonrasında olduğu gibi Batı sırtını çevirebilir,

Saddam’ın Kürtleri katlettiğinde olduğu gibi yaşananlara seyirci kalabilir.

Ancak Kürtlerin kendi içlerindeki dayanışma hiç bu kadar büyük, siyasî şartlar hiç bu kadar müsait olmamıştı.

 Kürtler ilk kez gerçek bir fırsatla karşı karşıyadır.

“TÜSİAD, BÜYÜME TAHMİNİNİ  %3.4 OLARAK SABİT TUTTU”

FED ’in yakın dönemde faiz artırımına gitmesi veya ABD ve diğer gelişmiş ekonomilerde devam eden soluksuz hisse senedi piyasası yükselişlerinin ivme kaybetmesi gibi nedenlerle, gelişmekte olan ekonomilere yönelik  risk iştahında bozulma ihtimali vurgulandı. Raporda, bu ihtimalin, Türkiye açısından ciddi risklerin başında geldiği belirtilirken, küresel finansal varlık fiyatlarında ani ve sert düzeltme anlamına gelecek bu riske karşılık, para politikasını gevşetmeyen, bütçe disiplinini koruyan bir politika anlayışının önemine dikkat çekildi. Temel senaryoda,   2014  yılında ve 2015 ilk çeyrekte gelişmiş ekonomilerde toparlanma eğilimlerinin devam edeceği, dünyada yeni jeo-politik riskler oluşmayacağı, Türkiye’de siyasi belirsizliklerin 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında önemli ölçüde kısıtlanacağı ve bu süreçte önemli iktisadi politika hataları yapılmayacağı değerlendirmesi yapan TÜSİAD tahminlere esas olarak bu temel senaryoyu aldı”

“Euro Bölgesi’nin, IMF tahminleri de dikkate alınarak, 2014Ç2-2015Ç1 döneminde giderek artan bir eğilimle toparlanma göstereceği varsayıldı. Önemli bir diğer senaryo varsayımı ise, kamu yatırım ve tüketim harcamalarının, gelecek dört çeyrekte seçim döngüsüyle uyumlu ve mevcut hızlarına yakın oranlarda artacağı yönünde oldu. Raporda 2014 yılının ikinci ve üçüncü çeyreğinde, özel tüketimdeki zayıf artışlar ve özel yatırımlardaki düşüşler nedeniyle, yüzde 3 altında kalacağı tahmin edilen GSYH büyümesinin, 2014 son çeyrekte yüzde 4.3, 2015 ilk çeyrekte ise yüzde 4.2 oranında olacağı tahmin edildi

TÜSİAD, Riskler ve Fırsatları madde madde şöyle sıraladı:

Riskler

* Küresel ekonomi açısından risklerin en başında, küresel likidite bolluğunun neden olduğu “risklerden habersiz, halinden memnun olma” durumu gelmektedir. 2013 yılının ikinci yarısında kırılgan ülke sıralamaları, 2014 yılında yeniden büyüme sıralamalarına dönüşmüştür. Hemen her türlü riskli, standart altı varlık piyasalarda alıcı bulabilmekte, birbirinden tamamen farklı değerlemelere sahip olması gereken ülkeler, şirketler ve diğer finansal varlıklar; benzer fiyatlamalara konu olmaktadır. Bu “kendinden hoşnut” hali bozabilecek, Fed’in çıkış stratejisi değişikliği, gelişmiş ekonomilerin hisse senedi piyasalarında büyük ölçekli düzeltmeler gibi riskten kaçış sinyalleri, başta Türkiye ve gelişmekte olan ekonomiler olmak üzere dünya ekonomisi için büyük bir risk yaratmaktadır.

*  Ekonomik anlamda önemli diğer bir küresel risk “uzun dönemli durgunluk” riskidir. Larry Summers tarafından ortaya atılan bu kavram, Richard Koo’nun “bilanço resesyonu” ve Robert J. Gordon’un “inovasyonun sonu” kavramları ile örtüşen unsurlara sahiptir. Başta Avro Bölgesi, İngiltere ve Japonya olmak üzere toparlanmanın sağlanamaması ve düşük büyüme-düşük enflasyon açmazının devam etmesi halinde, Avrupa Birliği’nin dağılması, bu ekonomilerde ekonomik sorunların siyasi sorunlara dönüşmesi dünya ekonomisi için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.

* Gelişmiş ekonomilerde toparlanmanın sağlanamaması durumunda, gelişmekte olan ekonomilerde de baş gösteren düşük büyüme eğiliminin, bu ekonomilerin kırılganlıklarını belirginleştirmesi, dünya ekonomisi için önemli bir başka risk unsuru olacaktır.

* Diğer önemli bir küresel risk alanı jeo-politik gelişmelerdir. Rusya’nın Ukrayna müdahalesi sonrası, ABD, AB, Rusya arasında oluşan politik sorunlar, enerji sektörü başta olmak üzere küresel ekonomi için önemli riskler oluşturmaktadır. Diğer yandan, Orta Doğu’da her geçen gün artan gerilim ve derinleşen savaş ortamı, komşu ülke olma ve bağları nedeniyle başta Türkiye olmak üzere, dünya ekonomisini tehdit eder hale gelmiştir.

*Türkiye ekonomisi için yerel risklerin başında, olasılığı düşük olmakla birlikte, 2014-2015 seçim döngüsünün iç siyasi belirsizlikleri artırması gelmektedir.

* Diğer yandan, para ve kamu maliyesi alanlarında, “doğru politika”nın siyasi önceliklerle göz ardı edilmesi olasılığı önemini korumaya devam etmektedir. Özellikle siyaset ve seçim döngülerinin, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan enflasyonla mücadeleyi zorlaştırması ihtimali, Türkiye ekonomisi açısından politika itibarını zayıflatacak ve ekonominin kırılganlıklarını artıracaktır.

* İç siyasi belirsizliklerin Cumhurbaşkanlığı Seçimi sonrasında azalmasına bağlı olarak, Türkiye ekonomisine güçlü sermaye girişleri olması ve bunun sonucunda reel kur değerlenirken, özel tüketim ve yatırım kaynaklı güçlü talep genişlemeleri oluşması, talebin kontrolü ve dengelenmesi için yeni politika arayışları gerektirecektir. Kaldıraçlı talep genişlemesinin kontrol edilemediği durumlarda, kaldıraç azaltma amaçlı gecikmeli ancak kısa sürede sonuç vermesi beklenen güçlü politikaların, belirli ölçüde “dur-kalk döngüsü” yaratma riski mevcuttur.

Fırsatlar

* Fed Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC)’nin Temmuz ayı toplantısında, tapering sürecinde ve faiz artırımına ilişkin takvimde beklenenden farklı bir değişikliğe gitmemiştir. Sürdürülebilir borçlanma dinamikleri gereği, reel faizlerin, büyüme oranının altında seyretmesi ihtiyacı, mevcut ABD enflasyon ve büyüme oranları karşısında, kısa sürede faiz artırımlarını güçleştirmektedir. Küresel risk iştahı ve likidite için bir “sinyal” niteliği taşıyan faizlerin, bir süre daha artmayacak olması, gelişmekte olan ekonomiler için kısa süreli de olsa önemli bir fırsat teşkil etmektedir.

* Gelişmekte olan ekonomiler başta olmak üzere dünya genelinde riskli varlıklara yönelik risk iştahındaki artış, GOE’lere ve Türkiye’ye dış kaynak temini ve yapısal reformlar için zaman ve alan yaratma anlamında fırsat sunmaktadır.

* 2014 yılı Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonrası siyasi belirsizliklerin azalması, Türkiye’nin riskli varlıklara olan küresel yönelimden daha fazla pay almasını sağlayacaktır. Özellikle, “büyümeye yatırım” şeklindeki hisse senedi portföy hareketlerinin Türkiye’nin büyüme hikayesini benimsemesi, Borsa İstanbul’un ve İstanbul Finans Merkezi’nin gelişimi için önemli bir fırsat oluşturacaktır.

* Son dört çeyrek boyunca istikrarlı bir patikaya oturan büyüme, küresel sorunlara, iç siyasi belirsizliklere, dış denge ve fiyat istikrarı sorunlarına karşın direncini korumaktadır. Büyüme yüzde 4 etrafındaki direnci korunurken, enflasyon ve cari açık sorunlarında iyileşme sağlanması, Türkiye’nin makro politika itibarını artıracak ve kırılganlıklarını azaltacaktır.

HUMAN RIGHTS WATCH: “TÜRKİYE’DE İNSAN HAKLARI VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ EROZYANA UĞRADI”

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olduğunu belirttikten sonra, “Üç dönem başbakanlık yapmış ve AKP’nin de lideri olan Erdoğan’ın, Türkiye’nin modern tarihinde yerini alacağı garanti. Anlaşılması zor bir şekilde son iki yılda Erdoğan gücünü pekiştirdikçe ülkede insan hakları ve hukukun üstünlüğünün erozyona uğradığı bir gerçek”

HRW’ın Türkiye uzmanı Emma Sinclair-Webb ; Türkiye’de askeri vesayetin kalkmasının önemli olduğu ancak bunun’’ hükümetin hesap verebilirlik ‘’ve  ‘’bağımsız bir adalet sisteminin herkese eşit şekilde işlediği ‘’anlamına gelmediği ifade edildi.

Bakan ve bakan çocuklarının isminin karıştığı 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının patlak vermesinin ardından Erdoğan hükümetinin birçok kanunu kendi ajandasına göre değiştirdiğini kaydeden Sinclair-Webb, sosyal medyanın da ağzına bağ vurulmaya çalışıldığını vurguladı.

Yolsuzluk soruşturmasına hükümetin defalarca müdahale ettiği, yargı sistemini suçlayıcı açıklamalar ile toplumda kutuplaşma yapan söylemler kullanarak eleştirdiği ifade edilen açıklamada, Erdoğan’ın balkon konuşmasında 77 milyonunun cumhurbaşkanı olacağı yolundaki sözleriyle ilgili HRW’ın Türkiye uzmanı Sinclair-Webb, “Eğer Türkiye demokratik bir ülke olma amacında ise, herkesin insan haklarının bir hak olduğu idrakine vararak yeni cumhurbaşkanı da dahil her politikacının bu konuda acil adımlar atması gerek” dedi.

İnsan haklarındaki eksiklikler ile adaletteki bu açığın Kürt sorununun da tam kalbinde yatan problem olduğuna işaret eden HRW açıklamasında, “Gazeteciler, Erdoğan gücünü nasıl koruyacağı ve AKP’yi kontrol edip edemeyeceğini tartışıyor. Uzun vadede Türk halkı hesap veren bir hükümet ve insan haklarına pür dikkat eden bir politik lider istiyor mu? İşte bu sorunun cevabı Türkiye’nin de demokratik geleceğinde kilit rol oynayacak” şeklinde kaydedildi.

12 Ağustos 2014 Salı


Dağ kapı Meydanı artık Şeyh Sait Meydanı

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi, bugün toplanarak önemli bir karar aldı

Şeyh Sait ve 46 arkadaşının asıldığı Dağ kapı Meydanı’nın adı Şeyh Sait Meydanı olarak değiştirildi.

 

PKK– PEŞMERGE

IŞİD, Güney Kürdistan’ın birkaç ilçesini ele geçirdikten sonra, peşmergeyle aralarında şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmalar üzerine birçok kişi başta Mahmur ilçesi olmak üzere, çatışma bölgelerine akın etti.

 Mahmur ilçesindeki mülteci kampında Kuzey Kürdistanlı insanlar yaşıyor ve onlar böylesi bir zamanda Kürt güçleri arasında bir ittifak olmasını umuyorlar.

 Mahmur ilçesi ve kampında PKK, IŞİD mensuplarına karşı savaşıyor. Onlar da bu bölgeyi korumanın her Kürt’ün görevi olduğunu söylüyor. Bu saldırıların, Kürt birliğini pekiştireceğini düşünüyorlar.

 İlçe dışında da Peşmerge Güçleri IŞİD mevzilerini yoğun top ve roket atışlarına tutuyor ve Kürdistan’ın bir karış toprağından vazgeçmeyeceklerini söylüyorlar.

 İlk defa farklı görüşteki silahlı Kürt güçleri aynı cephede omuz omuza savaşıyor. Çoğu çevreden “IŞİD, Kürtleri birleştirdi” yorumunu yapıyor.

BÖLGEDEN HABER

ABD savaş uçakları Musul'un Şengal (Sincar) ve Başik, Irak savaş uçakları da Diyala’nın celavla kasabasında bugün  IŞİD’e bomba yağdırdı.

 ABD uçakları, Şengal kazasında bulunan Irak - Şam İslam Devleti (IŞİD) hedeflerine hava saldırısı düzenledi.

 Olaya ilişkin ABD ve Irak makamlarından resmi bir açıklama yapılmadı


Amerikan şirketi petrol alımından vazgeçti

Kürdistan petrolünden vazgeçildi

 

Teksas merkezli petrol şirketi Axeon’un Kürt petrolünü almaktan vazgeçtiğini duyurdu.

 Dünya piyasalarına ulaştırmaya çalıştığı petrolü taşıyan son gemi de Erbil ve Bağdat arasındaki anlaşmazlık nedeniyle ABD'li alıcının vazgeçmesi nedeniyle yükünü teslim edemedi.

 Habere göre, Teksas'ın 60 mil açıklarında bekleyen United Kalavrvta'dan sonra Kürdistan Bölgesi’nden karayoluyla Türkiye'ye taşınan petrolün yüklendiği 5’inci gemi de, ABD açıklarında demir atmak zorunda kaldı.

 Şengal bölgesindeki Şeyhan'dan çıkarılarak kamyonlarla Hatay'ın Dörtyol Limanı’ndan 23 Temmuz'da yola çıkan 300 bin varil petrol yüklü geminin, 11 Ağustos'ta Paulsboro Limanı’na gelmesi bekleniyordu ancak, Atlantik'te demir attı.

 New Jersey'deki rafineride işlenmek üzere petrolü alan Teksas merkezli petrol ürünleri şirketi Axeon, dün web sitesinde yaptığı açıklamayla "tartışmalı olması" gerekçesiyle almaktan vazgeçtiğini duyurdu.

 ABD'nin bu tavrının, Kürtlerin kendi petrolünü satmasıyla Bağdat'tan bağımsızlık ilan etme ihtimali olduğunu, Irak'ta Maliki sonrası yeni dönemde, Kürtlerin mecliste petrol ve doğalgaz yasa tasarısının geçmesi için uğraşacağını ve ABD'nin tavrının da bu yasadan sonra net olarak şekilleneceğini kaydetti.





BILD: “ERDOĞAN’IN MODERN DEVLET KURMA YASA DESPOTLAŞMA GİBİ İKİ SEÇENEĞİ VAR”

Türkiye’yi daha fazla Avrupa’ya yaklaştırıp medeni hakları ve demokrasiyi güçlendirir ve Avrupa ile Asya’nın kesiştiği noktada İslami çehreli modern bir devlet doğmasını sağlayabilir. Akıllı devlet adamının seçeceği ve geleceğe götüren yol bu olabilir.

Erdoğan bu gücü kendinde bulabilir mi? Bulamazsa, bir otokrat olup zamanla despotlaşabilir. Yüzünü doğuya dönüp Türkiye’yi Doğu Akdeniz’in güç merkezi haline getirmeye çalışır. Şimdi ona geçmişle gelecek arasında tercih yapmak düşüyor.

11 Ağustos 2014 Pazartesi




                                 MESUT DEĞER’İN FİTRATINDAN

                                  YAZIM BAZILARINA İTFAF OLUNUR

 

31.Mayıs.2014 tarihinde Mesut DEĞER ’in FİTRATINDAN başlıklı yazımı twitter ve facebook sayfamdan paylaşmıştım.

Yazımı mail olarak ta 5000 kişiye göndermiştim. (basın, Siyasetçi, Yazar)

O tarihlerde Cumhurbaşkanı adayların kimler olduğu açıklanmamıştı.

Gelen Tepkiler ise;

 Erdoğan adaylığını açıklanmamış onu Cumhurbaşkanı seçtin.

Başbakan seni baş danışmanı yapsın

Vs. akla gelmeyen eleştiri, hakaretler aldım. Ve özelikle de aydın gazeteci yazar geçinen bir kaçından.

CHP’nin eleştiri yağmurun ’uda anlamak mümkün değildi.

3 ay önce ortaya koyduğum Sayın Tayyip ERDOĞAN Cumhurbaşkanı seçilecek bu görünen tablo çünkü CHP, MHP ve diğer siyasi partilerin atacakları adımlarını da görüyordum.  Ama asıl önemli olan seçim değil yazımda çerçevesini belirttiğim konuların üzerinde dikkatle hassasiyetle Sayın Erdoğan’ının durmasıdır. Bunlar nelerdir. Yazımda belirtmişim.

10. Ağustos Cumhurbaşkanlık seçimi sonuçlandı.

Beklenen sonuç…

Benim beklediğim sonuç ise buyurun aşağıda belirttiğim konulardır.

Bu arada, Eleştiri yapanlara;  geleceği görmeyenler bugün oturdukları yerden ahkam kesmesinler. Halkla kopuk olanlar, halkın nefesini bilmeyenler, gölge etmesinler başka ihsan istemem.
YAZIM
 
2 Haziran 2014
SAYIN BAŞBAKAN RECEP TAYİP ERDOĞAN'A

 MESUT DEĞER’İN FITRATINDAN

 Sayın Başbakanım;

 Kamplaşmış, kutuplaşmış bir Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinde ilk kez seçilecek Cumhurbaşkanı olacaksınız.

 Özelikle; Son iki yıldaki siyasi söylemleriniz ve tavrınızla, bu arada üçe bölünmüş basının sizi halka yansıtış şekliyle bugün ülkede bir kamplaşma, bir kutuplaşma ortaya çıkmıştır.

 30 Mart 2014 yerel seçimleri bir seçim olmasının ötesinde Recep Tayip ERDOĞAN ‘nın var olup-olmama seçimiydi.

Yani bir yanda Recep Tayip ERDOĞAN destekleyicileri, diğer tarafta siyasi görüşü ve partisi ne olursa olsun Recep Tayip ERDOĞAN gitmesi yönünde oluşan iki blok’un mücadelesiydi.

Halkımız yolsuzluğa duyarlı bir halk olmasına ve geçmişte yolsuzluğa bulaşan siyasi partileri siyasi tarihten silmelerine rağmen 30 Mart’ta % 45 civarında halk sizi destekledi.

Artık gelinen süreç önemlidir.

Önümüzdeki süreçte, bu kutuplaşma ve kamplaşmanın Kırılgan bir noktaya taşınmaması ve tehlikeli bir çatışmaya dönüşmemesi için size büyük bir sorumluluk düşmektedir. (Yani 4 K ; Kamplaşma-Kutuplaşma-Kırılganlık-Kavga)

 Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ve daha sonraki görev sürenizde benim Fıtratıma göre dikkatte almanız gereken hususları lütfen okur musunuz?

 • Halk ile kavga yerine kucaklaşınız

 • Siyasi tavır ve söylemlerinizi 77 milyonun tümüne göre ayarlayınız

 • Kendi kendinizi yönetebilmeli ve kontrol edebilmelisiniz.

 • Dünyadan Türkiye’ye bakıldığında bölünmüş bir Türkiye'nin değil bütünleşmiş bir Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olmalısınız.

 • Halkın öfke patlamalarını seçim öncesi bir tehdit algılamayınız. Öfke dalgalanmalarını ise öfkeyi doğuran sorunun kaynağına giderek çözümleyiniz..

 • Karşıt görüşlere, fikirlere ve gelişen olaylara birlik-bütünlük mantığıyla yaklaşınız.

• Yakınınızdaki kamu görevlileri duygusal değil, sorumluluk içerisinde hareket etmelidir. Duygusal davranışlarda bulunanlar hakkında ki soruşturmayı siz başlatmalısınız.

• Muhalefettin verdiği önergeleri kamuoyunun çıkarlarına ise mutlaka değerlendiriniz.

 • Kurumlarda, açılışlarda size karşı yapılan eleştirilere haksız, yersiz, kasıtlı olsalar bile tahammülünüzü zorlayarak hoşgörü ile yanıt veriniz.

 • Benim Türkiye’m diyerek halkımızın tümünü kucaklayınız.

 • 2002’den beri yapılan seçimlerde 8 seçim kazandınız. Sadece Anadolu'nun Muhafazakar ve mütedeyyin kesimine seslenme niz bir kutuplaşma yaratmaktadır.. Kutuplaşmalarla seçim sonuçlarını başarıyla göğüslediğiniz aşikardır. Bu tavrınızı, düşüncenizi gelecek 10 yıl daha sürdürmek niyetinde olabilirsiniz. Ama unutmayın ki Cumhurbaşkanlığı görevinde iken kutuplaşmak ciddi bir kırılganlığa ve o da tehlikeli bir çatışmaya dönüşebilir.

 Aşağıdaki hususları lütfen yeniden değerlendirir misiniz?

 • Twitter, You Tube, Google, Facebook ve sanal âlemler ( Türk Hukuk kurallarına uymak koşuluyla ) kapatmak, engellemek düşüncenizi sorgular mısınız?

• Başbakan olarak bugüne kadar kurumlarla olan kavganızı bir nebze olarak ta olsa anlarız da Cumhurbaşkanı olarak kurumlarla kavganızı halka anlatmakta zorlanırsınız.

 • Tüm farklı görüşleri, saygısızlık, edepsizlik ve milli iradeye komplo olarak görme alışkanlığınızdan vazgeçmelisiniz.

 • Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önünüzde zor bir engel yok. Var olan tek zor engel Recep Tayyip ERDOĞAN’DIR.

 • Hukukun üstünlüğü ilkesini sahiplenmeli ve korumalısınız.

 • Yolsuzlukla mücadele de ezberleri boz malısınız.

 • 77 milyon için demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü, insan haklarını ve hak ve özgürlükleri içine sindire bilmelisiniz.

 • Hepimiz Elhamdülillah Müslümanız ve kardeşiz. Bu nedenle din, mezhep, kardeş ve etnik köken kavgasını yaratacak yaklaşımları sergilen memelisiniz.

 • AB’ne girmemiz için öncülük yapmalı ve yavaşlayan müzakere sürecini hızlandır malısınız.

 • NATO üyeliğimizin, Avrupa, ABD ve komşularımızla bozulan ilişkilerimizin dostluk ve barış içinde sürdürülebilmesi için dış siyaset politikanızda U dönüşü yapabilmelisiniz.

 • Facialarda ve son olarak Soma faciasında Madencilerin yanında resminiz olmalıdır. Maden işletmeleri Patronlarının yanında resminizin ‘’ R ‘’ si bile olmamalıdır.

 • Başbakanla Cumhurbaşkanı görev değiştirebilir cümlesini söyleye bilmelisiniz.

 • Cumhurbaşkanlığı yetki ve görevleri sınırlıdır. Cumhurbaşkanlığının görev ve yetkilerini artırmak, değiştirmek için kendi düşüncenizden ziyade rejimin kural ve denklemlerini dikkate alınız.

• Cumhurbaşkanlığını ve ülkeyi kendi görüşünüze uygun bir şekilde idare etmek için kararlarınızın olumlu ve olumsuz yanlarını tekrar değerlendirir misiniz?

 • Kürt sorunun çözümüne yönelik adımların korunması için yasal dayanaklara ihtiyaç vardır. Başlattığınız çalışmanın hukuki çerçevesini de belirlemek ve yapacağınız çalışmaları şimdiden belirleyiniz.

Bu duygu ve düşüncülerle saygılarımı arz ederim.

 31.5.2014